Tarihi güzellikler ama......

vakko

Çok sevipte Taptığımız Başlara Taç Yaptığımız....
Katılım
29 Nis 2015
Mesajlar
2,307
Tepkime puanı
7,315
Puanları
23
Akşebe Mescit ve Türbesi, Alanya Kalesi’nin ara surları içerisinde, Süleymaniye
Cami’nden 100 metre ileride, bedestenin ve Mecdüddin Sarnıcı’nın güneyinde eğimli bir
arazi üzerinde yer almaktadır. Yapının doğusundan bedestene inen bir yol geçmektedir,
bu yol yapının güneyinden kaleye doğru devam eden yolun uzantısıdır. Yapının dört tarafı
istinat duvarı olarak da görev yapan bahçe duvarlarıyla çevrilmiştir. Yapıdan 2.50 metre
uzaklıkta, kuzeybatıda gövdesinin üst bölümü yıkık minare bulunmaktadır.
Bu makalede yapının türbe bölümü olarak nitelenen mekânında tarafımızdan bulunan ve
Anadolu Selçuklu Dönemi içerisinde ünik bir yer teşkil edecek bir duvar yazısı ilk kez
yayınlanacaktır.
Alanya’da inşa edilen Selçuklu dönemi yapılarının çoğu Alâeddin Keykubat dönemine
(1120-1237) tarihlenir ve bir kısmı onun tarafından yaptırılmıştır. Alanya Akşebe Mescidi
ve Türbesi de bu dönemde inşa edilmiştir. Yapıya ismini veren Akşebe hakkında kitabeler. haricinde yeterli bir bilgi yoktur. İ.Hakkı Konyalı Akşebe’nin Alâeddin Keykubat’ın komutanlarından ve kalenin ilk dizdarlarından olduğunu belirtmiştir.

Akşebe Mescit ve türbesi çeşitli araştırmacılar tarafından ziyaret edilmiş ve yayınlarında
yapıya yer verilmiştir. Ancak tarihi ve mimari gelişimiyle ilgili detaylı bir araştırma
yapılmamış, bezemelerinden hemen hiç söz edilmemiştir; R.M. Riefstahl mekânlar ile
ilgili görüş belirtmemişse de ikinci dönem yapının Osmanlı dönemine ait olduğunu
düşünmektedir.Seton Lloyd Alanya ile ilgili yazdığı kitabında ise İbrahim Hakkı
Konyalı’nın görüşlerini belirtmiş ve benimsemiştir.Hakkı Önkal kitabında Akşebe
Mescidi ve Türbesi üzerinde de durmuş ve mekânları işlevsel olarak tanımlamıştır. Buna
göre, giriş kapısının olduğu mekânı mescit, doğudaki kubbeli mekânı türbe ve dikdörtgen
planlı ve tonozlu mekânı hem giriş hem de iki mekân arasında geçişi sağlar nitelikte bir
bölüm olarak değerlendirmiştir.4 Oktay Aslanapa da belirtilen farklı görüşleri
değerlendirmiş, ana mekânın mescit olduğunu ve eyvana benzer mekânın (dikdörtgen
planlı birim) türbe olmasının akla yakın gelebileceğini belirtmiştir.Aynur Durukan
yayımlanan bir makalesinde giriş mekânının mescit, diğer iki mekânın ise her ikisinin de
türbe olduğu düşüncesindedir6.
.
Yapının tarihi ile ilgili en net bilgi, kuzey cephede bulunan giriş kapısının üzerindeki
mermer kitabeden elde edilmiştir. Kitabeye göre Mescit, Alâeddin Keykubat döneminde
628 H.,1230 M. yılında Akşebe tarafından yaptırılmıştır.Tophane Mahallesi’nde Andızlı
Cami’nde de Akşebe Türbesine ait bir kitabe mevcuttur fakat bu kitabede herhangi bir
tarih belirtilmemiştir. Andızlı Camii’ndeki kitabe harf üslubu olarak benzerlik
göstermekle birlikte giriş kapısında bulunan kitabedeki bitkisel bezemeye Andızlı
kitabesinde rastlanmamaktadır. Anlam bakımından bir türbe yazıtını çağrıştıran kitabe;
1. Fe iza cae ecelühüm la yeste’hırune sa’aten ve la yestakdimun
2. Küllü men’aleyha Fanin ve yebka vechü Rabbike zu’l-celali ve’l-ikram
3. el-‘Abd’üz-za’fi Alşebe el-muhtac ila tahmet!illahi te’ala

Türkçesi:
1. Onların eceli geldiği zaman, onu bir an ne geciktirebilirler, ne de
çabuklaştırabilirler.
2. Yeryüzündekilerin hepsi fanidir; ancak celal ve kerem sahibi Rabbının varlığı
bakidir.
3. Allah Teala’nın rahmetine muhtaç zayıf kul Akşebe.
Akşebe Mescit ve türbesindeki kitabe, kuzey cephede yapıya tek girişi sağlayan basık
kemerli kapının üzerinde, dikdörtgen bir niş içinde ve üst üste üç parça dikdörtgen
mermere yazılmıştır. Üstten ilk parça diğerlerinden malzeme ve yazı üslubu bakımından
farklılık göstermektedir.
Kitabe;
1.Allahu ya’lemu gaybe
2.es-Semavatı ve’arz
3.İnne ma Yamuru mesacida’llahi
4.Men amene bi’l-llahi ve’l Yevmi’l Ahiri
5.fi eyyami’s-Sultani’l a’zam Alaüd-Dünya ve’d-Din
6.el-Abdu’z –Zarif el- muhtac ila rahmeti’l-llahi te’ala Akşebe
7.Bitarih senete semane ve işrine sitte mi’e
Türkçesi:
1.Allah bilir gaybını,
2.Semaların ve Arzın (Kur’an-ı Kerim 18/XI ayetinden)
3-4. Kim Allah’a ve Ahret gününe inanırsa Allah’ın mescitlerini imar eder.(Kur’an-ı
Kerim (18/IX ayetinden)
5.Sultan’ı azam Ala ud-dünya ved-din devrinde
6.Aciz köle Allah’ın rahmetine muhtaç Akşebe
7.Tarih, sene 628 9
Kitabenin çevirisi Hakkı Önkal’ın kitabında şu şekilde verilmiştir;
“Allah yerlerin ve göklerin gaybını bilir. Allahın mescitlerini, sadece, ahiret gününe
inananlar imar ederler. Büyük sultan Alâeddin’in saltanatı yıllarında, 628
senesinde, Allahın rahmetine muhtac, zaayif kul Akşebe (yaptırdı).
.

Celi sülüs hat ile yazılmış kitabenin alttaki iki parça mermerinde yazılardan kalan
boşluklar ince bir daldan çıkan zarif rumilerle doldurulmuştur. Kitabedeki harf üslubu ve
rumilerin betimlenmesi ile mekânın içinde görülen yazı şeritleri büyük benzerlik
göstermektedir.
Yapı iki kısımdan oluşmaktadır; İlk kısım, giriş kapısının yer aldığı batıdaki büyük kare
planlı mekân (Z01), ikinci kısım ise kuzeyde, doğu-batı doğrultusundaki dikdörtgen birim
(Z02) ile güneydeki kare birimin (Z03) oluşturduğu dikdörtgen planlı mekândır. Yapım
tekniklerinden ve duvar birleşimlerinden bu iki yapının eş zamanlı inşa edilmediği
gözlemlenmiştir. Kare mekanlarda kubbeye geçiş tromplarla sağlanırken dikdörtgen
planlı mekanı örten tonozun yükü bir yanda beden duvarında diğer yanda sivri kemerli
açıklık aracılığı ile zemine aktarılmaktadır.
Akşebe Mescidi ve Türbesi moloztaş örgü, kesme taş kaplama tekniği ile inşa edilmiş bir
yapıdır. Mescidin örtü sisteminde de malzeme olarak tuğla kullanılmıştır. Batıdaki büyük
kare mekan ve güneydoğudaki kare mekan, kubbe ile örtülmüştür. Kubbeler dışarıda
alaturka kiremitle kaplanmıştır. Kuzeydoğudaki dikdörtgen mekânın örtüsü ise beşik
tonozdur.
Kuzeybatıda ve yapıdan bağımsız konumdaki minarenin yapım tarihi ile ilgili bir bilgi
bulunmamaktadır. Minarenin, Akşebe Mescidi ve Türbesi’nin ilk döneminde ya da ikinci
döneminde eklenen yapı ile birlikte ya da her iki dönemden de bağımsız bir tarihte yapılmış
olması mümkündür. Minarenin formundan, yapım tekniği ve malzemesinden yola çıkılarak
minarenin Selçuklu dönemine ait olduğu söylenebilir. Gövde, pabuç ve basamaklarda tuğla,
kaidede taş kullanılmıştır. Minarenin üzerini örtmek için konik çinko malzemeden bir
örtü kullanılmıştır.

