Et yiyen 12 Lahtin sırrı- GİZEMLİ OLAYLAR

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,364
Tepkime puanı
1,353
Puanları
17
Yaş
64
Et yiyen 12 Lahtin sırrı



"Lahit" sözcüğü Yunanca "et yiyen" kelimesinden kaynaklanmaktadır. Bu taş mezar kutular, antik Mısır'da, Helenistik dönemde ve Roma İmparatorluğu'nda bin yıl boyunca kullanıldı. Onların kullanımı, dini ikonografi için bir araç haline gelince Hıristiyanlık dönemine kadar devam etti.
19 Ocak 2017 Perşembe 10:40

Bu üst sınıfa ait tabutlar sadece ölen kişilerin tasvirleri ile değil, umutları, hayalleri ve korku görüntüleri ile süslenmiştir. Bu görüntüler genellikle toplumsal, kültürel ve üslupsal etkileri yansıtmaktadır.
1- Assos-nekropolis lahitleri

Eski Türk şehri olan Assos, gizemli et yiyen lahitleri ile ünlüdür. Bir vücudun ayrışması genellikle 50 ila 200 yıl alır, ancak Assos lahitleri bir cesedi 40 gün içinde tamamen parçalayabilir. Bu adam yiyen tabutlar andezit taştan oluşur. Araştırmacılar cesetlerin 40 gün gibi kısa bir sürede parçalanması konusunda ikiye ayrılmış durumda. Araştırmacıların bir bölümü bu parçalanmaya cesedin içine konduğu taşın neden olduğunu konusunda fikir beyan ederken, bir bölümüde parçalanmanın kimyasal bileşimlerden kaynaklandığını ileri sürüyorlar.




Romalı yazar Plinius andezit taşının Assos'a ait bir taş türü olduğunu ve bundan üretilen lahitlerin içine konan cesetlerin 40 gün içinde tamamen çürüyüp, yok olduğunu yazmıştı


Gösterişsiz olmasına rağmen büyük olasılıkla Plinius'un verdiği bilgi, yaptığı övgüden dolayı Assos'taki andezit taşından imal edilen lahitlerin antik dönemde Lübnan, Suriye, Yunanistan ve Roma'ya ihraç edildiğini gösteriyor. İhraç edilen taşlardan yapılan lahitleri incelediğimizde Assos'ta yapılan lahitlere benzediği ve Assos lahitlerinin özelliklerine sahip olduğunu görebiliriz. Örneğin Roma'daki bütün lahitlerin uzun yüzlerinde 3 çelenk vardır. Assos'ta yapılanlarda ise bu sayı 2'dir. Assos'ta yapılan lahitlerin uzun yüzlerinde yer alan tabula ansata (yazıtın yer aldığı levha kısmı) fincana benzer şekillerde biçimlendirilmiştir.


Bazı araştırmacılar lahit içinde şap maddesinin yoğun olarak bulunduğunu ve cesedi bunun çürüttüğünü ileri sürüyor. Ancak geçmişteki kazılarda bazı lahitler içinde ele geçen beyaz maddelerin şap olduğunu söyleyebiliriz. Assoslular belki de taş ocaklarında çalışırken şapın özellikle deriyi yaktığını fark etti ya da bu maddeyi başka yerden getirip, ilave olarak lahitlerin içine koyup etlerin hızlı şekilde çürümesini sağladı. Böylece Assos lahitlerinin dünyaca üne kavuştuğunu söylemek mümkün

Et yiyen tabut başlangıçta Assos'ta kullanıldı. Tabutlara Yunanlılar tarafından sarko fagos adı vermişlerdi.Çevirisi ise "et yiyen"di. Lahit ise modern kelimenin temelidir, İlk lahit yedinci yüzyılda Assos-Nekropolü'de (Nekropol yada Nekropolis arkeolojik şehirlerde mezarlıkların ve toplu mezar yerlerinin bulunduğu bölgeye verilen isimdir. Yunanca nekros-polis ölüler şehri demektir) Nekropol'de bulunan kalıntılar oldukça sade idi, düz tabaklar şeklinde yapılan mezarlar ve ölenin adını taşıyan küp şeklindeki taş bloklar süslenmemiş haldeydi. 200 yıl sonra yapılan Roma dönemi lahitleri, oldukça gösterişli bir hale getirilmişti. Lahit'te bulunan kişinin adı, işi, hayatı zarif oymalar ve yazıtlarla daha ayrıntılı bir şekilde yapılmıştı

