Çubuk ve şakül kullanan veya kullanmaya yeni başlayanlar için önemli bir konudur. sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim.
Radyestezi aletlerinin güçlü tepkiler gösterdiği Radyestezi alanlarının, sahaların(gerçekliği), bir atomun içindeki manyetik alanı ölçebilecek kadar hassas olan proton manyetometreleri ile onaylanmıştır. Birçok kişi için radyestezi ile hemen hemen eşanlamlı olan "su arama",günümüzde radyestezinin, kullanımı en yaygın olan ve en çok tanınan uygulama sahasıdır .Radyestezi' de su deyince, 'akar su' akla gelmelidir. Yeraltındaki bir su haznesi, bir göl yada bir su birikintisi radyestezik olarak tespit edilemez. Radyestezi aleti,durgun suların üzerinde harekete geçmez. Su arama çalışmaları sırasında radyestezik işlemlerle şu hususlar tespit edilebilir:1. Su mecrasının yerinin tespiti.2. Mecranın büyüklüğünün tespiti.3. Suyun akış yönünün tespiti.4. Derinlik tespiti.5. Suyun debisinin tespiti. Abbe Mermet'e göre; su aramak, diğer uygulama sahalarına göre bazı özellikler gösterir: Yeşile boyanmış bir sarkaçla bir su mecrası üzerinden geçildiğinde, sarkaç, mecra yönüne dikey olarak salınım yapar. Böylece, mecranın yönünü de veren sarkaç, çubuğa nazaran bir üstünlük arz eder. Yeşil sarkaç, mecranın kenarına geldiği anda durur. Mecrayı geçtikten sonra ise, hareketine gene devam eder. Bu işlemi çeşitli zamanlarda tekrar etmek mümkün olur. Yeraltı sularını ararken , bu kez, mecranın tam kenarında, sarkaç, salınım hareketini dairevi harekete dönüştürür: Saat yelkovanının aksi yönünde olmak üzere, oldukça süratli bir şekilde ve büyük bir daire çizerek dönmeye başlar. Dikkat edilecek olursa, suyun, sarkacı adeta çektiği hissedilir. Suyun zerinden geçildiği sürece, sarkaç, dairevi hareketini, ağırlaştırmak suretiyle devam ettirir. Diğer kenara ulaştığında, derhal durur. Mecra geçildikten sonra ise, su sanki arkadan sarkacı çekiyormuş gibi, sarkacın hareketinde sapma olur. Bir su mecrasını tespit ederken, mecraya dikey olarak gidip gelinir; akış yönünü bulmak için de mecra yönünde yürümek gerekir. Şöyle ki: Eğer çubuk kullanıyorsak, kaynak yönüne doğru yüründüğünde, çubuk, elde dönmeye başlar; ağız yönünde gidildiğinde ise, çubuk hiç bir hareket vermez. Sarkaç ile kaynak yönüne yüründüğü takdirde, sarkaç, akış yönünde salınım yapacaktır. Bazen de, saat yelkovanının aksi yönünde olmak üzere dairevi hareket yapar. Gene, ağız yönündeki bir yürüyüş sırasında, sarkaçta herhangi bir hareket görülmez. Böylece,her 2-3 m.de bir, bu işlemi tekrarlamak ve ufak kazıklarla gerekli işaretleri koymak suretiyle yeraltı sularının akış yönünü tespit etmek mümkündür. Derinlik ile suyun debisinin tespitine ilişkin radyestezi metodları çok çeşitlidir. Örneğin; suyun debisi; çubuğun hareketinin ve şiddetinin azlığı ya da çokluğuna ve sarkacın çizdiği dairenin çapına bakılarak tespit edilebilir. Amerikan Radyestezi Derneği'nin eski başkanlarından John Shelley, radyestezi çubuğuna,"Bu noktada ne kadar su bulacağım? Dakikada 15 litreden fazla mı?» diye soruyordu. Çubuk sağa doğru sallanırsa, bu 'evet' demekti. O zaman, 20 litreden fazla mı?» diye sorusunu tekrarlıyordu. Shelley, böylece, sola doğru bir sallanma meydana gelene kadar bu soru sorma işlemini sürdürüyordu. Suyun derinliğini bulmak için de aynı 'soru ve cevap' metodunu uyguluyordu. Radyestezistler arasında, bu 'soru ve cevap' metodunun çeşitli uygulamalarına rastlamaktayız. Derinlik tespitini, bazı radyestezistler, çubuğun çekişini ilk kez hissettikleri yerikaydedip, daha sonra, bu noktayla su mecrasının kenarı arasındaki mesafeyi ölçerek yaparlar. Bazen, çubuk, suyun üzerine gelmezden önce, bir kaç kez, yaaşağıya eğlirya da yukarıya kalkar. Radyestezistler, bu hareketlerin adedine bakarak,derinliği hesap eder. Günümüzde Sovyetler'de yapılan radyestezi çalışmalarında su aramaya ilişkin ilginçuygulamalar yapılmış, yeni bilgiler ortaya konulmuştur. Dr.Nikolai Sochevanov'un 1967 yılında yönettiği jeolojik keşif gezisi sırasında yapılan radyestezik çalışmalarla ilgili olarak tuttuğu notlar arasında şu satırlara rastlıyoruz:«Chu Nehri üzerinden uçtuk. Gösterge [radyestezi çubuğu], bir su mecrasının alışılagelen türden bir profilini gösteriyordu. Fakat, akmakta olan muazzam su miktarına ve yüksek akış hızına rağmen, nehir, 'gösterge 'de özellikle kuvvetli bir tepki oluşturmamıştı. Sadece, her iki yakada da kıyıya yakın yenerde, radyestezi gücü, radyestezi çubuğuna tam bir devir yaptıracak kadar kuvvetliydi. Anlaşıldığına göre, kıyı ile su arasındaki sürtünme, bu enerjinin açığa çıkmasına yol açan hususlardan biriydi. Su, insanları en kuvvetli olarak, muazzam miktarda bir suyun, yüksek bir hızda hareket ettiği yerlerde değil de, suyun büyük bir toprak kütlesini doyurduğu ve küçük kılcal damarların içerisinden yavaşça aktığı yerlerde etkiliyor gibidir»Dr.Sochevanov, radyestezi çubuğunun yaptığı devir adedine dayanarak, yeraltı akar sularının derinliğini ve cesametini tahmin edebilmektedir.
