“Umut fakirin ekmeği” derler ya hani!Eski bir define anısını anlatmış abimiz (Sonu ibretlik)

The Thing

C*
Süper Moderatör
Katılım
27 May 2017
Mesajlar
4,609
Tepkime puanı
6,935
Puanları
24
Horoz mağarası ve Pontus Hazinesi!
Ama bizim Horoz Mağarası kazısı, resmi bir kazıydı. Çağlayanlı Mehmet Şeremet, İstanbul’da Yunanlılardan aldığını belirttiği bir define haritası ile Trabzon’un Araklı ilçesine bağlı Kalecik mahallesi’nde bulunan Horoz Mağarası’nda define aramak için izin alıyor. Beraberinde de Kalecik, Araklı, Samayer ve Arsin’den yörenin insanları vardı. 1985 yılıydı. O dönem Trabzon Kültür ve Turizm Müdürlüğü veriyor Define arama izinlerini.

Ekli dosyayı görüntüle 284355
  • M. Kemal AYÇİÇEK

“Umut fakirin ekmeği” derler ya, her halde bu lafın en çok uyduğu alandır Define arayışları. Bir çok kez dinlemişsinizdir ya da duymuşsunuzdur mutlaka, “Şurada define varmış!”, “Şuradan define çıkmış” ya insanların kolay kolay ulaşamayacağı yerler için de hep o umut sözcüğü “define” dile getirilir. Konu edindiğimiz yıllar öncesine dayanan yaşanmış bir olay. Horoz mağarasın da, 4 tonluk bir umut, Pontus hazinesi arayışı. Elde bir harita varmış, çok uğraştıysam da göremediğim ama mesleki açıdan heyecan vereceği için hatta biraz da lojistik destek verdiğim bir define aramasıydı. Doğu Karadeniz’de yaygın olan kanaat, Yunan, Rum ve Ermeniler ve Ruslar buraları terk ederken, ağırlık yapıp zaman kaybettireceğini düşündükleri, değerli eşyalarını 'daha sonra alırız' düşüncesiyle toprağa gömmüş ve bunların yerini gösteren haritaları çizmişlerdir. Defineciler de Onun için genellikle de “elimiz de harita var” diyerek, yola çıkarlar. Bu öykü de işte tam da bu düşünceyle başlamıştı.


Ekonomik krizlerin zirve yaptığı ve hele de dış borçların altındaki ülkemiz de define arayışları, Devlet tarafından belli bir düzen için de yürütülmesi için izinlere de bağlanarak yapılabiliyor. Elbette resmi kazıların yanı sıra çıkarılacak definenin yüzde kırkını Devlet’e vermemek için gizli yapılan define kazıları da vardır. Ama bizim Horoz Mağarası kazısı, resmi bir kazıydı. Çağlayanlı Mehmet Şeremet, İstanbul’da Yunanlılardan aldığını belirttiği bir define haritası ile Trabzon’un Araklı ilçesine bağlı Kalecik mahallesi’nde bulunan Horoz Mağarası’nda define aramak için izin alıyor. Beraberinde de Kalecik, Araklı, Samayer ve Arsin’den yörenin insanları vardı.M. Kemal Atar, Hasan Özderya(Şimdi ki Araklı Artaş Tuğla Fabrikası yönetim kurulu başkanı), Ali Satır, Muti Hasançebi, Yunus Balçın, Cemil Öksüz, Rahim Şenel, Ali Koç, Cemal Bilgin Süleyman Karaca (Arsin Cumhuriyet savcısı) ortaklardandı ve 1985 yılıydı. O dönem Trabzon Kültür ve Turizm Müdürlüğü veriyor Define arama izinlerini. Müdür Volkan Canalioğlu. Önce kazma ve küreklerle toprak kısımda aramalar başladı, bir yandan Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden ve Araklı Mal müdürlüğünden birer görevli ve jandarmalar da koruyucu olarak kazıyı izliyor.




