- Katılım
- 18 Eki 2015
- Mesajlar
- 5,814
- Tepkime puanı
- 5,446
- Puanları
- 24
Ekli dosyayı görüntüle 283630Mısırda Mezar Duvarına çizilmiş bir cin figürü .
İnsanoğlunun atası Adem yaratılmadan çok önce cinler yaratılmıştı. Cinler, Dünya'dan önce Mars gibi başka gezegenlerde muhtemelen yaşamlarını sürdürdüler. Bu gezegenlerde yaşayan "cin toplumları", insan toplumları gibi kendilerine gelen elçilerin İslam'a çağrılarını kabul etmeyip, elçilerini öldürmek istediklerinden dolayı, yaşadıkları gezegenle birlikte helaka uğramışlardır.
Allah, insanlar gibi cinleri de takva ve fucura yönelme potansiyelleriyle yaratmıştır. Bir süre Allah'a köle olarak yaşayan cinler, daha sonra sapmışlardır. Cin toplumlarına da içlerinden elçiler gönderildi ve uyarıldılar. Ancak uyarılardan yüz çeviren, yaşadıkları gezegeni ifsad eden ve kan döken cin toplumları, Sünnetullah gereği helak edildiler. Cinlerin boyut ve hızları dikkate alındığında helaklarını, "zalim cin toplumu"nun yok oluşuyla beraber yaşadıkları gezegenin yaşanmaz hale geldiği şeklinde anlayabiliriz. İslam'a çağıran elçilere icabet edenlerin ise kurtuluşa ererek; başka bir gezegende; en son Dünya'da yaşamaya devam ettikleri bir gerçektir. Bu helakların sayısını Allah bilir. Ancak şu da bir gerçektir ki; Adem daha yaratılmadan önce dünyanın sorumlu sakinleri elbette cinlerdi.
Cini andıran bir görüntü.
İblis, Allah'tan en çok korkan ve O'na itaatte en önde bulunan "cin toplumu"nun öncülerinden birisiydi. Allah onu, kendisine olan bu "samimi itaati ve ibadeti" sebebiyle yükseltti ve başmelekler boyutuna çıkardı. O artık meleklerle beraber Allah'ı zikreden "nefis sahibi bir melek"ti ve ismi de Azaz-El'di. Yani "El"in(Allah'ın) azizi; şereflisi, değerlisi. Dünya'da yaşayan "cin toplumu"nun uyarıcı elçilik görevini ve liderliğini de üstlenen Azaz-El, zaman zaman Dünya'ya gelip müslüman cinlerle beraber, kafir cinlere karşı savaşmış ve büyük yararlıklar göstermiştir. Bu durum, Adem yaratılıncaya kadar böyle devam etmiştir.
İlk önce Adem'in kendisine bağlı olacağını sanan Azaz-El, daha sonra "meleklerle beraber Adem'e saygı"ya çağrılacağını anlayınca; kalbinde sakladığı kibrini açığa vurmuştur. Azaz-El, Sonsuz Yüce Allah'ın kendisine verdiği "yükselme nimeti"nin şımarıklığı ve sapkın cinlerle mücadeledeki başarılarının sarhoşluğuyla; günbegün kendisini diğer meleklerden de üstün görmeye başlamıştır. Daha sonra bu saklı kibrini, Sonsuz Yüce Allah ortaya çıkarmış ve kovmuştur. Böylece "melek boyutu"ndan düşürülmüş, Azaz-El iken İblis; ümitsiz, değersiz bir cin-şeytan olmuştur. Adem'in cennette denenmesinde de kendisine rol verilen İblis; Adem'i de cennetten kovdurmuş ve yeryüzünde Adem ve oğularının, yeminli-intikamcı bir düşmanı olmuştur:
Biz meleklere dediğimiz zaman: "Adem'e secde edin!" (Melekler), İblis müstesna, secde ettiler. O, cinlerdendi. Böylece Rabb'inin emrinden dışarı çıktı. "Beni bırakıp, onu ve soyunu mu veliler edineceksiniz? Onlar(şeytanlar), sizin düşmanlarınızdır. Zalimler için ne kötü bir bedel!"
