İşte Facebook'un karanlık yüzü

_Mithra_

🇹🇷 M¡₺ŕ@ 🇹🇷
Moderatör
Katılım
5 Haz 2018
Mesajlar
1,897
Tepkime puanı
1,224
Puanları
20
Yaş
51
Konum
İstanbul
“Cambridge Analytica” isimli danışmanlık şirketinin, 2016 yılında yapılan ABD başkanlık seçimi ve İngiltere Brexit referandumu sonuçlarını manipüle ettiği ortaya çıktı...

“Cambridge Analytica” isimli danışmanlık şirketinin, 2016 yılında yapılan ABD başkanlık seçimi ve İngiltere Brexit referandumu sonuçlarını manipüle ettiği ortaya çıktı. Özetlemek gerekirse bahsi geçen şirket Facebook’tan edindiği kullanıcı verileri sayesinde milyonlarca seçmenin “davranışsal eğilimleri” diyebileceğimiz “psikografik profilini” çıkarıp, Facebook üzerinden, bu seçmenleri şahsi olarak etkileyebilecek, yalan yanlış Trump ve Brexit yanlısı reklam, haber ve içerik görmelerini sağlamış.


Buna ek olarak ABD seçimlerinde Rus troller, parası Facebook’a ruble olarak ödenmiş, Trump lehine yaklaşık üç bin düzmece siyasal içerikli reklamı 126 milyon kullanıcıya ulaştırmış. İddialara göre birçok kararsız seçmenin oyları bundan etkilenmiş. Şüphesiz, Hillary Clinton seçilmiş olsaydı, Amerikan liberal medyası Facebook’un üstüne gitmezdi. Trump seçildi de Facebook’un nasıl bir musibet olduğunu biz de öğrenmiş olduk.


“Facebook” kendisini teknoloji şirketi ve sosyal medya platformu olarak konumlandırıyor fakat aslında bir medya şirketi. Hatta Google ile beraber dünyanın en büyük medya şirketi. WPP, Omnicom, Publicis, IPG, Dentsu, Disney, Time Warner, 21stCentury Fox, Viacom, CBS, AT&T, Verizon, Comcast, Charter ve Dish gibi dünyanın diğer en büyük reklam, medya ve iletişim firmalarının hepsinin piyasa değerleri toplandığında Facebook ve Google’ın değerinin ancak yüzde 90’ı ediyor.


Facebook’un teknoloji şirketi olarak algılanmak istemesinin iki sebebi var. Birincisi teknoloji şirketleri daha havalı, ucuz sermayeye kolay erişebiliyorlar ve daha yüksek piyasa değerlendirmesine sahipler. İkinci ve esas önemli sebep ise medya şirketi olduklarını itiraf ettikleri anda platformda paylaşılan içeriği kontrol ve denetleme zorunluluğu ve sorumluluğu. Bunu yapmaya kalkışmak ise binlerce editör, yani maliyet demek.


Amerikalıların yüzde 67’si, dünyanın ise yüzde 45’i haber kaynağı olarak sosyal medyayı tercih ediyor. Instagram ve WhattsApp gibi diğer popülerleşmeye başlayan platformları satın alarak sosyal medya pazarını iyice ele geçiren Facebook’un dünya genelinde 2,2 milyar kullanıcısı var. Hangi platformun popüler olduğunu önceden haber veren casus yazılımlara var. Facebook, Instagram, WhattsApp ve Messenger (hepsi Facebook şirketleri)mobil cihazlara en çok indirilen uygulamalar. Bu cihazlarda geçirdiğimiz vaktin yüzde 85’ini uygulamalara ayırdığımızı düşünürsek, telefonlarımız aslında Facebook ve yan ürünlerine erişim sağlamaya aracı aletlerden başka bir şey değiller. Instagram ve WhattssApp satın alındığında bu platformlar arasında veri paylaşımı yapmayacağını taahhüt eden Facebook; tam aksini yaparken yakalandı ve bunun içinde ceza ödedi. Yani bu dört uygulamadan her hangi birini kullanıyorsak diğerleri de verilerimize erişebiliyorlar.


Piyasa değeri yarım trilyon dolar olan bu şirketin sloganı (eğer yerse): “Tüm insanları birbirine bağlayarak dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek.” İşin özünde ise Facebook, halka açık, yönetim kurulunun hissedarlara karşı sorumlu olduğu, her çeyrekte finansal hedef tutturmak zorunda olan bir şirket. Platformda geçirilen her dakika ve yapılan her “tık” parasal değere sahip. Şirketin algoritmasının amacı da burada geçirilen zamanı veriye dönüştürüp, analiz edip kullanıcı deneyimini iyileştirmek; yani Facebook’ta daha fazla vakit geçirmemizi sağlamak.