Define kazılarında her gün yeni bir gelişme olabilir umuduyla da her gün define kazısına uğruyor, bir gelişme olup olmadığını, 4 tonluk Pontus hazinesinin ne zaman çıkabileceğini gözlemlemeye çalışıyorum. Aynı anda Anadolu Ajansı ve birkaç gazetenin de farklı (müstear) isimlerle muhabirliğini yapıyorum. Şimdi ki gibi dijital medya devri değil, siyah beyaz filmlerimiz var. Günler geçiyor ama hiçbir sonuç çıkmıyor. Resmi izin bir aylıktı ve ay bitti ama defineciler, “tam defineye yaklaştık ki süre bitti, bu sürenin uzaması lazım” diyor. Tekrar müracaat ediliyor, zar zor izin yenileniyor ve artık çalışmalarda toprak zemin bitiyor, sıra kayaların oyulmasına geliyor. Horoz Mağarası, o geçen bir aylık süre de meşhur oluyor. Adeta tüm Türkiye, gözlerini Araklı’dan gelecek define haberine kilitliyor! Tabi Horoz mağarasının taş zemininde önce çekiç ve murçlarla çalışıyorlar, yetmiyor artık kompresörlerle kayaları deliyorlar ve adım adım 4 Tonluk Pontus hazinesine doğru yol alıyoruz açıklamaları yapıyorlar. Ben de definecilerin en uyanıklarından aldığım bilgileri, gün aşırı haberleştirip, çalıştığım kurumlara veriyorum. Ama defineciler, öyle inançlılar ki, define olmadığına inansam da aleyhte bir yazı yazmamaya, sırf definecilerin umutlarını kırmamak adına dikkat ediyorum. Hem benim de işime geliyordu bu durum, sürekli haberler yapıyorum. Yazdığım haberler de bir gazete de çıkmasa bile bir başkasında mutlaka çıkıyordu nasılsa!


Horoz Mağarası definecileri, önceleri sadece bir miktar define aradıklarını söylerken, işin büyümesi, her geçen gün ziyaretçilerin de artması ile bu işi hissedarlığa dönüştürdü. Arama ekibinde çalıştıracak gönüllü elemanlara bile “hisse” karşılığı iş yaptırılır hale geldi. Gün geçtikçe artan arama ekibinin yemek ve içmek için masrafları da haliyle artmış oldu. Bu kez, kumanya getirme karşılığında bile “Hisse”ler verilir oldu. Definecilik alemin de işaretler vardır, bizim horoz mağarası’nda da işaretler çıkmaya başlamıştı! O işaret dilini bilenler, ardı ardına işaretleri yorumluyor, ha bugün ha yarın çıkacak umuduyla da hissedar sayısı çığ gibi büyüyordu. Öyle ki Araklı’dan, Yomra’dan, ve Arsin’den de akla hayale gelmedik bürokratlar da dahildi hissedarlara . Öyle ki Arsin’de görev yapan bir Cumhuriyet Savcısı bile Horoz Mağarası hissedarları arasına katılmıştı ama resmi arama süresinde verilen ikinci ayında sonuna gelinmiş, ama horoz mağarasından bir sikke bile çıkmamıştı. İşte o zaman aranan definenin “4 Tonluk Pontus hazinesi” olduğu ileri sürülerek, araya bir yığın aracılar da konarak aslında iki seferden fazla uzatılmayan resmi kazı için üçüncü ay için de resmi izin alınmıştı. Hissedar sayısı 500’ü geçmişti. Defineciler arasında hır-gür de çıkmaya başlamış, zaman zaman işe sonradan dahil olup, çok fazla para harcayan hissedarlarla onlara hisseleri veren insanlar arasında kavga boyutuna varan tartışmalar çıkmaya başlamıştı. Ama resmi kazı olduğu için görev yapan jandarmalar sayesinde büyük kavgalar önleniyordu. Kazı çalışmaları devam eden Horoz mağarası, tam da Rize- Trabzon devlet Karayolu’nun tam altına kadar dayanmış, bu kez kayaları delmek için kompresörler de yetmemiş, mağara için de dinamitler atılmaya başlanmıştı. Tabi karayolu trafiğe kapatılarak yapılıyordu bu dinamit atışları.