Silindirik ve daralarak yükselen tuğla minarenin alt kotlarında kilit örgü sistemi
kullanılmıştır. Minare bu sistemin görüldüğü en erken örneklerden biri olarak kabul
edilmektedir. Kilit örgü sistemi ve aralarındaki sırlı tuğla kalıntıları minarenin bezemesi
hakkında da küçük de olsa bir öngörü sunmaktadır. Kilit örgü, yatay tuğla sıralarının
birbiri üzerinden yarım tuğla boyu atlamalı olarak yerleştirilmesiyle meydana gelmiştir.
Böylece dikey derzler üst üste değil, şaşırtmalı olarak göründüğü için gövde hareketlilik
kazanır. Örgü sisteminde iki tuğla arasına bırakılan kare boşluklara sırlı tuğlalar
yerleştirilmiştir, bu tuğlalar kare şeklinde kesilmiştir. İçine yerleştirilecekleri harç yüzeye
oturabilmeleri için arka yüzleri pahlanmıştır. Ön yüzleri ise düz olup firuze rengi ile
sırlanmıştır.

Minarenin üst kotu yıkık durumdadır. Şerefe kısmına ya da örtüsüne dair bir iz
bulunmamaktadır. Mevcut yüksekliği ise 10.5mdir. Minare 12. ve 13. yy. minare
örnekleri içerisinde çekirdeği olmayan tek örnektir.
. Minarenin kübik bir kaidesi vardır,
bunun üzerinde köşeleri pahlı pabuç yer almakta ve üzerinde silindirik gövde kısmı
yükselmektedir.

Akşebe mescit ve türbesinin her cephesinde farklı bir düzenleme söz konusu olmakla
birlikte tek ortak özellik giriş kapısı dışındaki tüm açıklıkların sivri kemerli olmalarıdır.
Kuzey ve doğu cephelerde iki adet dikdörtgen formlu mazgal tipi pencere bulunmaktadır.
Doğu cephede bulunan iki sivri kemerli açıklıktan güneyde yer alanının etrafında
dikdörtgen formlu tuğla bir çerçeve dolanmaktadır. Aynı cephenin güneyinde yer alan
sivri kemerli açıklığın etrafında da aynı formda, duvarın dışıyla aynı yüzeyde ikinci bir
kemer daha bulunmaktadır. Cephelerin saçakları onarım tuğlaları ile tekrar örülmüştür.
Saçaklar yapının her iki kısmını ayrı ayrı ve farklı kotlarda çevrelemektedir.
Güney cephenin batısında kare giriş mekânına ait üç adet doldurulmuş açıklık
bulunmaktadır. Bu açıklıkların merkezde olanı yarım daire formlu kemere sahip, iki
yanında simetrik olarak yerleşmiş diğer iki açıklık ise sivri kemerlidir. Güney cephenin
doğusunda yer alan ve diğer kare mekâna ait iki adet sivri kemerli açıklık ise üzengi
hatlarına kadar doldurulmuştur.

Kuzey cephenin batı köşesinde giriş kapısı yer almaktadır. Cephede yer alan diğer iki
açıklık sivri kemerlidir. Merkezdekinin üzerinde sivri kemerli bir açıklık daha mevcuttur.
Yapıda en büyük birim olan batıdaki kare formlu mekânın ölçüleri içeriden güneyde 5.42
m, kuzeyde 5.56 m, doğuda 5.97 m, ve batıda 5.93 m. dir. Kare mekânın üzeri kubbe ile
örtülmüştür. Kubbenin çapı 5.50 mdir. Bu büyük kubbenin yükü dört köşede yer alan
tromplarla duvarlara aktarılmaktadır. Yapılan sıvama işlemi neticesinde trompların
formlarında deformasyon meydana gelmiştir.

Kuzey duvarda giriş kapısı haricindeki iki pencere emniyet demirleri ve tellerle
kapatılmış durumdadır. Batı duvarda üç ve güney duvarda iki olmak üzere beş adet niş
bulunmaktadır. Güney duvarda bulunan iki nişin arasında, duvarın dış tarafından
gözlemlenebilen doldurulmuş yuvarlak kemerli bir kurulum takip edilebilmektedir.
Mekanın doğudaki diğer birimlerle ortak olan doğu duvarında üç adet sivri kemerli
açıklık bulunmaktadır. Güneyde yer alan ikisi üzengi hatlarına kadar kapatılmıştır.
Kuzeydeki ise diğer birimlere geçişi sağlamaktadır.

Giriş mekânının kuzey doğusunda yer alan doğu-batı doğrultusundaki dikdörtgen planlı
birim iki kare mekanın birbiriyle bağlantısını sağlamaktadır. Bu bağlantı mekânın
batısındaki sivri kemerli açıklıkla mümkün kılınmıştır. Dikdörtgen mekanın kuzey
duvarında zemin kotundan 30cm yukarıda yan yana sıralanmış 5 adet sivri kemerli niş
bulunmaktadır. Bu niş sırasının üzerinde, eksende bir adet mazgal tipi pencere mevcuttur.
Doğu duvarda ise batıdaki girişle simetrik, sivri kemerli bir açıklık yer almaktadır. Bu
açıklık da emniyet demirleri ve tel ile kapatılmıştır. Açıklığın üstünde bir adet küçük
mazgal tipi pencere yer almaktadır. Mekânın güneyinde yer alan büyük bir sivri kemerli
açıklık yapının üçüncü ve son birimi olan kare bölüme geçişi sağlamaktadır.
Dikdörtgen formlu mekânın ölçüleri içeriden güneyde 3.83 m, kuzeyde 3.81 m, doğuda
1.55 m ve batıda 1.58 m olmak üzere mekânın toplam alanı 6 m2’dir. Bu mekanın bir
kısmı tuğla zemin döşemesi ile kaplanmıştır. Bu döşemenin ortasında boş bırakılmış bir
kısımda iki adet hece tahtası bulunmaktadır ve boş kısımda toprak dolgu vardır. Tuğla
zemin döşemesi dışında kalan doğu kısmında ise yine toprak dolgu söz konusudur.

Mekânın üzeri beşik tonoz ile kapatılmıştır. İklimsel ve statik etkilerden dolayı tonozun
formunda bozulmalar vardır.

Güneydoğuda yer alan kare mekânın iç ölçüleri güneyde ve kuzeyde 3.8 m, doğuda ve
batıda 3.78 mdir. Toplam alanı ise 16.35 m2dir. Bu mekanın doğu duvarında dışa açılan
büyük bir sivri kemerli açıklık mevcuttur, fakat açıklık emniyet demirleri ve tel ile
kapatıldığı için bugün bu açıklıktan mekâna girmek mümkün değildir.
Mekânın güney duvarında ise iki adet sivri kemerli açıklık bulunmaktadır. Açıklıklar
üzengi hatlarına kadar doldurulmuştur. Simetri aksında yer alan iki pencere ortasında
doldurulmuş fakat kemer ve sınır izleri görülebilen bir bölüm mevcuttur.
Bu mekânın zemininin merkezinde kare formlu, toprak dolgulu bir kısım bulunmaktadır.
Toprak dolgunun etrafı 30x30cm boyutlu tuğlalarla çevrilmiştir. Doğudaki sivri kemerli
açıklığın önünde bir adet blok taş bulunmaktadır. Bu taş geleneksel olarak kullanılan eşik
taşı olarak değerlendirilmiştir. Dışarıda bu taşın hizasında yine blok taşlarla oluşturulmuş
dört basamaklı bir merdiven mevcuttur.