Radyestezi Yöntemi ile Maden Aramaları Radyestezinin Rönesans'la birlikte gelişimi, tamamiyle maden arama'ya yönelik olarak tezahür etmişse de, bu gün artık bu uygulama sahası, önderliğini yitirmiştir. Maden aramayla ilgili radyestezi tekniklerine ilişkin klasik bilgilere, tarihi kitapve belgelerde geniş bir şekilde rastlanır. Yakın zamanlarda qerçekleştirilen kayda değer maden arama uygulamaları arasında, İngiliz radyestezisti Bn. Evelyn Penrose'un 1930'Iarda ingiliz Columbia'sında yaptığı çalışmalar ile Sovyetler'in 1960'Iarda yürüttükleri deneyleri sayabiliriz.Bn.Penrose'un çalışmalarının ilginç bir yanı, radyestezi yeteneğini, su ve maden aramanın yanısıra, petrol arama sahasında da kullanmış olmasıdır. Bn. Penrose,söz konusu çalışmalarından bahsederken, -Petrol'le ilgili olarak bende oluşan ilk tepki, sanki tabanlarıma kızdırılmış bir bıçak sokuluyormuş gibi algıladığım bir histi,» diye yazıyor ve petrol yatağının tam üzerindeyken de bir kukla gibi sıçrayıp durduğunu, ayaklarını yerde güçlükle tutabildiğini anlatıyordu. Bn.Penrose, özellikle 'altın madeni'ni tespit etmenin zor olduğunu belirtmişti.Güneş doğarken, çubuk, altın yatağının tam üstünde tepki gösteriyor. Güneş gökyüzünde yol aldıkça da altın'ın güç alanı, gerçek damardan belirli bir mesafe uzakta bulunan daha başka noktalara kayıyordu. Bu husus, 1930'larda şu şekilde açıklanmaktaydı: Cisimlerden çıkan ışınımlar, kendilerini, daha ziyade altı yönde hissettirirler. Birincisi; dikey olarak, cisimden yukarıya ikincisi ise; gene dikey olarak cisimden aşağıya doğru, aynı şiddette yayılır. Bunlardan başka, cisimlerin en uç noktalarından 45 ve 135 derecelik açılar yaparak her tarafa doğru yayılan ışınımlar mevcuttur. Bu ışınımlar, yeryüzünün manyetik ve elektriki akımlarıyla birleşerek, bazı taraflarda daha fazla, bazı taraflarda ise, daha az ya da ters polaritede olabilirler. «İşte, maden aramada bu ışınım yönleri göz önünde bulundurulursa, bir yanlışlığa yol açılmamış olur. 30 yıl kadar sonra, Sovyet bilim adamları da, değişen hava şartları ile jeofizik şartların, madenlerden çıkan radyestezik gücün, ışık gibi, değişik açılarda yansımasına sebep olduklarını tespit etmişlerdir. Sovyetler'de, maden aramaya ilişkin çalışmalar arasında, Dr. Sochevanov'un uygulamaları ile Ora Asya'da yapılan bazı deneyler önde gelmektedir. Dr.Sochevanov, su arama çalışmalarıyla paralel olarak yürüttüğü maden arama deneyleri hakkında şunları yazıyordu:«Madenlerde, radyestezi çubuğunu, su kadar kuvvetli bir şekilde etkilerler. Bir nehri geçerken, endikatör [radyestezi çubuğu] iki kez dönebilir, bir dereyi geçerken de bir kez dönebilir. Fakat, iyice derinlerde bulunan bir kurşun yatağının üzerindeyken, radyestezi çubuğu tam 18 kez dönmüştü. 9 m. den daha kısa olanbir yol üzerinde 18 devir! Tabii, bu, çok kalın bir damar kütlesinin üzerinde meydana gelmiştir. Fakat, 'operatörlerimiz' [radyestezistlerimiz], 135 m.yiaşan bir derinlikte, sadece 7,5 cm. kalınlığında olan maden yataklarının yerlerini de belirgin bir şekilde tespit etmişlerdir»Dr.Sochevanov, aynen yeraltı su mecraları gibi, maden yataklarının da derinliği ile cesametlerini, çubuğunun yaptığı devir adedine dayanarak tahmin edebilmektedir ..
Radyestezi Yöntemi ile izleme Çalışmaları Radyestezik izleme, radyestezi aletinin aracılığıyla, kayıp kişi ve objeler ile herhangi bir suçtan ötürü aranan kişilerin izlenmesi ve bulunmasını kapsayan bir uygulama sahasıdır. Dolayısıyla, 'psişik dedektiflik' konusu dahilinde de mütalaa edilebilir. Radyestezi tarihinde, radyestezik izlemeyi ilk kez uygulayan ve en büyük isimlerinde biri olan Jacques Aymar'ı görüyoruz. Daha. sonra, yüzyılımızın başlarında Abbe Mermet, 1930'larda İngiliz radyestezisti John Clarke ve 1940-1950 döneminde de gene ingiltere'den William Burgoyne, bu sahada son derece başarılı çalışmalar yapmışlardır. Günümüzde ise, bu tür radyestezistler arasında, İrlandalı Thomas Trench ile Güney Vietnam Donanması'ndan Albay Vosum'u sayabiliriz.Bütünbu radyestezistlerin hepsinin de, izlenenin bırakmış olduğu görünmeyen bir izi,bir ışınım ya da vibrasyonu aldıklarından ve kendilerini onunla ahenktar kıldıklarından bahsettikIerini görmekteyiz. Söz konusu iz ile ahenktar hale geldikten sonra, radyestezist için artık bü)ün sorun, bu ışınımın hattından şaşmamak, radyestezi aletinin, kendisine, aranan kişinin izlemiş olduğu yönde rehberlik etmesine ya da bu yönü göstermesine izin vermektir. Radyestezik izlemenin ilk uygulanımları sırasında, Jacques Aymar, klasik çatallı dal ile vearazi üzerinde çalışmıştı. İzlemekte olduğu kişinin ellemiş olduğu bir objeyi ya da giymiş olduğu bir giysiyi tutması kendisine yardımcı oluyordu. Aymar,böylece, psikometri ile radyestezi fenomenleri arasındaki paralelliği gözlerönüne seren ve günümüzde, radyestezi aletini 'odaklamak' diye bilinen metodun kullanımının öncülüğünü yapmış oluyordu. Abbe Mermet, Aymar'dan sonra, radyestezik izlemeye büyük yenilikler getirdi: Sarkaç kullanan Mermet, izleyeceği şahsın bir fotoğrafını istiyor, kaybolduğu bölgenin biri küçük, biri de büyük mikyasta olmak üzere iki haritasından yararlanıyordu. Fotoğraf yerine, Aymar gibi, bir obje ya da giysi kullandığı da oluyordu.Bu iki ünlü radyestezistin açtığı yolda, radyestezik izlemenin genel çerçevesi dahilinde kendilerine özgü çalışma metodları geliştiren diğer radyestezistlerin de başarılı sonuçlar aldıklarını görüyoruz. 1933 yılının sadece Mart ve Mayıs ayları arasında,Inglitere'nin Nottingham bölgesinde, boğularak ölen 6 kişinin cesedini'izleyerek' ortaya çıkaran John Clarke, izleme işlemine nasıl başladığını şöyle anlatıyordu:«Önce kayıp şahsın bir giyeceğinden yada daha önceden bulunmuş olduğunu bildiğim bir yerden yararlanarak, sarkaçla,kendisinin 'ışınımı'nı alırım.»William Burgoyne da, radyestezi çubuğunu odaklamak için böyle kişisel bir objeden yararlanıyordu. Burgoyne'un, çalışma tekniği hakkındaki açıklamaları, radyestezik izleme uygulamalarının tipik bir tablosunu çizmektedir:«Hepimiz,havanın içerisinde yürürken, arkamızda, vibrasyonlar bırakırız. Aradığım kişiye ait bir objeyi, radyestezi çubuğu ile birlikte elime aldığımda, o örneğin 'vibrasyonları' sayesinde, söz konusu şahsın yürümüş bulunduğu yerin 'vibrasyonları' içerisine girebilirim. Çubuğun dönmesi durduğu anda, (vibrasyon) hattı dışına çıktığımı anlıyorum ve (vibrasyonu) tekrar alabilene kadar bir geriye, bir ileriye yürümem gerekiyor.»Gerektiğinde polise gönüllü olarak yardım eden Burgoyne hakkında, kızı, şunları anlatmaktadır. Babam, çalışmalarını İlahi Rehberlik altında gerçekleştirdiğine inanan, son derece dindar bir insandı. Bunu spiritüel bir yetenek olarak mütalaa ettiği ve bu yetenek sayesinde para kazanmaya çalıştığı takdirde bu gücünü kaybedeceğine inandığı için de hiç bir zaman para talep etmezdi. Melekesini öylesine geliştirmişti ki, gazetedeki bir fotoğraf ile söz konusu bölqenin bir haritası ona yetiyordu. Sonra, Scotland Yard'daki tanıdıklarına telefon ederek, elde ettiği sonuçları açıklıyordu»1953 yılında, William Burgoyne'u, intihar etmesinden şüphelenilen kayıp bir şahsı izlerken gözlemlemek fırsatını bulan Andrew Freedland, bu vakayı şöyle anlatıyordu:«Burqoytıe'e kayıp şahsa ait bir mendil verdikten sonra, kendisinde, sonuç hakkında tam bir kesinlik havası oluştu. Hemen, harita üzerinde, Oartmouth [Ingiltere]dışındaki kırlar üzerinden geçen bir hat çizdi. Bu hatta mümkün olduğunca sadık kalarak, arabayla o bölgeye gittik. Sonra, yürümeye başladığımızda, Burgoyne'un, izlenecek yönü tam olarak bildiğini qôrdük. Şahsın cesedini, yarım saat kadar yürüdükten sonra, bir yerin altında bulduk .. »Anlaşıldığına göre, Burgoyne'un radyestezi yeteneği, sonunda, psikometrik türden bir hassasiyete dönüşmüştü.