Hani yukarıda kendimden “lojistik anlam da yardımcı oluyordum” dediğim de o resmi izinlerin alınmasından definecilerin yanın da olmaktan ibaretti. Ha burada “sana da hisse vermişler miydi?” diye sorarsanız evet, olumsuz haber yapıp, bu kazıyı durdurmayayım diye açıkça bana söyleyemiyorlardı ama araya koydukları bazı isimlerle “iki hisse de ona” diye haber gönderiyorlardı! Tabi, benim öyle bir hisse kaygım yoktu çünkü ben zaten yaptığım haberlerle hissemi çalıştığım kurumlardan alıyordum. Bir ara muhabiri olduğum büyük gazete (Hürriyet)deki şefim, “Yeter, bir daha bana define haberi getirme” diye fırça attı, ben de “tamam” dedim. Ama Anadolu Ajansı’nın da muhabirliğini yaptığım için oraya verdiğim haber, bir sonraki gün o büyük gazetenin üçüncü sayfasında manşet olunca, fırça atan şefim arayıp, “Getir, lanet olsun, getir ver o haberlerini” dediğinde çok mutlu olmuştum! Meğer, o ajansa verdiğim haberler yüzünden yukarılardan eleştiri almıştı. Her geçen gün Horoz Mağarası’nın çevresi meraklı vatandaşlar tarafından dolmaya başlandı, defineciler artık seyirci yoğunluğundan bıkar olmuş, neredeyse iş yapamaz hale gelmişlerdi. Koca bir kalabalık oluşuyor, artan hissedar sayısından da doğan giderler artık karşılanamaz hale geliyordu.

Horoz Mağarası’nda 4 tonluk(!) Pontus hazinesi aranıyordu aranmasına da güya işaretlerin dilinden anlayan Defineciler, artık metre vermeye başlamışlardı. Önce üç metre dendi, sonra iki, sonra bir derken, bu sefer de “Yanlış yöne gitmişiz, tüh, onca emeğimiz boşa gitti” türünden kıvırmalara başlayınca, onlara inanmış ve epeyce masraf etmiş insanların sabırsızlıkları da ayyuka çıkmıştı. Sinirler geriliyor, “çıktım hissedarlıktan, lanet olsun” da denemiyordu! Umut, artık umutsuzluğa dönüşmeye başlamıştı. Çalışma, ortaya çıkan kavgalar yüzünden durduruluyordu ve kazıya başlayan asıl isimler, ortalıktan kayboluyordu! İylesine bir heyecan oluşmuştu ki, artık “çıktı, çıkacak” denen define, çıkmasa bile sırf Horoz Mağarası’nda kazılan yeri görebilmek bile meraklılara define bulunmuşçasına bir sevinç yaşatıyordu. Benim haberler deki ısrarımın bir yanı da “reklamın iyisi kötüsü olmaz”dan yola çıkarak, Araklı’nın Ankara’dan duyulmasını sağlamaktı(!) Nitekim, Horoz Mağarası’nın ünü Ankara’da da heyecan yaratmıştı. Başbakan gezisini izlemek için Ankara’dan gelen biri aa muhabiri, iki bayan muhabir, benim adımı duyunca, “Hım, sen şu Horoz mağarasını yazansın, tanıyoruz seni ismen” diye bu olayın sonucunu dinlemişlerdi.

Ekli dosyayı görüntüle 284356

Horoz Mağarası’nda kavgalar artık büyüdü, aramalarda horoz işareti de çıkmıştı çıkmasına ama bir sonraki işaret denile denile artık alınan resmi kazı süresi yine sona geliyordu. Hem yapılan çalışmalardaki o dinamit patlatmalar, çevrede binaların camlarının kırılmasına yol açmaya başlamış, iş çığırından çıkmaya başlamıştı. Define kazmaya başlayan ekip, ortalıkta görünmez olmuş, sonradan hissedar olanlar işi ele almış ve definecibaşı olmuşlardı. Kendi akıllarına göre kazıya yön vermeye başlamışlar, heni Kemal Sunal’ın bir filmi repliği vardırya, “Cenazenin başı kıbleye gelecek, yok yok hortuma gelecek” diye, işte Horoz Mağarası’ndaki iş de o noktaya gelmişti. Sinirleri gerili hissedarlar, bir birleriyle kavgaya tutuşuyor, hatta olay neredeyse silah çekilir noktaya varıyordu. Üç ay boyunca yapılan onca arama, heyecan, sırf hayatında hiç define kazısı görmemiş ama Horoz Mağarası’nda ki 4 tonluk Pontus hazinesi kazısında bunu yaşamış meraklı insanları mutlu etmişti. Define çıkmadı tabi, “Resmi süremiz doldu” dense de aslında Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü’nün “ Define kazısı adı altın da atılan dinamitlerden Rize- Trabzon Devlet karayolu çökebilir” uyarısı ile sonlandırılmış oldu.