Diktörgen planlı bölümle bu kare mekanı ayıran büyük sivri kemerli açıklığın altında biri
normal boyutlarda birisi de çok küçük olmak üzere iki adet lahit bulunmaktadır.
Yapının üç mekânında da tüm açıklıklar, taşıma sistemleri, kemerler ve görülebildiği
kadar bazı duvar yüzeyleri koyu kırmızı bordürlerle çevrilidir. Mimari elemanların
formlarına göre bunları üstten veya içten paralel olarak takip eden bu bordürler yapının
doğusundaki iki birimde ve daha dikkat çekici ve görünür durumda iken batıdaki kare
giriş mekânındada ancak belirli yerlerde ve yapının eski fotoğraflarında
görülebilmektedir. Bazı yerlerde kalın bir şeridi alttan ve üstten sınırlayan ince birer silme
dizisi yer alırken, bazı yerlerde iki paralel ince silme kullanılmıştır.
2005 yılı onarım çalışmaları sonucu çimento içerikli sıva ile kaplanan mekânda,
günümüzde sadece kuzeydoğu tromp ve doğu duvar üzerinde sıva üzerine renkli kalem
işleri seçilmektedir.

Kuzeydoğu trompun solunda çimento esaslı sıvanın altından görülebildiği kadarı ile sarı,
kırmızı ve yeşil kök boya ile pembe sıvanın üzerine bitkisel motifler yapılmıştır. Kırmızı
renk ile yapılan rumi ve tomurcuk motifleri ile trompun sağ köşesinde yeşil renk ile
yapılan, içi boş yaprak motifi en iyi tanımlanabilir durumda olan bezemelerdir. Vakıflar
Genel Müdürülğü’nden elde edilen ve tarihi bilinmeyen siyah beyaz fotoğraflarda şu anda
tamamen çimento esaslı sıvayla kaplanmış olan diğer tromplarda da benzer kalem
işlerinin yer aldığı görülmektedir.

Doğu duvarda alt seviyede (yaklaşık 2.00 m kotunda), yukarıda sözü edilen kırmızı şeritli
bir bordür görülmektedir. Bu bordür sadece bu seviyede devam ediyor olabileceği gibi
duvarı çerçeveliyor olması da muhtemeldir. Duvarın sol alt köşesinde daha net olarak
tanımlanabilir durumda olan bordürün üst sınırını iki ince şeridin arasına atılan daha kalın
bir silme oluşturmaktadır. Bu düzenleme bordürün alt sınırını da belirlemektedir.
Bordürün içinde sarı, kırmızı ve yeşil kök boya ile bitkisel bir bezeme şeridi mevcuttur.

En üstteki ince şeridin üzerinde birer atlamalı sarı renkli üç adet motif görülmektedir.
Duvarın merkezinde sadece sol kısmı net olarak görülen betimlemenin yine kalın kırmızı
tek bir silmeyle oluşturulmuş dairesel bir madalyon olduğu tahmin edilmektedir.
Madalyonun dışında daireyi paralel olarak takip eden kırmızı renkte, içleri boş bırakılmış
damla motifleri birer atlamalı olarak yerleştirilmiştir. Madalyonun içinde ise yoğun bir
bitkisel bezemenin olduğu sol kenarda net olarak görülebilmektedir. Yapıda kullanılan üç
rengin hâkim olduğu bezemelerden seçilebilenler, kırmızı rumi ile sarı ve yeşil uzun,
birbirinin içine geçen kılıç görünümlü yaprak motifleridir.
Duvarın üst seviyede iki köşesinde iki farklı düzenlemeyle motifler yer almaktadır. Sol
üst köşede kırmızı gövdesi ve başı net durumda görülebilen bir kuş figürü ve bunun
altında ise sadece başı seçilebilen yine kırmızı kuş figürü yer almaktadır. Bu figürlerin
sağında işlevi belli olmayan bir damla ve iki noktadan oluşan kırmızı bir motif
bulunmaktadır. Duvarın sağ üst köşesinde ise birbiri içinden geçerek ikili bir zincir motifi
oluşturan ilginç bir geometrik betim bulunmaktadır. Motif, sarıdan kırmızıya ve yeşile
kesintisiz dönmektedir.
Doğu batı doğrultusunda iki kare birimi birbirinebağlayan dikdörtgen mekân, ilk bakışta
son derece sade bir görünümdedir. Ancak yine plan aksındaki açıklıkların ve güneydeki
kare mekâna açılan sivri kemerin üstleri tamamen kırmızı şeritlerle vurgulanmıştır.
Batıdaki sivri kemerli girişte, iç taraftan hem kemere hem de örtü sisteminin başladığı
noktada tonoza paralel bir ince ve akabinde daha kalın iki şerit görülmektedir. Aynı
uygulama girişin karşısında yer alan sivri kemerli açıklık ve güneyde yer alan geniş sivri
kemer için de geçerlidir. Şeritlerin dışında doğudaki açıklık ve geniş sivri kemerde,
kırmızı ve yeşil renk ile yazı veya bitkisel bezeme kuşağı olduğu düşünülen bezeme
kalıntıları mevcuttur.

Mekânın en şaşırtıcı bölümü kuzey duvarın üzerindeki bezemelerdir. Eksende yer alan
mazgal pencerenin iki yanında simetrik olarak iki adet koyu kırmızı çerçeveli madalyon
bulunmaktadır. Madalyonların her ikisinde de ince kazıma tekniği ile çizilip içleri kırmızı
ile boyanmış celi sülüs ‘Allah’ yazısı okunmaktadır.

Yapıda klasik olarak görmeye alıştığımız kırmızı şerit düzenleme bu duvarda da
mevcuttur. Tüm yüzey boyunca birbirine paralel olarak atılmış üç şerit görülmektedir. En
üstte yer alan şerit hemen üzerinden geçen ikinci bir ince şeritle vurgulanmış ve mazgal
pencere seviyesine gelindiğinde pencerenin şekline paralel olarak devam ettirilmiştir.
Belirlenen üç adet bordürün içi tamamen celi sülüs yazı sırası ile doldurulmuştur. İnce
uçlu bir alet ile çok ince kazıma tekniği ile oluşturulmuş yazıları çıplak göz ile fark etmek
oldukça zordur. Yazıda bazı harfler rumi ve yaprak motifleri ile sonlanmış, boşluklar da
benzer motiflerle doldurulmuştur. Güneydeki kare mekânda göreceğimiz kubbe yazıları
da aynı teknikte kazınarak yapılmış, içleri daha sonra kök boya ile boyanmıştır. Bu
duvarda ise hiçbir bölümde boya kalıntısına rastlanmadığı için yazıların kazınmasına
rağmen hiç boyanmamış olduğu kesin olarak söylenebilir. En üst yazı şeridi bordürde
olduğu gibi pencere düzenine paralel olarak devam ettirilmiştir.
Yazıların tamamı okunamamıştır. Çözümlenebilen kısımlar;

Haşr suresi Ayet 10 (Duvarın sağ bölümü):
ِن َوَل
َما
ِاِْلِي
ِذي َن َسبَقُونَا ب
َّ
ْخَواِننَا ال
َوِِلِ
ُو َن َربَّنَا ا ْغِف ْر لَنَا
ِذي َن َجا ُءوا ِم ْن بَ ْعِد ِه ْم يَقُول
َّ
ْل َوال
تَ ْجعَ
ٌم
َك َر ُءو ٌف َر ِحي
ِنَّ
َربَّنَا إ
َمنُوا
ِذي َن آ
َّ
ِنَا ِغاًّل ِلل
ُوب
ل
فِي قُ
Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş
olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey
Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.
Ali İmran suresi Ayet 8 (Duvarın sol bölümü):
َو َّها ُب
ْ
ْن َت ال
َ
َك أ
ِنَّ
ۚ إ
َو َه ْب لَنَا ِم ْن لَدُْن َك َر ْح َمةً
َهدَْيتَنَا
ِذْ
ُوبَنَا بَ ْعدَ إ
ل
ِز ْغ قُ
َربَّنَا َل تُ
(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi
eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”

Dikdörgen birimin güneyinde yer alan kare mekanın özellikle kubbe kuşağı nitelikli yazı
kuşaklarıyla bezenmiştir. Mekânın güney duvarında, eksende tüm çevresi tuğla örgü ile
belirginleştirilmiş yuvarlak kemerli ve içi doldurulmuş bölümün üzerinde, turuncu renkli
bir sıva tabakasının kalıntısı görülmektedir. Bu tabakada, zeminin hemen üzerinde iç içe
geçmiş iki dairenin yan yana dizilmesi ile oluşmuş ince bir bordür yer almaktadır.
Dış dairelerin birleşim yerleri açık bırakılarak zincir görünümü verilmiştir. Geometrik
bezemeyi altta ve üstte içi boş bırakılmış birer ince silme sınırlandırmıştır.

