Manisa ilimiz ve önemii

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,648
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer
Manisa (Magnesia), Spil Dağı’nın manyetik çekimi altında bulunan bir mıknatıs kent. Bu dağ bilindiği kadarıyla dünyanın en büyük mıknatısıdır. M.Ö. 6. yüzyılda Thales bu dağa ait bir taşın demir cevherlerini çektiğini keşfedince bu taşa Magnesia’dan geldiği için “Magnesia taşı” adını vermiş. “Manyetik” ismi de buradan gelmektedir.
Manisa

Efsaneye göre altı kız, altı erkek çocuğa sahip olan “Niobe” çocuklarının fazlalığı ile övünurmus. Niobe, Apollon ve Artemis’in annesi olan Leto’yu küçümser ve onunla dalga geçer. Annelerinin isteği üzerine Artemis ve Apollon, Niobe’nin tüm çocuklarını öldürür. Bu olay karşısında Niobe çok acı çeker. Bu durumu gören Zeus ise Niobe’nin acılarını dindirmek için Spil Dağı’nda Niobe’yi bir kayaya dönüştürür. Bu kayaya “Ağlayan Kaya” denilmektedir! Bugün bu dağ Turkiye’nin 36 milli parkindan biridir.



Manisa, Romalılar tarafından yönetilmiş, Saruhan Beyliği tarafından Bizanslılar’dan alınmış. Saruhan Beyliği ise daha sonra Osmanlı egemenliğine girince, Osmanlı Devleti içerisinde şehzadelerin yetiştirildiği bir şehir olmuş. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman, Manisa’da yetiştirilmiş ve buradan hükümdarlığa getirilmiş.


Lidya devleti ayrı bir öneme sahiptir. Bu devletin başkenti bugün Salihli ilçesi sınırları içerisinde bulunan Sart (Sardes) beldesidir. Zenginliğini altın işletmeciliğinden alan bu devlet aynı zamanda parayı takas yerine geliştiren ve uygulayan ilk devlet olma özelliğine sahiptir. Çağının en güçlü devleti olabilmiştir. Kredi kartı benzeri “devlet tarafından tasdikli kredi levhaları” uygulamaları olduğu da bilinmektedir. Tarihi “İpek Yolu” yine bu Sart beldesinden geçmektedir. Ayrıca Sart’ta bulunan ve yine Lidyalılardan kalan “Artemis Tapınağının” yanında İncil’de bahsedilen 7 kiliseden birisi bulunmaktadır. Ayrıca bu kalıntılar içerisinde “Piramit Mezar” ise yine ilgi çekicidir. Bu bölge çok ilginç ve gizemlidir. Mitolojide bahsedilen “Lucifer” in mezarının ise bu bölgede bulunduğunu bize mitolojik kaynaklar söylemektedir. Bu bölge yüzlerce tümülüslere (Kral Mezarlarına) sahiptir. Bu yapılar da bir o kadar ilginçtir. İngiliz arkeolog Peter James 1995 ve 1998 yıllarında Manisa’da yaptığı araştırmalar sonucunda BBC ekibi ile bir belgesel çekmiştir. “Atlantis, Spil Dağı’nda” iddiasını ortaya atan İngiliz araştırmacı Peter James, Atlantis’in Manisa’da araştırılması için Londra’da araştırma fonlarına başvurduklarını belirtmiştir. Bu iddialar kanıtlanabilirse eğer Manisa dünyanın en meşhur şehri olabilir.

Kayıp kıta Atlantis Manisa’da mı?
1995 yılının sıcak bir yaz günüydü… Her yaz olduğu gibi bu yaz da güneş ışınları Spil’in dik yamaçlarını yalayarak Manisa’nın üzerine bir ok gibi saplanıyordu. Değişik kıyafetli, buralı olmadığı her halinden belli olan bir yabancı, Manisalı dağcı Haydar Aksakal’ın başına dikildi ve “Niobe, Tantalos, Kibele ile Sülüklügöl’ü görmek istiyorum” dedi. İşte Manisa’da Atlantis macerası böylece başlamış oldu.”