2- Gizemli Mezar KV55 (Mezar 55)

Amerikalı Theodore M. Davis'in Thebes'deki Krallar Vadisi'nde yaptığı kazılarda 1907 Ocak ayında bir mezar bulundu. Burası Mısır'daki mezarların çoğu gibi karışık ve hasarlıydı ama bu kere bunun nedeni mezar soyguncuları değil, anlaşıldığı kadarıyla eski çağlardaki resmi faaliyetlerin sonucuydu. Mezarı o hale neyin getirdiği sorusu Mısırbilimciler'i yaklaşık yüz yıldır meşgul etmiştir ve günümüzde bile en az araştırmacı sayısı kadar da "çözüm" vardır.

Resmi numarası KV55 (Krallar Vadisi 55) olan mezar bir merdiven, bir koridor ve bir tek odadan oluşmaktadır. Araştırmacılar, mezarda dört kanopik kavanoz, yaldızlı bir tapınak, mobilya ve tek bir lahit buldu. Odanın içinde bulunan dört koruyucu tılsımlardan ("sihirli tuğla") (yada kavanoz) birinde de firavunun adı yazılıdır. Odanın kuzey duvarındaki bir nişte, kapaklı dört küp Ahenaton'un küçük eşi Kiya'nın iç organlarının saklanması için konulmuş ama üzerlerindeki yazılar silinmiştir.

Mezardaki en önemli şey Kiya için yapılmış ama bir kral için değiştirilmiş olan tabuttur. Ancak bu kralın adı, her geçtiği yerde silinmiş ve tabutun altın yüz maskesi çıkartılmıştır. Tapınak da benzer biçimde hasar görmüş, Ahenaton'un resimleri ve adları çıkarılmıştır. Tabutun içinde rutubet yüzünden çok kötü hasar görmüş bir mumya vardı.

Tabutu ilk inceleyen bilim adamları, çökmüş kasıkları nedeniyle bunun bir kadın cesedi olduğunu ilan ettiler, Davis de bunun üzerine mezarı "Kraliçe Tiy'in Mezarı" olarak adlandırdı. Ancak bu adı taşıyan kitabı çıktığında, daha ayrıntılı bir inceleme sonunda cesedin bir erkeğe ait olduğu anlaşılmıştı. Evrensel kanıya göre bu Ahenaton'un mumyasıydı. Ölümünden sonra anısı lanetlendiği için tabuttaki ve tapmaktaki adlan silinmiştir.

Bazı bilim adamları ise tabutta bulunan mumyanın Kral Smenkhkare ait olduğunu ileri sürüyorlar

Diğer araştırmacılarsa, mumyanın Ahenaton'a ait olduğu iddiasına devam etmişlerdir. Çeşitli anatomi uzmanları, 20'yle (Smenhkare'ye daha yakın) 30-40 (Ahenaton'a yakın) arası değişen rakamlar buldukları için mumyanın ölüm yaşına ilişkin tahminler de pek yararlı olmamıştır.

Hakim olan teori, Akhenaten'in son dinlenme yeri olmasıdır. Araştırmacılar son zamanlarda Kahire'deki Mısır Müzesi'nden uzun süredir unutulmuş bir kutu buldu. Kutunun içinde 500 altın tabaka, kafatası parçaları ve içleri boş olan dört alabaster kanopi kavanozu, buldular. Kavanozların üzerinde bulunan işlemelerden, kavanozlara kadın iç organları konulduğunu bu iç organlarında Akhenaten'in kızlarına ait olduğunu tesbit ettiler Bunların KV55 nolu mezardan çıkartıldığınıda söylemekte fayda var.

3- Çocuk Yıldız Lahiti

1888 yılında İngiliz Müzesi eski bir çocuk yıldızının kalıntılarının bulunduğu bir lahit satın aldı. Yedi yaşındaki Tjayasetimu, eski Mısır kraliyet korosu üyesiydi.Mumya 122 santimetre (4'0 ") boyundaydı. Boyalı bandajlarla sarılmış ve gömülmeden önce yüzü perde ve altın maske ile kaplanmıştı.

