- Katılım
- 3 Nis 2016
- Mesajlar
- 2,931
- Tepkime puanı
- 3,740
- Puanları
- 23
Resullahın Efendimizin;
"Namazı terk edenin dini yoktur."
"Namazı olmayanın dini yoktur."
Hadislerinde “dini yoktur” sözünü kelime manası olarak bakamayız. Peygamber Efendimiz (sav); İman eden kişi namaz kılmazsa ya da terk ederse kişinin varacağı sonu anlatmak istemektedir. Kast olunan, namazı olmayan kişinin sıkıntıya düşeceği, Allah esirgesin imanının bir gün onu terk edeceğidir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Onlar suçlulara sorarlar:
Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler:
Biz namaz kılanlardan değildik
Ayet-i Kerime’ de diyor ki:
Ey Rasulüm! Sana vahyolunan Kur'an ayetlerini güzelce oku ve namazı gereği üzere kıl. Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.
Demek ki kişinin kıldığı namaz hayâsızlığa ve kötülüğe karşı kale görevi üstlenip bizleri münkerattan alıkoyup, uzak tutuyor. İnsan kıldığı namazda gevşek davranmayıp, kâmil mânâda eda ederse; Bırakın fuhşiyata düşmeyi öyle bir ortama yaklaşamaz bile…
Allah bizleri hıfzı muhafaza eylesin.
Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurmuştur:
Bilerek namazı terk eden kimseden Allah ve Resul’ünün zimmeti kalkar.
Ebu'd-Derda (ra) şöyle dedi:
"Dostum Muhammed (sav) bana şöyle tavsiyede bulundu. Parça parça kesilsen de, yakılsan da Allah (cc)'a ortak koşma ve farz olan namazı bilerek terk etme. Kim ki farz olan namazı bilerek terk ederse Allah (cc)'ın koruması ondan uzaklaşmıştır."
Hanefilere göre; tembellik yüzünden namazını terk eden kimse, namazı inkâr etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkâr, fasık olur. Kendisi bu konuda uyarılarak tövbeye davet edilir, kötü örnek olmaması için toplumdan tecrit edilir ve te`dib [7] amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terk eden kimse de bunun gibidir.
Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz;
Emanete hıyanet edenin imanı yoktur. Temiz olmayanın namazı kabul edilmez. Namaz kılmayanın dini yoktur. Başın vücutta yeri ne ise namazın dindeki yeri de odur. Buyurmuştur.
Bilindiği gibi Yüce Allah'ı bir kabul etmek, O’nun eşsiz varlığını bilip tasdik etmek, yani tevhid, farz olan en büyük görevimizdir. Bundan sonra farzların en büyüğü ve en önemlisi namazdır. Namaz, imanın alâmeti, kalbin nuru, ruhun kuvveti, müminin miracıdır. Mümin namaz sayesinde Yüce Allah'ın manevî huzuruna yükselir. Yüce Allah'a yalvararak manevî yakınlığa erer. Bu Mümin için ne yüksek bir şereftir.
Kur'an-ı Kerîm'de ve hadîs-i şeriflerde namaza dair birçok emirler ve öğütler vardır. Bütün bunlar, İslam dininin namaza vermiş olduğu olağanüstü önemi gösterir. Ayet-i kerimede:
Namazı gereği üzere yerine getiriniz, zekâtı veriniz. Nefisleriniz için hayır olarak önceden ne gönderirseniz, onu Yüce Allah yanında (sevap olarak) bulursunuz; asla kaybolmaz. Muhakkak ki, Allah yaptıklarınızı görür.
Bir hâdis-i şerifte:
Namaz dinin direğidir, kim onu terk ederse dinini yıkmıştır. buyurulmuştur.
Diğer bir hâdis-i şerifte:
Namaz, kişinin kalbinde bir nurdur; artık sizden içini aydınlatmak dileyen, kalbindeki nurunu artırmaya çalışsın.
İşte bu ayetler ve hâdis-i şerifler, namazın Yüce Allah katında ne kadar büyük ve makbul bir ibadet olduğunu göstermeye yeterlidir.
Gerçek şu ki, namaz çok mukaddes bir ibadettir. Namazın faziletlerinde nihayet yoktur.
Hazreti Ali (kvc) Efendimiz namaz vakti geldiğinde titrer, beti benzi atardı. Bu durumu gören biri;
Ey Emir-el Mü ‘minin! Bu sarsıntı ve telâş nedendir? Diye sorunca, şu cevabı verirdi:
Göklerin, yer ve dağların kendilerine arz edildiğinde yüklenmekten sarf-ı nazar edip korktukları emanetin (namazın) vakti geldi de ondan…
Sorunuzun ikinci kısmına gelirsek; Amelsiz iman olur mu?
İmanın üç yüzü vardır. İlim, amel, ihlastır. Kişin “ameli yoktur” diye “imanı da yoktur” diyemeyiz.