Harita Radyestezisi ve Uygulama Teknikleri' Harita radyestezisi', çamurlu tarlalarda dolaşmak ya da belirli bir alanda keşif yapmak için büyük masraflara girmek gibi bir çok sorunu ortadan kaldıran, ancak, aynı zamanda da, kağıt ve mürekkepten oluşmuş, temsili mahiyetteki bir haritanın gerçekteki hedefe ait 'ışınımları' yayması imkan dahilinde görülmediğinden,radyestezi fenomenine ilişkin standart teorilerin dışındaki bir açıklamayı gerektiren bir uzaktan radyestezi metodudur.Arazide yapılan radyestezide tamamıyla fizik güçlerin geçerli olduğuna inanan araştırmacılar için, harita radyestezisi'nde geçerli olan güçler, anlaşılması imkansız olan bir muamma oluştururlar. Fakat, şurası muhakkaktır ki, bir radyestezist, kendi fizik mekanından çok uzaklardaki alanlar ya da mekan parçaları hakkında doğru ve geçerli olan doneler sağlayabilen belirli bir enformasyon kaynağıyla irtibat kurmaktadır. Dolayısıyla, burada, radyestezistin bir hassas (psişik) kişi olduğunu hatıra getirmek gerekir. Durugörü'nün kapsamına giren 'uzaktan görme' fenomeninde, Ingo Swann gibi bir hassas kişi, sadece enlem ve boylam koordinatlarının kendisine verilmesiyle dünya üzerindeki herhangi bir noktaya nasıl bakabiliyorsa, bir radyestezist de sadece bir harita ya da planın aracılığıyla gerçek araziyi tarayabilir. Nitekim, Ingo Swann'la birlikte derin araştırmalar yürütmüş olan Russell Targile Harold Puthoff, ihtiyarl ve insan yapısı zihn! bir olgu olan koordinat sisteminin 'uzaktan görme' deneylerinde neden geçerli olduğunu incelediklerinde, koordinatların, zihni ve fiziki mekanlar arasında bir köprü vazifesi gördüklerine kanaat getirmişlerdi. Aynı şekilde, temsili mahiyette olan insan yapısı bir harita da, bir radyestezist için muhtemelen bu tür bir 'köprü' işlevini görmektedir. Radyestezik izlemede uygulanan, kişisel eşyaları kullanma tekniği, psikometri ile radyesteziyi birbirine nasıl yaklaştırıyorsa, harita radyestezisi de, duru görü ile radyestezinin girişim yaptıkları bir sahayı oluşturmaktadır. Harita radyestezisi tekniği ile son derece ilginç radyestezik tespitler yapılabilir. Bn. Evelyn Penrose, İngiltere'deki oturma odasından, Güney Afrika'daki bir madencilik alanına ait bir haritanın üzerinde radyestezi çalışmaları yapmış ve başarılı sonuçlar almıştı. Amerikalı radyestezist Henry Gross, Maine'deki evinde otururken, harita radyestezisi ile, üzerinde hiç bir su kaynağına rastlanmayan Bermuda Adası'nda sondaj yapmak suretiyle su bulunacak yerleri tespit etmiş, tam bir isabet kaydetmişti. Amerikan Radyestezistler Derneği'nden Ray Willeyise standart karayolları haritaları üzerinde çalışmaktadır: Bir seferinde, NewYork'tayken, 4800 km. kadar ötedeki Point Roberts'da su bulmuştu. Harita üzerinde, gördüğümüz gibi, radyestezik izleme çalışmaları yapılmaktadır. Ancak harita radyestezisi ile aranabiIecek hedeflerin mahiyeti, radyestezistin imajinasyonuna bağlı olarak büyük bir çeşitlilik gösterebilir. John Shelley,bir keresinde, bir balıkçının, Amerika'nın kuzey doğu kıyılarının açıklarında ıstakozların azalmasından ötürü, iyi bir ıstakoz kaynağı bulması için kendisine müracaat edilmesi üzerine, Maine kıyılarını gösteren büyük bir haritaüzerinde, radyestezik metodla, daha güneyde yer alan bir bölgeyi tespit etmişti. Söz konusu yere giden balıkçı, gerçekten de ıstakoz avlamak için elverişli olduğunu görmüştü.