Defineciler, daha sonraları aslında elde bir harita olmadığını sadece bir duyum üzerine böyle bir işe giriştiklerini ama umulanın üzerinde dikkat çekip, seyirci toplanınca da geri adım atamadıklarını sonradan itiraf edip, “o günler, güzel anılarımızla doluydu” diye gülerek anlatıyorlar. Anlayacağınız bizim defineciler, öyle usta defineciler değillerdi. Bir çay ocağında sohbet ederlerken duydukları bir hikâye üzerine işe koyulmuşlardı. Nerden bilebilirlerdi öylesi bir medyatik olabileceklerini ve de bu işin çok fazla büyüyebileceğini. Tabi ki de son zamanlara doğru o hissedar olayının define arayışına belki de zorunlu olarak sokulması, o arayıştaki masrafları karşılayacak bir sermayeye kavuşmaktı(!) Ancak, göz önünde de herhangi bir resmi define kazısı görmemiş binlerce işini gücünü bırakıp, define olayını gözlemlemek isteyen meraklılar, olayın başlangıcındaki belki de masum bir kazıyı, olduğunun çok üzerindeki bir beklentiye dönüştürmüştü.

Definecilik, aslında çok büyük bir risk almaktır.

Definecilik aslında bilgi gerektirir ve işaretlerin anlamlarını bilmeyi gerektirir. Mesela , Define işareti bir tür şifreleme yöntemidir. Saklanan varlıkları, değerleri herhangi bir tehlikeye karşı korumak ve sonrada gelip almaya yarayan şifreleme düzeneği ile birlikte bir çeşit anlatım ve bir dildir. Bunlar oyma kabartma ve boyalama şeklinde günümüze kadar ulaşmıştır. Kayalara yapılan her figürün motifin mutlaka bir anlamı vardır. anlamsız manasız hiç bir emek sarf edilemez. Ancak her kaya damgası da define için değildir. Yapılan bazı figürler Horoz, Yılan, K. Ayı, B. Ayı , Pegasus, Kaplumbağa, Akrep, Aslan, Avcı, Kartal, Domuz, Keçi, Köpek, Kupa, Kılıç, Balt a, Baston, Deve, Dirgen, El, Eğer, İbrik, Geyik, Karaca, Salyangoz, Güvercin, Tavus kuşu, Doğan, Şahin, Zincir , Çarık, Çiçek, Gül, Papatya, Hamile kadın ,Çıplak kadın, Üzüm, Üçgen, Tabanca, Tüfek, Kertenkele, Güneş, Boğa, Koç Ejderha, Balık, Tavuk, Kuğu, Haç, Ayak, ok, W, V, L, oymalar vs.) hepsi yıldız sisteminde bir sıra ile bulunan ve yönleri ana yolları gösteren bir sistemdir. Bunları bilmeden Definenin yerini bulmazsınız. Ancak resimleri, heykelleri işaretleri tahrip eder zarar verirsiniz…


Defineci Kimdir, Nasıl Olmalıdır: Önceden saklanmış hazineleri bulmaya çalışan insandır. Bu işin başarılması için mutlaka bir eğitim alması gerekir, eğitimsiz defineci yarardan çok zarar verecektir. Bilinçsiz defineci neyi nerede ve nasıl arayacağını bilmez. Definecilikte sıkı kurallar vardır;


1-Sözü doğru olmalıdır. 2- Tecrübelerini paylaşma işini bir görev saymalı. 3- Çözemediği işaretleri korumalı, kırmamalıdır. 4- Yasal sınırları aşmamalı, kaçak kazı yapmamalıdır. 5- Tarihi bilgisi üst seviyede olmalı. 6- Bu alanda kullanacağı teknolojiyi iyi tanımalıdır. 7- Nefsine düşkün tamahkâr olmamalıdır. 8- Definecilik bir geçim kaynağı olarak görmemeli, Bir hobi şeklinde yapmalıdır. 9- Tarihi izleri korumalı, müze ve yetkili mercilerle temas halinde olmalıdır. 10-Bir defineci bir arkeolog kadar bilgili ve becerikli olmalıdır. 11- Yapacağı işleri bir plan dahilinde yapmalıdır. 12- Her bulduğu veriyi kayıt etmeli, sonrada yorumlamalıdır.