[KEHF(18)/50]
Biz meleklere, "Adem'e secde edin!" dediğimiz zaman; İblis müstesna, secde ettiler. (İblis), diretti, büyüklenmek istedi ve kafirlerden oldu.
Biz söyledik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette oturun. Siz ikiniz dilediğiniz yerden bol bol yiyin, şu ağaca yaklaşmayın. (Şayet yaklaşırsanız) zalimlerden olursunuz."
Şeytan(İblis), oradan o ikisini kaydırdı. Böylece içinde bulundukları o (cennetten), ikisini çıkardı. Biz de dedik ki: "Bazınız bazınıza düşman olarak (Arz'a) inin. Arz, sizin için karar yeridir ve bir vakte kadar da geçim vardır."
[BAKARA(2)/34-36]
Muhakkak Biz, sizi yarattık, sonra size şekil verdik. Sonra meleklere: "Adem'e secde edin!" dedik. İblis müstesna secde ettiler. (İblis), secde edenlerden olmadı.
(Allah) dedi ki: "Sana emrettiğim zaman, senin secde etmene mani olan nedir? (İblis) dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; (çünkü) onu çamurdan, beni ateşten yarattın."
(Allah) dedi ki: "Öyleyse oradan in! Burada senin büyüklenmen olmaz! Çık! Muhakkak sen, aşağılık olanlardansın."
(İblis) dedi ki: "Bana kalkış gününe kadar süre ver."
(Allah) dedi ki: "Şüphesiz sen, süre verilenlerdensin."
(İblis) dedi ki: "Sen'in, beni azdırman sebebiyle, Sen'in doğru yolunda onları (saptırmak için) elbette oturacağım."
"Sonra da onların(insanların) önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından elbette geleceğim ve Sen onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."
(Allah) dedi ki: "Sen oradan kınanmış ve kovulmuş olarak çık! Onlardan(insanlardan) her kim sana tabi olursa, elbette sizin hepinizi cehenneme dolduracağım."
[ARAF(7)/11-18]
Allah'ın şerefli bir kölesiyken; büyüklenerek, kovulmuş şeytan olan İblis, "cin toplumu"nun önderlerinden bazılarının da ayaklarını kaydırarak; kendisiyle birlikte onları da şeytanlaştırdı. Böylece Dünya'da ilk "şeytani çekirdek kadro" oluştu. Önceden Müşrik ve Müslüman olarak ayrışan cin toplumu; daha sonra Müslümanlar, Müşrikler ve Şeytanlar olarak üç millete(topluma) ayrılmış oldular. İblis'in başını çektiği cin-şeytanlar; bir taraftan kendi aralarında hiçbir ahlaki sınır tanımayan ilişkilerle çoğaldılar. Diğer taraftan İblis, cinlerden birçoklarını saptırıp kendisine köle edindiği kimselerle "şeytan milleti"ni çoğalttı ve insanların peşlerine düştü. Tarih boyunca da insanlardan İblis'e köleler devşirdiler. Bu yolla devşirdikleri "insan şeytanları"yla yeryüzünde giderek güçlendiler.
Hanok'un Kitabı'nın Kumran mağaralarında bulunan Aramca aslında; İblis'in, "düşmüş melekler" olarak yutturmaya çalıştığı cinlerden 19 yardımcısı, isimleriyle sayılmaktadır. Ayrıca cinlerden olup, İblis'i, Allah'a tercih eden bu sapkınların, insan kızlarıyla birleşerek "devler"i; yani "Ye'cuc-Me'cuc"u oluşturduğu ifade edilmektedir:
"..Bütün bunlar(19 İblis'e tabi cin), seçtikleri arasında kendilerine eş seçtiler, onların yanına gitmeye başladılar ve onlarla kendilerini kirlettiler. Onlara büyücülük ve sihirbazlık öğretmek için... onlardan hamile kalıp 'devler'i doğurdular."