Hikayenin devamını Manisalı dağcı Haydar Aksakal anlatıyor:

Manisa“Yabancıyı bizim dağcılık kulübüne götürdük. Kulüpteki arkadaşlarla sohbete koyulduk. Yabancı, bizim arkadaşların dağcılık, arkeoloji ve daha bir çok alanda yaptığı sohbete hayran kalmış. Ertesi gün, genç dağcılarla birlikte Cüneyt’i de onun emrine verdim. Dört gün boyunca Cüneyt, yabancıyı Spil’de gezdirdi. Tabii bu gezileri sırasında bize hiçbir şey söylemiyordu. Biz de herhalde Manisa Dağı’nı çok sevdi, dolaşıyor diye düşünüyorduk. Neyse yabancıyı geçirdik ve bir daha da görmedik. Taa ki 25 Eylül 1998’e kadar… Bir gün Londra’dan bir telefon geldi, telefondaki kişi adının Peter James olduğunu söyledi. Bir süre hatırlamakta tereddüt ettim ama “Spil’e çıkmıştık” deyince hatırladım; bizim yabancıydı. James, bana Yunanlı arkeolog Nikos Kokkinos ve BBC televizyonundan iki prodüktör, Peter Getsel ve Uri Rodner ile birlikte Manisa’ya geleceklerini bildirdi ve kendilerine yardım edip edemeyeceğimi sordu. Ben de kendilerine yardıma her zaman hazır olduğumu söyledim.

Manisa25 Eylül 1998 günü beş kişi geldiler, oysa biz dört kişi sanıyorduk, meğer TRT’den arkeolog Semih Aközlü’yü de tercüman olarak almışlar. James bana Himalayalar dahil, dünyadaki birçok dağa çıktıklarını, prodüktörlerin de özellikle doğa çekimlerinde çok başarılı olduğunu ekledi. Ben de BBC gelmiş, bizim Manisalı dağcıları da çağırayım da dağcılarımız dünyaca tanınsın, diye düşünüyordum. Ama işin aslı öğle değilmiş.

James, elime kalın bir kitap tutuşturana kadar ne olduğunu anlayamamıştım. Kitabın adı: “Krallığın Çöküşü ve Atlantis’in Sırları Çözüldü” idi. James ile görüşmediğim süre içerisinde bu kitabı yazmış. Kitabın önsözüne göz attığımda, Manisa Dağcılık Kulübü’ne ve dağcılarımıza teşekkür ettiğini gördüm. Olayın arkası çorap söküğü gibi geldi. James’in buraya dağa tırmanmak için değil, kayıp uygarlık Atlantis’i bulmak için geldiğini anladım.” Demiş üstad.
 

Recepdistek

Member
Katılım
18 Eyl 2018
Mesajlar
87
Tepkime puanı
10
Puanları
4
Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık hocam sanırım sizde manisalisiniz peki bu saruhanlu ilçesi ve çevresinde hangi uygarlık yaşamıştır kalıntıları geziyoruz isaret arıyoruz ama tarihsel bilgimiz bayagi eksik
 

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,648
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer
Bilgi ve genel kultur amacli alinti"dir.
Turgutlu Yahudilerinin kayıp mezar taşları

Geçmişte hatırı sayılır bir Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapmış olan Turgutlu’da, ortaya çıkarılan iki mezar taşı bölgedeki Yahudi mirasını simgeliyor.

Turgutlu Yahudilerinin kayıp mezar taşları bulunabilecek mi?Hayim Ventura´nın eşi Zinbul´a ait mezar taşı
Siren Bora