Araştırmacılar, bandajların altında yatan şeyleri araştırmak için bilgisayarlı tomografi kullandılar. Elde edilen tomografide mumyanın yetişkin dişlerinin yanı sıra bebek dişlerini ve omuz uzunluğundaki saçlarının arkasına doğru ilerlediğini de gördüler. Uzmanlar şarkıcının muhtemelen kolera gibi hızlı bir hastalıktan öldüğüne inanıyorlardı.. Tjayasetimu, lahit için çok küçüktü, bu da aceleyle gömüldüğünü gösteriyordu. Tabandaki hiyeroglif yazılar ve tablolar Tjayasetimu'nun "iç mekanın şarkıcısı" olduğunu gösteriyordu. Ortaya çıkan belgeler onun Amun Tapınağı korusunda seçkin bir rol aldığını gösteriyordu..Genç müzisyen hak ettiği gibi şekilde mumyalanarak gömülmüştü. Tek ayrıntı içine konduğu lahitin büyüklüğü idi

4- Lahitteki 3000 yıllık parmak izleri

2005 yılında, Cambridge Fitzwilliam Müzesi araştırmacıları 3000 yaşındaki bir lahit kapağının üzerinde antik parmak izleri buldular

Uzmanlar, lahit kapağının üzerindeki parmak izlerinin lahitin kapağını vernikleyen ustaya ait olduğu kanaatine vardılar. Muhtemelen kapağın üzerine sürdüğü vernik kurumadan önce farkına varmadan kapağı ellemişti.

Lahit, M.Ö. 923 yılına tarihlenen Nespawershefyt adlı eski bir Mısır rahibine aitti. Parmak izleri 2005 yılında keşfedilmesine rağmen, 2016 yılında, 4000 yıllık Mısır tabutunun dizaynını anlatmak için kurulan The Nile Death on the Nile isimli sergide açıklandı. hazırlık amacıyla ilan edildi.

Şimdiye kadar bulunan en eski Mısır parmak izleri M.Ö. 1300 yıllarına dayanıyor ve Thebes'deki bir mezara konulmuş olan bir ekmekte keşfedildi.

Bilinen en eski insan parmak izleri, yaklaşık 26.000 yıl önce seramik bir heykelciği yapan çocuğa aittir.Ve Çek Cumhuriyeti'nde bulunmuştur.

Bununla birlikte, insanlık öncesi parmak izleri daha da ileri gider. Arkeologlar, Almanya'nın Neu Konigsaue bölgesinde 80,000 yıllık bir Neandertal baskısı keşfettiler.

5- Uygunsuz Lahit

2015 yılında İsrailli yetkililer Ashkelon'da inşaat işçilerinin bularak sakladığı 1.800 yıllık bir lahiti ele geçirdiler.

2.4 metrelik (8 ft), 2 tonluk kireç taşı tabutun inşaatçılar tarafından azda olsazarara uğratılmıştı. Lahit bir gorgon bir kafa, boğa başları, çiçek düzenlemeleri ve genç adamın hayalini içeren motiflerle süslenmişti

Uzmanlar,lahtin tasfir edilen adama ait olduğunu tahmin etmişlerdi.Kısa kollu işlemeli bir gömlek ve kıvırcık saçlarla tasfir edilmesi onun Romalı olduğunu gösteriyordu. Çünkü bu giyim şekli Romalılar'a ait bir modaydı.

MS 3. yüzyıla tarihlenen lahit tasarımlarının Yahudiler'den, Samaritler'den ve pagan Romalılar'dan etkilendiğini gösteriyordu.