Nitekim Kur'an, bu konuya şöyle ışık tutmaktadır:
O gün (Allah) onların hepsini toplar: "Ey cin topluluğu, siz insanlardan kendinizi çoğaltmak istediniz." (Bunun üzerine) onların(cinlerin), insanlardan dostları olan kimse dedi ki: "Rabb'imiz, bazımız, bazımızdan yararlanıp, bizim için takdir ettiğin süreye ulaştık." (Allah) dedi ki: "Allah'ın dilediklerinin dışında, onların barınağı ateştir ve orada kalıcıdırlar. Muhakak senin Rabb'in Hakim'dir, Alim'dir."
[ENAM(6)/128]
Bu mesele, bilindiği gibi Tevrat'da da, saptırılmış bir ifadeyle; "Tanrı oğulları, insan kızlarıyla evlendi, Nefilimler(Devler) ortaya çıktı" şeklinde ifade edilmiştir. Buradaki Tanrı oğulları; bir İblis yalanıdır. Tevrat'ta geçen "Tanrı oğulları", İblis kovulduğunda onunla beraber şeytanlaşan yukarıda söz ettiğimiz cinlerdir.
Bu temel tespitleri yaptıktan sonra; "cinlerin toplumsal yaşamları"nı ve "karakteristik özellikleri"ni gözden geçirebiliriz. Tabii ki cinlerin sapkın kardeşleri cin-şeytanların, "toplumsal yaşamları"nı ve "karakteristik özellikleri"ni ayrı bir araştırma konusu yapacağız.
İnsan nesli, yeryüzünde yaşama başladığında, kendisinden daha önce yaratılmış, insan gibi sorumlu ve nefis sahibi cinler de yanı başlarında bulunmaktaydı. Aynı "dünya uzayı"nı paylaşan bu iki "cin ve insan toplumu"nun yaratılış gayesi aynıdır. Nitekim Kur'an da Sonsuz Yüce Allah şöyle buyurur:
''Ben, insanları ve cinleri, ancak Bana köle olsunlar diye yarattım.''
[ZARİYAT(51)/56]
Biz bu yazımızda, Kur'an ve Hadis kaynakları ışığında cin toplumu üzerinde duracağız. Bilim ve teknoloji; matematik, fizik, astrofizik, mühendislik, kimya, tıp vs. alanlarındaki gelişmelerle birlikte; evrenin yaratılışı, madde-antimadde yapısı ve özellikleri, boyut kavramı, zaman, hız, insanın yapısı gibi temel konuların daha iyi anlaşılması nedeniyle "cinler"in, yaratılışı-yaşayışı ve özelliklerini daha iyi kavramamız mümkün olmuştur.
KUR'AN'DA "CİN" VE KELİME ANLAMI
Kelime olarak "cin", "cnn" kökünden türemiştir. "Cenne" fiilinin anlamı; bir şeyin duyu organlarından saklı kalması, gizlemek, saklamaktır. Bu kökten türemiş kelimelerden birkaçı şunlardır;
"Cinne"; cin demektir. Topluluk ismidir.
"… İblis müstesna, secde ettiler. O, cinniler(cinler)dendi…" [KEHF(18)/50]
"Cinnet"; delilik, çılgınlık, cinler.
"Yoksa onda bir cinnet(delilik) mi var diyorlar…" [MÜ'MİNUN(23)/70]
"… Elbette cehennemi, tamamen cinnet(cinler)den ve insanlardan dolduracağım." [HUD (11)/119]
"Canne"; cinler, bir tür yılan.
"(Musa), onun cannu(yılan) gibi hareket ettiğini gördü." [NEML(27)/10]
"Canne(cinleri), dumansız, karışık ateşten yarattı." [RAHMAN(55)/15]
Elmalı Hamdi Yazır, tefsirinde, "Cânn" kelimesiyle ilgili şu ifadeleri kullanır: "Nûn"un şeddelenmesiyle "cin" demektir. "cin", cins ismi; "cânn" da, sıfat ismidir.
Cenne; karanlığın basmasıyla çevremizdekilerin görünmez olması, örtü.
