Cahil bizi ne bilsin der alimler

Kafkaslı

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
3 Nis 2016
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
3,654
Puanları
23
Bismillahirrahmanirrahim
***Cahil bizi ne bilsin***
Kabeyi Muazzama'ya bakıpta dolunca gözler, "ahh Kabe, ey Allah'ın evi canım sana kurban" deyince diller Hakk'ı unutmuş mu oluyor. O mübarek ev onun Hakk ile arasına mı giriyor. Yoksa öyle dolmuş ki kalbi o zayıf kulun, Hakk evim dedi diye bir taşa bile bakarken Hakk'a olan aşkından mı ağlıyor.
Cahil olma sakın, cehaletin peşinden gitme. Kalpleri okuyamıyorsan, kalbini bilmediğin ulu insanlara sakın laf etme.
Derviş sabah akşam şeyhim der durur. Müslüman! neden bu sana zor gelir. Hayatın gençlik bahçesine yeni girmiş olan bir delikanlı, gönlünü kaptırdığı bir güzel kızın ismini her daim dile getirince kimse sorun etmezken. Mecnunun durmadan Leyla demesini kimse yadırgamazken. Halbuki o güzel kız onu Hakk'a mı götürecek belli mi? Belki de Hakk'ın yolundan geri döndürecek. Ama hangi insanı sen bir aşığa, sevdiği kızın ismini ağzından düşürmüyor diye kızdığını gördün.
Derviş ne ulu bir insandır. Ama onun halini bilen çok azdır. Şeyhim şeyhim der durur. Kalkıp cahil "şeyhim diyeceğine biraz peygamberim de, Allah de" der. Bilmez, derviş neden hep şeyhim diyor. Şeyhine olan derin aşkı nerden geliyor. Hakiki dervişin Allah'a olan aşkını dağıtsalar, koskoca bir şehrin insanına yeter, artar.
O öyle sevmiş ki Rabbini, Öyle aşık olmuş ki Hazreti Resüle, arayıp durmuş bir yol, bir köprü ki onu götürüsün o kutlu nebiye. Şeyhim dediği o ulu zatta onun nurunu görmüş. O zata onun için kalbini dönmüş. Ona bakar ağlar, onu anar durur. Her daim ona gitmek için bir yol bulur. Ama ne acayiptir ki, Kabe'ye bakıp ağlayanı samimi gören, şeyhim deyip ağlayana düşman olur.
Evet böyle bir aşk yatar dervişin kalbinde, Resülü Ekrem'e öyle aşık olmuş ki, onu anlatan anımsatan herkese, her şeye hayran. Resül dedirtmeye güç bulamıyor dilini, çünkü o ulu hünkara layık görmüyor halini. Şeyhini arada hicap perdesi çekiyor. Aslında her daim Resüle gidiyor. O kutlu peygamberin soyundan bir kişi görse, gönlü ferah buluyor, derin bir nefes alıyor. Bütün insanlar içinde şeyhim diye yandığı, her sohbette ismini edeple andığı zata olan hayranlığı işte buradan geliyor.
Her daim etrafındaki harika manzarayı temaşa edip Hakk'ın lutfunu görerek aşka gelmek, kendinden geçmek, göz yaşı dökmek ne kadar güzelse, bir has kula dönüp ağlamak bin kat daha güzeldir. Çünkü o gördüğün bütün manzara insana hizmet için yaratıldı. Hakk onlara sinek kanadı kadar kıymet vermezken, o has kulların isimleri arşa yazıldı. İnsanın kalbine nazar etti Hakk. Her daim aşk ile ona dönsün diye. Has kul dediğin Hakka kalbini dönmüş kuldur. Hakkın nazarı anında onun nurunu görmüş,o yüce tecelli ile dolmuş, sonrası başkalarının da o noktaya ermesi için yol olmuş kuldur.
Sakalı şerif var ziyareti mümkün, birde sultan Veysel Karani'den gelen hırkayı şerif. Resüle hayran olan kullar gider ziyaret eder. O emanetleri görünce gözlerinden yaşlar döker. Bir vakit o mübarek hırka efendimizin mübarek omuzlarında durdu diye, o mübarek sakal, uzun zaman Efendimizin vechi saadetinde(yüzünde) oldu diye. Onlara hürmet edipte yüzüne gözüne sürüp bereketlenmekte sıkıntı yok iken, Efendimize giden manevi kapı olan şeyhe hürmete, nedir nefisten başka engel.
-Kim dedi ki Efendimizin kapısı olacağını. Direk Efendimize gidilse olmuyor mu?
Resülü ekrem dedi.
-Ne dedi?
Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır, dedi.
Demek ki o ulu şehre kapıdan geçmeden gidilmiyor. Hep ona açılan bir kapı var. Buda Efendimizin bize olan muhabbetini gösteriyor. O gün kapı Şah-ı Merdan Hazreti Ali idi. Bu gün ise Hazreti Ali gibi Efendimize bağlı olan kutlu veli. Sen Resülün aşkını samimiyetle koyarsan kalbine, hırkasını ziyaret et diye bırakan nebi, sana kapısını da gösterir. O kapıya olan hürmet engel değil, bil akis vuslat için elzemdir.
Cahilce konuşma, aşık olmadığına delil niteliğinde olur sözün. Biz öyle sevdik ki Hazreti Resülü; onu hatırlatan herşeye aşık olduk. Ona açılan kapıyı herşeyin üstüne koyduk. Bir gün açılacağından şüphe etmeden o kapıda bekler dururuz. Ona sarılıp yalvarır, o kapıda hiçbir yerde olmayan huzuru buluruz. Gözlerimizin yaşını çoğu zaman saklar, içten içe deli nehirler gibi çağlarız. Bize aşık derler, aşkı bilmeyenler, aşk yoluna girmeyenlerin halimizi anlaması mümkün değil. Ama bilmiyor diye inkar etmeye de gerek yok. Biraz insaf ederse kul, hürmet edemiyorsa bile sukut etmesi zor değil. Varsa anlamak isteyen muhabbet yoluna girsin, açılsın idrakı da Resüle giden kapıyı görsün, bıraksın dünyayı herşeyden geçsin, samimi olup bu yola hakkıyla kendini versin, hem kapıyı hem de Hakk katındaki hürmetini bilsin, o kapı aynadır, ona bakıpta düzeltsin kalbini, üzerinden çıkarıp atsın kapının ardındaki zata bütün uygunsuz halini. İşte o zaman izin gelir de kapı açılır yürürsün, rüya da görmek için yalvardığın Hazreti Resülü ayanda görürsün.
 

Kafkaslı

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
3 Nis 2016
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
3,654
Puanları
23
Yâ ilâhî sana açtım elimi
Bu firkatle bükme benim belimi
Kolaylaştır dosta giden yolumu
Arşı tutan meleklerin aşkına

Firâk ile görmez oldu gözlerim
Anlaşılmaz oldu gayrı sözlerim
Ben sabr ile vuslat demin özlerim
Sen kavuştur Cebrâil'in aşkına

Reddetmezsin hâşâ sana geleni
Ağlatmazsın bu derd ile güleni
Mahrûm koymaz şâd edersin bileni
Gel buluştur Mikâil'in aşkına

Bitsin artık bu ayrılık bu çile
Revâ mıdır düşsün ehl-i aşk dile
Nimetini verdin kâfire bile
Var ulaştır İsrâfil'in aşkına

Aşkî der ki penâhımsın ilâhî
Dü cihânda felâhımsın ilâhî
Sen Rabbimsin Allahımsın ilâhî
Olgunlaştır Azrâil'in aşkına
 
Üst