Uzmanlar, yapı planındaki gecikmeleri önlemek için lahidin işçiler tarafından gizlendiğini ve lahit kapağının açılmamış olduğu bilgisini verdiler

6- İpek Yolu Lahiti

1999 yılında, arkeologlar Çin'in Shanxi eyaletinde beyaz mermer lahit keşfetti. Lahit 592 ve 598 yılları arasında yaşamış olan Yu Hong ve eşine aitti. Lahit Çin çatılı bir eve benzer şekilde tasarlanmıştı.. 4.200 kilogram (9259 lb) ağırlıkta bulunan Paneller, aslanlar, hibrid kuşlar, Budistlerin lotus çiçeği görüntüleri ve çapraz ayaklı meditasyon figürleri ile süslenmişti. Hemen yanında Zerdüşt'ten esinlenilerek panolarla bir yangın sunağı ile çevrilmişti.

Yu Hong altıncı asır bir Orta Asya'da bir diplomattı. DNA testleri, Kafkasyalı olduğunu ortaya koydu. Ve bazı tacirlerin, müzisyenlerin ve şovmenlerin Orta Asya kültürünün etkisinde kaldığı ortaya çıktı.

Arkeologlar Tang dönemi sikkelerinin varlığına dayanarak mezarı 618 ila 906 yılları arasında soyulduğuna inanıyorlar. Bazıları ise hırsızların "dikkatsiz" olduğunu iddia ediyor. Mezarın soyulmasına rağmen, madalyonlara dokunulmamış olmasıda hırsızların lanetten korktuklarını gösteriyordu.

7- Tabnit Lahiti

1887'de ABD'li bir bakan, esrarengiz Fenike kültürünün en büyüleyici eserlerinden biri olarak kabul edilen bir lahit keşfetti. M.Ö. beşinci yüzyıla tarihlenen lahit Astarte'nin rahi ve Sidon'un hükümdarı Tabnit'e ait olduğu tesbit edildi.

Tabutta Tabnit'in kalıntılarını koruyan yağlı, kahverengi bir sıvı vardı. Sadece dudakları, burnu ve boğazı gibi uçları çürümüştü. Otopsi, Tabnit'in çiçek hastalığında 50 yaş civarında öldüğünü ortaya koydu. Gizemli hiyeroglif ve Fenike tasarımı Tabnit lahitini esrarengiz hale getiriyor Bu kısa ömürlü melez senaryo M.Ö. 5. yüzyılda gelişti ve Mısır ile kuzey komşuları arasındaki bağlantıyı kanıtladı.

Güneş ışınlarına maruz kalmaması için Tabnit'in lahtinin loş bir ışıkta açılması gerekirken araştırmacılar "Nası olsa lahtin içinde iskeletten başka bir şey yoktur" düşüncesi ile Lahti güneş ışığında açtılar. Lahit ilk açıldığında, sadece dudakları, burnu ve boğazı gibi uçları çürümüş olan Hükümdar Tabnit'in mumyası güneş ışığında hızla bozulmaya başladı. Kısa bir süre sonrada o muhteşem mumyadan geriye bir kemik yığını kaldı.kalıntıları güneş ışığına maruz kaldı, bu da hızlı bozunmaya neden oldu. Bugün sadece kemikleri kalır. Bu hata uluslar arası bir skandala dönüşür.

British Museum'da sergilenen lahtin Osmanlı İmparatorluğu topraklarından gizlice kaçırıldığı, Osmanlıların'da buna çok sert tepki gösterdiği iddia ediliyor.

8- Mısır'ın soylu rahibi

Arkeologlar, 2015 yılında Amun Ra'nın büyük bir rahibinin lahitini gizemli kutsal hiyerogliflerle keşfettiler. Luksor'un batı kıyısında ortaya çıkarılan tabut, 22. Hanedanlığa (M.Ö. 943-716) kadar uzanıyor. Sıva kaplı ahşap lahit, III. Firavun Amenhotep döneminde (M.Ö. 1391-1353) Nubia'nın vâizinde bulunan Amenhotep-Huy mezarında bulundu. Ankh-fn-Khonsu ölenin adıydı .Lahitin ön kısmında bulunan çiçek ve kurdele tacını, kolye ve tören sakalıda peruğunu tasvir ediyordu.