Bu bordürün duvarda batı yönüne doğru oldukça tahrip olduğu gözlenmektedir.
Devamında bu bordür duvara yapılan bir camii tasvirinin bağlayıcı öğesi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Genellikle camilerin güney duvarlarında görülen bu tasvirde, kubbe ve
kubbenin ortasından yükselen bir alem bulunmaktadır. Kubbe ile alemin strüktürel
boyutları gerçek oranları yansıtmamaktadır. Kubbe eteği ve alemde bezenmiş olan bilezik
duvarda bulunan bordürün devamı görünümündedir. Sıvanın batı yüzeyinde diklemesine
geniş ve paralelinde ince kırmızı bordürün küçük bir parçası mevcuttur.

Mekânın kubbesinin merkezinde iç içe geçmiş dairelerden oluşmuş bir madalyon
görülmektedir. Bu madalyondan birer atlamalı olarak çark-ı felek motifi oluşturacak
şekilde şeritler çıkmaktadır. Şeritler bir uzun kırmızı ve takiben bir çift kırmızı ve yeşil
renkleriyle oluşturulmuştur. Motifi dışlarda iki ince, ortada bir kalın kırmızı renkli silme
daire şeklinde çerçevelemiştir. Bu aynı zamanda kubbede bulunan ilk yazılı bordürün de
üst sınırını oluşturmaktadır. Yazılı bordür alttan da aynı düzenlemeyle çerçeve içine
alınmıştır. Celi sülüs yazı, dikdörtgen planlı mekânında anlatılan teknikle
oluşturulmuştur; önce ince kazıma tekniği ile harfler oluşturulmuş sonra içleri nefti yeşil
boya ile doldurulmuştur.

Bazı harfler rumi motifi ile sonlanmıştır. Harflerden bağımsız rumi ve yaprak motifleri de
seçilmektedir. Yazıyı alttan sınırlayan şeridin hemen altında yan yana sıralanmış tığ işi
motifine benzer dilimli motifler vardır. Motifler ve yazı kaliteli ve nitelikli bir teknikle
yapılmış ve estetik görünümlüdür.

Bunların arasında kalan boşluklara da siyah dilimli dairesel motifler yerleştirilmiştir.
İkinci yazılı bordür kubbe eteğini dolanmakta olup ilk yazılı bordürle aynı teknik
özelliklere sahiptir. Aradaki tek fark bu bordürün diğerine göre daha dar bir şerit olarak
düzenlenmesidir. Kubbenin eteğinde bulunan yazılı bordür şeridinde ‘Ayet-el Kürsi’ yer
almaktadır. Bu mekânda da tüm tromplar ve açıklıklar bir ince ve altında bir kalın kırmızı
şerit ile vurgulanmıştır. Trompların içlerinde de celi sülüs yazı olduğu belli belirsiz fark
edilmektedir.

Alanya kalesinde sivil, dini ve askeri yapıların duvarlarında görülen basit çizimli çeşitli
gemi tasvirlerine rastlanmaktadır. Kalenin simge motiflerinden olan bu gemi çizimlerine
yapının cephe ve iç mekânlarında da rastlanmaktadır.

Akşebe Mescit ve türbesi bugün doğal ve insan eliyle oluşmuş tüm tahribata açık
durumdadır. Dikdörtgen birimdeki tonozun en üst hattında önemli çatlaklar mevcuttur,
tuğlalardan yerlerinden oynamış olanlar da düşme tehlikesindedirler. Tonozun güneyde
yer alan sivri kemerli açıklıkla birleştiği yerden de yapıya su sızmaktadır.

Güneydoğudaki kare mekânın kubbesinde de sıva altından ilerleyen önemli büyüklükte
çatlaklar söz konusudur. Üzengi hattında da mevcut çatlaklar sebebiyle yapının kubbe ile
beden duvarı arasından içeriye su sızmaktadır. Özgün sıvaların mevcut olduğu
mekânlarda da sıva kaybı söz konusu olmuş ve önemli değerler kaybedilmiştir. Mekânın
içerisine sızan yağmur suyu hem sıva yüzeyini aşındırmakta hem de mukavemeti olumsuz
etkilemektedir. Çimento sıvalı yüzeyde yağmur suyu alan bölgelerde tuzlanma
görülmektedir. Hemen hemen her cephede görülen bitki oluşumu da atmosferik etkinin
sonucudur.

Akşebe Mescidi ve Türbesi’nde yapılmış olan onarım çalışmaları yapıda en çok
bozulmaya sebep olan etkendir. Yapılan onarımlar neticesinde yapı özgünlüğünü ciddi
anlamda yitirmiş, mekânların zemininde yapılan onarımlar ve ekler mekânların özgün
fonksiyonlarını anlamayı engellemiş, duvarlarda yapılan ekler özgün duvarların yapım
tekniklerini, malzeme dağılımını algılayabilmeye engel olmuştur. İç mekanlarda yapılan
onarımlar sonucu girişteki kare mekan, tamamen çimento ile sıvanmış ve buradaki duvar
ve kubbede yer alan tüm bezemelerin yok olmasına sebep olmuştur.

Akşebe Mescidi ve Türbesi, hakkında net bilgilerin bulunmadığı bir yapıdır. Kitabesinden
edinilen bilgiye göre mescit kısmı H. 628/ M. 1230 yılında Alaeddin Keykubat
Döneminde Akşebe tarafından yaptırılmıştır. Yapıya eklenen ikinci kısmın inşa tarihi ise
bilinmemektedir. Yapım tekniği, malzeme kullanımı ve bezeme stilleri bu yapının da
Selçuklu dönemine ait olduğunu işaret etmektedir. Minarenin yapım tarihi de
bilinmemesine rağmen, malzeme kullanımı, çinileri, formu ve tekniğiyle minare de
Selçuklu dönemine ait özellikler taşımaktadır.

Akşebe Mescit ve Türbesi’nin geçirdiği değişiklikleri kronolojik olarak sıralamak ve
tanımlamak mümkün değildir. Gezginlerin notlarından, araştırmacıların incelemelerinden,
eski fotoğraflardan ve bugün mevcut halinden yapının oldukça fazla değişikliğe uğradığı
ve birçok özgün parçasını kaybettiğini söylemek mümkündür.

Bugün gelinen durumda yapı malzeme olarak büyük oranda özgünlüğünü yitirmiştir,
fakat hala çok önemli bezemeleri, belgeleri üzerinde taşımaktadır. Her ne kadar çok fazla
değişime uğramışsa da sahip olduğu plan şeması nadir olarak rastlanan özelliktedir.
Benzer plan şemaları Tahir ile Zühre Mescidi ve Türbesi’nde (Konya) ve Arap Baba
Türbesi’nde (Harput) görülmektedir. Bu da yapıya farklı değerler kazandırmaktadır.
Fakat öte yandan bu yapılar da Akşebe Mescidi ve Türbesi’nde de görüldüğü gibi bir
bütün halinde planlanıp inşa edilmemiştir.