Turgutlu’nun yer aldığı coğrafi bölge, Antik kentlerin varlığından dolayı, önemli arkeolojik sit alanlarına sahip.[1] Acaba Turgutlu, söz konusu antik kentlerden (Hykanis, Mostene, Kaibokome ve Troketta) birinin devamı olabilir mi? Henüz bu konuya ilişkin kesin bir saptama yapılmadı. Ancak bölge, Lydia’nın başkenti Sardes’i Susa’ya (İran’da Şuş kenti) ve Ephesos’a bağlayan ticaret yolu üzerindeki konumu nedeniyle, her zaman stratejik bir öneme sahip oldu. Bu bölgenin Türk egemenliği altına girişi, 1300’lü yılların başında Saruhanoğulları ile gerçekleşti. Turgutlu, bir yerleşim birimi olarak Yörük köyü vasfıyla kuruldu. Ziraat ürünlerini pazarlayan önemli bir pazar yeri olmasından dolayı, 16. ve 17. yüzyıllar boyunca gelişimini sürdürdü.
Turgutlu’da Yahudiler
Turgutlu’da ne zamandan beri bir Yahudi topluluğu mevcuttu? Galante’ye göre,“Torlak Kemal’den beri, yani 1416 tarihinden beri burada bir Yahudi Topluluğu yaşamaktaydı.” Nitekim 1904 tarihinde Turgutlu’ya giden Galante, Yahudi Mezarlığında 5151(1391), 5181(1421) ve 5358(1598) tarihli mezar taşlarını keşfetti. O halde, 1530’lu yıllarda, 120 hane yerleşik, 100 hane de Yörük olmak üzere 1200 kişinin yaşadığı tahmin edilen Turgutlu’da,[4] 120 hanelik nüfusun bir bölümünü Yahudiler oluşturuyordu. 17. yüzyılın ikinci yarısında Turgutlu’ya uğrayan Evliya Çelebi, Turgutlu’da bulunan 1500 hane, dört cami, üç hamam, on bir han, 300 dükkan ve yedi kahvehaneden söz eder. Fakat Yahudilere ilişkin bilgi vermez.[5]Evliya Çelebi’nin Yahudilerden söz etmemesi, Yahudilerin Turgutlu’da yaşamadığı anlamına gelmez. Turgutlu Yahudi Topluluğuna ait 5550 (1700) tarihli bir eskama[6] bulundu. Bu eskamaAriha’nın[7] bir parçasıydı.[8] O halde bu tarihte ve öncesinde, Turgutlu’da organize bir Yahudi topluluğu mevcut olmalıydı.
1862 tarihinde yapılan bir sayıma göre, Turgutlu’da 122 Yahudi aile mevcuttu. 1879 tarihinde, Yahudi ailelerin sayısı 180 olarak saptandı. Birey sayısı ise, 900’dü.[9] 1904’te 220 aileye ve 1150 kişiye yükseldi.[10] Mayıs 1905’te ise, Turgutlu Yahudi Topluluğu 1050 kişiden oluşuyordu.[11] 19. yüzyılda, Turgutlu’da üç sinagog bulunuyordu. Bunlardan ikisi, Etz Hayim ve Talmud Tora Sinagogları, 1842 tarihinde yeniden inşa edilmişlerdi. O halde, ilk inşa tarihleri daha önceki yıllara denk geliyordu. Kentte bulunan üçüncü sinagog Şalom’un yeniden inşa edilme tarihi ise 1898’di. 1919 tarihinde, Turgutlu’yu işgal eden Yunan ordusu kenti yaktı. Bu arada üç sinagog ve Yahudi topluluğuna ait yapılar da yandılar. Bugün kentte mevcut olan sinagog, 1939 tarihinde inşa edildi. Turgutlu Yahudi Topluluğu dağıldıktan sonra, bu sinagog bir süre biçki dikiş yurdu olarak kullanıldı. Günümüzde ise Turgutlu Belediyesi tarafından koruma altına alındı.
Turgutlu Yahudi Mezarlığı
Turgutlu Yahudi Mezarlığı, 1904 tarihinde, duvarlarla çevrili bir arazi içerisinde yer alıyordu. Galante’nin betimlemelerinden anlaşıldığına göre; bu sırada mezarlıkta bir düzen yoktu. Mezar taşları sağa sola dağılmıştı. Mezarlığı ziyaret ettikleri zaman, “Mezar taşları arasında en eski tarihli olanları, toprak altından temizleyerek çıkarmak zorunda”kalmışlardı. Aralarında, üzerlerine motifler işlenmiş mezar taşları mevcuttu. Galante’ye göre bu motifler, sahip olanın sosyal ve entelektüel durumunu yansıtıyordu. Ayrıca mezarlık içerisinde, intihar edenlerin defnedilmesi için ayrı bir bölüm oluşturulmuştu. Çünkü Yahudiliğe göre, intihar yoluyla yaşamına son verenlerin Yahudi mezarlıklarında ayrı bir yere defnedilmesi zorunluydu.[12] Yahudi mezarlığının arazisi 1980’li yıllarda istimlak edildi. Büyük bir bölümünün üzerinden İzmir Ankara Asfaltı geçti. Bölgede, Roma Dönemine ait bir Tümülüs, yani Roma Dönemi Mezarlığı bulunuyor.[13] Acaba Yahudi Mezarlığının kuruluş tarihi, Roma Dönemi olabilir mi? Acaba Yahudi Mezarlığı, Roma Döneminden beri kullanılıyor olabilir mi?
Turgutlu Yahudi Mezarlığındaki mezar taşları uzun zamandan beri kayıp. Bir bölümünün izlerine İzmir Ankara Asfaltının hemen yanında rastlandı. Fotoğraflarını gördüğünüz iki mezar taşı ise, farklı bir bölgede keşfedildiler. Bulundukları noktanın adresi hatta koordinatları mevcut. İki keşif noktası arasında çok büyük bir mesafe yok. Aralarındaki arazide sistemli bir arama yapılması lazım. Öte yandan, bu iki mezar taşı, keşfedildikleri yere taşınmış olabilirler. Ya da yapılaşma sırasında, dolgu malzemesi olarak kullanılan toprakla birlikte bilinmeyen bir yerden alınıp bulundukları yere getirilmiş olabilirler. Eğer taşınma söz konusu ise, getirildikleri yer araştırılmalı. Onları bulan duyarlı bir vatandaş, Kadir Ertürk sayesinde Manisa Müzesinde koruma altına alındılar. Mezar taşlarına ilişkin kayıtlar, Müze Müdürü Arkeolog Harun Güllü tarafından benimle paylaşıldı. Her ikisine de teşekkür ederim.