Çünkü amel yok iken iman vardı. İman eden kimse Müslüman olur, imanının gereğini de yapar. Öldü mü cennete gider. Peki, imanın gereği nedir?
Kur'an-ı Kerim’de birçok ayet-i kerimede iman ile amel-i sâlih birlikte zikredilerek amel-i sâlihin faydası ve lüzumu üzerinde ısrarla durulmuştur.
"İman edip sâlih ameller işleyen ve Rabb'lerine gönülden boyun eğenlere gelince, işte onlar cennet halkıdırlar, onlar orada ebedî kalacaklardır."
Allahu Teâla iman edenlerin namaz kılmasını, oruç tutmasını, zekât vermesini emretmektedir.
“Hem namazı kılın, zekâtı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz.”
“Ki o (müminler) namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete de kesin olarak iman ederler.”
Demek ki bunlar imanın birer şubesidir ve muhakkak yerine getirilmesi gerekmektedir.
Kişinin imanın gereğini yapması lazım gelir, iman edip, amel olmazsa sonunun ne olacağını bilemeyiz.
“İnsanlar ‘İnandık’ demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.
“O hanginizin daha güzel amelde bulunacağınızı denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O Azizdir, Gafurdur.”
“Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başkası yoktur ve çalışması ileride görülecektir.”
Yukarı da ki ayetlerden de anlaşılacağı gibi insan bu dünya da yesin içsin ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşasın diye yaratılmamıştır. Unutmamalıdır ki; İnsanlar kıyamet gününde bütün yaptıklarından hesaba çekilecektir.
Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i:
Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız?” der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.
Amel insanı kuşatır ve nurdan bir fanus içerisine alır. Eğer kişinin ameli yoksa Allah esirgesin açıkta kalır ki bu da hem bu dünya da hem de ahirette her türlü sıkıntıya maruz kalacağının göstergesidir. Ne güzel de söylemiştir Yunus Emre;
Gurrab gibi ötmeyle
Tembel tembel yatmayla
Helal haram yutmayla
Cennet cemal bulunur mu?
Öyle ise Rabbimizin şu güzel ayetine kulak verelim;
“Ey iman edenler! (Gücünüz nisbetinde) Allah’ın emrine uygun yaşayın/aykırılıktan sakının ve ancak Müslümanlar olarak can verin.”
Allahu Teala ibadetlerimiz hakkıyla, eksiksiz yapmayı nasip eylesin.inşallah
"Namazı terk edenin dini yoktur."
"Namazı olmayanın dini yoktur."
Hadislerinde “dini yoktur” sözünü kelime manası olarak bakamayız. Peygamber Efendimiz (sav); İman eden kişi namaz kılmazsa ya da terk ederse kişinin varacağı sonu anlatmak istemektedir. Kast olunan, namazı olmayan kişinin sıkıntıya düşeceği, Allah esirgesin imanının bir gün onu terk edeceğidir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Onlar suçlulara sorarlar:
Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler:
Biz namaz kılanlardan değildik
Ayet-i Kerime’ de diyor ki:
Ey Rasulüm! Sana vahyolunan Kur'an ayetlerini güzelce oku ve namazı gereği üzere kıl. Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.
Demek ki kişinin kıldığı namaz hayâsızlığa ve kötülüğe karşı kale görevi üstlenip bizleri münkerattan alıkoyup, uzak tutuyor. İnsan kıldığı namazda gevşek davranmayıp, kâmil mânâda eda ederse; Bırakın fuhşiyata düşmeyi öyle bir ortama yaklaşamaz bile…
Allah bizleri hıfzı muhafaza eylesin.
Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurmuştur:
Bilerek namazı terk eden kimseden Allah ve Resul’ünün zimmeti kalkar.
Ebu'd-Derda (ra) şöyle dedi:
"Dostum Muhammed (sav) bana şöyle tavsiyede bulundu. Parça parça kesilsen de, yakılsan da Allah (cc)'a ortak koşma ve farz olan namazı bilerek terk etme. Kim ki farz olan namazı bilerek terk ederse Allah (cc)'ın koruması ondan uzaklaşmıştır."
Hanefilere göre; tembellik yüzünden namazını terk eden kimse, namazı inkâr etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkâr, fasık olur. Kendisi bu konuda uyarılarak tövbeye davet edilir, kötü örnek olmaması için toplumdan tecrit edilir ve te`dib [7] amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terk eden kimse de bunun gibidir.
Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz;
Emanete hıyanet edenin imanı yoktur. Temiz olmayanın namazı kabul edilmez. Namaz kılmayanın dini yoktur. Başın vücutta yeri ne ise namazın dindeki yeri de odur. Buyurmuştur.