Akşebe Mescidi ve Türbesi’nde dikkate alınması gereken bir başka nokta da giriş kapısı
ile minare arasında uzanan taş duvar izleridir. Bu izler aksından doğuya doğru takip
edildiğinde bahçe duvarının bittiği yerde devam ettiği görülmektedir. Duvar çevresinde ve içinde
Bizans dönemine tarihlenen buluntular tespit edilmiştir.​
 

tittytwister

Yeni Üye
Katılım
1 Ocak 2020
Mesajlar
15
Tepkime puanı
18
Puanları
2
Akşebe Mescit ve Türbesi, Alanya Kalesi’nin ara surları içerisinde, Süleymaniye
Cami’nden 100 metre ileride, bedestenin ve Mecdüddin Sarnıcı’nın güneyinde eğimli bir
arazi üzerinde yer almaktadır. Yapının doğusundan bedestene inen bir yol geçmektedir,
bu yol yapının güneyinden kaleye doğru devam eden yolun uzantısıdır. Yapının dört tarafı
istinat duvarı olarak da görev yapan bahçe duvarlarıyla çevrilmiştir. Yapıdan 2.50 metre
uzaklıkta, kuzeybatıda gövdesinin üst bölümü yıkık minare bulunmaktadır.
Bu makalede yapının türbe bölümü olarak nitelenen mekânında tarafımızdan bulunan ve
Anadolu Selçuklu Dönemi içerisinde ünik bir yer teşkil edecek bir duvar yazısı ilk kez
yayınlanacaktır.
Alanya’da inşa edilen Selçuklu dönemi yapılarının çoğu Alâeddin Keykubat dönemine
(1120-1237) tarihlenir ve bir kısmı onun tarafından yaptırılmıştır. Alanya Akşebe Mescidi
ve Türbesi de bu dönemde inşa edilmiştir. Yapıya ismini veren Akşebe hakkında kitabeler. haricinde yeterli bir bilgi yoktur. İ.Hakkı Konyalı Akşebe’nin Alâeddin Keykubat’ın komutanlarından ve kalenin ilk dizdarlarından olduğunu belirtmiştir.

Akşebe Mescit ve türbesi çeşitli araştırmacılar tarafından ziyaret edilmiş ve yayınlarında
yapıya yer verilmiştir. Ancak tarihi ve mimari gelişimiyle ilgili detaylı bir araştırma
yapılmamış, bezemelerinden hemen hiç söz edilmemiştir; R.M. Riefstahl mekânlar ile
ilgili görüş belirtmemişse de ikinci dönem yapının Osmanlı dönemine ait olduğunu
düşünmektedir.Seton Lloyd Alanya ile ilgili yazdığı kitabında ise İbrahim Hakkı
Konyalı’nın görüşlerini belirtmiş ve benimsemiştir.Hakkı Önkal kitabında Akşebe
Mescidi ve Türbesi üzerinde de durmuş ve mekânları işlevsel olarak tanımlamıştır. Buna
göre, giriş kapısının olduğu mekânı mescit, doğudaki kubbeli mekânı türbe ve dikdörtgen
planlı ve tonozlu mekânı hem giriş hem de iki mekân arasında geçişi sağlar nitelikte bir
bölüm olarak değerlendirmiştir.4 Oktay Aslanapa da belirtilen farklı görüşleri
değerlendirmiş, ana mekânın mescit olduğunu ve eyvana benzer mekânın (dikdörtgen
planlı birim) türbe olmasının akla yakın gelebileceğini belirtmiştir.Aynur Durukan
yayımlanan bir makalesinde giriş mekânının mescit, diğer iki mekânın ise her ikisinin de
türbe olduğu düşüncesindedir6.
.
Yapının tarihi ile ilgili en net bilgi, kuzey cephede bulunan giriş kapısının üzerindeki
mermer kitabeden elde edilmiştir. Kitabeye göre Mescit, Alâeddin Keykubat döneminde
628 H.,1230 M. yılında Akşebe tarafından yaptırılmıştır.Tophane Mahallesi’nde Andızlı
Cami’nde de Akşebe Türbesine ait bir kitabe mevcuttur fakat bu kitabede herhangi bir
tarih belirtilmemiştir. Andızlı Camii’ndeki kitabe harf üslubu olarak benzerlik
göstermekle birlikte giriş kapısında bulunan kitabedeki bitkisel bezemeye Andızlı
kitabesinde rastlanmamaktadır. Anlam bakımından bir türbe yazıtını çağrıştıran kitabe;
1. Fe iza cae ecelühüm la yeste’hırune sa’aten ve la yestakdimun
2. Küllü men’aleyha Fanin ve yebka vechü Rabbike zu’l-celali ve’l-ikram
3. el-‘Abd’üz-za’fi Alşebe el-muhtac ila tahmet!illahi te’ala

Türkçesi:
1. Onların eceli geldiği zaman, onu bir an ne geciktirebilirler, ne de
çabuklaştırabilirler.
2. Yeryüzündekilerin hepsi fanidir; ancak celal ve kerem sahibi Rabbının varlığı
bakidir.
3. Allah Teala’nın rahmetine muhtaç zayıf kul Akşebe.
Akşebe Mescit ve türbesindeki kitabe, kuzey cephede yapıya tek girişi sağlayan basık
kemerli kapının üzerinde, dikdörtgen bir niş içinde ve üst üste üç parça dikdörtgen
mermere yazılmıştır. Üstten ilk parça diğerlerinden malzeme ve yazı üslubu bakımından
farklılık göstermektedir.
Kitabe;
1.Allahu ya’lemu gaybe
2.es-Semavatı ve’arz
3.İnne ma Yamuru mesacida’llahi
4.Men amene bi’l-llahi ve’l Yevmi’l Ahiri
5.fi eyyami’s-Sultani’l a’zam Alaüd-Dünya ve’d-Din
6.el-Abdu’z –Zarif el- muhtac ila rahmeti’l-llahi te’ala Akşebe
7.Bitarih senete semane ve işrine sitte mi’e
Türkçesi:
1.Allah bilir gaybını,
2.Semaların ve Arzın (Kur’an-ı Kerim 18/XI ayetinden)
3-4. Kim Allah’a ve Ahret gününe inanırsa Allah’ın mescitlerini imar eder.(Kur’an-ı
Kerim (18/IX ayetinden)
5.Sultan’ı azam Ala ud-dünya ved-din devrinde
6.Aciz köle Allah’ın rahmetine muhtaç Akşebe
7.Tarih, sene 628 9
Kitabenin çevirisi Hakkı Önkal’ın kitabında şu şekilde verilmiştir;
“Allah yerlerin ve göklerin gaybını bilir. Allahın mescitlerini, sadece, ahiret gününe
inananlar imar ederler. Büyük sultan Alâeddin’in saltanatı yıllarında, 628
senesinde, Allahın rahmetine muhtac, zaayif kul Akşebe (yaptırdı).
.

Celi sülüs hat ile yazılmış kitabenin alttaki iki parça mermerinde yazılardan kalan
boşluklar ince bir daldan çıkan zarif rumilerle doldurulmuştur. Kitabedeki harf üslubu ve
rumilerin betimlenmesi ile mekânın içinde görülen yazı şeritleri büyük benzerlik
göstermektedir.
Yapı iki kısımdan oluşmaktadır; İlk kısım, giriş kapısının yer aldığı batıdaki büyük kare
planlı mekân (Z01), ikinci kısım ise kuzeyde, doğu-batı doğrultusundaki dikdörtgen birim
(Z02) ile güneydeki kare birimin (Z03) oluşturduğu dikdörtgen planlı mekândır. Yapım
tekniklerinden ve duvar birleşimlerinden bu iki yapının eş zamanlı inşa edilmediği
gözlemlenmiştir. Kare mekanlarda kubbeye geçiş tromplarla sağlanırken dikdörtgen
planlı mekanı örten tonozun yükü bir yanda beden duvarında diğer yanda sivri kemerli
açıklık aracılığı ile zemine aktarılmaktadır.
Akşebe Mescidi ve Türbesi moloztaş örgü, kesme taş kaplama tekniği ile inşa edilmiş bir
yapıdır. Mescidin örtü sisteminde de malzeme olarak tuğla kullanılmıştır. Batıdaki büyük
kare mekan ve güneydoğudaki kare mekan, kubbe ile örtülmüştür. Kubbeler dışarıda
alaturka kiremitle kaplanmıştır. Kuzeydoğudaki dikdörtgen mekânın örtüsü ise beşik
tonozdur.
Kuzeybatıda ve yapıdan bağımsız konumdaki minarenin yapım tarihi ile ilgili bir bilgi
bulunmamaktadır. Minarenin, Akşebe Mescidi ve Türbesi’nin ilk döneminde ya da ikinci
döneminde eklenen yapı ile birlikte ya da her iki dönemden de bağımsız bir tarihte yapılmış
olması mümkündür. Minarenin formundan, yapım tekniği ve malzemesinden yola çıkılarak
minarenin Selçuklu dönemine ait olduğu söylenebilir. Gövde, pabuç ve basamaklarda tuğla,
kaidede taş kullanılmıştır. Minarenin üzerini örtmek için konik çinko malzemeden bir
örtü kullanılmıştır.