Bulunan mezar taşlarından biri 22 Tamuz 5660(19 Temmuz 1900) tarihinde vefat eden Hayim Ventura’nın eşi Zinbul’a ait. Diğeri ise, İtzhak Uziyel’in eşi Rebeka’ya ait. Mezar taşları kırık olduğu için üzerlerindeki kitabelerin tamamı okunamıyor. Fakat ne olursa olsun, önemlerini vurgulamakta yarar var: Mezar taşları, bir topluluğun herhangi bir bölgedeki varlığının somut kanıtlarıdır. Soy kütüğüdür, tapu belgesidir, arşiv kaydıdır. Korunmalıdırlar.


İki mezar taşının bulunduğu yer İbranice yazıtlar olarak işaretlenmiş
 

mertebe

Aktif Üye
Katılım
27 Kas 2019
Mesajlar
112
Tepkime puanı
201
Puanları
9
Yaş
48
Bilgi ve genel kultur amacli alinti"dir.
Turgutlu Yahudilerinin kayıp mezar taşları

Geçmişte hatırı sayılır bir Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapmış olan Turgutlu’da, ortaya çıkarılan iki mezar taşı bölgedeki Yahudi mirasını simgeliyor.

Turgutlu Yahudilerinin kayıp mezar taşları bulunabilecek mi?Hayim Ventura´nın eşi Zinbul´a ait mezar taşı
Siren Bora

