Arkeolojik buluntular

beyazzadam16

Bilgili Üye
Katılım
7 Haz 2015
Mesajlar
271
Tepkime puanı
11
Puanları
4
Türkmen ninemizin elinde Kam davulu var.
Türk kamlarına ait bir davul. Bu davul üzerindeki çizimler, evreni simgeler. Yukarı doğru çizilen ok, "göğün direği"ni simgelemektedir. Yatay çizilen çizgi ise yeryüzü ile gökyüzünü ayırır. Göğün direğinin altındaki yuvarlak kısım ise "aşağı gök" (Tamu) diye bilinir. Orada Erlik Han adındaki cezalandırıcı oturur. Kötü kişilerin tinleri, arınıncaya kadar Albız tarafından oraya götürülür. Göğün direğinin üstündeki okun olduğu yuvarlak ise "yukarı gök" (Uçmağ) olarak bilinir. Orası da Gök Tanrı'nın yeridir. İyi kişilerin ve savaşta ölenlerin tinleri ise buraya yükselir.
Kam, Şaman sözcüğünün Türkçesidir. Şaman, Sanskritçe bir sözcüktür.
Ekli dosyayı görüntüle 226813
 

Feda

Bilgili Üye
Katılım
19 Ara 2016
Mesajlar
392
Tepkime puanı
139
Puanları
7
emeğine sağlık teşekkürler payşaşımın için.hepsi birbirinden güzel...
 

beyazzadam16

Bilgili Üye
Katılım
7 Haz 2015
Mesajlar
271
Tepkime puanı
11
Puanları
4
2 nolu hiyeroglifli oda.

Hititlerin basketi Hattuşa'da bulunduğunda kral mezarı veya mezar odası olduğu sanılmış. Günümüzde bile halen bu isimlerle anılıyor lakin buranın bir kült işlevli bir yer olduğu için, yeraltı dünyasının sembolik girişi olduğu düşünülüyor.

Odanın içindeki kabartmalar, binyıllar boyunca koruyucu toprak örtüsü altında kaldıklarından çok iyi korunmuş.

Odanın hemen karşısında ki duvarda uzun mantosu, ucu sivri ve yukarı kalkık ayakkabısı ve sol elindeki güç sembolü olan kıvrık değneği ile Güneş tanrısı tasvir edilmiş. Güneş tanrısı olduğu başı üzerindeki kanatlı güneş kursundan anlaşılıyor. Sağ elinde ise form olarak biraz değiştirilmiş Mısır hayat sembolü olan Ankh var.

Odanın hemen solunda ki küçük kabartma ise Hattuşa'nın bilinen son kralı aynı zamanda odayı inşa ettiren ll. Şupiluliuma'dır. Kral burada kıyafetleri ile bir savaşcı olarak gösterilmiş ve Luvi hiyeroglifi ile ünvanı ve ismi yazıyor.

Odanın hemen sağ tarafında altı satırlık yazı var. Içeriği tümüyle olmasada büyük ölçüde anlaşılmış olan yazıda: Kral II. Şupiluliuma çeşitli tanrıların desteği ile birçok ülkeyi ve Tarhuntaşa ülkesini ele geçirdiğini, yeni şehirler kurduğunu ve çeşitli yerlerde tanrılara kurbanlar verdiği yazıyor.
Ekli dosyayı görüntüle 226868
Ekli dosyayı görüntüle 226869
Ekli dosyayı görüntüle 226870
 