"Vaktaki gece (İbrahim'i) cenne(örtünce), bir yıldız gördü..." [ENAM(6)/76]
Cenin; Anne rahmi içinde gelişip büyüyen çocuk. Doğumdan önceki bu insan yavrusuna, cenin adı verilir.
"... Annelerinizin karınlarında ecinnetun(ceninler) iken..." [NECM(53)/32]
Mecnun; deli, cinli demektir.
"Sen, Rabb'inin nimetiyle mecnun değilsin." [KALEM(68)/2]
Cunnete; kalkan, siper.
"Onlar, yeminlerini cunneten(kalkan-siper) edindiler..." [MÜNAFİKUN(63)/2]
Cennete; Ağaçlı yer, bahçe.
"… sen, cennete(bahçe)ye girdiğin zaman…." [KEHF(18)/39]
"Cnn" kökünün, Kur'an'daki tüm türevlerine bakarsak; "örtülü, saklı, gizlenen, gizli bir saik-illet" ortak anlam etrafında yoğunlaştığını görürüz.
Kur'an'da geçen "cinler", insanlar gibi sorumlu; ahirette amellerinden hesaba çekilecek olan akıl ve nefis sahibi; yiyip içen, evlenen, çoğalan; kendi istekleri dışında gözlerimizle göremediğimiz farklı boyutta; daha doğrusu bir üst boyutta yaratılmış ve dünya yaşama alanını ortak paylaştığımız "varlıklar"dır. Cinler, sizi görürler, siz onları göremezsiniz. Bu da ancak bir üst boyutta bulunabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Bir üst boyut varlık, alt boyuttan saklıdır, ancak istediğinde alt boyut formuna girebilir:
Ey Ademoğulları, Şeytan, anne ve babanızın elbiselerini onlardan soyup, edep yerlerini göstererek, cennetten çıkardığı gibi, sizi de 'fitne'ye düşürmesin. Muhakkak o ve kabilesi(cin-şeytanlar), sizin onları göremediğiniz bir yerden(boyuttan) sizi görüyor. Muhakkak Biz, şeytanları, iman etmeyenler için dostlar kıldık.
[ARAF(7)/27]
İnsanoğlunun atası Adem yaratılmadan çok önce cinler yaratılmıştı. Cinler, Dünya'dan önce Mars gibi başka gezegenlerde muhtemelen yaşamlarını sürdürdüler. Bu gezegenlerde yaşayan "cin toplumları", insan toplumları gibi kendilerine gelen elçilerin İslam'a çağrılarını kabul etmeyip, elçilerini öldürmek istediklerinden dolayı, yaşadıkları gezegenle birlikte helaka uğramışlardır.
Allah, insanlar gibi cinleri de takva ve fucura yönelme potansiyelleriyle yaratmıştır. Bir süre Allah'a köle olarak yaşayan cinler, daha sonra sapmışlardır. Cin toplumlarına da içlerinden elçiler gönderildi ve uyarıldılar. Ancak uyarılardan yüz çeviren, yaşadıkları gezegeni ifsad eden ve kan döken cin toplumları, Sünnetullah gereği helak edildiler. Cinlerin boyut ve hızları dikkate alındığında helaklarını, "zalim cin toplumu"nun yok oluşuyla beraber yaşadıkları gezegenin yaşanmaz hale geldiği şeklinde anlayabiliriz. İslam'a çağıran elçilere icabet edenlerin ise kurtuluşa ererek; başka bir gezegende; en son Dünya'da yaşamaya devam ettikleri bir gerçektir. Bu helakların sayısını Allah bilir. Ancak şu da bir gerçektir ki; Adem daha yaratılmadan önce dünyanın sorumlu sakinleri elbette cinlerdi.
Cini andıran bir görüntü.