Turgutlu’nun yer aldığı coğrafi bölge, Antik kentlerin varlığından dolayı, önemli arkeolojik sit alanlarına sahip.[1] Acaba Turgutlu, söz konusu antik kentlerden (Hykanis, Mostene, Kaibokome ve Troketta) birinin devamı olabilir mi? Henüz bu konuya ilişkin kesin bir saptama yapılmadı. Ancak bölge, Lydia’nın başkenti Sardes’i Susa’ya (İran’da Şuş kenti) ve Ephesos’a bağlayan ticaret yolu üzerindeki konumu nedeniyle, her zaman stratejik bir öneme sahip oldu. Bu bölgenin Türk egemenliği altına girişi, 1300’lü yılların başında Saruhanoğulları ile gerçekleşti. Turgutlu, bir yerleşim birimi olarak Yörük köyü vasfıyla kuruldu. Ziraat ürünlerini pazarlayan önemli bir pazar yeri olmasından dolayı, 16. ve 17. yüzyıllar boyunca gelişimini sürdürdü.
Turgutlu’da Yahudiler
Turgutlu’da ne zamandan beri bir Yahudi topluluğu mevcuttu? Galante’ye göre,“Torlak Kemal’den beri, yani 1416 tarihinden beri burada bir Yahudi Topluluğu yaşamaktaydı.” Nitekim 1904 tarihinde Turgutlu’ya giden Galante, Yahudi Mezarlığında 5151(1391), 5181(1421) ve 5358(1598) tarihli mezar taşlarını keşfetti. O halde, 1530’lu yıllarda, 120 hane yerleşik, 100 hane de Yörük olmak üzere 1200 kişinin yaşadığı tahmin edilen Turgutlu’da,[4] 120 hanelik nüfusun bir bölümünü Yahudiler oluşturuyordu. 17. yüzyılın ikinci yarısında Turgutlu’ya uğrayan Evliya Çelebi, Turgutlu’da bulunan 1500 hane, dört cami, üç hamam, on bir han, 300 dükkan ve yedi kahvehaneden söz eder. Fakat Yahudilere ilişkin bilgi vermez.[5]Evliya Çelebi’nin Yahudilerden söz etmemesi, Yahudilerin Turgutlu’da yaşamadığı anlamına gelmez. Turgutlu Yahudi Topluluğuna ait 5550 (1700) tarihli bir eskama[6] bulundu. Bu eskamaAriha’nın[7] bir parçasıydı.[8] O halde bu tarihte ve öncesinde, Turgutlu’da organize bir Yahudi topluluğu mevcut olmalıydı.
1862 tarihinde yapılan bir sayıma göre, Turgutlu’da 122 Yahudi aile mevcuttu. 1879 tarihinde, Yahudi ailelerin sayısı 180 olarak saptandı. Birey sayısı ise, 900’dü.[9] 1904’te 220 aileye ve 1150 kişiye yükseldi.[10] Mayıs 1905’te ise, Turgutlu Yahudi Topluluğu 1050 kişiden oluşuyordu.[11] 19. yüzyılda, Turgutlu’da üç sinagog bulunuyordu. Bunlardan ikisi, Etz Hayim ve Talmud Tora Sinagogları, 1842 tarihinde yeniden inşa edilmişlerdi. O halde, ilk inşa tarihleri daha önceki yıllara denk geliyordu. Kentte bulunan üçüncü sinagog Şalom’un yeniden inşa edilme tarihi ise 1898’di. 1919 tarihinde, Turgutlu’yu işgal eden Yunan ordusu kenti yaktı. Bu arada üç sinagog ve Yahudi topluluğuna ait yapılar da yandılar. Bugün kentte mevcut olan sinagog, 1939 tarihinde inşa edildi. Turgutlu Yahudi Topluluğu dağıldıktan sonra, bu sinagog bir süre biçki dikiş yurdu olarak kullanıldı. Günümüzde ise Turgutlu Belediyesi tarafından koruma altına alındı.
Turgutlu Yahudi Mezarlığı
Turgutlu Yahudi Mezarlığı, 1904 tarihinde, duvarlarla çevrili bir arazi içerisinde yer alıyordu. Galante’nin betimlemelerinden anlaşıldığına göre; bu sırada mezarlıkta bir düzen yoktu. Mezar taşları sağa sola dağılmıştı. Mezarlığı ziyaret ettikleri zaman, “Mezar taşları arasında en eski tarihli olanları, toprak altından temizleyerek çıkarmak zorunda”kalmışlardı. Aralarında, üzerlerine motifler işlenmiş mezar taşları mevcuttu. Galante’ye göre bu motifler, sahip olanın sosyal ve entelektüel durumunu yansıtıyordu. Ayrıca mezarlık içerisinde, intihar edenlerin defnedilmesi için ayrı bir bölüm oluşturulmuştu. Çünkü Yahudiliğe göre, intihar yoluyla yaşamına son verenlerin Yahudi mezarlıklarında ayrı bir yere defnedilmesi zorunluydu.[12] Yahudi mezarlığının arazisi 1980’li yıllarda istimlak edildi. Büyük bir bölümünün üzerinden İzmir Ankara Asfaltı geçti. Bölgede, Roma Dönemine ait bir Tümülüs, yani Roma Dönemi Mezarlığı bulunuyor.[13] Acaba Yahudi Mezarlığının kuruluş tarihi, Roma Dönemi olabilir mi? Acaba Yahudi Mezarlığı, Roma Döneminden beri kullanılıyor olabilir mi?
Turgutlu Yahudi Mezarlığındaki mezar taşları uzun zamandan beri kayıp. Bir bölümünün izlerine İzmir Ankara Asfaltının hemen yanında rastlandı. Fotoğraflarını gördüğünüz iki mezar taşı ise, farklı bir bölgede keşfedildiler. Bulundukları noktanın adresi hatta koordinatları mevcut. İki keşif noktası arasında çok büyük bir mesafe yok. Aralarındaki arazide sistemli bir arama yapılması lazım. Öte yandan, bu iki mezar taşı, keşfedildikleri yere taşınmış olabilirler. Ya da yapılaşma sırasında, dolgu malzemesi olarak kullanılan toprakla birlikte bilinmeyen bir yerden alınıp bulundukları yere getirilmiş olabilirler. Eğer taşınma söz konusu ise, getirildikleri yer araştırılmalı. Onları bulan duyarlı bir vatandaş, Kadir Ertürk sayesinde Manisa Müzesinde koruma altına alındılar. Mezar taşlarına ilişkin kayıtlar, Müze Müdürü Arkeolog Harun Güllü tarafından benimle paylaşıldı. Her ikisine de teşekkür ederim.