FACEBOOK’UN SİZİ DİNLEDİĞİNİZİ BİLİYOR MUYDUNUZ


Facebook algoritması nasıl işliyor gelin ona bir bakalım. Sosyal medyada gördüğümüz şeyleri beğenip, imrenip, onlara sahip olmak için para harcıyoruz. Facebook ve Instagram “öz tanıtım” mecraları. Kendimizi dünyaya tanıtmak için (sanki dünya bizi çok tanımak istiyormuş gibi) kendimizle alakalı her türlü bilgiyi paylaşıyoruz. Yediğimiz yemekleri, giydiğimiz giysileri, arkadaşlarımızı, çocuklarımızı, nerede olduğumuzu, nereye gittiğimizi, nasıl hissettiğimizi, korkularımızı, zevklerimizi gözümüzü kırpmadan bu platformlara yüklüyoruz. Kullanıcı sözleşmesini onayladığınızda, telefonunuzun mikrofonu aracılığıyla bulunduğunuz ortamın Facebook tarafından dinlenmesine izin verdiğinizi biliyor muydunuz? Algoritmalar da bu verileri değerlendirerek bizi bizden iyi tanıyor. Şöyle ki; Facebook’ta yapılan 150 beğeni ile algoritma, kişiliğimizi eşimizden daha iyi, 300 paylaşımla ise bizi kendimizden daha iyi tanıyor. Facebook bu verileri toplayıp analiz edip depolayıp (şimdilik) reklam verenlerin hizmetine sunuyor. Bu reklamlar o kadar kişiselleşmiş durumda ki neye ihtiyacımız olduğunu kendimizden daha iyi biliyorlar.


Bu sarmal art niyetli şirketlere ticari emtia olarak satılınca (Cambridge Analytica gibi) seçimler bile istenildiği gibi maniple edilebiliyor. Bu algoritmalar kimin hangi içeriği ve reklamı göreceğine karar veriyor. Dünyada 2,2 milyar kişiyi bu kadar iyi tanıyan başka bir yapı var mı sizce?


Toplum için en büyük tehlike ise bu algoritmanın kutuplaştırıcı özelliği. Zıt fikirler üzerinden insanları ayrıştırarak kutuplaşma sağlanırsa paylaşım ve beğeni sayısı ve dolayısıyla platformun kullanımı artıyor. Radikalizm pompalanıyor ki daha çok veri gelsin. Irkçı ve siyasi kutuplaşma tetikleyen reklamlardan gelir elde edilmesini sağlayan bu algoritmalar kullanıldıkça gelişen, öğrenen ve ticari hedeflere göre iyileşen programlar. İşin korkutucu yanı ise hala emekleme döneminde olmaları.


Arap baharına bir de bu gözle bakın. Silikon vadisi elitleri ezilen halklara demokrasi getiriyoruz diye birbirlerinin sırtını sıvazlayıp “Twitter ve Facebook Devrimleri” diye hoplayıp zıplarken bütün bölge kargaşaya sürüklendi, insanlar öldü, devletler yıkıldı, büyük göç hareketleri meydana geldi. Bu göçten en çok etkilenen ülkelerin başında ise Türkiye geliyor.


Yalan üretmek ve yaymak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Gözetleme, kıskançlık, imrenme ve kıyaslama gibi ilkel insan içgüdülerini sömüren bu platformların bu kadar yaygın kullanılması insanlığın gerçekten ilerlediğinin mi yoksa gerilediğinin mi göstergesi? “Beğeni bağımlısı toplumlar” ile aydınlanma tam olarak nasıl örtüşüyor?


Hiç içerik üretmeden (Netflix 2018’de 8 milyar dolarlık içerik üreteceğini açıkladı) sadece kullanıcı içeriği ile var olan, bu esnada kullanıcılardan elde ettiği veriler doğrultusunda reklam alan, içinde bulunduğunuz ortamı dinleyen, her hareketinizi takip eden, kısacası sizi bedavaya çalıştırıp elde ettiği verileri başka şirketlere satan bir tekel ile karşı karşıyayız. Bu arada 25.000 Facebook çalışanı (modern lortlar) 2,2 milyar köle kullanıcının katkısıyla yaratılan 500 milyar dolarlık değeri kendi aralarında bölüşüyorlar.


Yaratılan bu değerle ise kansere çare bulmayı veya dünyaya barış ve huzur getirmeyi amaçlamıyorlar, tek amaç bir tane daha kozmetik ürünü satıp karlılığı arttırmak. Medya şirketi olmanın tüm nimetlerinden faydalanıp sorumluluğundan ise kaçıyorlar. Dünyanın en büyük küresel iletişim ağı/reklam ajansı ve bunu çok etkili kişiye özel reklam yaparak ve neye ihtiyacımız olduğunu bizden iyi bilerek yapıyorlar. Tüketerek kendini iyi hisseden toplumlar eninde sonunda çöker. Kutuplaşma ve çatışmadan beslenen bir yapay zekayı hayatımızın en özel alanlarına sokmadan tekrar düşünmemiz gerekmez mi?


Dünya bu sözde teknoloji şirketleri ortaya çıktığından beri gerçekten daha iyi bir yer mi?


Mehmet Ömer Dedeoğlu


Odatv.com
 

Karabulut

Operatör
Katılım
26 Nis 2016
Mesajlar
1,239
Tepkime puanı
853
Puanları
17
Bir halta yaradığı yok usta boşu boşuna yapılan bir uygulama bizim insanımız ekmek su gibi bakıyor olmazsa olmazı
 

odin

Editör
Katılım
26 Tem 2014
Mesajlar
712
Tepkime puanı
356
Puanları
9
Aile ile ilgili paylasimlari yapmiyorum desem yeri. Daha cok haber takip ediyorum. Belkide gormek istedigim haberleri gosteriyor bana :) ama medyanin insanlari yonetmekteki gucu tarif edilemez. Heleki sorgulamayan insanlari.
 
Üst