Amenhotep-Huy'un mezarındaki sahnelerin çoğu, vedana tarım, avcılık ve balıkçılık alanlarında uğraşan günlük hayat faaliyetlerini temsil eder. Ayrıca, kadın müzisyenlerin ve dansçıların sahnelerine yer veriyor

22. Hanedandan gelen lahit, M.Ö. 14. yüzyıldan kalma başka bir mezarın içinde bulundu. Mezar odasında ayrıca Ankh-fn-khonsu'nun çelik çıkartması de bulunuyordu. Bu çelik çıkartmada bulunan büyük bir papazın geleneksel leopar-derisi giyinmiş merasim görüntüleri mezarın Amon Ra'ya ait olduğunu gösteriyordu.Ayrıca mezarın duvarları, Amenhotep-Huy'un nüfuz alanını yansıtan, Nubian kıyafetlerindeki figürlerin görüntüleride yer.alıyordu.

9- El değmemiş Etrüsk Lahiti

2015 yılında,bir çiftçi Perugia yakınlarındaki tarlasını kazarken 2400 yıllık bir lahtin ortaya çıkmasını sağladı. Çiftçinin çıkardığı lahtin bulunduğu bölgeyi araştıran İtalyan arkeologlar, esrarengiz Etrüsk uygarlığına ışık tutan iki lahit keşfettiler.

Alabaster ve mermerden yapılmış olan birinci lahtin içinde bir erkek iskeleti bulunuyordu. Lahtin çevresi uzun bir yazıtla çevrilmişti. Arkeloglar yazıtı incelediklerinde lahtin içinde bulunan kişinin adınıda öğrendiler. "Lars" adındaki kişi ile ilgili tüm detaylar lahtin çevresinde bulunan yazıtlara işlenmişti.

Boyalı ve sıvalı olan ikinci lahit parçalanmış ve içine konulan kişinin bütün sırları binlerce parçaya bölünmüştü.

Etrüskler Batı İtalya'da Toskana'nın etrafında, M.Ö. 900-500 yılları arasında hüküm sürmüşlerdi.Avrupalılar yazıyı, şarapçılığı ve yol yapımını Etrüskler'den öğrenmişlerdi. Ama Etrüskler'in diğer değerleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olamamışlardı.

Etrüskler çok nadir eser bıraktıklarından, onlara ait olduğu tesbit edilen lahitler çok değerliydi.

Araştırmacıların ortaya çıkardığı bu antik lahitler Etrüsklerin sosyopolitik örgütlenmelerine, gümrük sistemlerine, dini inançlarına ve diğer özelliklerine belki ışık tutabilir.

10- Sakallı adamın gizemi


Roma-Mısır lahitinde bulunan bir mumya portresi, keşfinden bu yana arkeologlar tarafından çözümlenemedi..


MS 170 ve 180 yılları arasındaki bir tarihte, ölenin tasviri çoktan lahitten ve mumyadan ayrılmıştır. Ama sakallı Adam'ın kimliği hala bir gizemdir. Araştırmacıların büyük bölümü bulunan portrenin bir Bizanslı'ya ait oldunu olduğunu iddia etmesine rağmen, portrede bunu destekleyecek en ufak bir kanıt bulamadılar.


Özel laboratuarlarda yapılan analizler ve teknolojik aletlerle yapılan araştırmalar, portrenin kimliini ortaya çıkarmata yetmedi.


Bugüne kadar yaklaşık 900 mumya portresi bulundu. İlk yüzyılda Mısır'ın Romalılarca işgal edilmesiyle başlayıp, yaklaşık 200 yıl boyunca devam eden porteleme işlemi popüler olarak kalmıştı.


Bir birine benzeyen bu ahşap levhalar, ahşap levhalar üzerine boyanmış ve kafanın olduğuyönde lahitlere yapıştırılmıştır. Portrelerin doğallığı, araştırmacıların benzerlikleri kıyaslayarak onların aile üyelerini tanımlamak için kullanmışlardır. Çoğu mumya portreside, Faiyum akropolisinde keşfedilmiştir.


11-İskender Lahdi


Sayda Kral Nekropolü 3 nolu mezar odasında bulunmuştur. Sayda lahitlerinin en önemlisidir. 25 ton ağırlığındaki lahit Sidon Kralı Abdalonymos'a aittir. Uzun cephesinde Makedonya Kralı Büyük İskender'in Perslerle yaptığı savaşlara ilişkin rölyefler bulunduğu için "İskender Lahdi" adıyla tanımlanmıştır.[3] Lahit bir tekne ve bir kapaktan oluşur. Ölçüleri 2,12 x 3,18 x 1,67 metredir. Yunanistan’ın ünlü pentelikon mermerlerinden yapılmış ve boya da kullanılmış, boyaları kısmen uçmuştur. Üçgen alınlıklı, çatı kapaklıdır.[4] İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde bulunan en önemli eser kabul edilmektedir.


