Kamhi Leonard
PiSaGoR
Ekli dosyayı görüntüle 258318
Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye yani Osmanlı İmparatorluğu. Yüce Osmanlı Devleti. 7 düvele hükmetmiş. Kimler gelmiş, kimler geçmiş. Çağlar yıkmış, çağ başlatmış. Medeniyet yaratmış. Yenilmezük sanmış. Paramparça olmuş, dağılmış. Ne kadar mirası varsa üşüşmüş başına akbabalar, sırtlanlar, leş yiyiciler. Yeni akımlar, yeni devletler; hani uzay çağında bir ayağımız, diğerinin nerede olduğunu bilsek de çok iyi hepimiz. Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika. Bu coğrafyada hayli zamandır karanlığa okunuyor ezanlar. Kardeş kanı dökülüyor oluk oluk. Anaların gözleri her daim ağlamaya hazır. Çocuklar, kadınlar paramparça... Hazır kıta kurşun askerler dört bir yanda; barışa değil, sade savaşa. Planlar, projeler, haritalar. Yeni bir dizayn, yeni bir düzen empoze edilmek istenen. Bütün bunlar olurken yüksek şahsiyetli batı uzaktan gururla izlemekte yarattığı eserini. Televizyondan izliyorlar duymamak için kan kokusunu. Hatta 3D’ler, full hd’ler ve daha niceleri var. Gözlükleri var misal içindeymiş gibi gösteren. Biz canhıraş bu icatları alacağız diye bir yerlerimizi yırtmaya, yetmezse açıp meydanlarda dolaşmaya o da olmazsa birbirimizi katletmeye devam ededuralım, Philae kuyruklu yıldıza indi bile, bir düşünün o yolculuk esnasında kaç insan yaşamını yitirdi anlamsız savaşlar uğruna. Komik olsa gerek oradan buraya bakınca, trajikomik demek daha açıklayıcı esasında. Tanrı parçacığı arıyor batı İsviçreli Bilim adamlarıyla, uzay araçlarıyla. Halbuki bizim için İsviçreli Bilim adamı Dr. Oetker demek, yemek, içmek, tüketmek demek dibine kadar. Consume, obey, die misali hani. Halbuki bu topraklarda bırakın Tanrı parçacığını ve düşünün bugünün ahval ve şeraitini; En-el Hakk demiş Nesimi derisinin yüzüleceğini yüzyıllar öncesinden bilerek, ilk kardeş kanının döküldüğü bu topraklarda. Belki de hiçbir şeyin değişmediğindendir o günden bu zamanlara bunca isyanımız, mutsuzluğumuz, huzursuzluğumuz. Bırakın parçacığı, Yunus Emreler, Mevlanalar, Hacı Bektaşlar yetiştirmiş bir coğrafya; ve şu an geldiğimiz nokta... Ekonomik veriler, büyümeler, küçülmeler, borsa, milli takım, istatistikler, siyaset, seçimler, demokrasi masalları, seçme ve seçilmenin dayanılmaz hafifliği, açılımlar, saçılımlar, IŞİD, Seda Sayan, Müge Anlı ve daha niceleri. Sahi, biz kimi kandırıyoruz?
Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye yani Osmanlı İmparatorluğu. Yüce Osmanlı Devleti. 7 düvele hükmetmiş. Kimler gelmiş, kimler geçmiş. Çağlar yıkmış, çağ başlatmış. Medeniyet yaratmış. Yenilmezük sanmış. Paramparça olmuş, dağılmış. Ne kadar mirası varsa üşüşmüş başına akbabalar, sırtlanlar, leş yiyiciler. Yeni akımlar, yeni devletler; hani uzay çağında bir ayağımız, diğerinin nerede olduğunu bilsek de çok iyi hepimiz. Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika. Bu coğrafyada hayli zamandır karanlığa okunuyor ezanlar. Kardeş kanı dökülüyor oluk oluk. Anaların gözleri her daim ağlamaya hazır. Çocuklar, kadınlar paramparça... Hazır kıta kurşun askerler dört bir yanda; barışa değil, sade savaşa. Planlar, projeler, haritalar. Yeni bir dizayn, yeni bir düzen empoze edilmek istenen. Bütün bunlar olurken yüksek şahsiyetli batı uzaktan gururla izlemekte yarattığı eserini. Televizyondan izliyorlar duymamak için kan kokusunu. Hatta 3D’ler, full hd’ler ve daha niceleri var. Gözlükleri var misal içindeymiş gibi gösteren. Biz canhıraş bu icatları alacağız diye bir yerlerimizi yırtmaya, yetmezse açıp meydanlarda dolaşmaya o da olmazsa birbirimizi katletmeye devam ededuralım, Philae kuyruklu yıldıza indi bile, bir düşünün o yolculuk esnasında kaç insan yaşamını yitirdi anlamsız savaşlar uğruna. Komik olsa gerek oradan buraya bakınca, trajikomik demek daha açıklayıcı esasında. Tanrı parçacığı arıyor batı İsviçreli Bilim adamlarıyla, uzay araçlarıyla. Halbuki bizim için İsviçreli Bilim adamı Dr. Oetker demek, yemek, içmek, tüketmek demek dibine kadar. Consume, obey, die misali hani. Halbuki bu topraklarda bırakın Tanrı parçacığını ve düşünün bugünün ahval ve şeraitini; En-el Hakk demiş Nesimi derisinin yüzüleceğini yüzyıllar öncesinden bilerek, ilk kardeş kanının döküldüğü bu topraklarda. Belki de hiçbir şeyin değişmediğindendir o günden bu zamanlara bunca isyanımız, mutsuzluğumuz, huzursuzluğumuz. Bırakın parçacığı, Yunus Emreler, Mevlanalar, Hacı Bektaşlar yetiştirmiş bir coğrafya; ve şu an geldiğimiz nokta... Ekonomik veriler, büyümeler, küçülmeler, borsa, milli takım, istatistikler, siyaset, seçimler, demokrasi masalları, seçme ve seçilmenin dayanılmaz hafifliği, açılımlar, saçılımlar, IŞİD, Seda Sayan, Müge Anlı ve daha niceleri. Sahi, biz kimi kandırıyoruz?