beyazzadam16

Bilgili Üye
Katılım
7 Haz 2015
Mesajlar
271
Tepkime puanı
11
Puanları
4
AYA PANAGİA KİLİSESİ
GERMİR KÖYÜ
KAYSERİ
Germir Köyünde yan yana bulunan 2 kiliseden büyük olanıdır.
Aya Panagia Rum Kilisesi yıllardır terk edilmiş bir halde ayakta kalmaya çalışmaktadır.
Çevresindeki ahırların tehdidi altındaki kilise, şimdilerde köpekler ve kümes hayvanlarının barınağı olmuş durumda.
Kilise daha da kötüye gitmeden Kayseri Valiliği harekete geçti, kilise ve çevresi ile ilgili kamulaştırma kararı aldı.
Kilise ve çevresinin orjinal halinin korunması gerektiğini ve çevresindeki yapıların kiliseye zarar verdiğini açıkladı.
Aya Panagia Rum Kilisesi'ni taşınmaz kültür varlığı olarak tescilledi.
Germir Köyü aynı zamanda Amerikalı Yönetmen Elia Kazan’ın doğduğu bir köydür.

Ekli dosyayı görüntüle 226885
Ekli dosyayı görüntüle 226886
Ekli dosyayı görüntüle 226887
 

beyazzadam16

Bilgili Üye
Katılım
7 Haz 2015
Mesajlar
271
Tepkime puanı
11
Puanları
4
MADA'İN SALEH
NEBATİ KIRALLIĞI
SUUDİ ARABİSTAN
UNESCO'nun Dünya Miras Alanı Listesinde yer almasına rağmen, varlığı hâlâ çok az kişi tarafından bilinen Mada'in Saleh'in halk arasında lanetli yer olduğuna inanılmaktadır.
"Kayalık Arazi" anlamında HİCR ve HEGRA isimleriyle de bilinen Suudi Arabistan'ın Mada'in Saleh Arkeolojik Alanı, Al-Ula kasabasının 20 km (12.4 mil) kuzeyinde, Medine'nin 400 km (248.5 mil) batısında ve Petra'nın 500 km güneydoğusund İslamiyet öncesi eserlerin bulunduğu yerleşim merkezidir.
M.Ö. 1 - 74 arasında en görkemli dönemlerini yaşadığı tahmin ediliyor.
Mada'in Saleh adını Hz.Salih Peygamberden almaktadır.
Yüzyıllar boyu Salih Kenti'nde yaşananlar oldukça belirsizdir. Arap gezgini el-Mawdasi 10. yüzyılda, İbn Battuta 14. yüzyılda ve Charles Doughy Viktorya döneminde buradan söz ediyor. Ancak alan hakkındaki en ayrıntılı bilgiler sadece 20. yüzyılda, Osmanlı Devleti tarafından inşa edilen Hicaz demiryolu hattı döneminde elde edildi.
Bu dönemde ilk arkeolojik keşifler yapılsa da Birinci Dünya Savaşından dolayı sekteye uğradı. 1960'a kadar alan atıl kaldı. Fransa'yı ve Suudi Arabistan Krallığı işbiliği ile 1960 sonrası bazı araştırmalar yapı 2008 ve 2012 yılları arasında bu ortak kuvvetler en kapsamlı kazıları gerçekleştirerek Mada'nın Saleh'in 2008'de bir UNESCO miras alanı listesine alındı.
Mada'in Saleh Suudi Arabistan'ın ilk Dünya Mirası listesine giren eseridir.
Başkentleri bugün Ürdün'de yer alan Petra kenti olan Nabatean Krallığı (Nebatiler) dönemine ait kalıntıların çoğu MS. ilk yüzyıla aittir. Nebati'lerin menşei belirsiz, Suudi Arabistan'ın kuzeyindeki Hicaz bölgesinden gelme ihtimali yüksek görülüyor ve taptıkları Antik Dönem Tanrıları da göz önüne alınarak tarihin ilk çağlarında Mezoptamya ile ilişkili oldukları düşünülüyor.
Nebt (Nabataean) uygarlığı Arami dilini konuştuğu söyleniyor.
Lihyanite ve Roma izlerine de rastlanan arkeolojik sit alanı Suudi Arabistan yönetimi tarafından uzun süre adeta gözlerden uzak tutulmuştur.
Alanın fazla tanınmamasında halk arasında 'lanetli' olduğuna inanılmasının payı da vardır.