İblis, Allah'tan en çok korkan ve O'na itaatte en önde bulunan "cin toplumu"nun öncülerinden birisiydi. Allah onu, kendisine olan bu "samimi itaati ve ibadeti" sebebiyle yükseltti ve başmelekler boyutuna çıkardı. O artık meleklerle beraber Allah'ı zikreden "nefis sahibi bir melek"ti ve ismi de Azaz-El'di. Yani "El"in(Allah'ın) azizi; şereflisi, değerlisi. Dünya'da yaşayan "cin toplumu"nun uyarıcı elçilik görevini ve liderliğini de üstlenen Azaz-El, zaman zaman Dünya'ya gelip müslüman cinlerle beraber, kafir cinlere karşı savaşmış ve büyük yararlıklar göstermiştir. Bu durum, Adem yaratılıncaya kadar böyle devam etmiştir.
İlk önce Adem'in kendisine bağlı olacağını sanan Azaz-El, daha sonra "meleklerle beraber Adem'e saygı"ya çağrılacağını anlayınca; kalbinde sakladığı kibrini açığa vurmuştur. Azaz-El, Sonsuz Yüce Allah'ın kendisine verdiği "yükselme nimeti"nin şımarıklığı ve sapkın cinlerle mücadeledeki başarılarının sarhoşluğuyla; günbegün kendisini diğer meleklerden de üstün görmeye başlamıştır. Daha sonra bu saklı kibrini, Sonsuz Yüce Allah ortaya çıkarmış ve kovmuştur. Böylece "melek boyutu"ndan düşürülmüş, Azaz-El iken İblis; ümitsiz, değersiz bir cin-şeytan olmuştur. Adem'in cennette denenmesinde de kendisine rol verilen İblis; Adem'i de cennetten kovdurmuş ve yeryüzünde Adem ve oğularının, yeminli-intikamcı bir düşmanı olmuştur:
Biz meleklere dediğimiz zaman: "Adem'e secde edin!" (Melekler), İblis müstesna, secde ettiler. O, cinlerdendi. Böylece Rabb'inin emrinden dışarı çıktı. "Beni bırakıp, onu ve soyunu mu veliler edineceksiniz? Onlar(şeytanlar), sizin düşmanlarınızdır. Zalimler için ne kötü bir bedel!"
[KEHF(18)/50]
Biz meleklere, "Adem'e secde edin!" dediğimiz zaman; İblis müstesna, secde ettiler. (İblis), diretti, büyüklenmek istedi ve kafirlerden oldu.
Biz söyledik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette oturun. Siz ikiniz dilediğiniz yerden bol bol yiyin, şu ağaca yaklaşmayın. (Şayet yaklaşırsanız) zalimlerden olursunuz."
Şeytan(İblis), oradan o ikisini kaydırdı. Böylece içinde bulundukları o (cennetten), ikisini çıkardı. Biz de dedik ki: "Bazınız bazınıza düşman olarak (Arz'a) inin. Arz, sizin için karar yeridir ve bir vakte kadar da geçim vardır."
[BAKARA(2)/34-36]
Muhakkak Biz, sizi yarattık, sonra size şekil verdik. Sonra meleklere: "Adem'e secde edin!" dedik. İblis müstesna secde ettiler. (İblis), secde edenlerden olmadı.
(Allah) dedi ki: "Sana emrettiğim zaman, senin secde etmene mani olan nedir? (İblis) dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; (çünkü) onu çamurdan, beni ateşten yarattın."
(Allah) dedi ki: "Öyleyse oradan in! Burada senin büyüklenmen olmaz! Çık! Muhakkak sen, aşağılık olanlardansın."
(İblis) dedi ki: "Bana kalkış gününe kadar süre ver."
(Allah) dedi ki: "Şüphesiz sen, süre verilenlerdensin."
(İblis) dedi ki: "Sen'in, beni azdırman sebebiyle, Sen'in doğru yolunda onları (saptırmak için) elbette oturacağım."
"Sonra da onların(insanların) önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından elbette geleceğim ve Sen onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."
(Allah) dedi ki: "Sen oradan kınanmış ve kovulmuş olarak çık! Onlardan(insanlardan) her kim sana tabi olursa, elbette sizin hepinizi cehenneme dolduracağım."