Bilindiği gibi Yüce Allah'ı bir kabul etmek, O’nun eşsiz varlığını bilip tasdik etmek, yani tevhid, farz olan en büyük görevimizdir. Bundan sonra farzların en büyüğü ve en önemlisi namazdır. Namaz, imanın alâmeti, kalbin nuru, ruhun kuvveti, müminin miracıdır. Mümin namaz sayesinde Yüce Allah'ın manevî huzuruna yükselir. Yüce Allah'a yalvararak manevî yakınlığa erer. Bu Mümin için ne yüksek bir şereftir.
Kur'an-ı Kerîm'de ve hadîs-i şeriflerde namaza dair birçok emirler ve öğütler vardır. Bütün bunlar, İslam dininin namaza vermiş olduğu olağanüstü önemi gösterir. Ayet-i kerimede:
Namazı gereği üzere yerine getiriniz, zekâtı veriniz. Nefisleriniz için hayır olarak önceden ne gönderirseniz, onu Yüce Allah yanında (sevap olarak) bulursunuz; asla kaybolmaz. Muhakkak ki, Allah yaptıklarınızı görür.
Bir hâdis-i şerifte:
Namaz dinin direğidir, kim onu terk ederse dinini yıkmıştır. buyurulmuştur.
Diğer bir hâdis-i şerifte:
Namaz, kişinin kalbinde bir nurdur; artık sizden içini aydınlatmak dileyen, kalbindeki nurunu artırmaya çalışsın.
İşte bu ayetler ve hâdis-i şerifler, namazın Yüce Allah katında ne kadar büyük ve makbul bir ibadet olduğunu göstermeye yeterlidir.
Gerçek şu ki, namaz çok mukaddes bir ibadettir. Namazın faziletlerinde nihayet yoktur.
Hazreti Ali (kvc) Efendimiz namaz vakti geldiğinde titrer, beti benzi atardı. Bu durumu gören biri;
Ey Emir-el Mü ‘minin! Bu sarsıntı ve telâş nedendir? Diye sorunca, şu cevabı verirdi:
Göklerin, yer ve dağların kendilerine arz edildiğinde yüklenmekten sarf-ı nazar edip korktukları emanetin (namazın) vakti geldi de ondan…
Sorunuzun ikinci kısmına gelirsek; Amelsiz iman olur mu?
İmanın üç yüzü vardır. İlim, amel, ihlastır. Kişin “ameli yoktur” diye “imanı da yoktur” diyemeyiz.
Çünkü amel yok iken iman vardı. İman eden kimse Müslüman olur, imanının gereğini de yapar. Öldü mü cennete gider. Peki, imanın gereği nedir?
Kur'an-ı Kerim’de birçok ayet-i kerimede iman ile amel-i sâlih birlikte zikredilerek amel-i sâlihin faydası ve lüzumu üzerinde ısrarla durulmuştur.
"İman edip sâlih ameller işleyen ve Rabb'lerine gönülden boyun eğenlere gelince, işte onlar cennet halkıdırlar, onlar orada ebedî kalacaklardır."
Allahu Teâla iman edenlerin namaz kılmasını, oruç tutmasını, zekât vermesini emretmektedir.
“Hem namazı kılın, zekâtı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz.”
“Ki o (müminler) namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete de kesin olarak iman ederler.”
Demek ki bunlar imanın birer şubesidir ve muhakkak yerine getirilmesi gerekmektedir.
Kişinin imanın gereğini yapması lazım gelir, iman edip, amel olmazsa sonunun ne olacağını bilemeyiz.
“İnsanlar ‘İnandık’ demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.
“O hanginizin daha güzel amelde bulunacağınızı denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O Azizdir, Gafurdur.”
“Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başkası yoktur ve çalışması ileride görülecektir.”
Yukarı da ki ayetlerden de anlaşılacağı gibi insan bu dünya da yesin içsin ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşasın diye yaratılmamıştır. Unutmamalıdır ki; İnsanlar kıyamet gününde bütün yaptıklarından hesaba çekilecektir.
Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i:
Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız?” der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.
Amel insanı kuşatır ve nurdan bir fanus içerisine alır. Eğer kişinin ameli yoksa Allah esirgesin açıkta kalır ki bu da hem bu dünya da hem de ahirette her türlü sıkıntıya maruz kalacağının göstergesidir. Ne güzel de söylemiştir Yunus Emre;
Gurrab gibi ötmeyle
Tembel tembel yatmayla
Helal haram yutmayla
Cennet cemal bulunur mu?
Öyle ise Rabbimizin şu güzel ayetine kulak verelim;
“Ey iman edenler! (Gücünüz nisbetinde) Allah’ın emrine uygun yaşayın/aykırılıktan sakının ve ancak Müslümanlar olarak can verin.”
Allahu Teala ibadetlerimiz hakkıyla, eksiksiz yapmayı nasip eylesin.inşallah