Suudi Hükümeti bölgenin turizmini canlandırmak için çeşitli faaliyetler yapsa da alanın lanetli olduğu inancı bu çalışmaları gölgelemektedir.
Peki halk alanı lanetli sayıyor çünkü Kur’an-ı Kerim’de de zikredilen Semud (Thamud) kavmine gönderilen Hz.Salih peygamber kıssasında anlatılan Kayadan Çıkan Deve olayının burada yaşandığına inanılıyor. Mucizeye rağmen Semud halkının peygambere inanmadığı için lanetlendiği inancı yöreyle bütünleştirilir.
Geç antik döneme ait yapılar içeren bölgede, Nabatean Krallığı'na ait oymalarla süslenmiş 131 adet anıt mezar bulunmaktadır.
Yapılan arekolojik kazılarda 1. yüzyıla ait kumaşlar, merhemler, resimler, yerleşim birimleri, pazar yerleri ve kanat denilen su kuyuları ile su kanallarına ait izler bulunmuştur.
Nebatilerin büyük kısmı, birçok Arap kabilesi gibi, aslen göçebeydi, çadırlarda yaşıyor,hayvancılık ve tüccarlık yapıyorlardı.
Baharat ve aromatik bitkiler önemli ticari mallardandı. Hayvancılık ve kısmi tarımın yapan Nebaitiler, alanda kuyular açmış ve yağmur suyu depoları kurmuşlardı Koyunlarını, keçilerini ve develeri binlerce yıl boyunca birçok Arap kabilesinin yaptığı gibi çölde yetiştiren Nebatiler, bu alanda kaya içine kazılmış kuyuları kullanarak vaha tarımı yapıyorlardı.
Arkeolojik sit alanında bulunan Mada'nın Saleh harabeleri volkanik platolarla çevrili olmasına rağmenalandaki su kaynakları ve verimli topraklar, yerleşimcileri cezbetmiştir.
Nabatean Krallığı Roma İmparatorluğunun genişlemesine kadar bağımsız, zengin bir krallıktı. Roma'nın geleneksel ticaret yollarını değiştirmesi ve Kızıldeniz boyunca deniz ticaretini geliştirmesi, Nebatilerin şehirleşme çabalarını ve ticaret tezgahlarını olumsuz etkiledi. Krallık kademeli olarak geriledi.
Mada'nın Saleh'in belirgin tarihi önemine rağmen, 21. yüzyıla kadar arkeolojik araştırma yapılmadı. Sitenin çeşitli bölümleri halen belirsizliğini korumaktadır. Ancak günümüzdeki arkeolojik ve tursitik faaliyetler hayli yoğundur.
Mada'ın Saleh 3 ayrı bölüme sahiptir.
İlk Bölüm: Birinci yüzyılda inşa edildiği tahmin Edlen Antik Kentidir. Harabelerin çoğunluğu hâlâ kumla kaplı olduğu için, Mada'in Saleh'in en az bilinen kısmıdır.
Arkeolojik kazılarda, seramik ve madeni paralar gibi gündelik objelerin yanı sıra muhtemelen bir kale ya da Kent Suru ile Tapınak İzlerini ortaya çıkarılmıştır.
İkinci Bölüm; İbadet Alanı Jabal İthlib'tir. 'Dağların Efendisi' denilen Dúshana'ya tapıldığı sanılıyor. Sitenin kuzeydoğusundadır. 40 metre yüksekliğindeki oyma kaya koridoru ile sarılmıştır.
Üçüncü Bölüm; Mezarlıklardır. Arkeolojik alanın en ünlü bölümüdür. 100'den fazla anıtsal mezara ev sahipliği yapmaktadır.
Mezarlar mitolojik figürlerle süslüdür; maskeler, kartallar, aslanlar ve yılanlar. Mezar kitabeleri, gömülü kişinin sosyal durumunu açıkça belirtir. Süslü kapıların aksine, mezarların iç kısmı Sade bir düzene sahiptir.
Kale: Müslüman hacıları korumak amacıyla yapılmıştır ama avlusunda Nebaitler dneminden kalma derin bir kuyu vardır.