[ARAF(7)/11-18]
Allah'ın şerefli bir kölesiyken; büyüklenerek, kovulmuş şeytan olan İblis, "cin toplumu"nun önderlerinden bazılarının da ayaklarını kaydırarak; kendisiyle birlikte onları da şeytanlaştırdı. Böylece Dünya'da ilk "şeytani çekirdek kadro" oluştu. Önceden Müşrik ve Müslüman olarak ayrışan cin toplumu; daha sonra Müslümanlar, Müşrikler ve Şeytanlar olarak üç millete(topluma) ayrılmış oldular. İblis'in başını çektiği cin-şeytanlar; bir taraftan kendi aralarında hiçbir ahlaki sınır tanımayan ilişkilerle çoğaldılar. Diğer taraftan İblis, cinlerden birçoklarını saptırıp kendisine köle edindiği kimselerle "şeytan milleti"ni çoğalttı ve insanların peşlerine düştü. Tarih boyunca da insanlardan İblis'e köleler devşirdiler. Bu yolla devşirdikleri "insan şeytanları"yla yeryüzünde giderek güçlendiler.
Hanok'un Kitabı'nın Kumran mağaralarında bulunan Aramca aslında; İblis'in, "düşmüş melekler" olarak yutturmaya çalıştığı cinlerden 19 yardımcısı, isimleriyle sayılmaktadır. Ayrıca cinlerden olup, İblis'i, Allah'a tercih eden bu sapkınların, insan kızlarıyla birleşerek "devler"i; yani "Ye'cuc-Me'cuc"u oluşturduğu ifade edilmektedir:
"..Bütün bunlar(19 İblis'e tabi cin), seçtikleri arasında kendilerine eş seçtiler, onların yanına gitmeye başladılar ve onlarla kendilerini kirlettiler. Onlara büyücülük ve sihirbazlık öğretmek için... onlardan hamile kalıp 'devler'i doğurdular."
Nitekim Kur'an, bu konuya şöyle ışık tutmaktadır:
O gün (Allah) onların hepsini toplar: "Ey cin topluluğu, siz insanlardan kendinizi çoğaltmak istediniz." (Bunun üzerine) onların(cinlerin), insanlardan dostları olan kimse dedi ki: "Rabb'imiz, bazımız, bazımızdan yararlanıp, bizim için takdir ettiğin süreye ulaştık." (Allah) dedi ki: "Allah'ın dilediklerinin dışında, onların barınağı ateştir ve orada kalıcıdırlar. Muhakak senin Rabb'in Hakim'dir, Alim'dir."
[ENAM(6)/128]
Bu mesele, bilindiği gibi Tevrat'da da, saptırılmış bir ifadeyle; "Tanrı oğulları, insan kızlarıyla evlendi, Nefilimler(Devler) ortaya çıktı" şeklinde ifade edilmiştir. Buradaki Tanrı oğulları; bir İblis yalanıdır. Tevrat'ta geçen "Tanrı oğulları", İblis kovulduğunda onunla beraber şeytanlaşan yukarıda söz ettiğimiz cinlerdir.
Bu temel tespitleri yaptıktan sonra; "cinlerin toplumsal yaşamları"nı ve "karakteristik özellikleri"ni gözden geçirebiliriz. Tabii ki cinlerin sapkın kardeşleri cin-şeytanların, "toplumsal yaşamları"nı ve "karakteristik özellikleri"ni ayrı bir araştırma konusu yapacağız.
İnsan nesli, yeryüzünde yaşama başladığında, kendisinden daha önce yaratılmış, insan gibi sorumlu ve nefis sahibi cinler de yanı başlarında bulunmaktaydı. Aynı "dünya uzayı"nı paylaşan bu iki "cin ve insan toplumu"nun yaratılış gayesi aynıdır. Nitekim Kur'an da Sonsuz Yüce Allah şöyle buyurur:
''Ben, insanları ve cinleri, ancak Bana köle olsunlar diye yarattım.''