Silindirik ve daralarak yükselen tuğla minarenin alt kotlarında kilit örgü sistemi
kullanılmıştır. Minare bu sistemin görüldüğü en erken örneklerden biri olarak kabul
edilmektedir. Kilit örgü sistemi ve aralarındaki sırlı tuğla kalıntıları minarenin bezemesi
hakkında da küçük de olsa bir öngörü sunmaktadır. Kilit örgü, yatay tuğla sıralarının
birbiri üzerinden yarım tuğla boyu atlamalı olarak yerleştirilmesiyle meydana gelmiştir.
Böylece dikey derzler üst üste değil, şaşırtmalı olarak göründüğü için gövde hareketlilik
kazanır. Örgü sisteminde iki tuğla arasına bırakılan kare boşluklara sırlı tuğlalar
yerleştirilmiştir, bu tuğlalar kare şeklinde kesilmiştir. İçine yerleştirilecekleri harç yüzeye
oturabilmeleri için arka yüzleri pahlanmıştır. Ön yüzleri ise düz olup firuze rengi ile
sırlanmıştır.

Minarenin üst kotu yıkık durumdadır. Şerefe kısmına ya da örtüsüne dair bir iz
bulunmamaktadır. Mevcut yüksekliği ise 10.5mdir. Minare 12. ve 13. yy. minare
örnekleri içerisinde çekirdeği olmayan tek örnektir.
. Minarenin kübik bir kaidesi vardır,
bunun üzerinde köşeleri pahlı pabuç yer almakta ve üzerinde silindirik gövde kısmı
yükselmektedir.

Akşebe mescit ve türbesinin her cephesinde farklı bir düzenleme söz konusu olmakla
birlikte tek ortak özellik giriş kapısı dışındaki tüm açıklıkların sivri kemerli olmalarıdır.
Kuzey ve doğu cephelerde iki adet dikdörtgen formlu mazgal tipi pencere bulunmaktadır.
Doğu cephede bulunan iki sivri kemerli açıklıktan güneyde yer alanının etrafında
dikdörtgen formlu tuğla bir çerçeve dolanmaktadır. Aynı cephenin güneyinde yer alan
sivri kemerli açıklığın etrafında da aynı formda, duvarın dışıyla aynı yüzeyde ikinci bir
kemer daha bulunmaktadır. Cephelerin saçakları onarım tuğlaları ile tekrar örülmüştür.
Saçaklar yapının her iki kısmını ayrı ayrı ve farklı kotlarda çevrelemektedir.
Güney cephenin batısında kare giriş mekânına ait üç adet doldurulmuş açıklık
bulunmaktadır. Bu açıklıkların merkezde olanı yarım daire formlu kemere sahip, iki
yanında simetrik olarak yerleşmiş diğer iki açıklık ise sivri kemerlidir. Güney cephenin
doğusunda yer alan ve diğer kare mekâna ait iki adet sivri kemerli açıklık ise üzengi
hatlarına kadar doldurulmuştur.

Kuzey cephenin batı köşesinde giriş kapısı yer almaktadır. Cephede yer alan diğer iki
açıklık sivri kemerlidir. Merkezdekinin üzerinde sivri kemerli bir açıklık daha mevcuttur.
Yapıda en büyük birim olan batıdaki kare formlu mekânın ölçüleri içeriden güneyde 5.42
m, kuzeyde 5.56 m, doğuda 5.97 m, ve batıda 5.93 m. dir. Kare mekânın üzeri kubbe ile
örtülmüştür. Kubbenin çapı 5.50 mdir. Bu büyük kubbenin yükü dört köşede yer alan
tromplarla duvarlara aktarılmaktadır. Yapılan sıvama işlemi neticesinde trompların
formlarında deformasyon meydana gelmiştir.

Kuzey duvarda giriş kapısı haricindeki iki pencere emniyet demirleri ve tellerle
kapatılmış durumdadır. Batı duvarda üç ve güney duvarda iki olmak üzere beş adet niş
bulunmaktadır. Güney duvarda bulunan iki nişin arasında, duvarın dış tarafından
gözlemlenebilen doldurulmuş yuvarlak kemerli bir kurulum takip edilebilmektedir.
Mekanın doğudaki diğer birimlerle ortak olan doğu duvarında üç adet sivri kemerli
açıklık bulunmaktadır. Güneyde yer alan ikisi üzengi hatlarına kadar kapatılmıştır.
Kuzeydeki ise diğer birimlere geçişi sağlamaktadır.

Giriş mekânının kuzey doğusunda yer alan doğu-batı doğrultusundaki dikdörtgen planlı
birim iki kare mekanın birbiriyle bağlantısını sağlamaktadır. Bu bağlantı mekânın
batısındaki sivri kemerli açıklıkla mümkün kılınmıştır. Dikdörtgen mekanın kuzey
duvarında zemin kotundan 30cm yukarıda yan yana sıralanmış 5 adet sivri kemerli niş
bulunmaktadır. Bu niş sırasının üzerinde, eksende bir adet mazgal tipi pencere mevcuttur.
Doğu duvarda ise batıdaki girişle simetrik, sivri kemerli bir açıklık yer almaktadır. Bu
açıklık da emniyet demirleri ve tel ile kapatılmıştır. Açıklığın üstünde bir adet küçük
mazgal tipi pencere yer almaktadır. Mekânın güneyinde yer alan büyük bir sivri kemerli
açıklık yapının üçüncü ve son birimi olan kare bölüme geçişi sağlamaktadır.
Dikdörtgen formlu mekânın ölçüleri içeriden güneyde 3.83 m, kuzeyde 3.81 m, doğuda
1.55 m ve batıda 1.58 m olmak üzere mekânın toplam alanı 6 m2’dir. Bu mekanın bir
kısmı tuğla zemin döşemesi ile kaplanmıştır. Bu döşemenin ortasında boş bırakılmış bir
kısımda iki adet hece tahtası bulunmaktadır ve boş kısımda toprak dolgu vardır. Tuğla
zemin döşemesi dışında kalan doğu kısmında ise yine toprak dolgu söz konusudur.

Mekânın üzeri beşik tonoz ile kapatılmıştır. İklimsel ve statik etkilerden dolayı tonozun
formunda bozulmalar vardır.

Güneydoğuda yer alan kare mekânın iç ölçüleri güneyde ve kuzeyde 3.8 m, doğuda ve
batıda 3.78 mdir. Toplam alanı ise 16.35 m2dir. Bu mekanın doğu duvarında dışa açılan
büyük bir sivri kemerli açıklık mevcuttur, fakat açıklık emniyet demirleri ve tel ile
kapatıldığı için bugün bu açıklıktan mekâna girmek mümkün değildir.
Mekânın güney duvarında ise iki adet sivri kemerli açıklık bulunmaktadır. Açıklıklar
üzengi hatlarına kadar doldurulmuştur. Simetri aksında yer alan iki pencere ortasında
doldurulmuş fakat kemer ve sınır izleri görülebilen bir bölüm mevcuttur.
Bu mekânın zemininin merkezinde kare formlu, toprak dolgulu bir kısım bulunmaktadır.
Toprak dolgunun etrafı 30x30cm boyutlu tuğlalarla çevrilmiştir. Doğudaki sivri kemerli
açıklığın önünde bir adet blok taş bulunmaktadır. Bu taş geleneksel olarak kullanılan eşik
taşı olarak değerlendirilmiştir. Dışarıda bu taşın hizasında yine blok taşlarla oluşturulmuş
dört basamaklı bir merdiven mevcuttur.