Ekli dosyayı görüntüle 226888
Ekli dosyayı görüntüle 226889
Ekli dosyayı görüntüle 226890
Ekli dosyayı görüntüle 226891
Ekli dosyayı görüntüle 226892
 

mayhem

Co Admin
Co Admin
Katılım
18 Eki 2015
Mesajlar
5,762
Tepkime puanı
5,311
Puanları
24
son konudaki 2 resimin tam ortasındaki bekci kulubesi bence :D Emeğine sağlık Hepsi güzel Derin kuyu keşfedilmişmidir acaba bu son konudaki yer .
 

beyazzadam16

Bilgili Üye
Katılım
7 Haz 2015
Mesajlar
271
Tepkime puanı
11
Puanları
4
onu bilemem de. bu resimleri paylaşman 'daki amaç arkeolojinin çok farklı bir dünya olduğu.
bu antik çağlarda insanların ilk cağlardaki gibi cahil basit rezil ilkel bir yasam yasadiklarini sanıyor insan arazide. basit düşünülüyor. gerçekte olan muazzam şehirler ve yaşantıları varmış. asıl basit ve rezil olan bizim çağımız olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
 

beyazzadam16

Bilgili Üye
Katılım
7 Haz 2015
Mesajlar
271
Tepkime puanı
11
Puanları
4
r@...| Hitit Kral Kapısı...
Büyük sur yayının doğu kesiminde olan bu kapı, batıdaki Aslanlı Kapı'nın eşidir.
Kapı kenarında 2.25 metrelik figürde bir savaşçı silahlarıyla betimlenmiş.
Üzerinde sadece etek olan savaşçının geniş kemerinde kabzası hilal biçimli, ucu yukarı dönük bir kılıç takılıdır.
Uzun saçlarının omzuna döküldüğü ve başında miğferi, elinde ise görkemli bir balta tutar.
Savaşçının kim olabileceği henüz açıklığa kavuşmamış.
Onun bir Kral olabileceğini düşünülerek kapıya Kral Kapı adı verilmiş.
Ancak miğferdeki boynuzlar tanrı göstergesi olduğundan, Teşup ile Hebat'ın oğlu olabileceği düşünülüyor.
Kabartmanın 1907'de bulunmasının ardından onun bir Amazon olduğu tartışmaları başlamış. Çesitli araştırmacılar iri göğüs ve göğüs uçlarının olması onun kadın olduğu düşüncesi doğursada göğüs kısmındaki kıllardan çinsiyetinin erkek olduğu kesinleşmiş.
Diger bir fikir ise Büyük Kral IV. Tudhaliya'nın koruyucu tanrısı Şarrumma olabileceğide düşünülüyor.
Mevcut yerinde bulunan kabartma replika gerçeği ise Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi'nde.
(3 ncu kare 1907'de kazımından sonra bir kare)
Ekli dosyayı görüntüle 226963
Ekli dosyayı görüntüle 226964
Ekli dosyayı görüntüle 226965
Ekli dosyayı görüntüle 226966
 

beyazzadam16

Bilgili Üye
Katılım
7 Haz 2015
Mesajlar
271
Tepkime puanı
11
Puanları
4
Mermerden kandil. Arkaik Yunan Dönemi. MÖ 6. yy. Kandil üzerinde mitolojik figürler işlenmiştir. Sfenskler, Sirenler ve Grifonlar mevcut. Tutacak yerlerindeyse koç başları ve lotus çiçeklerinin üstüne tünemiş kuşlar bulunmakta.
Ekli dosyayı görüntüle 226967
 
Üst