Bulunan mezar taşlarından biri 22 Tamuz 5660(19 Temmuz 1900) tarihinde vefat eden Hayim Ventura’nın eşi Zinbul’a ait. Diğeri ise, İtzhak Uziyel’in eşi Rebeka’ya ait. Mezar taşları kırık olduğu için üzerlerindeki kitabelerin tamamı okunamıyor. Fakat ne olursa olsun, önemlerini vurgulamakta yarar var: Mezar taşları, bir topluluğun herhangi bir bölgedeki varlığının somut kanıtlarıdır. Soy kütüğüdür, tapu belgesidir, arşiv kaydıdır. Korunmalıdırlar.


İki mezar taşının bulunduğu yer İbranice yazıtlar olarak işaretlenmiş
Osmanlı Sultanı 2. Bayezıd zamanında yapılan Gırnata/İspanya Yahudi tahliyesinde topraklarımıza getirilen Yahudiler, İzmir ve çevresi, Selanik ve Galata civarına yerleştirilmişlerdir. Bu topraklar ve yüce milletimiz onlara huzur sunmuştur. Sabatay Sevi'den sonra çoğu zıvanadan çıkmıştır. Donane Yoğurtlarının kurucusu, Mini Cooper'in tasarımcısı vb. bir çok kişi İzmir kökenli Levanten torunlarıdır. Galata çevresinde bankerleşen birçokları ise Osmanlı'da meydana gelen Yeniçeri isyanlarının baş kışkırtıcılarıdır. Yeniçeri maaşları üzerinden manüple yaparak devlete ciddi zararlar vermişlerdir. Bugünkü Borsa işleri de aynı oyunların günümüz versiyonudur. Bu cenahtakiler unutulmamalı, yeni nesle öğretilip dikkatli olmaları sağlanmalıdır. Bu topraklarda asıl hüküm sürmesi gereken Türk-İslam varlığıdır.. Vesselam..
 

The Thing

C*
Süper Moderatör
Katılım
27 May 2017
Mesajlar
4,608
Tepkime puanı
6,932
Puanları
24
Manisa demiş iken hitafen.

 

ersen0010

Bilgili Üye
Katılım
24 Mar 2015
Mesajlar
346
Tepkime puanı
486
Puanları
11
Geçmişin mihenk taşı olan yerlerden bir yer. Sahte paranın en çok üretildiği yer??
 