Definecilikte Ekip: Define yalnız aranmaz ve yalnız araştırma yapılamadığı gibi, hiç mi hiç kaçak kazı yapılmaz. Araştırma ve gözlem için bir ekibe ihtiyaç duyulur. Ekip: tarih, elektronik ve arkeolojik bilgisi olanlardan kurulmalıdır. Ekip içindeki şahıslarda olması gereken unsurlar. Tamahkar olmamalı, İspiyoncu olmamalı, Bilgiyi paylaşmasını bilmeli, İnançlı olmalı, Uzlaşmacı olmalı,, Güvenilir ve emin, insan olmalı, Yalan söylememeli, Gözü tok eli açık olmalı. Bu unsurları taşıyan insanların bir araya gelmeleri halinde zor olan şeylerin üstesinden erken gelinecektir. Sakın tanımadığınız hakkında yeterli araştırma yapmadığınız insanlarla yol çıkmayın para tatlıdır canınızdan olabilirsiniz.

Günümüz Koşulların da Definecinin Kullanması Gereken Araç ve Gereçler:


Alan tarama cihazı, Nokta tespit cihazı, Kazma-Kürek, Balyoz-Murç-Keski İp – 5×5 cm kalınlığın da 40 cm boyunda kazıklar, Emniyet şapkası, Kalın sicim ip, Gaz maskesi, Muhtelif boylarda çapa, Mala, Fırça, El arabası, Makara sistemi ve kova, Elek, El feneri, Pusula. Bu araç ve gereçleri dikkatli şekilde kullanmanız durumunda hem can güvenliğiniz hem de kazınızın sağlıklı bir şekilde ilerler.
 

dersu

Bilgili Üye
Katılım
25 Eyl 2018
Mesajlar
269
Tepkime puanı
235
Puanları
7
Yaş
53
Sözü doğru olmalıdır. 2- Tecrübelerini paylaşma işini bir görev saymalı. 3- Çözemediği işaretleri korumalı, kırmamalıdır. 4- Yasal sınırları aşmamalı, kaçak kazı yapmamalıdır. 5- Tarihi bilgisi üst seviyede olmalı. 6- Bu alanda kullanacağı teknolojiyi iyi tanımalıdır. 7- Nefsine düşkün tamahkâr olmamalıdır. 8- Definecilik bir geçim kaynağı olarak görmemeli, Bir hobi şeklinde yapmalıdır. 9- Tarihi izleri korumalı, müze ve yetkili mercilerle temas halinde olmalıdır. 10-Bir defineci bir arkeolog kadar bilgili ve becerikli olmalıdır. 11- Yapacağı işleri bir plan dahilinde yapmalıdır. 12- Her bulduğu veriyi kayıt etmeli, sonrada yorumlamalıdır.


Definecilikte Ekip: Define yalnız aranmaz ve yalnız araştırma yapılamadığı gibi, hiç mi hiç kaçak kazı yapılmaz. Araştırma ve gözlem için bir ekibe ihtiyaç duyulur. Ekip: tarih, elektronik ve arkeolojik bilgisi olanlardan kurulmalıdır. Ekip içindeki şahıslarda olması gereken unsurlar. Tamahkar olmamalı, İspiyoncu olmamalı, Bilgiyi paylaşmasını bilmeli, İnançlı olmalı, Uzlaşmacı olmalı,, Güvenilir ve emin, insan olmalı, Yalan söylememeli, Gözü tok eli açık olmalı. Bu unsurları taşıyan insanların bir araya gelmeleri halinde zor olan şeylerin üstesinden erken gelinecektir. Sakın tanımadığınız hakkında yeterli araştırma yapmadığınız insanlarla yol çıkmayın para tatlıdır canınızdan olabilirsiniz.
Özellikle bu bölüm, manifesto niteliğinde. Hikaye de ilginç. Teşekkürler paylaşım için.
 
Üst