Harita üzerinde su ya da maden aramak için hafif bir sarkaç ile anten olarak da sivri uçlu bir çubuk kullanmak gerekir. Bu çubuk, bir şapka iğnesi! çorap şişi, ucu iyice sivriltilmiş bir kurşun kalem de olabilir. İnce bir demir çubuk üzerine küçük bir mıknatıs konulursa daha iyi olur. İnce çubuk yerine sol elin işaretparmağı da kullanılabilirse de, parmak ucunun harita üzerinde kaplayacağı saha büyük olacağından, hedefin tam yerini tespit etmek güçleşir. Ancak, 1 :10 gibi küçük ölçekli planlarda, kaplayacağı alan küçük olacağından, işaret parmağının kullanılmasında bir sakınca yoktur. Haritanın yerleştiriliş yönü son derece önemlidir. Haritayı, düzgün ve çivisiz bir masa üzerine, bir pusulanın da yardımıyla, kuzeyi Kuzey'e gelecek şekilde yerleştirmek gerekir. Ayrıca, masanın altında ve yakınında sarkaca da tesir edebilecek ışınımlar neşreden objelerin bulunmamasına dikkat edilmelidir. Sarkaç, aranılacak olan maddeye ayar edildikten sonra, bir hareket verilerek harita.9zerinde yavaş yavaş gezdirilir ve hareketin gelişimi izlenir. Örneğin; sarkacın, salınım hareketinin dairevi harekete geçtiği noktalar işaretlenir. Ondan sonra, anten işlevi gören sivri uçlu çubukla ya da bir kurşun kalemle, aranılan hedefin yeri tam olarak tespit edilir. Harita radyestezisinde, sarkacı odaklamak için günümüzde bir çok radyestezistin başvurduğu bir metod da Mager Diski'nin kullanımıdır.Bu, mucidi olan Fransız radyestezisti Henri Mager'in adıyla anılan ve üzerinde, sırasıyla, beyaz, siyah, gri, kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve mor renkli, Vbiçiminde dilimler bulunan küçük bir disktir. Her bir renk, radyestezistin kişisel kodu'na göre belirli bir maddeye ya da hedef türüne tekabül eder.Radyestezist, diskin ilgili dilimini sol elinin başparmağı ile işaret parmağı arasında tutarak, sarkacın tepkisini gözlemler.Örneğin, Ingilliz radyestezist Clive Thompson, kendi çalışmaları için şu kodu kullanmaktadır:
Ekli dosyayı görüntüle 215500
Tıpta Radyestezi ve Kullanım Alanları Radyestezistler,bedenin sıhhatli haldeki çeşitli kısımları ile buralarda meydana gelebilecek hastalıkların, radyestezik olarak belirlenebilen, kendilerine özgü enerji neşriyatları olduğunu belirtmektedirler. Bu savdan yola çıkarak ya vücudu doğrudan muayene etmek ya da uzaktan radyestezi tekniği ile çalışmak suretiyle,radyestezi ile hastalık teşhisi ve uygun tedavi metodlarının tespiti mümkün olmaktadır. Vücut üzerinde sarkaçla muayene yapılırken, sarkacı tutan sağ elin işaret parmağıanten olarak kullanılır. ünce, başın ön tarafından başlanır, sonra başın arka tarafına geçilir ve yavaş yavaş, vücudun her yanı muayene edilir.Sarkacın hareketsiz olup olmadığına ya da ne gibi bir hareket verdiğine dikkat edilir. Sarkaç,sağlıklı uzuvlar karşısında daima aynı hareketi verir. Hastalıklı bir uzuv karşısında ise, ya durur ya da sağlıklı uzuv karşısındaki hareketin tersini verir. Radyestezi çubuğu ise, hasta bir uzva geldiğinde, aşağıya yada yukarıya doğru şiddetle hareket eder veya sıçrar.Sarkaç kullanırken, anten vazifesi gören parmağını çubuk kullanırken de çubuğun ucunun, radyestezik tepki sırasında vücudun dış yüzeyinden olan uzaklığı, hasta uzvun vücut içerisindeki yerinin uzaklığını verir. Bu teknikle, vücutta bulunan bir kurşun ya da iğnenin yerini tespit etmek çok kolaylaşır. Radyestezi ile hasta muayenesinde, her doktor, kendine özgü sistem ve metodlarını kullanır. Örneğin; bölge tedavisinde olduğu gibi, elin parmakları ile ayasının muhtelif bölgelerinin, vücudun belirli uzuvlarına tekabül etmesini esas alarak buna göre bir cetvel düzenleyenler vardır: Sol elin işaret parmağının ucunun, başı ve beyni göstermesi; ikinci boğumun ortasının boğaz nahiyesini belirlemesi; vb. Yakın zamanlarda, ünlü Amerikalı radyestezist Verne Cameron, vücut üzerinde radyestezi ile teşhiste kullanılmak üzere, "aurametre" adını verdiği yeni bir alet geliştirmiştir. Ucunda, gayet hassas bir şekilde dengelenmiş bir ağırlık taşıyan bu alet, yatay, dikey ya da dairevi hareket yapabilmektedir. Bilinen en hassas radyestezi aleti olan aura metre, vücudun çevresinde gezdirildiğinde,zayıf ya da hastalıklı bir noktaya rastlar rastlamaz tepki göstermektedir. Uzaktan radyestezi ile teşhis metodları da çok çeşitli olup, bir uygulayıcıdan ötekine değişir. Bazıları, üzerlerine tüm hastalıkların isimlerini yazdıkları büyük kartlar kullanırlar; sarkaç hangi kartı belirlerse, onun üzerinde yazılı olan hastalıkla teşhis konulur. Teşhisten sonra, uygun tedavi şekli de aynı metodla seçilir.Daha başkaları ise, deneme ve yanılma ile her hastalık ve ilaç için ayrı bir 'sarkaç titreşim oranı' tespit ederek, kendileri için geçerli olan bir derecelendirme yaparlar. Bundan sonra, hastadan alınacak bir kan örneği, üzerinde teşhis konulması için yeterli olmaktadır: Sarkaç, kan örneğinin üzerinde hangi titreşim oranı'nı veriyorsa, tabloda o orana tekabül eden hastalığı belirliyor demektir. Aynı kan örneği kullanılarak, uygun ilaç da tespit edilir. Radyestezist ya dadoktor, bu kez, sağ elinde sarkacı, sol elinde de teker teker ilaçları tutar; ilaçlardan biri hastalığın mahiyetine tekabül ettiği zaman sarkaç harekete geçer. Bu metodun değişik bir uygulama biçimi de,ilacın hastaya verilmediğini, bunun yerine, belirli bir miktartarının hastanın kan örneğinin yanına koymak suretiyle 'uzaktan tedavi' yapıldığını görüyoruz. Aynı şekilde, tedavinin seyride, hastayı hiç görmeden, her gün sarkaçla kan örneği muayene edilerek izlenebilir.Bu tür uzaktan teşhis ve tedavi uygulamalarında sarkaç yerineçeşitli cihazların kullanıldığını görmekteyiz. Ancak, cihaz kullanımı, radyestezinin inceleme sahasından çıkmakta ve kendine özgü bir ad almaktadır:"Radyonik Bilimi". Radyonik Bilimi'nin temelleri, yüzyılın başlarında, Amerikalı doktor Albert Abrams tarafından atılmış, daha sonra, Amerika'da Dr. Ruth Drown ve İngiltere'de de George de la Warr tarafından