Küp Mezar Ölü Gömme Geleneği

Koray Kor

Admin
Administrator
Katılım
9 May 2017
Mesajlar
570
Tepkime puanı
962
Puanları
11

Küp mezarları M.Ö. 2700 ile 1800 yılları arasında daha yaygın kullanılan bir çeşit ölü gömme ve mezar çeşitidir. Mezarlar genelde doğuya dönüktür. Ölü küpün içine hoker pozisyonunda konulmuştur. Hoker pozisyonu, ayakların karna çekilmesiyle oluşturulan pozisyondur. Ceninin anne karnındaki pozisyonu da hoker pozisyonudur. Zaten küp mezarlardaki amacın "Dünyaya geldiği gibi gitsin" düşüncesi olduğu düşünülmektedir. Ölünün kapalı bir yere konması gerektiği düşüncesinin bu dönemde başladığı tahmin edilmektedir. Küp mezarların ağızları kapaktaşı yada derin bir çömlekle kapatılmıştır. Etrafları taşlarla desteklenmiştir. Ülkemizin bir çok ilinde bol sayıda örnekleri vardır.


Bu mezarlarda en sık rastlanan hediyeler bronz iğneler ve gaga ağızlı testilerdir. Ayrıca kadınlarda brozn yüzük, küpe, bilezik erkeklerde ise bronz spatula, taş balta vb. gibi objeler çıktığı görülmüştür. definecilerin çoğu küpler boş çıktı sadece altında azcık kül vardı diye isyan eder bu aslında küp mezardır.




Neolitik dönemde seramikten yapılan kaplar önemli bir gelişmeydi. Bu kaplar daha o zamanlar farklı alanlarda kullanılıyordu. İlk başlarda; “kan için kurban kabı olarak ya da tahıl, içecek, et, kesilen hayvanların sakatatları gibi şeyleri törenle kurban vermek için de kullanmaktaydılar.” Ayrıca toprak ve seramikten yapılan bu kaplar sanatsal bakımdan da çok önemliydi. Dersim’de hemen her köyde topraktan yapılan seramik kap ve küpler değişik şekilleriyle her evde bulunmaktadır. Kazılarda elde edilen seramik kapların çok farklı biçimlerdeki yapılışları; özellikle Anadolu’da Çatal höyük kazılarında çıkartılan küp mezardaki kaplar, tahta araçlar, kemik iğneler vd. bir yana bu kaplar, ilk başlarda ölülerin yanına içlerine su ve yemek konularak mezarlara bırakılıyordu. “Ölen kişinin embriyon gibi çömelmiş durumda bulunduğu sanki yeniden doğacakmış gibi büyük boyuttaki küpler olarak karşımıza çıkıyor.” Küp biçimindeki bu kapların en belirgin özelliği hamile bir kadın karnına benzemesidir. Kadın vücudunu çağrıştıran pek çok toprak küp, Dersim köylerinde pek çok evde mevcuttur.




Bunlar köylüler tarafından ormanlık alanlarda tarla açılırken, tarla sürülürken sonradan rast gele ele geçirilmiş küplerdir. Çatalhöyük kazılarında elde edilen küplere benzer bu kaplar “genellikle sadece yüzler değil, tersine göğüslerde belirgindir. Kapın en eski şekline ve yapımına örnek alınan şeyin kadının göğüs olduğu açıktır.” Peki neden böyleydi bu? Kadın vücudu ve göğüsleri biçiminde yapılan seramik küplerle ne ifade edilmek isteniyordu? Kadın göğüsleri; “ilkel insan için yaşamsal değer kaynaklarının yanında, besleyici ve hayat verici” olarak görülen bir önemdeydi. Yine kazılarda ortaya çıkan ve M.Ö. 1500’lere ait bu ‘Girit Küpünün’ özellikleri: “ince uzun boylu bir kadın şeklindeydi. Ve küpün tüm yüzeyi kadının meme başı motifiyle kaplıydı. Eski toprak kapların hepsinde kadının ya göğüs ya da hamile görüntüsü taklit edilmişti. Kaplardaki bu vücut kısımları, gerçekte olduğu gibi, yaşam veren ve yaşamı sürdüren kısımlarıdır.”




Böylece küpler içerisine konularak mezarlara gömülme kültürü aslında yeniden dirilme ve dünyaya gelme anlayışının bir ürünü olarak eski toplumlarda olduğu gibi Dersimde de kadının yaratıcı, doğurucu yönünden gelen bir inançtı. Daha o zamanlar Dersimliler ölüleri küpler içerisine oturtarak mezarlara gömüyorlardı. “İnsan yaşamı, ışığın ve karanlığın çatışmasında var olmayı öğrendi, evrensel ana kucağı olarak algılanan toprağın, karanlıklarına geri gideceği ana dek, bağlı olduğu, yaşamın günlük değişiklerini öğrendi. Onu ölülerin arasına gömdüler, böylece yeni yaşam için yeniden doğabilsin diye.”




Bu dönem ‘Erken Minnos’ dönemi diye adlandırılmaktadır. Dersimliler bu erken dönemde çocuk ölülerini topraktan çömlekler içerisine koyarak gömüyorlardı. Bu kültürel geleneğin altında yatan asıl olgu “anneyi ölen çocuğun ruhu aracılığıyla yeniden gebe bırakmak amacıyla, küçük çocukları evin içinde bir yerde çömleklere koyup gömme çok rastlanılan bir davranıştı.” Dersim’de Hozat’ın Qelecuğ köyünde Paglar’da (Dımılice höyük anlamında) köylüler define adına Part, Tubal Kaini, Asur ve Ermeni altınlarını bulmak için etrafı kazıyıp hazine ararlarken, ortaya çıkarılan çömlek parçaları içerisinde kemik ve köz kalıntılarına rastlıyorlardı. Çömlekler çıkarıldığında köylüler bu durumu “çömlek küplerin içerisinde altın vardı, biz bu küpleri ‘tılsımsız’ açtığımız için, altınlar kül ve kemik parçalarına döndü” şeklinde karşılıyorlardı. Ne yazık ki Paglar da (Dersim höyüklerinde) henüz hiçbir kazı yapılmamış ve bu kültüre ait ne varsa açığa çıkartılmamıştır. Oysa o döneme ait pek çok Paglarda (höyüklerde) Dersim yerleşik kabilelerine ve muhtemelen kabile şeflerine ait pek çok mezar örnekleri vardır. Bu paglar açılsa içlerindeki ölüler ve ölülere ait eşyalar da açığa çıkarılacak ve incelenecektir. O zaman bu kültürün özellikleri de öğrenilecektir.
 
 
Üst