Geçen hafta 3 günlük bir kamp yaptık yine.
Kamp yaptığımız yer zirvede ve eski yapı kalıntılarının olduğu bir yer. çalışma yapılacak yerin daha önce ar-ge çalışması tamamlanarak, Doblo marka bir araba kadar büyükce olan kayanın güney doğu tarafından 3,5 metre derinlikte tünel girişi tespit edilmiş. Neyse, 5 kişiyiz. İçimizden biride hoca. Hocanın gelme sebebi ise rengi siyaha çalan ve Doblo marka bir araba kadar büyük olan kayanın üzerinde iki halka içinde altıgen bir üçgen olması. Hoca bundan ötürü bize kol kanat gerecek yani. (büyüymüş)
Neyse, çalışmaya başladık hayırlısı ile. Hoca bir yerden okuyor, okunmuş sular içiyor, okunmuş sular ile etrafı çeviriyor, tütsüler yakıyor. Akşam ezanından sonra bıraktık çalışmayı.
Ateş yakamıyoruz tabi. yanımızda getirdiğimiz piknik tüplerinde biri ile yaptığımız yemek ve çay faslı bittikten sonra ekip çekildi çadıra. Her yerde kurt uluması.. gündüzde ayı pisliği gördük zaten. Bende uyku yok, net bir şekilde korkuyorum. Verdim sırtımı çadırın önündeki ağaca, piknik tüpünün de etrafına taş ördükten sonra yaktım, ufaktan ısınıyor etrafı kesiyorum.
Prensip gereği ateşli alet getirmeyiz yanımızda. Sadece çakı bari şeyler var. Neyse bir süre geçtikten sonra çadırdan iniltiler gelince hemen çadıra girdim. Baktım bizim hoca bir abimin boğazına sarılmış. O sırada diğer 2 abimde uyandı ve ellerini ayırdık. Sonra ağlamaya başladı hoca. Dedi bana yaptırıyorlar falan. Dedik tövbe tövbe hocam olur mu öyle şey. Yarım saat falan geçince kendine geldi. Hocam iyi misin, değilsen bağlayalım seni diyoruz. Korkuyor insan ister istemez. Yok iyiyim falan dedi ve yattı sonra yeniden. Bizde ne kadar uyku olmasada bir süre sonra yorgunluktan sızıp kaldık.
Sabah oldu, hoca tekrar tekrar özür dileyerek rüyamda emrettiler ama gerekli tedbirleri aldım hiçbir varlık daha yaklaşamaz yanımıza dedi. Hoca da böyle söyleyince içimize su serpildi. Yoksa büyük ihtimalle geri dönerdik. Daha konuşmamıştık ama herkesin düşüncesi bu şekildeydi kuvvet muhtemel.
İyi dedik bizde. Bismillah diyerek başladık çalışmaya. İşin yarısına geldik, bu sırada akşam ezanı vakti olunca hoca bırakın artık dedi. Neyse yemek çay faslı bitti ama tabi kimsenin gözünde uyku yok. Hoca ben yatacağım dedi gitti yattı. Uzatmıyorum bizde aramızda konuşup nöbetleşe uyuyalım dedik. O gece öyle sorunsuz geçti.
Sabah oldu biz başladık yine çalışmaya. Akşamüstü saat 5-6 gibi iş bitti bitecek derken, birazdan akşam ezanı okunur düşüncesi ile yarına kalsın istedik. Akşam yemekler yendi çaylar içildi. Hoca yine çok çalışıyormuş gibi ben yatıyorum dedi girdi çadıra. Arkasından iki abim daha girdi yattı. Bende bir abim ile çadırın önünde sohbet ediyorum. Heyecanda var tabi. İş bitti bitecek, uyku girmiyor gözüme. Yanımdaki abi yaşça biraz büyük olduğundan fazla oturamadı yanımda gidip yattı.
Çok geçmedi, 15 dakika falan. Yanımda oturan abim çadırdan çıktığı gibi büyük kayaya koştu ve kafasını kayaya vurmaya başladı. Ne olduğunu şaşırmaya kalmadan çadırdan inlemeler gelmeye başladı. Hemen çadıra adımımı attım hoca yine bir abimin boğazına sarılmış, diğer abide ellerini iki yana açmış biri sanki tokatlıyor gibi kafasını sağa sola sallayıp duruyordu.