geliştirilmiştir. Günümüzde ise, Galen T. Hieronymus'un çalışmaları bu konuda öncülük yapmakta veradyonik biliminin önünde yepyeni ufuklar açmaktadır. Radyonik bilimi, artık,psikotronik bilimi, biyomanyetizm ve piramid enerjileri konuları ile birlikteele alınmakta ve araştırılmaktadır. Uzaktan radyestezi ile teşhis tekniklerinden biri de, aynen arazi yerine harita üzerinde çalışmak gibi, vücudun yerini alan anatomik şemalar üzerinde çalışmayı kapsar. Burada, bir arazinin, 'ışnımlarını' taşıyan bir fotoğrafını kullanmak ile hastadan alınan ve gene o şahsın enerji neşriyatını içeren bir kan örneğininkullanılması arasındaki benzerlik gibi, sadece temsili mahiyette olan haritalar ile anatomik şemaların kullanımları arasında da tam bir paralellik kurabiliriz.Anatomik şema üzerinde radyestezi ile teşhis uygulamalarında kullanılan bir teknik de,sarkacı sağ elde tutarken, sol elin 'anten' işlevini gören işaret parmağını şemanın üzerinde gezdirerek, sarkacın tepki göstereceği nahiyeyi ya da noktayı belirlemekten ibarettir. Bu metodla çok başarılı sonuçlar alınabilir
Radyestezi aletlerinin güçlü tepkiler gösterdiği Radyestezi alanlarının, sahaların(gerçekliği), bir atomun içindeki manyetik alanı ölçebilecek kadar hassas olan proton manyetometreleri ile onaylanmıştır. Birçok kişi için radyestezi ile hemen hemen eşanlamlı olan "su arama",günümüzde radyestezinin, kullanımı en yaygın olan ve en çok tanınan uygulama sahasıdır .Radyestezi' de su deyince, 'akar su' akla gelmelidir. Yeraltındaki bir su haznesi, bir göl yada bir su birikintisi radyestezik olarak tespit edilemez. Radyestezi aleti,durgun suların üzerinde harekete geçmez. Su arama çalışmaları sırasında radyestezik işlemlerle şu hususlar tespit edilebilir:1. Su mecrasının yerinin tespiti.2. Mecranın büyüklüğünün tespiti.3. Suyun akış yönünün tespiti.4. Derinlik tespiti.5. Suyun debisinin tespiti. Abbe Mermet'e göre; su aramak, diğer uygulama sahalarına göre bazı özellikler gösterir: Yeşile boyanmış bir sarkaçla bir su mecrası üzerinden geçildiğinde, sarkaç, mecra yönüne dikey olarak salınım yapar. Böylece, mecranın yönünü de veren sarkaç, çubuğa nazaran bir üstünlük arz eder. Yeşil sarkaç, mecranın kenarına geldiği anda durur. Mecrayı geçtikten sonra ise, hareketine gene devam eder. Bu işlemi çeşitli zamanlarda tekrar etmek mümkün olur. Yeraltı sularını ararken , bu kez, mecranın tam kenarında, sarkaç, salınım hareketini dairevi harekete dönüştürür: Saat yelkovanının aksi yönünde olmak üzere, oldukça süratli bir şekilde ve büyük bir daire çizerek dönmeye başlar. Dikkat edilecek olursa, suyun, sarkacı adeta çektiği hissedilir. Suyun zerinden geçildiği sürece, sarkaç, dairevi hareketini, ağırlaştırmak suretiyle devam ettirir. Diğer kenara ulaştığında, derhal durur. Mecra geçildikten sonra ise, su sanki arkadan sarkacı çekiyormuş gibi, sarkacın hareketinde sapma olur. Bir su mecrasını tespit ederken, mecraya dikey olarak gidip gelinir; akış yönünü bulmak için de mecra yönünde yürümek gerekir. Şöyle ki: Eğer çubuk kullanıyorsak, kaynak yönüne doğru yüründüğünde, çubuk, elde dönmeye başlar; ağız yönünde gidildiğinde ise, çubuk hiç bir hareket vermez. Sarkaç ile kaynak yönüne yüründüğü takdirde, sarkaç, akış yönünde salınım yapacaktır. Bazen de, saat yelkovanının aksi yönünde olmak üzere dairevi hareket yapar. Gene, ağız yönündeki bir yürüyüş sırasında, sarkaçta herhangi bir hareket görülmez. Böylece,her 2-3 m.de bir, bu işlemi tekrarlamak ve ufak kazıklarla gerekli işaretleri koymak suretiyle yeraltı sularının akış yönünü tespit etmek mümkündür. Derinlik ile suyun debisinin tespitine ilişkin radyestezi metodları çok çeşitlidir. Örneğin; suyun debisi; çubuğun hareketinin ve şiddetinin azlığı ya da çokluğuna ve sarkacın çizdiği dairenin çapına bakılarak tespit edilebilir. Amerikan Radyestezi Derneği'nin eski başkanlarından John Shelley, radyestezi çubuğuna,"Bu noktada ne kadar su bulacağım? Dakikada 15 litreden fazla mı?» diye soruyordu. Çubuk sağa doğru sallanırsa, bu 'evet' demekti. O zaman, 20 litreden fazla mı?» diye sorusunu tekrarlıyordu. Shelley, böylece, sola doğru bir sallanma meydana gelene kadar bu soru sorma işlemini sürdürüyordu. Suyun derinliğini bulmak için de aynı 'soru ve cevap' metodunu uyguluyordu. Radyestezistler arasında, bu 'soru ve cevap' metodunun çeşitli uygulamalarına rastlamaktayız. Derinlik tespitini, bazı radyestezistler, çubuğun çekişini ilk kez hissettikleri yerikaydedip, daha sonra, bu noktayla su mecrasının kenarı arasındaki mesafeyi ölçerek yaparlar. Bazen, çubuk, suyun üzerine gelmezden önce, bir kaç kez, yaaşağıya eğlirya da yukarıya kalkar. Radyestezistler, bu hareketlerin adedine bakarak,derinliği hesap eder. Günümüzde Sovyetler'de yapılan radyestezi çalışmalarında su aramaya ilişkin ilginçuygulamalar yapılmış, yeni bilgiler ortaya konulmuştur. Dr.Nikolai Sochevanov'un 1967 yılında yönettiği jeolojik keşif gezisi sırasında yapılan radyestezik çalışmalarla ilgili olarak tuttuğu notlar arasında şu satırlara rastlıyoruz:«Chu Nehri üzerinden uçtuk. Gösterge [radyestezi çubuğu], bir su mecrasının alışılagelen türden bir profilini gösteriyordu. Fakat, akmakta olan muazzam su miktarına ve yüksek akış hızına rağmen, nehir, 'gösterge 'de özellikle kuvvetli bir tepki oluşturmamıştı. Sadece, her iki yakada da kıyıya yakın yenerde, radyestezi gücü, radyestezi çubuğuna tam bir devir yaptıracak kadar kuvvetliydi. Anlaşıldığına göre, kıyı ile su arasındaki sürtünme, bu enerjinin açığa çıkmasına yol açan hususlardan biriydi. Su, insanları en kuvvetli olarak, muazzam miktarda bir suyun, yüksek bir hızda hareket ettiği yerlerde değil de, suyun büyük bir toprak kütlesini doyurduğu ve küçük kılcal damarların içerisinden yavaşça aktığı yerlerde etkiliyor gibidir»Dr.Sochevanov, radyestezi çubuğunun yaptığı devir adedine dayanarak, yeraltı akar sularının derinliğini ve cesametini tahmin edebilmektedir.