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,648
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer

vakko

Çok sevipte Taptığımız Başlara Taç Yaptığımız....
Katılım
29 Nis 2015
Mesajlar
2,306
Tepkime puanı
7,312
Puanları
23
Manisa (Magnesia), Spil Dağı’nın manyetik çekimi altında bulunan bir mıknatıs kent. Bu dağ bilindiği kadarıyla dünyanın en büyük mıknatısıdır. M.Ö. 6. yüzyılda Thales bu dağa ait bir taşın demir cevherlerini çektiğini keşfedince bu taşa Magnesia’dan geldiği için “Magnesia taşı” adını vermiş. “Manyetik” ismi de buradan gelmektedir.
Manisa

Efsaneye göre altı kız, altı erkek çocuğa sahip olan “Niobe” çocuklarının fazlalığı ile övünurmus. Niobe, Apollon ve Artemis’in annesi olan Leto’yu küçümser ve onunla dalga geçer. Annelerinin isteği üzerine Artemis ve Apollon, Niobe’nin tüm çocuklarını öldürür. Bu olay karşısında Niobe çok acı çeker. Bu durumu gören Zeus ise Niobe’nin acılarını dindirmek için Spil Dağı’nda Niobe’yi bir kayaya dönüştürür. Bu kayaya “Ağlayan Kaya” denilmektedir! Bugün bu dağ Turkiye’nin 36 milli parkindan biridir.



Manisa, Romalılar tarafından yönetilmiş, Saruhan Beyliği tarafından Bizanslılar’dan alınmış. Saruhan Beyliği ise daha sonra Osmanlı egemenliğine girince, Osmanlı Devleti içerisinde şehzadelerin yetiştirildiği bir şehir olmuş. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman, Manisa’da yetiştirilmiş ve buradan hükümdarlığa getirilmiş.


Lidya devleti ayrı bir öneme sahiptir. Bu devletin başkenti bugün Salihli ilçesi sınırları içerisinde bulunan Sart (Sardes) beldesidir. Zenginliğini altın işletmeciliğinden alan bu devlet aynı zamanda parayı takas yerine geliştiren ve uygulayan ilk devlet olma özelliğine sahiptir. Çağının en güçlü devleti olabilmiştir. Kredi kartı benzeri “devlet tarafından tasdikli kredi levhaları” uygulamaları olduğu da bilinmektedir. Tarihi “İpek Yolu” yine bu Sart beldesinden geçmektedir. Ayrıca Sart’ta bulunan ve yine Lidyalılardan kalan “Artemis Tapınağının” yanında İncil’de bahsedilen 7 kiliseden birisi bulunmaktadır. Ayrıca bu kalıntılar içerisinde “Piramit Mezar” ise yine ilgi çekicidir. Bu bölge çok ilginç ve gizemlidir. Mitolojide bahsedilen “Lucifer” in mezarının ise bu bölgede bulunduğunu bize mitolojik kaynaklar söylemektedir. Bu bölge yüzlerce tümülüslere (Kral Mezarlarına) sahiptir. Bu yapılar da bir o kadar ilginçtir. İngiliz arkeolog Peter James 1995 ve 1998 yıllarında Manisa’da yaptığı araştırmalar sonucunda BBC ekibi ile bir belgesel çekmiştir. “Atlantis, Spil Dağı’nda” iddiasını ortaya atan İngiliz araştırmacı Peter James, Atlantis’in Manisa’da araştırılması için Londra’da araştırma fonlarına başvurduklarını belirtmiştir. Bu iddialar kanıtlanabilirse eğer Manisa dünyanın en meşhur şehri olabilir.

Kayıp kıta Atlantis Manisa’da mı?
1995 yılının sıcak bir yaz günüydü… Her yaz olduğu gibi bu yaz da güneş ışınları Spil’in dik yamaçlarını yalayarak Manisa’nın üzerine bir ok gibi saplanıyordu. Değişik kıyafetli, buralı olmadığı her halinden belli olan bir yabancı, Manisalı dağcı Haydar Aksakal’ın başına dikildi ve “Niobe, Tantalos, Kibele ile Sülüklügöl’ü görmek istiyorum” dedi. İşte Manisa’da Atlantis macerası böylece başlamış oldu.”