Diktörgen planlı bölümle bu kare mekanı ayıran büyük sivri kemerli açıklığın altında biri
normal boyutlarda birisi de çok küçük olmak üzere iki adet lahit bulunmaktadır.
Yapının üç mekânında da tüm açıklıklar, taşıma sistemleri, kemerler ve görülebildiği
kadar bazı duvar yüzeyleri koyu kırmızı bordürlerle çevrilidir. Mimari elemanların
formlarına göre bunları üstten veya içten paralel olarak takip eden bu bordürler yapının
doğusundaki iki birimde ve daha dikkat çekici ve görünür durumda iken batıdaki kare
giriş mekânındada ancak belirli yerlerde ve yapının eski fotoğraflarında
görülebilmektedir. Bazı yerlerde kalın bir şeridi alttan ve üstten sınırlayan ince birer silme
dizisi yer alırken, bazı yerlerde iki paralel ince silme kullanılmıştır.
2005 yılı onarım çalışmaları sonucu çimento içerikli sıva ile kaplanan mekânda,
günümüzde sadece kuzeydoğu tromp ve doğu duvar üzerinde sıva üzerine renkli kalem
işleri seçilmektedir.

Kuzeydoğu trompun solunda çimento esaslı sıvanın altından görülebildiği kadarı ile sarı,
kırmızı ve yeşil kök boya ile pembe sıvanın üzerine bitkisel motifler yapılmıştır. Kırmızı
renk ile yapılan rumi ve tomurcuk motifleri ile trompun sağ köşesinde yeşil renk ile
yapılan, içi boş yaprak motifi en iyi tanımlanabilir durumda olan bezemelerdir. Vakıflar
Genel Müdürülğü’nden elde edilen ve tarihi bilinmeyen siyah beyaz fotoğraflarda şu anda
tamamen çimento esaslı sıvayla kaplanmış olan diğer tromplarda da benzer kalem
işlerinin yer aldığı görülmektedir.

Doğu duvarda alt seviyede (yaklaşık 2.00 m kotunda), yukarıda sözü edilen kırmızı şeritli
bir bordür görülmektedir. Bu bordür sadece bu seviyede devam ediyor olabileceği gibi
duvarı çerçeveliyor olması da muhtemeldir. Duvarın sol alt köşesinde daha net olarak
tanımlanabilir durumda olan bordürün üst sınırını iki ince şeridin arasına atılan daha kalın
bir silme oluşturmaktadır. Bu düzenleme bordürün alt sınırını da belirlemektedir.
Bordürün içinde sarı, kırmızı ve yeşil kök boya ile bitkisel bir bezeme şeridi mevcuttur.

En üstteki ince şeridin üzerinde birer atlamalı sarı renkli üç adet motif görülmektedir.
Duvarın merkezinde sadece sol kısmı net olarak görülen betimlemenin yine kalın kırmızı
tek bir silmeyle oluşturulmuş dairesel bir madalyon olduğu tahmin edilmektedir.
Madalyonun dışında daireyi paralel olarak takip eden kırmızı renkte, içleri boş bırakılmış
damla motifleri birer atlamalı olarak yerleştirilmiştir. Madalyonun içinde ise yoğun bir
bitkisel bezemenin olduğu sol kenarda net olarak görülebilmektedir. Yapıda kullanılan üç
rengin hâkim olduğu bezemelerden seçilebilenler, kırmızı rumi ile sarı ve yeşil uzun,
birbirinin içine geçen kılıç görünümlü yaprak motifleridir.
Duvarın üst seviyede iki köşesinde iki farklı düzenlemeyle motifler yer almaktadır. Sol
üst köşede kırmızı gövdesi ve başı net durumda görülebilen bir kuş figürü ve bunun
altında ise sadece başı seçilebilen yine kırmızı kuş figürü yer almaktadır. Bu figürlerin
sağında işlevi belli olmayan bir damla ve iki noktadan oluşan kırmızı bir motif
bulunmaktadır. Duvarın sağ üst köşesinde ise birbiri içinden geçerek ikili bir zincir motifi
oluşturan ilginç bir geometrik betim bulunmaktadır. Motif, sarıdan kırmızıya ve yeşile
kesintisiz dönmektedir.
Doğu batı doğrultusunda iki kare birimi birbirinebağlayan dikdörtgen mekân, ilk bakışta
son derece sade bir görünümdedir. Ancak yine plan aksındaki açıklıkların ve güneydeki
kare mekâna açılan sivri kemerin üstleri tamamen kırmızı şeritlerle vurgulanmıştır.
Batıdaki sivri kemerli girişte, iç taraftan hem kemere hem de örtü sisteminin başladığı
noktada tonoza paralel bir ince ve akabinde daha kalın iki şerit görülmektedir. Aynı
uygulama girişin karşısında yer alan sivri kemerli açıklık ve güneyde yer alan geniş sivri
kemer için de geçerlidir. Şeritlerin dışında doğudaki açıklık ve geniş sivri kemerde,
kırmızı ve yeşil renk ile yazı veya bitkisel bezeme kuşağı olduğu düşünülen bezeme
kalıntıları mevcuttur.

Mekânın en şaşırtıcı bölümü kuzey duvarın üzerindeki bezemelerdir. Eksende yer alan
mazgal pencerenin iki yanında simetrik olarak iki adet koyu kırmızı çerçeveli madalyon
bulunmaktadır. Madalyonların her ikisinde de ince kazıma tekniği ile çizilip içleri kırmızı
ile boyanmış celi sülüs ‘Allah’ yazısı okunmaktadır.

Yapıda klasik olarak görmeye alıştığımız kırmızı şerit düzenleme bu duvarda da
mevcuttur. Tüm yüzey boyunca birbirine paralel olarak atılmış üç şerit görülmektedir. En
üstte yer alan şerit hemen üzerinden geçen ikinci bir ince şeritle vurgulanmış ve mazgal
pencere seviyesine gelindiğinde pencerenin şekline paralel olarak devam ettirilmiştir.
Belirlenen üç adet bordürün içi tamamen celi sülüs yazı sırası ile doldurulmuştur. İnce
uçlu bir alet ile çok ince kazıma tekniği ile oluşturulmuş yazıları çıplak göz ile fark etmek
oldukça zordur. Yazıda bazı harfler rumi ve yaprak motifleri ile sonlanmış, boşluklar da
benzer motiflerle doldurulmuştur. Güneydeki kare mekânda göreceğimiz kubbe yazıları
da aynı teknikte kazınarak yapılmış, içleri daha sonra kök boya ile boyanmıştır. Bu
duvarda ise hiçbir bölümde boya kalıntısına rastlanmadığı için yazıların kazınmasına
rağmen hiç boyanmamış olduğu kesin olarak söylenebilir. En üst yazı şeridi bordürde
olduğu gibi pencere düzenine paralel olarak devam ettirilmiştir.
Yazıların tamamı okunamamıştır. Çözümlenebilen kısımlar;

Haşr suresi Ayet 10 (Duvarın sağ bölümü):
ِن َوَل
َما
ِاِْلِي
ِذي َن َسبَقُونَا ب
َّ
ْخَواِننَا ال
َوِِلِ
ُو َن َربَّنَا ا ْغِف ْر لَنَا
ِذي َن َجا ُءوا ِم ْن بَ ْعِد ِه ْم يَقُول
َّ
ْل َوال
تَ ْجعَ
ٌم
َك َر ُءو ٌف َر ِحي
ِنَّ
َربَّنَا إ
َمنُوا
ِذي َن آ
َّ
ِنَا ِغاًّل ِلل
ُوب
ل
فِي قُ
Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş
olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey
Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.
Ali İmran suresi Ayet 8 (Duvarın sol bölümü):
َو َّها ُب
ْ
ْن َت ال
َ
َك أ
ِنَّ
ۚ إ
َو َه ْب لَنَا ِم ْن لَدُْن َك َر ْح َمةً
َهدَْيتَنَا
ِذْ
ُوبَنَا بَ ْعدَ إ
ل
ِز ْغ قُ
َربَّنَا َل تُ
(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi
eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”

Dikdörgen birimin güneyinde yer alan kare mekanın özellikle kubbe kuşağı nitelikli yazı
kuşaklarıyla bezenmiştir. Mekânın güney duvarında, eksende tüm çevresi tuğla örgü ile
belirginleştirilmiş yuvarlak kemerli ve içi doldurulmuş bölümün üzerinde, turuncu renkli
bir sıva tabakasının kalıntısı görülmektedir. Bu tabakada, zeminin hemen üzerinde iç içe
geçmiş iki dairenin yan yana dizilmesi ile oluşmuş ince bir bordür yer almaktadır.
Dış dairelerin birleşim yerleri açık bırakılarak zincir görünümü verilmiştir. Geometrik
bezemeyi altta ve üstte içi boş bırakılmış birer ince silme sınırlandırmıştır.