Radyestezi Yöntemi ile Maden Aramaları Radyestezinin Rönesans'la birlikte gelişimi, tamamiyle maden arama'ya yönelik olarak tezahür etmişse de, bu gün artık bu uygulama sahası, önderliğini yitirmiştir. Maden aramayla ilgili radyestezi tekniklerine ilişkin klasik bilgilere, tarihi kitapve belgelerde geniş bir şekilde rastlanır. Yakın zamanlarda qerçekleştirilen kayda değer maden arama uygulamaları arasında, İngiliz radyestezisti Bn. Evelyn Penrose'un 1930'Iarda ingiliz Columbia'sında yaptığı çalışmalar ile Sovyetler'in 1960'Iarda yürüttükleri deneyleri sayabiliriz.Bn.Penrose'un çalışmalarının ilginç bir yanı, radyestezi yeteneğini, su ve maden aramanın yanısıra, petrol arama sahasında da kullanmış olmasıdır. Bn. Penrose,söz konusu çalışmalarından bahsederken, -Petrol'le ilgili olarak bende oluşan ilk tepki, sanki tabanlarıma kızdırılmış bir bıçak sokuluyormuş gibi algıladığım bir histi,» diye yazıyor ve petrol yatağının tam üzerindeyken de bir kukla gibi sıçrayıp durduğunu, ayaklarını yerde güçlükle tutabildiğini anlatıyordu. Bn.Penrose, özellikle 'altın madeni'ni tespit etmenin zor olduğunu belirtmişti.Güneş doğarken, çubuk, altın yatağının tam üstünde tepki gösteriyor. Güneş gökyüzünde yol aldıkça da altın'ın güç alanı, gerçek damardan belirli bir mesafe uzakta bulunan daha başka noktalara kayıyordu. Bu husus, 1930'larda şu şekilde açıklanmaktaydı: Cisimlerden çıkan ışınımlar, kendilerini, daha ziyade altı yönde hissettirirler. Birincisi; dikey olarak, cisimden yukarıya ikincisi ise; gene dikey olarak cisimden aşağıya doğru, aynı şiddette yayılır. Bunlardan başka, cisimlerin en uç noktalarından 45 ve 135 derecelik açılar yaparak her tarafa doğru yayılan ışınımlar mevcuttur. Bu ışınımlar, yeryüzünün manyetik ve elektriki akımlarıyla birleşerek, bazı taraflarda daha fazla, bazı taraflarda ise, daha az ya da ters polaritede olabilirler. «İşte, maden aramada bu ışınım yönleri göz önünde bulundurulursa, bir yanlışlığa yol açılmamış olur. 30 yıl kadar sonra, Sovyet bilim adamları da, değişen hava şartları ile jeofizik şartların, madenlerden çıkan radyestezik gücün, ışık gibi, değişik açılarda yansımasına sebep olduklarını tespit etmişlerdir. Sovyetler'de, maden aramaya ilişkin çalışmalar arasında, Dr. Sochevanov'un uygulamaları ile Ora Asya'da yapılan bazı deneyler önde gelmektedir. Dr.Sochevanov, su arama çalışmalarıyla paralel olarak yürüttüğü maden arama deneyleri hakkında şunları yazıyordu:«Madenlerde, radyestezi çubuğunu, su kadar kuvvetli bir şekilde etkilerler. Bir nehri geçerken, endikatör [radyestezi çubuğu] iki kez dönebilir, bir dereyi geçerken de bir kez dönebilir. Fakat, iyice derinlerde bulunan bir kurşun yatağının üzerindeyken, radyestezi çubuğu tam 18 kez dönmüştü. 9 m. den daha kısa olanbir yol üzerinde 18 devir! Tabii, bu, çok kalın bir damar kütlesinin üzerinde meydana gelmiştir. Fakat, 'operatörlerimiz' [radyestezistlerimiz], 135 m.yiaşan bir derinlikte, sadece 7,5 cm. kalınlığında olan maden yataklarının yerlerini de belirgin bir şekilde tespit etmişlerdir»Dr.Sochevanov, aynen yeraltı su mecraları gibi, maden yataklarının da derinliği ile cesametlerini, çubuğunun yaptığı devir adedine dayanarak tahmin edebilmektedir ..
Radyestezi Yöntemi ile izleme Çalışmaları Radyestezik izleme, radyestezi aletinin aracılığıyla, kayıp kişi ve objeler ile herhangi bir suçtan ötürü aranan kişilerin izlenmesi ve bulunmasını kapsayan bir uygulama sahasıdır. Dolayısıyla, 'psişik dedektiflik' konusu dahilinde de mütalaa edilebilir. Radyestezi tarihinde, radyestezik izlemeyi ilk kez uygulayan ve en büyük isimlerinde biri olan Jacques Aymar'ı görüyoruz. Daha. sonra, yüzyılımızın başlarında Abbe Mermet, 1930'larda İngiliz radyestezisti John Clarke ve 1940-1950 döneminde de gene ingiltere'den William Burgoyne, bu sahada son derece başarılı çalışmalar yapmışlardır. Günümüzde ise, bu tür radyestezistler arasında, İrlandalı Thomas Trench ile Güney Vietnam Donanması'ndan Albay Vosum'u sayabiliriz.Bütünbu radyestezistlerin hepsinin de, izlenenin bırakmış olduğu görünmeyen bir izi,bir ışınım ya da vibrasyonu aldıklarından ve kendilerini onunla ahenktar kıldıklarından bahsettikIerini görmekteyiz. Söz konusu iz ile ahenktar hale geldikten sonra, radyestezist için artık bü)ün sorun, bu ışınımın hattından şaşmamak, radyestezi aletinin, kendisine, aranan kişinin izlemiş olduğu yönde rehberlik etmesine ya da bu yönü göstermesine izin vermektir. Radyestezik izlemenin ilk uygulanımları sırasında, Jacques Aymar, klasik çatallı dal ile vearazi üzerinde çalışmıştı. İzlemekte olduğu kişinin ellemiş olduğu bir objeyi ya da giymiş olduğu bir giysiyi tutması kendisine yardımcı oluyordu. Aymar,böylece, psikometri ile radyestezi fenomenleri arasındaki paralelliği gözlerönüne seren ve günümüzde, radyestezi aletini 'odaklamak' diye bilinen metodun kullanımının öncülüğünü yapmış oluyordu. Abbe Mermet, Aymar'dan sonra, radyestezik izlemeye büyük yenilikler getirdi: Sarkaç kullanan Mermet, izleyeceği şahsın bir fotoğrafını istiyor, kaybolduğu bölgenin biri küçük, biri de büyük mikyasta olmak üzere iki haritasından yararlanıyordu. Fotoğraf yerine, Aymar gibi, bir obje ya da giysi kullandığı da oluyordu.Bu iki ünlü radyestezistin açtığı yolda, radyestezik izlemenin genel çerçevesi dahilinde kendilerine özgü çalışma metodları geliştiren diğer radyestezistlerin de başarılı sonuçlar aldıklarını görüyoruz. 1933 yılının sadece Mart ve Mayıs ayları arasında,Inglitere'nin Nottingham bölgesinde, boğularak ölen 6 kişinin cesedini'izleyerek' ortaya çıkaran John Clarke, izleme işlemine nasıl başladığını şöyle anlatıyordu:«Önce kayıp şahsın bir giyeceğinden yada daha önceden bulunmuş olduğunu bildiğim bir yerden yararlanarak, sarkaçla,kendisinin 'ışınımı'nı alırım.»William Burgoyne da, radyestezi çubuğunu odaklamak için böyle kişisel bir objeden yararlanıyordu. Burgoyne'un, çalışma tekniği hakkındaki açıklamaları, radyestezik izleme uygulamalarının tipik bir tablosunu çizmektedir:«Hepimiz,havanın içerisinde yürürken, arkamızda, vibrasyonlar bırakırız. Aradığım kişiye ait bir objeyi, radyestezi çubuğu ile birlikte elime aldığımda, o örneğin 'vibrasyonları' sayesinde, söz konusu şahsın yürümüş bulunduğu yerin 'vibrasyonları' içerisine girebilirim. Çubuğun dönmesi durduğu anda, (vibrasyon) hattı dışına çıktığımı anlıyorum ve (vibrasyonu) tekrar alabilene kadar bir geriye, bir ileriye yürümem gerekiyor.»Gerektiğinde polise gönüllü olarak yardım eden Burgoyne hakkında, kızı, şunları anlatmaktadır. Babam, çalışmalarını İlahi Rehberlik altında gerçekleştirdiğine inanan, son derece dindar bir insandı. Bunu spiritüel bir yetenek olarak mütalaa ettiği ve bu yetenek sayesinde para kazanmaya çalıştığı takdirde bu gücünü kaybedeceğine inandığı için de hiç bir zaman para talep etmezdi. Melekesini öylesine geliştirmişti ki, gazetedeki bir fotoğraf ile söz konusu bölqenin bir haritası ona yetiyordu. Sonra, Scotland Yard'daki tanıdıklarına telefon ederek, elde ettiği sonuçları açıklıyordu»1953 yılında, William Burgoyne'u, intihar etmesinden şüphelenilen kayıp bir şahsı izlerken gözlemlemek fırsatını bulan Andrew Freedland, bu vakayı şöyle anlatıyordu:«Burqoytıe'e kayıp şahsa ait bir mendil verdikten sonra, kendisinde, sonuç hakkında tam bir kesinlik havası oluştu. Hemen, harita üzerinde, Oartmouth [Ingiltere]dışındaki kırlar üzerinden geçen bir hat çizdi. Bu hatta mümkün olduğunca sadık kalarak, arabayla o bölgeye gittik. Sonra, yürümeye başladığımızda, Burgoyne'un, izlenecek yönü tam olarak bildiğini qôrdük. Şahsın cesedini, yarım saat kadar yürüdükten sonra, bir yerin altında bulduk .. »Anlaşıldığına göre, Burgoyne'un radyestezi yeteneği, sonunda, psikometrik türden bir hassasiyete dönüşmüştü.