Lahdin uzun yüzlerinin birinde Makedonlar ile Persler arasında bir savaş sahnesi, diğerinde ise dostluk içinde yapılan bir av sahnesi canlandırılmıştır. Savai sahnesinin Pers Kralı Darius ile Makedonya Kralı Büyük İskender arasındaki Issos Savaşı olduğu düşünülmektedir. Bu savaş ile Suriye ve Fenike kapıları İskender'in önünde açılmıştır. Diğer yüzde ise Persler ve Makedonlar dostça bır av partisi yapmaktadır. Lahdin kısa yüzlerinin alınlıklarında ise şaşırtıcı şekilde Makedonların kendi aralarında savaştıkları görülür. Bu sahnelerin İskender'in ölümünden sonra komutanları arasındaki çatışmaları anlattığı düşünülmektedir.


12- Satrap Lahdi


Satrap Lahdi, MÖ 5. yüzyıla ait adı bilinmeyen bir Pers Satrabına ait Lahit Sayda kral mezarlarından Osman Hamdi Bey tarafından 1887 yılında çıkarılmış (Sayda Kral Nekropolü 6 Nolu mezar odası) ve İstanbul'a getirilmiştir.


Sayda lahitlerinin önemli bir parçası olan bu lahdin üzerinde Pers dünyasına ait olduğunu gösteren motifler vardır. Pers dünyasında günlük hayatın en önemli olayları av, savaş ve cenaze ziyafetleridir. Persler geleneklerine o kadar bağlıdırlar ki, ölümlerinden sonra da günlük hayatlarındaki bu alışkanlıklarını anlatabilmek ve devam ettirmek için eserlerin üzerlerine bu konuları işletirlerdi. Pers kralı tarafından atanan Satraplardan biri tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir.Lahdin dört yüzünde sakallı betimlenen satrap ava, harbe çıkarken ve cenaze ziyafetinde göstermektedir. Kapak ve alınlıkta motifler yoktur, sadece işlemeler bulunmaktadır.


Eserin üzerindeki işçilikten MÖ 5. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı anlaşılmıştır.


Bir yüzünde satrap tahta oturmuş şekilde, başına bir taç giymiş, elinde bir asa tutmakta, sarayın avlusunda görülmektedir. Karşısında dört atlı araba ile bir binek atı vardır. Sağ eliyle atı istemektedir. Atları tutan hizmetçiler satrabın emirlerini yerine getirmeğe hazırlanmaktadırlar. Diğer uzun yüzde bir av sahnesi görülür. Orta yerde satrap bir dişi geyik vurmuş ve geyik yere düşmüştür. Ancak satrap o esnada karşısına çıkan bir pars ile mücadeleye hazırlanmaktadır. Atlar parsdan ürkmüş vaziyette, süvariler atları zaptetmeğe çalışmaktadır. Sağ uçtaki süvari attan düşmüş vaziyette tasvir edilmiştir. Dar yüzlerinden birinde dört hizmetkâr tasvir edilmiş, diğer yüzünde ise satrap karısı ve yakınları arasında bir ziyafet sahnesinden gösterilmiştir
 

DİVANE

Moderatör
Moderatör
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
500
Tepkime puanı
47
Puanları
5
nik ustam çok güzel bilgi ve görüntü eline sağlık saygılar
 

dadas_25

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
4 Tem 2016
Mesajlar
2,882
Tepkime puanı
1,735
Puanları
20
Konum
Türkiye
Ustam çok güzel paylaşım. Emeğine sağlık.
 

hepastios

Editör
Katılım
27 Kas 2018
Mesajlar
623
Tepkime puanı
321
Puanları
9
Yaş
52
Konum
Elazığ
Emeğine sağlık ustam zevkle okudum bu güzel bilgi için sağol
 
Üst