Bu bordürün duvarda batı yönüne doğru oldukça tahrip olduğu gözlenmektedir.
Devamında bu bordür duvara yapılan bir camii tasvirinin bağlayıcı öğesi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Genellikle camilerin güney duvarlarında görülen bu tasvirde, kubbe ve
kubbenin ortasından yükselen bir alem bulunmaktadır. Kubbe ile alemin strüktürel
boyutları gerçek oranları yansıtmamaktadır. Kubbe eteği ve alemde bezenmiş olan bilezik
duvarda bulunan bordürün devamı görünümündedir. Sıvanın batı yüzeyinde diklemesine
geniş ve paralelinde ince kırmızı bordürün küçük bir parçası mevcuttur.

Mekânın kubbesinin merkezinde iç içe geçmiş dairelerden oluşmuş bir madalyon
görülmektedir. Bu madalyondan birer atlamalı olarak çark-ı felek motifi oluşturacak
şekilde şeritler çıkmaktadır. Şeritler bir uzun kırmızı ve takiben bir çift kırmızı ve yeşil
renkleriyle oluşturulmuştur. Motifi dışlarda iki ince, ortada bir kalın kırmızı renkli silme
daire şeklinde çerçevelemiştir. Bu aynı zamanda kubbede bulunan ilk yazılı bordürün de
üst sınırını oluşturmaktadır. Yazılı bordür alttan da aynı düzenlemeyle çerçeve içine
alınmıştır. Celi sülüs yazı, dikdörtgen planlı mekânında anlatılan teknikle
oluşturulmuştur; önce ince kazıma tekniği ile harfler oluşturulmuş sonra içleri nefti yeşil
boya ile doldurulmuştur.

Bazı harfler rumi motifi ile sonlanmıştır. Harflerden bağımsız rumi ve yaprak motifleri de
seçilmektedir. Yazıyı alttan sınırlayan şeridin hemen altında yan yana sıralanmış tığ işi
motifine benzer dilimli motifler vardır. Motifler ve yazı kaliteli ve nitelikli bir teknikle
yapılmış ve estetik görünümlüdür.

Bunların arasında kalan boşluklara da siyah dilimli dairesel motifler yerleştirilmiştir.
İkinci yazılı bordür kubbe eteğini dolanmakta olup ilk yazılı bordürle aynı teknik
özelliklere sahiptir. Aradaki tek fark bu bordürün diğerine göre daha dar bir şerit olarak
düzenlenmesidir. Kubbenin eteğinde bulunan yazılı bordür şeridinde ‘Ayet-el Kürsi’ yer
almaktadır. Bu mekânda da tüm tromplar ve açıklıklar bir ince ve altında bir kalın kırmızı
şerit ile vurgulanmıştır. Trompların içlerinde de celi sülüs yazı olduğu belli belirsiz fark
edilmektedir.

Alanya kalesinde sivil, dini ve askeri yapıların duvarlarında görülen basit çizimli çeşitli
gemi tasvirlerine rastlanmaktadır. Kalenin simge motiflerinden olan bu gemi çizimlerine
yapının cephe ve iç mekânlarında da rastlanmaktadır.

Akşebe Mescit ve türbesi bugün doğal ve insan eliyle oluşmuş tüm tahribata açık
durumdadır. Dikdörtgen birimdeki tonozun en üst hattında önemli çatlaklar mevcuttur,
tuğlalardan yerlerinden oynamış olanlar da düşme tehlikesindedirler. Tonozun güneyde
yer alan sivri kemerli açıklıkla birleştiği yerden de yapıya su sızmaktadır.

Güneydoğudaki kare mekânın kubbesinde de sıva altından ilerleyen önemli büyüklükte
çatlaklar söz konusudur. Üzengi hattında da mevcut çatlaklar sebebiyle yapının kubbe ile
beden duvarı arasından içeriye su sızmaktadır. Özgün sıvaların mevcut olduğu
mekânlarda da sıva kaybı söz konusu olmuş ve önemli değerler kaybedilmiştir. Mekânın
içerisine sızan yağmur suyu hem sıva yüzeyini aşındırmakta hem de mukavemeti olumsuz
etkilemektedir. Çimento sıvalı yüzeyde yağmur suyu alan bölgelerde tuzlanma
görülmektedir. Hemen hemen her cephede görülen bitki oluşumu da atmosferik etkinin
sonucudur.

Akşebe Mescidi ve Türbesi’nde yapılmış olan onarım çalışmaları yapıda en çok
bozulmaya sebep olan etkendir. Yapılan onarımlar neticesinde yapı özgünlüğünü ciddi
anlamda yitirmiş, mekânların zemininde yapılan onarımlar ve ekler mekânların özgün
fonksiyonlarını anlamayı engellemiş, duvarlarda yapılan ekler özgün duvarların yapım
tekniklerini, malzeme dağılımını algılayabilmeye engel olmuştur. İç mekanlarda yapılan
onarımlar sonucu girişteki kare mekan, tamamen çimento ile sıvanmış ve buradaki duvar
ve kubbede yer alan tüm bezemelerin yok olmasına sebep olmuştur.

Akşebe Mescidi ve Türbesi, hakkında net bilgilerin bulunmadığı bir yapıdır. Kitabesinden
edinilen bilgiye göre mescit kısmı H. 628/ M. 1230 yılında Alaeddin Keykubat
Döneminde Akşebe tarafından yaptırılmıştır. Yapıya eklenen ikinci kısmın inşa tarihi ise
bilinmemektedir. Yapım tekniği, malzeme kullanımı ve bezeme stilleri bu yapının da
Selçuklu dönemine ait olduğunu işaret etmektedir. Minarenin yapım tarihi de
bilinmemesine rağmen, malzeme kullanımı, çinileri, formu ve tekniğiyle minare de
Selçuklu dönemine ait özellikler taşımaktadır.

Akşebe Mescit ve Türbesi’nin geçirdiği değişiklikleri kronolojik olarak sıralamak ve
tanımlamak mümkün değildir. Gezginlerin notlarından, araştırmacıların incelemelerinden,
eski fotoğraflardan ve bugün mevcut halinden yapının oldukça fazla değişikliğe uğradığı
ve birçok özgün parçasını kaybettiğini söylemek mümkündür.

Bugün gelinen durumda yapı malzeme olarak büyük oranda özgünlüğünü yitirmiştir,
fakat hala çok önemli bezemeleri, belgeleri üzerinde taşımaktadır. Her ne kadar çok fazla
değişime uğramışsa da sahip olduğu plan şeması nadir olarak rastlanan özelliktedir.
Benzer plan şemaları Tahir ile Zühre Mescidi ve Türbesi’nde (Konya) ve Arap Baba
Türbesi’nde (Harput) görülmektedir. Bu da yapıya farklı değerler kazandırmaktadır.
Fakat öte yandan bu yapılar da Akşebe Mescidi ve Türbesi’nde de görüldüğü gibi bir
bütün halinde planlanıp inşa edilmemiştir.

Akşebe Mescidi ve Türbesi’nde dikkate alınması gereken bir başka nokta da giriş kapısı
ile minare arasında uzanan taş duvar izleridir. Bu izler aksından doğuya doğru takip
edildiğinde bahçe duvarının bittiği yerde devam ettiği görülmektedir. Duvar çevresinde ve içinde
Bizans dönemine tarihlenen buluntular tespit edilmiştir.​
Elinize sağlık teşekkürler
 
Üst