[ZARİYAT(51)/56]
Biz bu yazımızda, Kur'an ve Hadis kaynakları ışığında cin toplumu üzerinde duracağız. Bilim ve teknoloji; matematik, fizik, astrofizik, mühendislik, kimya, tıp vs. alanlarındaki gelişmelerle birlikte; evrenin yaratılışı, madde-antimadde yapısı ve özellikleri, boyut kavramı, zaman, hız, insanın yapısı gibi temel konuların daha iyi anlaşılması nedeniyle "cinler"in, yaratılışı-yaşayışı ve özelliklerini daha iyi kavramamız mümkün olmuştur.
KUR'AN'DA "CİN" VE KELİME ANLAMI
Kelime olarak "cin", "cnn" kökünden türemiştir. "Cenne" fiilinin anlamı; bir şeyin duyu organlarından saklı kalması, gizlemek, saklamaktır. Bu kökten türemiş kelimelerden birkaçı şunlardır;
"Cinne"; cin demektir. Topluluk ismidir.
"… İblis müstesna, secde ettiler. O, cinniler(cinler)dendi…" [KEHF(18)/50]
"Cinnet"; delilik, çılgınlık, cinler.
"Yoksa onda bir cinnet(delilik) mi var diyorlar…" [MÜ'MİNUN(23)/70]
"… Elbette cehennemi, tamamen cinnet(cinler)den ve insanlardan dolduracağım." [HUD (11)/119]
"Canne"; cinler, bir tür yılan.
"(Musa), onun cannu(yılan) gibi hareket ettiğini gördü." [NEML(27)/10]
"Canne(cinleri), dumansız, karışık ateşten yarattı." [RAHMAN(55)/15]
Elmalı Hamdi Yazır, tefsirinde, "Cânn" kelimesiyle ilgili şu ifadeleri kullanır: "Nûn"un şeddelenmesiyle "cin" demektir. "cin", cins ismi; "cânn" da, sıfat ismidir.
Cenne; karanlığın basmasıyla çevremizdekilerin görünmez olması, örtü.
"Vaktaki gece (İbrahim'i) cenne(örtünce), bir yıldız gördü..." [ENAM(6)/76]
Cenin; Anne rahmi içinde gelişip büyüyen çocuk. Doğumdan önceki bu insan yavrusuna, cenin adı verilir.
"... Annelerinizin karınlarında ecinnetun(ceninler) iken..." [NECM(53)/32]
Mecnun; deli, cinli demektir.
"Sen, Rabb'inin nimetiyle mecnun değilsin." [KALEM(68)/2]
Cunnete; kalkan, siper.
"Onlar, yeminlerini cunneten(kalkan-siper) edindiler..." [MÜNAFİKUN(63)/2]
Cennete; Ağaçlı yer, bahçe.
"… sen, cennete(bahçe)ye girdiğin zaman…." [KEHF(18)/39]
"Cnn" kökünün, Kur'an'daki tüm türevlerine bakarsak; "örtülü, saklı, gizlenen, gizli bir saik-illet" ortak anlam etrafında yoğunlaştığını görürüz.
Kur'an'da geçen "cinler", insanlar gibi sorumlu; ahirette amellerinden hesaba çekilecek olan akıl ve nefis sahibi; yiyip içen, evlenen, çoğalan; kendi istekleri dışında gözlerimizle göremediğimiz farklı boyutta; daha doğrusu bir üst boyutta yaratılmış ve dünya yaşama alanını ortak paylaştığımız "varlıklar"dır. Cinler, sizi görürler, siz onları göremezsiniz. Bu da ancak bir üst boyutta bulunabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Bir üst boyut varlık, alt boyuttan saklıdır, ancak istediğinde alt boyut formuna girebilir:
Ey Ademoğulları, Şeytan, anne ve babanızın elbiselerini onlardan soyup, edep yerlerini göstererek, cennetten çıkardığı gibi, sizi de 'fitne'ye düşürmesin. Muhakkak o ve kabilesi(cin-şeytanlar), sizin onları göremediğiniz bir yerden(boyuttan) sizi görüyor. Muhakkak Biz, şeytanları, iman etmeyenler için dostlar kıldık.
[ARAF(7)/27]