Kafayı yedim yiyeceğim. ne yapacağımı bilemeden önce hocaya bir yumruk attım, düştü kenara çadırın direkleri yerinden çıktı. Kafasını sağa sola sallayan abinin kafasından tuttum... abi kendine gel kendine gel diye bağırmaya başlayarak tokatladım. o da geldi kendine. Sonra hemen çadırdan dışarı çıktım baktım abi hala kafasını vuruyor kayaya. bir hışımla yanına koşup beline sarıldım ikimizide yere devirdim. Adamın alnı kan revan içinde. Hemen kucaklayıp çadırın yanına getirdim, o sırada 2 abi ve hocada dışarı çıkmış. yüz ifadeleri donuk, şok vaziyetindeler. Hemen su bidonunu kaptığım gibi abinin kafasından aşağı boşalttım, kanlarını temizledim. Abinin alnı resmen içine çökmüş gibiydi. O sırada kendine geldi, alnım alnım diye inlemeye başladı. Abi yok birşey uykunda gezdin, gezerken düştün falan dedim. hocaya baktım kendine gelmiş okumaya başlamış. Sonrasında diğerleride kendine geldi..
Neyse bir şekilde sabah oldu, bizde apar topar aşağıya indik oradan uzaklaştık. Gittik hastaneye önce abinin alnına pansuman yaptırdık, oradan da evlere dağıldık. Daha telefonlaşıp konuşmadık birbirimiz ile bu olayı.
Şimdi benim anlamadığım bende bir bozukluk mu var. Bana neden birşey olmuyor. Öyle çokta dini bütün biri değilim. şükür müslümanım gerekli şeyleri yerine getirmeye çalışıyorum ama öyle 5 vakit de namaz kılmıyorum açıkcası. Öbür abilerde boyunlarda muskalar ile yaşıyorlar öyle söyleyeyim.
Böyle rahat rahat yazdığıma bakmayın, psikolojik olarak biraz kötüyüm hala gözümde canlanıyor olaylar ama hayat devam ediyor nihayetinde. Bende devam ediyorum.
Daha önce define için gittiğim ve geceleri orada geçirdiğimiz yerlerde böyle şeyler yanımdakilerin başına geliyordu, yine benim başıma gelmiyordu. Ben ne görüyordum ne duyuyordum. Tabi ufak tefek olaylar, bu derece şeyler değil. Acaba sorun bende mi?
Ne bileyim aklıma gelen tek şey, acaba yetim olduğum için mi bir koruma kalkanı var etrafımda. (Tek aklıma gelen bu)
Kamp yaptığımız yer zirvede ve eski yapı kalıntılarının olduğu bir yer. çalışma yapılacak yerin daha önce ar-ge çalışması tamamlanarak, Doblo marka bir araba kadar büyükce olan kayanın güney doğu tarafından 3,5 metre derinlikte tünel girişi tespit edilmiş. Neyse, 5 kişiyiz. İçimizden biride hoca. Hocanın gelme sebebi ise rengi siyaha çalan ve Doblo marka bir araba kadar büyük olan kayanın üzerinde iki halka içinde altıgen bir üçgen olması. Hoca bundan ötürü bize kol kanat gerecek yani. (büyüymüş)
Neyse, çalışmaya başladık hayırlısı ile. Hoca bir yerden okuyor, okunmuş sular içiyor, okunmuş sular ile etrafı çeviriyor, tütsüler yakıyor. Akşam ezanından sonra bıraktık çalışmayı.
Ateş yakamıyoruz tabi. yanımızda getirdiğimiz piknik tüplerinde biri ile yaptığımız yemek ve çay faslı bittikten sonra ekip çekildi çadıra. Her yerde kurt uluması.. gündüzde ayı pisliği gördük zaten. Bende uyku yok, net bir şekilde korkuyorum. Verdim sırtımı çadırın önündeki ağaca, piknik tüpünün de etrafına taş ördükten sonra yaktım, ufaktan ısınıyor etrafı kesiyorum.
Prensip gereği ateşli alet getirmeyiz yanımızda. Sadece çakı bari şeyler var. Neyse bir süre geçtikten sonra çadırdan iniltiler gelince hemen çadıra girdim. Baktım bizim hoca bir abimin boğazına sarılmış. O sırada diğer 2 abimde uyandı ve ellerini ayırdık. Sonra ağlamaya başladı hoca. Dedi bana yaptırıyorlar falan. Dedik tövbe tövbe hocam olur mu öyle şey. Yarım saat falan geçince kendine geldi. Hocam iyi misin, değilsen bağlayalım seni diyoruz. Korkuyor insan ister istemez. Yok iyiyim falan dedi ve yattı sonra yeniden. Bizde ne kadar uyku olmasada bir süre sonra yorgunluktan sızıp kaldık.