Hikayenin devamını Manisalı dağcı Haydar Aksakal anlatıyor:

Manisa“Yabancıyı bizim dağcılık kulübüne götürdük. Kulüpteki arkadaşlarla sohbete koyulduk. Yabancı, bizim arkadaşların dağcılık, arkeoloji ve daha bir çok alanda yaptığı sohbete hayran kalmış. Ertesi gün, genç dağcılarla birlikte Cüneyt’i de onun emrine verdim. Dört gün boyunca Cüneyt, yabancıyı Spil’de gezdirdi. Tabii bu gezileri sırasında bize hiçbir şey söylemiyordu. Biz de herhalde Manisa Dağı’nı çok sevdi, dolaşıyor diye düşünüyorduk. Neyse yabancıyı geçirdik ve bir daha da görmedik. Taa ki 25 Eylül 1998’e kadar… Bir gün Londra’dan bir telefon geldi, telefondaki kişi adının Peter James olduğunu söyledi. Bir süre hatırlamakta tereddüt ettim ama “Spil’e çıkmıştık” deyince hatırladım; bizim yabancıydı. James, bana Yunanlı arkeolog Nikos Kokkinos ve BBC televizyonundan iki prodüktör, Peter Getsel ve Uri Rodner ile birlikte Manisa’ya geleceklerini bildirdi ve kendilerine yardım edip edemeyeceğimi sordu. Ben de kendilerine yardıma her zaman hazır olduğumu söyledim.

Manisa25 Eylül 1998 günü beş kişi geldiler, oysa biz dört kişi sanıyorduk, meğer TRT’den arkeolog Semih Aközlü’yü de tercüman olarak almışlar. James bana Himalayalar dahil, dünyadaki birçok dağa çıktıklarını, prodüktörlerin de özellikle doğa çekimlerinde çok başarılı olduğunu ekledi. Ben de BBC gelmiş, bizim Manisalı dağcıları da çağırayım da dağcılarımız dünyaca tanınsın, diye düşünüyordum. Ama işin aslı öğle değilmiş.

James, elime kalın bir kitap tutuşturana kadar ne olduğunu anlayamamıştım. Kitabın adı: “Krallığın Çöküşü ve Atlantis’in Sırları Çözüldü” idi. James ile görüşmediğim süre içerisinde bu kitabı yazmış. Kitabın önsözüne göz attığımda, Manisa Dağcılık Kulübü’ne ve dağcılarımıza teşekkür ettiğini gördüm. Olayın arkası çorap söküğü gibi geldi. James’in buraya dağa tırmanmak için değil, kayıp uygarlık Atlantis’i bulmak için geldiğini anladım.” Demiş üstad.

Balıkesir havran oda kayda değer yerlerimizden biridir antik dönemde adı aureline olarak geçer yani altın ülkesi anlamına gelir.
 

ersen0010

Bilgili Üye
Katılım
24 Mar 2015
Mesajlar
346
Tepkime puanı
486
Puanları
11
Balıkesir havran oda kayda değer yerlerimizden biridir antik dönemde adı aureline olarak geçer yani altın ülkesi anlamına gelir.
Balya ivrindi savaştepe bigadiç hepsi kayda değer. Balyada zamanında işletilen altın madenlerinin altını aranıyor bulunamadı. Geçen yıl 2000 civarı elektron bulundu. Dünya piyasasını düşürdü.İvrindi desen başlıbaşına bir yer. Savaştepe eldeğmemiş çoğu yeri. Biğadiç. Çoğu yer bulunamadı. Volçanı arıyorlar sonuç yok. Büyük ihtimal oda eti maden sahasında
 

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,648
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer
Balıkesir havran oda kayda değer yerlerimizden biridir antik dönemde adı aureline olarak geçer yani altın ülkesi anlamına gelir.
Ordan daha sms gelmedi ustam.
Cunku bazi yerler var surekli kendin pişir kendin ye yapiyir.hicbirzaman defuneci tarihi eser yakalandi haberlerinde goremezsin anca cikarip yiyiler
 
Üst