Mal bulanındır
BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
HASANKEYF’İN ALTINLARI NASIL YAĞMALANDI?
MEDENİYETLER BEŞİĞİ HASANKEYF
Ortaçağ’daki tarihçiler tarafından Hısn Keyfa olarak bilinen Hasankeyf, Dicle Nehri’nin doğu kıyısında yer almaktadır. Güneyinde Güneydoğu Midyat dağları kuzeyinde ise petrol mahzeni Raman Dağları bulunmaktadır.
Eski tarihlerde şehre Dicle Nehri vasıtasıyla ulaşıldığı için bir çok kitap ve ansiklopedide “Diyarbakır ve Cizre arasında “şeklinde yeri tarif edilmiştir. Ancak bugün şehirden Mardin’i Batman’a bağlayan işlek bir karayolu geçtiğinden böyle klasik bir tarife ihtiyaç bırakmamıştır. Sağlam bir kaleye sahip olması, batışımdan gelerek şehrin kuzeyine doğru kıvrılıp giden Dicle ile çevrelenmiş olması güneyde sırtını ulaşımı zorlaştıran Güneydoğu Midyat dağlarına dayaması Hasankeyf’i kalesinin müstahkemliği ile tarif etmişlerdir. Hasankeyf hep bu özelliği ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Yakın zamana kadar Mardin’ in Gercüş ilçesine bağlı bir kasaba olan Hasankeyf 1990 yılının mayıs ayında ilçe yapılarak Batman’a bağlandı.
Altın deposu Hasankeyf
Mezopotamya’nın bu en eski yerleşim biriminde tarihte bilinen en eski darphanelerden birinin bulunduğu biliniyor. Ancak yüzyıllardır depremler toprak kaymaları sonucu yüzlerce metre yüksekliğindeki tarihi kentin altında kaldığı belirtilen darphaneye yıllardır sürdürülen kazılara rağmen ulaşılması pek mümkün görünmüyor.
Definecilerin talanına çeşitli yerlerde ele geçirilen buluntulara rağmen Hasankeyf’in halen bir “altın deposu” olduğuna inanılıyor.
1964 yılında artık geçit vermeyen tarihi Hasankeyf Köprüsü’nün yerine “Dicle’nin iki yakasını bir araya getirecek” yeni köprü yapılması için hafriyata başlanır. Bir iş makinesi operatörü ile yardımcısı vardır. Sadece kepçeyi sallarlar toprağa… Ardından gözlerine inanamazlar, kepçe altın dolmuştur. 200 metre ötelerindeki halka hissettirmeden yanlarına alabildikleri kadar altınla kaçarlar. Çok geçmeden çalışan kimse olmadığını gören Hasankeyfliler köprü ayağının kazıldığı yere giderler. Görüntü göz alıcıdır… Altın toprakla harmanlanmış, onları beklemektedir. Yüküyle yetinenler hemen Hasankeyf’i terk ederler ve göç başlar. Tüm yerleşim alanının SİT bölgesi ilan edilmesine karşın Mardin Arkeoloji Müzesi yetkilileri Hasankeyf kazılarının başladığı 90 yılların başına kadar definecilere ruhsat vermekten imtina etmezler. Ve tarih yıllarca “resmi izinli olarak” yağmalanıp tahrip edilir.
MEDENİYETLER BEŞİĞİ HASANKEYF
Ortaçağ’daki tarihçiler tarafından Hısn Keyfa olarak bilinen Hasankeyf, Dicle Nehri’nin doğu kıyısında yer almaktadır. Güneyinde Güneydoğu Midyat dağları kuzeyinde ise petrol mahzeni Raman Dağları bulunmaktadır.
Eski tarihlerde şehre Dicle Nehri vasıtasıyla ulaşıldığı için bir çok kitap ve ansiklopedide “Diyarbakır ve Cizre arasında “şeklinde yeri tarif edilmiştir. Ancak bugün şehirden Mardin’i Batman’a bağlayan işlek bir karayolu geçtiğinden böyle klasik bir tarife ihtiyaç bırakmamıştır. Sağlam bir kaleye sahip olması, batışımdan gelerek şehrin kuzeyine doğru kıvrılıp giden Dicle ile çevrelenmiş olması güneyde sırtını ulaşımı zorlaştıran Güneydoğu Midyat dağlarına dayaması Hasankeyf’i kalesinin müstahkemliği ile tarif etmişlerdir. Hasankeyf hep bu özelliği ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Yakın zamana kadar Mardin’ in Gercüş ilçesine bağlı bir kasaba olan Hasankeyf 1990 yılının mayıs ayında ilçe yapılarak Batman’a bağlandı.
Altın deposu Hasankeyf
Mezopotamya’nın bu en eski yerleşim biriminde tarihte bilinen en eski darphanelerden birinin bulunduğu biliniyor. Ancak yüzyıllardır depremler toprak kaymaları sonucu yüzlerce metre yüksekliğindeki tarihi kentin altında kaldığı belirtilen darphaneye yıllardır sürdürülen kazılara rağmen ulaşılması pek mümkün görünmüyor.
Definecilerin talanına çeşitli yerlerde ele geçirilen buluntulara rağmen Hasankeyf’in halen bir “altın deposu” olduğuna inanılıyor.
1964 yılında artık geçit vermeyen tarihi Hasankeyf Köprüsü’nün yerine “Dicle’nin iki yakasını bir araya getirecek” yeni köprü yapılması için hafriyata başlanır. Bir iş makinesi operatörü ile yardımcısı vardır. Sadece kepçeyi sallarlar toprağa… Ardından gözlerine inanamazlar, kepçe altın dolmuştur. 200 metre ötelerindeki halka hissettirmeden yanlarına alabildikleri kadar altınla kaçarlar. Çok geçmeden çalışan kimse olmadığını gören Hasankeyfliler köprü ayağının kazıldığı yere giderler. Görüntü göz alıcıdır… Altın toprakla harmanlanmış, onları beklemektedir. Yüküyle yetinenler hemen Hasankeyf’i terk ederler ve göç başlar. Tüm yerleşim alanının SİT bölgesi ilan edilmesine karşın Mardin Arkeoloji Müzesi yetkilileri Hasankeyf kazılarının başladığı 90 yılların başına kadar definecilere ruhsat vermekten imtina etmezler. Ve tarih yıllarca “resmi izinli olarak” yağmalanıp tahrip edilir.