Sabah oldu, hoca tekrar tekrar özür dileyerek rüyamda emrettiler ama gerekli tedbirleri aldım hiçbir varlık daha yaklaşamaz yanımıza dedi. Hoca da böyle söyleyince içimize su serpildi. Yoksa büyük ihtimalle geri dönerdik. Daha konuşmamıştık ama herkesin düşüncesi bu şekildeydi kuvvet muhtemel.
İyi dedik bizde. Bismillah diyerek başladık çalışmaya. İşin yarısına geldik, bu sırada akşam ezanı vakti olunca hoca bırakın artık dedi. Neyse yemek çay faslı bitti ama tabi kimsenin gözünde uyku yok. Hoca ben yatacağım dedi gitti yattı. Uzatmıyorum bizde aramızda konuşup nöbetleşe uyuyalım dedik. O gece öyle sorunsuz geçti.
Sabah oldu biz başladık yine çalışmaya. Akşamüstü saat 5-6 gibi iş bitti bitecek derken, birazdan akşam ezanı okunur düşüncesi ile yarına kalsın istedik. Akşam yemekler yendi çaylar içildi. Hoca yine çok çalışıyormuş gibi ben yatıyorum dedi girdi çadıra. Arkasından iki abim daha girdi yattı. Bende bir abim ile çadırın önünde sohbet ediyorum. Heyecanda var tabi. İş bitti bitecek, uyku girmiyor gözüme. Yanımdaki abi yaşça biraz büyük olduğundan fazla oturamadı yanımda gidip yattı.
Çok geçmedi, 15 dakika falan. Yanımda oturan abim çadırdan çıktığı gibi büyük kayaya koştu ve kafasını kayaya vurmaya başladı. Ne olduğunu şaşırmaya kalmadan çadırdan inlemeler gelmeye başladı. Hemen çadıra adımımı attım hoca yine bir abimin boğazına sarılmış, diğer abide ellerini iki yana açmış biri sanki tokatlıyor gibi kafasını sağa sola sallayıp duruyordu.
Kafayı yedim yiyeceğim. ne yapacağımı bilemeden önce hocaya bir yumruk attım, düştü kenara çadırın direkleri yerinden çıktı. Kafasını sağa sola sallayan abinin kafasından tuttum... abi kendine gel kendine gel diye bağırmaya başlayarak tokatladım. o da geldi kendine. Sonra hemen çadırdan dışarı çıktım baktım abi hala kafasını vuruyor kayaya. bir hışımla yanına koşup beline sarıldım ikimizide yere devirdim. Adamın alnı kan revan içinde. Hemen kucaklayıp çadırın yanına getirdim, o sırada 2 abi ve hocada dışarı çıkmış. yüz ifadeleri donuk, şok vaziyetindeler. Hemen su bidonunu kaptığım gibi abinin kafasından aşağı boşalttım, kanlarını temizledim. Abinin alnı resmen içine çökmüş gibiydi. O sırada kendine geldi, alnım alnım diye inlemeye başladı. Abi yok birşey uykunda gezdin, gezerken düştün falan dedim. hocaya baktım kendine gelmiş okumaya başlamış. Sonrasında diğerleride kendine geldi..
Neyse bir şekilde sabah oldu, bizde apar topar aşağıya indik oradan uzaklaştık. Gittik hastaneye önce abinin alnına pansuman yaptırdık, oradan da evlere dağıldık. Daha telefonlaşıp konuşmadık birbirimiz ile bu olayı.
Şimdi benim anlamadığım bende bir bozukluk mu var. Bana neden birşey olmuyor. Öyle çokta dini bütün biri değilim. şükür müslümanım gerekli şeyleri yerine getirmeye çalışıyorum ama öyle 5 vakit de namaz kılmıyorum açıkcası. Öbür abilerde boyunlarda muskalar ile yaşıyorlar öyle söyleyeyim.
Böyle rahat rahat yazdığıma bakmayın, psikolojik olarak biraz kötüyüm hala gözümde canlanıyor olaylar ama hayat devam ediyor nihayetinde. Bende devam ediyorum.
Daha önce define için gittiğim ve geceleri orada geçirdiğimiz yerlerde böyle şeyler yanımdakilerin başına geliyordu, yine benim başıma gelmiyordu. Ben ne görüyordum ne duyuyordum. Tabi ufak tefek olaylar, bu derece şeyler değil. Acaba sorun bende mi?
Ne bileyim aklıma gelen tek şey, acaba yetim olduğum için mi bir koruma kalkanı var etrafımda. (Tek aklıma gelen bu)