Harita Radyestezisi ve Uygulama Teknikleri' Harita radyestezisi', çamurlu tarlalarda dolaşmak ya da belirli bir alanda keşif yapmak için büyük masraflara girmek gibi bir çok sorunu ortadan kaldıran, ancak, aynı zamanda da, kağıt ve mürekkepten oluşmuş, temsili mahiyetteki bir haritanın gerçekteki hedefe ait 'ışınımları' yayması imkan dahilinde görülmediğinden,radyestezi fenomenine ilişkin standart teorilerin dışındaki bir açıklamayı gerektiren bir uzaktan radyestezi metodudur.Arazide yapılan radyestezide tamamıyla fizik güçlerin geçerli olduğuna inanan araştırmacılar için, harita radyestezisi'nde geçerli olan güçler, anlaşılması imkansız olan bir muamma oluştururlar. Fakat, şurası muhakkaktır ki, bir radyestezist, kendi fizik mekanından çok uzaklardaki alanlar ya da mekan parçaları hakkında doğru ve geçerli olan doneler sağlayabilen belirli bir enformasyon kaynağıyla irtibat kurmaktadır. Dolayısıyla, burada, radyestezistin bir hassas (psişik) kişi olduğunu hatıra getirmek gerekir. Durugörü'nün kapsamına giren 'uzaktan görme' fenomeninde, Ingo Swann gibi bir hassas kişi, sadece enlem ve boylam koordinatlarının kendisine verilmesiyle dünya üzerindeki herhangi bir noktaya nasıl bakabiliyorsa, bir radyestezist de sadece bir harita ya da planın aracılığıyla gerçek araziyi tarayabilir. Nitekim, Ingo Swann'la birlikte derin araştırmalar yürütmüş olan Russell Targile Harold Puthoff, ihtiyarl ve insan yapısı zihn! bir olgu olan koordinat sisteminin 'uzaktan görme' deneylerinde neden geçerli olduğunu incelediklerinde, koordinatların, zihni ve fiziki mekanlar arasında bir köprü vazifesi gördüklerine kanaat getirmişlerdi. Aynı şekilde, temsili mahiyette olan insan yapısı bir harita da, bir radyestezist için muhtemelen bu tür bir 'köprü' işlevini görmektedir. Radyestezik izlemede uygulanan, kişisel eşyaları kullanma tekniği, psikometri ile radyesteziyi birbirine nasıl yaklaştırıyorsa, harita radyestezisi de, duru görü ile radyestezinin girişim yaptıkları bir sahayı oluşturmaktadır. Harita radyestezisi tekniği ile son derece ilginç radyestezik tespitler yapılabilir. Bn. Evelyn Penrose, İngiltere'deki oturma odasından, Güney Afrika'daki bir madencilik alanına ait bir haritanın üzerinde radyestezi çalışmaları yapmış ve başarılı sonuçlar almıştı. Amerikalı radyestezist Henry Gross, Maine'deki evinde otururken, harita radyestezisi ile, üzerinde hiç bir su kaynağına rastlanmayan Bermuda Adası'nda sondaj yapmak suretiyle su bulunacak yerleri tespit etmiş, tam bir isabet kaydetmişti. Amerikan Radyestezistler Derneği'nden Ray Willeyise standart karayolları haritaları üzerinde çalışmaktadır: Bir seferinde, NewYork'tayken, 4800 km. kadar ötedeki Point Roberts'da su bulmuştu. Harita üzerinde, gördüğümüz gibi, radyestezik izleme çalışmaları yapılmaktadır. Ancak harita radyestezisi ile aranabiIecek hedeflerin mahiyeti, radyestezistin imajinasyonuna bağlı olarak büyük bir çeşitlilik gösterebilir. John Shelley,bir keresinde, bir balıkçının, Amerika'nın kuzey doğu kıyılarının açıklarında ıstakozların azalmasından ötürü, iyi bir ıstakoz kaynağı bulması için kendisine müracaat edilmesi üzerine, Maine kıyılarını gösteren büyük bir haritaüzerinde, radyestezik metodla, daha güneyde yer alan bir bölgeyi tespit etmişti. Söz konusu yere giden balıkçı, gerçekten de ıstakoz avlamak için elverişli olduğunu görmüştü.
