- Katılım
- 3 Nis 2016
- Mesajlar
- 2,931
- Tepkime puanı
- 3,739
- Puanları
- 23
Hz. Peygamber (sav) bir Hadis-i Şeriflerinde; “İlim öğrenmek kadına da erkeğe de farzdır” buyurmuşlardır. Eğer biz bu hadisin hükmünü Ehl-i Sünnet ışığında öğrenip tahlil etmezsek ve bu konuda cumhur-u ulemaya tabi olmazsak ve kendi kafamıza göre izah edip anlasak, yanlış hareket etmiş oluruz. Zira, herkese her şeyi öğrenmek farz olsaydı, hepimiz büyük bir sorumluluk altına girer ve ahirette mes’ul olurduk. Hem çok müşkil bir duruma da düşerdik.
Bakınız bu hadisin izahını yapan İslam alimleri, kişinin öğrenmesi gereken İlim çeşitlerini şöyle tasnif etmişlerdir;
İlmi, farz, müstehap, haram ve mübah olmak üzere dört kısma ayrılmıştır.
O halde, İlmin farz olan kısmı nedir? Nelerine kadar öğrenmekle mükellefiz? Bunu bilmemiz gerekir.
Toplum olarak nedense araştırma, öğrenme ve okuma noktasında eksiklerimiz, hatta ihmalimiz vardır. Belki de eksik ve ihmalimizin bilincinde de değiliz.
Bir hadis-i şerifte; “insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, camilerini süslerler, kalplerini ise viran ederler. Onlardan biri elbisesine verdiği değer kadar dinine değer vermez.”
Nedense, dünyalık bir şey alacağımız zaman o hususta bir çok araştırma ve tetkikata lüzum gördüğümüz halde, dini bir vecibe için araştırma yapmaya gerek duymayız.
Ne ile emredildik? Neden nehyedildik? Diye bir an bile aklımızdan geçmez. Bu gafletten uyanıp benliğimize dönmemizin zaruretini geçte olsa anlamalıyız.
Zira, ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor ve illa ki oraya gireceğiz ve aldanmakta da fayda yok.
Yine bir hadiste; “Dünya isterseniz ilim öğreniniz, ahireti isterseniz de ilim öğreniniz ve her ikisini isterseniz de yine ilim öğreniniz” buyrulmuştur.
Diyebiliriz ki; kişiye dinen farz ve vacip olan kısımları öğrenmesi farz-ı ayındır. İnsanların istifadesine sunulmak üzere öğrenilen ilim ise farz-ı kifayedir.
O halde, farz olan ilim de ikiye ayrılır. Farz-ı ayın ve farz-ı kifaye olmak üzere.
Farz-ı ayın olan ilme örnek olarak şunu gösterebiliriz ki; kişinin hidayetle küfrü ayırt edecek kadar itikat ilmini, ibadetlerini yapacak kadar yani namaz, oruç, zekat ve haccı ifa edecek kadar fıkhi ilimleri öğrenmesidir.
İşte, ilmin bu kadarı farz-ı ayındır. Kadın ve erkek herkes bu kadarından mes’üldür.
Farz-ı kifaye ilme göstereilecek örnek ise farz-ı ayın olan itikati ve ameli bilgilerin içtihat ve fetva makamına gelebilecek kadar öğrenilmesi ve iyiliği emir, kötülüğü nehye ait bilgiler ile fıkıh, tefsir, hadis, usul, kıraat, matematik ve Arapça da Farz-ı kifayeye girer. Yine tıp ve mühendislik gibi sanatları öğrenmekte farz-ı kifayedir.
Nücum, münazara, mantık, felsefe, sihir, tılsım ve faydası olmayan şiir gibi ilimleri de ihtiyaçtan fazla öğrenmek ve şarkı, türkü gibi musıki ilmini öğrenmekte haramdır. Nafile ile tasavvufa ait ilim öğrenmek ise müstehaptır. Yine, müsbet şiirler ile rüya tabirleri gibi ilimleri öğrenmekte mübahtır.
Bakınız bu hadisin izahını yapan İslam alimleri, kişinin öğrenmesi gereken İlim çeşitlerini şöyle tasnif etmişlerdir;
İlmi, farz, müstehap, haram ve mübah olmak üzere dört kısma ayrılmıştır.
O halde, İlmin farz olan kısmı nedir? Nelerine kadar öğrenmekle mükellefiz? Bunu bilmemiz gerekir.
Toplum olarak nedense araştırma, öğrenme ve okuma noktasında eksiklerimiz, hatta ihmalimiz vardır. Belki de eksik ve ihmalimizin bilincinde de değiliz.
Bir hadis-i şerifte; “insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, camilerini süslerler, kalplerini ise viran ederler. Onlardan biri elbisesine verdiği değer kadar dinine değer vermez.”
Nedense, dünyalık bir şey alacağımız zaman o hususta bir çok araştırma ve tetkikata lüzum gördüğümüz halde, dini bir vecibe için araştırma yapmaya gerek duymayız.
Ne ile emredildik? Neden nehyedildik? Diye bir an bile aklımızdan geçmez. Bu gafletten uyanıp benliğimize dönmemizin zaruretini geçte olsa anlamalıyız.
Zira, ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor ve illa ki oraya gireceğiz ve aldanmakta da fayda yok.
Yine bir hadiste; “Dünya isterseniz ilim öğreniniz, ahireti isterseniz de ilim öğreniniz ve her ikisini isterseniz de yine ilim öğreniniz” buyrulmuştur.
Diyebiliriz ki; kişiye dinen farz ve vacip olan kısımları öğrenmesi farz-ı ayındır. İnsanların istifadesine sunulmak üzere öğrenilen ilim ise farz-ı kifayedir.
O halde, farz olan ilim de ikiye ayrılır. Farz-ı ayın ve farz-ı kifaye olmak üzere.
Farz-ı ayın olan ilme örnek olarak şunu gösterebiliriz ki; kişinin hidayetle küfrü ayırt edecek kadar itikat ilmini, ibadetlerini yapacak kadar yani namaz, oruç, zekat ve haccı ifa edecek kadar fıkhi ilimleri öğrenmesidir.
İşte, ilmin bu kadarı farz-ı ayındır. Kadın ve erkek herkes bu kadarından mes’üldür.
Farz-ı kifaye ilme göstereilecek örnek ise farz-ı ayın olan itikati ve ameli bilgilerin içtihat ve fetva makamına gelebilecek kadar öğrenilmesi ve iyiliği emir, kötülüğü nehye ait bilgiler ile fıkıh, tefsir, hadis, usul, kıraat, matematik ve Arapça da Farz-ı kifayeye girer. Yine tıp ve mühendislik gibi sanatları öğrenmekte farz-ı kifayedir.
Nücum, münazara, mantık, felsefe, sihir, tılsım ve faydası olmayan şiir gibi ilimleri de ihtiyaçtan fazla öğrenmek ve şarkı, türkü gibi musıki ilmini öğrenmekte haramdır. Nafile ile tasavvufa ait ilim öğrenmek ise müstehaptır. Yine, müsbet şiirler ile rüya tabirleri gibi ilimleri öğrenmekte mübahtır.