Harita üzerinde su ya da maden aramak için hafif bir sarkaç ile anten olarak da sivri uçlu bir çubuk kullanmak gerekir. Bu çubuk, bir şapka iğnesi! çorap şişi, ucu iyice sivriltilmiş bir kurşun kalem de olabilir. İnce bir demir çubuk üzerine küçük bir mıknatıs konulursa daha iyi olur. İnce çubuk yerine sol elin işaretparmağı da kullanılabilirse de, parmak ucunun harita üzerinde kaplayacağı saha büyük olacağından, hedefin tam yerini tespit etmek güçleşir. Ancak, 1 :10 gibi küçük ölçekli planlarda, kaplayacağı alan küçük olacağından, işaret parmağının kullanılmasında bir sakınca yoktur. Haritanın yerleştiriliş yönü son derece önemlidir. Haritayı, düzgün ve çivisiz bir masa üzerine, bir pusulanın da yardımıyla, kuzeyi Kuzey'e gelecek şekilde yerleştirmek gerekir. Ayrıca, masanın altında ve yakınında sarkaca da tesir edebilecek ışınımlar neşreden objelerin bulunmamasına dikkat edilmelidir. Sarkaç, aranılacak olan maddeye ayar edildikten sonra, bir hareket verilerek harita.9zerinde yavaş yavaş gezdirilir ve hareketin gelişimi izlenir. Örneğin; sarkacın, salınım hareketinin dairevi harekete geçtiği noktalar işaretlenir. Ondan sonra, anten işlevi gören sivri uçlu çubukla ya da bir kurşun kalemle, aranılan hedefin yeri tam olarak tespit edilir. Harita radyestezisinde, sarkacı odaklamak için günümüzde bir çok radyestezistin başvurduğu bir metod da Mager Diski'nin kullanımıdır.Bu, mucidi olan Fransız radyestezisti Henri Mager'in adıyla anılan ve üzerinde, sırasıyla, beyaz, siyah, gri, kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve mor renkli, Vbiçiminde dilimler bulunan küçük bir disktir. Her bir renk, radyestezistin kişisel kodu'na göre belirli bir maddeye ya da hedef türüne tekabül eder.Radyestezist, diskin ilgili dilimini sol elinin başparmağı ile işaret parmağı arasında tutarak, sarkacın tepkisini gözlemler.Örneğin, Ingilliz radyestezist Clive Thompson, kendi çalışmaları için şu kodu kullanmaktadır:
Ekli dosyayı görüntüle 215500
Tıpta Radyestezi ve Kullanım Alanları Radyestezistler,bedenin sıhhatli haldeki çeşitli kısımları ile buralarda meydana gelebilecek hastalıkların, radyestezik olarak belirlenebilen, kendilerine özgü enerji neşriyatları olduğunu belirtmektedirler. Bu savdan yola çıkarak ya vücudu doğrudan muayene etmek ya da uzaktan radyestezi tekniği ile çalışmak suretiyle,radyestezi ile hastalık teşhisi ve uygun tedavi metodlarının tespiti mümkün olmaktadır. Vücut üzerinde sarkaçla muayene yapılırken, sarkacı tutan sağ elin işaret parmağıanten olarak kullanılır. ünce, başın ön tarafından başlanır, sonra başın arka tarafına geçilir ve yavaş yavaş, vücudun her yanı muayene edilir.Sarkacın hareketsiz olup olmadığına ya da ne gibi bir hareket verdiğine dikkat edilir. Sarkaç,sağlıklı uzuvlar karşısında daima aynı hareketi verir. Hastalıklı bir uzuv karşısında ise, ya durur ya da sağlıklı uzuv karşısındaki hareketin tersini verir. Radyestezi çubuğu ise, hasta bir uzva geldiğinde, aşağıya yada yukarıya doğru şiddetle hareket eder veya sıçrar.Sarkaç kullanırken, anten vazifesi gören parmağını çubuk kullanırken de çubuğun ucunun, radyestezik tepki sırasında vücudun dış yüzeyinden olan uzaklığı, hasta uzvun vücut içerisindeki yerinin uzaklığını verir. Bu teknikle, vücutta bulunan bir kurşun ya da iğnenin yerini tespit etmek çok kolaylaşır. Radyestezi ile hasta muayenesinde, her doktor, kendine özgü sistem ve metodlarını kullanır. Örneğin; bölge tedavisinde olduğu gibi, elin parmakları ile ayasının muhtelif bölgelerinin, vücudun belirli uzuvlarına tekabül etmesini esas alarak buna göre bir cetvel düzenleyenler vardır: Sol elin işaret parmağının ucunun, başı ve beyni göstermesi; ikinci boğumun ortasının boğaz nahiyesini belirlemesi; vb. Yakın zamanlarda, ünlü Amerikalı radyestezist Verne Cameron, vücut üzerinde radyestezi ile teşhiste kullanılmak üzere, "aurametre" adını verdiği yeni bir alet geliştirmiştir. Ucunda, gayet hassas bir şekilde dengelenmiş bir ağırlık taşıyan bu alet, yatay, dikey ya da dairevi hareket yapabilmektedir. Bilinen en hassas radyestezi aleti olan aura metre, vücudun çevresinde gezdirildiğinde,zayıf ya da hastalıklı bir noktaya rastlar rastlamaz tepki göstermektedir. Uzaktan radyestezi ile teşhis metodları da çok çeşitli olup, bir uygulayıcıdan ötekine değişir. Bazıları, üzerlerine tüm hastalıkların isimlerini yazdıkları büyük kartlar kullanırlar; sarkaç hangi kartı belirlerse, onun üzerinde yazılı olan hastalıkla teşhis konulur. Teşhisten sonra, uygun tedavi şekli de aynı metodla seçilir.Daha başkaları ise, deneme ve yanılma ile her hastalık ve ilaç için ayrı bir 'sarkaç titreşim oranı' tespit ederek, kendileri için geçerli olan bir derecelendirme yaparlar. Bundan sonra, hastadan alınacak bir kan örneği, üzerinde teşhis konulması için yeterli olmaktadır: Sarkaç, kan örneğinin üzerinde hangi titreşim oranı'nı veriyorsa, tabloda o orana tekabül eden hastalığı belirliyor demektir. Aynı kan örneği kullanılarak, uygun ilaç da tespit edilir. Radyestezist ya dadoktor, bu kez, sağ elinde sarkacı, sol elinde de teker teker ilaçları tutar; ilaçlardan biri hastalığın mahiyetine tekabül ettiği zaman sarkaç harekete geçer. Bu metodun değişik bir uygulama biçimi de,ilacın hastaya verilmediğini, bunun yerine, belirli bir miktartarının hastanın kan örneğinin yanına koymak suretiyle 'uzaktan tedavi' yapıldığını görüyoruz. Aynı şekilde, tedavinin seyride, hastayı hiç görmeden, her gün sarkaçla kan örneği muayene edilerek izlenebilir.Bu tür uzaktan teşhis ve tedavi uygulamalarında sarkaç yerineçeşitli cihazların kullanıldığını görmekteyiz. Ancak, cihaz kullanımı, radyestezinin inceleme sahasından çıkmakta ve kendine özgü bir ad almaktadır:"Radyonik Bilimi". Radyonik Bilimi'nin temelleri, yüzyılın başlarında, Amerikalı doktor Albert Abrams tarafından atılmış, daha sonra, Amerika'da Dr. Ruth Drown ve İngiltere'de de George de la Warr tarafından geliştirilmiştir. Günümüzde ise, Galen T. Hieronymus'un çalışmaları bu konuda öncülük yapmakta veradyonik biliminin önünde yepyeni ufuklar açmaktadır. Radyonik bilimi, artık,psikotronik bilimi, biyomanyetizm ve piramid enerjileri konuları ile birlikteele alınmakta ve araştırılmaktadır. Uzaktan radyestezi ile teşhis tekniklerinden biri de, aynen arazi yerine harita üzerinde çalışmak gibi, vücudun yerini alan anatomik şemalar üzerinde çalışmayı kapsar. Burada, bir arazinin, 'ışnımlarını' taşıyan bir fotoğrafını kullanmak ile hastadan alınan ve gene o şahsın enerji neşriyatını içeren bir kan örneğininkullanılması arasındaki benzerlik gibi, sadece temsili mahiyette olan haritalar ile anatomik şemaların kullanımları arasında da tam bir paralellik kurabiliriz.Anatomik şema üzerinde radyestezi ile teşhis uygulamalarında kullanılan bir teknik de,sarkacı sağ elde tutarken, sol elin 'anten' işlevini gören işaret parmağını şemanın üzerinde gezdirerek, sarkacın tepki göstereceği nahiyeyi ya da noktayı belirlemekten ibarettir. Bu metodla çok başarılı sonuçlar alınabilir
Son düzenleme: