Taşçı Şükrü

Meltun

Bilgili Üye
Katılım
4 Şub 2019
Mesajlar
398
Tepkime puanı
333
Puanları
9
1970 li yıllarda Avcılar derneği yönetim kurulunda iken tanıdığım insancıl yönlerini beğendiğim,saydığım ve ayni zamanda derneğimiz çaycısı Taşçı Şükrü isminde bir büyüğümüz vardı.
Bir sohbet esnasında av,arkadaşlık,sıkıntılar gibi olaylar birden onu yaşadığı bir hatırasını anımsattı.
Diyordu ki !
TEKİRDAĞ/Çorlu Karatepe taş ocaklarında çalışıyorum. İnsan gücüne dayalı ağır fakat Bir kazanç kapısı taş ocakları Allah nasip etti.Çoluk çocuğun nafakasını temin için gayret ediyorum. Hemde 1950’ li yıllarda iş bulmak çok zor bu günkü gibi fabrikalar,atölyeler yok ki bulasın.Halk Tarla tablası olan çifçilikle bazıları’da hayvancılıkla uğraşıyor. Nasıl olduysa kendime dikkat edemedim ve hastalandım önemsememiştim. Aradan bir zaman geçti rahatsızlığım fazlalaşınca Patrona söylemek durumunda kaldım.Oda gittiğin doktora benim gönderdiğimi söylersin tenbihi ile izin verdi .
Bulunduğum yerde 3 doktor var Ömer Tansuğ,Tekin Gürmen ve Vardarlar ‘ın Hüseyin bey Genelde tercih edildiği üzere ve halk tarafından da çok sevilen sayılan iyi bir Doktor olarak bilinen Ömer beye gittim. Muayeneden sonra
-Oğlum senin İstanbul da teşekküllü bir Hastahane de yatarak tedavi görmen şart , Kendine hiç dikkat etmemişsin Hastalığın nerde ise müzmin hale gelmiş.Gitmem gereken Hastahane’ yi de tarif etti.
-Doktor bey hangi imkanla nasıl giderim.? Burada yapılabilecek bir şey yok mu?
-Şimdi senin patronuna iki satır yazacağım kendisine götür ver.
-Peki !
O zamanlar vasıta pek yok “Öküz,At,Eşek arabaları” tek geçerli vasıtalarımız.Şehir ve işyerim arası 7 kilometre yürüyüşle 1,5 veya 2 saat İşyerine geldim yazıyı verdim.Patron okuduktan sonra
-Şükrü senin hastahane’ye gitmen ve acilen tedavi olman gerekiyor.Demiş doktor bey İzinlisin
-Nasıl giderim .Patron elde yok avuçta yok.?Çoluk çocuk ne yapar ?
-Vezneye uğra sana bir miktar para versinler.Sakın İyileşmeden de gelme.!
Veznenin verdiği parayı aldım. Ev temelini yapmak için taş almağa gelen bir at arabasıyla da geri döndüm.Eve durumu anlatıp,Paranın bir kısmını eve bıraktım.Yeter diye düşündüğüm miktarı ile Temiz birkaç giyim eşyasını da yanıma alarak.Cumhuriyet meydanına geldim.İstanbul a gitmekte sorun bir vasıta var çalışırsa ve yeterli müşteri olursa hareket eder bilâ mecburiyet hareket ediyoruz denilene kadar bekledim. Hayırlısı ile yola çıktık.
Saatler sonra İstanbul’a vardım.Elimde adres Hastahane arıyorum. Tarifler üzerine buldum.Laleli de arada küçük bir Hastahane içeri girdim.Muayene isteğim olduğunu görevliye bildirdim.Biraz sonra doktorun karşısında idim. Ömer beyin söylediklerini aktardım.Teşhisi sonucu yatarak burada tedavi edilebileceğimi söyledi. Peki deyince yatak hazırlansın talimatını verdi.Görevli ile birlikte yukarı çıktık.Yatağımı gösterdi,Koğuş misali bir yer 18 yatak var,Geçmiş olsun dilekleri ile yatan çeşitli yerlerden gelen hastalarla tanıştım.İçlerinde Acem tarafından gelen bir hasta da vardı.Bu kişi kimseye karışmaz,tabiri caizse git öteye demezdi sessiz ve sakin bir insandı.Adını da bir türlü telaffuz edemediklerinden kendisine Acem diyorlar ve çok güzel de dilimizi konuşuyordu.Benimle bütün yataklar dolmuştu.Ayni gün tedavim de başladı günler günleri kovaladı hastalığımın her geçen gün iyiye gittiğini hissediyordum. Hasta arkadaşlar arasında o kadar güzel bir anlaşım doğmuştu ki kimde ne varsa tereddütsüz paylaşmıştık.Bu arada ne kadar tasarruflu sarfetsem de harçlık olarak ayırdığım param bitmişti,imkanlar tükendiğinde hepimizde bir durgunluk hasıl olmuş,odanın neşesi kaçmıştı.Bazılarımız sigara tiryakisi içmezsen arattırıyor.Her geçen gün bir öncekinden daha ağır geliyordu .Hastahane ikâmetlerimize yakın olmadığından,ulaşım güçlüklerinden ve imkânsızlıklardan ziyaretçide gelemiyordu. Sıkıntıların had safhaya vardığı bir gün Acem yanıma gelerek.
-Arkadaşların bir çok şeye ihtiyaçları var,temini gerek sen onları bahçeye çıkar,içlerinde gusül abdest ihtiyacı olan varsa gidersin konuşmamız gerekli.
Arkadaşlara durumu anlatırken usulen gusül durumlarını da sordum.Hiç kimsenin ihtiyacı yok tu.
Hep beraber hastahanenin arka bahçesine çıktık. Acem dışarı getirdiği ibrikte ki su ile abdestini aldı ve el işaretiyle hepimizi etrafında bir çember oluşturacak şekilde oturttu.Sonra
-Bana bir bıçak verin.
Hepimiz birbirimize bakıştık kimsenin üzerinde yoktu.Birimiz koşarak içeri giderek zaman, zaman kullandığımız ekmek bıçağını getirdi
Acem bize dönerek;
-Arkadaşlar hepimizin bir çok ihtiyaçları ve bunları temin içinde paraya ihtiyaç var,uzun zamandır gelenimiz gidenimiz yok.İzin verirseniz ben bu konuyu Allahın izni ile çözeceğim.Ancak burada görecekleriniz.Aramızda kalacak ,biz bileceğiz.
Sonra bıçak ile yere bir daire çizdi daireyi tam ortadan ayıracak şekilde çizerek deyim yerinde ise ikiye kesti.Tam ortaya gelecek şekilde bıçağı toprağa sapladı.Çıkardı ve getiren arkadaşa verdi.Hepimiz pür dikkat hareketlerini takip ediyoruz. Bazı dualar okumaya başladığından bir müddet sonra bıçağı sapladığı yerden bir parıltı belirdi güneşin de etkisiyle bazılarımızın gözlerini alıyor,Yavaş, yavaş dikine yükseliyordu. Önce üst kenar sonra biraz fazlası derken yarıya kadar geldiğinde bunun bir sarı lira olduğunu görmüş ve anlamıştık. Kimseden ses çıkmıyordu, tamamı göründü ve olduğu yere düşerken Acem eline aldı ve bizlere baktı,en nihayet bende karar kıldı, uzatarak bu altını al sarrafa git bozdur.
Hepimizin tüm ihtiyaçları temin et, bu paradan tek kuruş olsun geri getirme tamamını harca. diğerlerine de herkez ihtiyaçlarını Şükrü arkadaşımıza bildirsin dedi
18 kişinin söyledikleri akılda kalacak gibi olmadığından kendime göre bir listeye dönüştürdüm.Dışarı çıktım. Rastladığım insanlara sorarak öğrendim ki Biraz ileride deniz tarafında sarraf varmış. Gittim buldum bir türlü sarrafın kapıdan içeri giremedim.Bende bir tereddüt hasıl olmuştu.Öyle ya toprağın içerisinden çıkan altın mı yoksa hayal mi ?Ya yanlış bir durumsa mahcup olmakta var işin içinde Önünden geçtim.Bir daha.bir daha derken Kendi kendime oğlum Şükrü bu işi sen yapacaksın ne korkuyorsun biraz cesaret arkadaşların seni bekliyor diye düşündüm.
Sarrafa girdim elimdekini verdim.Aldı inceledi ve sordu.
-Satacakmısınız ?
-Evet!
Çekmeceyi çekti bir miktar para aldı ve uzatarak buyurun dedi.Aldım dışarı çıktım hala şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım.Çok şükür tereddüt ettiğim olayı’da yaşamamıştım.Artık cebimde paramız vardı.Listeye göre alış verişi yaptım neler almadım ki yazdıklarımdan başka yazmadığım o an aklıma gelen ihtiyaç olabilecek her şeyi satın aldım.Yine de bir miktar para kalmıştı,geri getirme dediği için de harcamak durumundaydım.Aklıma alacak hiç bir şey gelmiyordu.Elimdekilerle dolaşmak külfet olmuştu.Taşımakta zorlandığım için alış veriş ettiğim bir dükkana bir kısmını emaneten bıraktım.Aldığım bir malzemeyi tekrar satın alarak kalan parayıda sarfederek bitirdim. Hepsini taşıyamıyacağım içinde aldıklarımın bir kısmını en son alışveriş ettiğim dükkanda emaneten bıraktım.Taşıyabileceğim kadarı ile Hastahaneye döndüm.Sonra kalanları da aldım getirdim.Ogün koğuşta bayram havası vardı.Herkez birer,birer teşekkür edip,Allah razı olsun derken bende
-Yaptıkların için Allah razı olsun yüzümüzü güldürdün ancak merak ettiğim bir husus var.
-Nedir ?
-Cevaplarmısın,bilemem ancak sormadan,öğrenmeden rahat edemem.
-Sor bakalım.
-Hepimizin gördüğü bu olay nasıl gerçekleşti ?
-Allahın izniyle gerçekleşti.
-Siz kimsiniz?
-Sizin gibi bir Ademoğlu ! İsmime Acem diyorsunuz ya
-Bunun nasıl yapıldığını bana öğretirmisiniz ?
-Nasıl yapıldığına gelince size öğretmem mümkün değil.
-Niçin ?
-Bu durum bana Allah tarafından verilen rızkla ilgilidir.
Konunun benim bilgi sınırlarımın üzerinde olduğunu hissettiğimden susmak durumunda kalmıştım.Bir müddet sonra Acem daha sonra bazı arkadaşlarım ve en nihayet bende taburcu olmuştum.O gün kalan arkadaşlarıma Allaha ısmarladık derken benden de orada bir şeylerin kaldığını hissediyordum.
Kaynak;Meltun

 

kabakburgiba

Operatör
Katılım
21 Haz 2014
Mesajlar
1,423
Tepkime puanı
369
Puanları
12
Meltun ustam.böyle değerli insanlarımız var illaki.ben olsam ,bende merak edip sorardım.Allah kulu kimlere nasip olur bilemeyiz.yıllar önce uşak ta ilk hazinelerden birini devletimize çıkartan bi hocamız vardı.el alamadık geç kaldık.oğluna dahi bu ilmi öğretmedi.nedenmi dersen.bu işin sonrası çok önemli.vebal var değil mi.ya parayı bulunca kötü yola harcarsan. yaaa değilmi.Acem in dediğini
şimdi anladınmı.bende kızmıştım o zaman.oğluna niye öğretmedi diye.belki içinden sende kızmışsındır.acem kardeşimizle tanıştığın için mutlu ol.eli öpülesi insan.
 

BulursamKader25

Yaptigim Yorumlar; Resmi Kazilar İcin Gecerlidir.
Katılım
27 Ocak 2016
Mesajlar
6,666
Tepkime puanı
9,205
Puanları
24
Kula zor gelen HERŞEY, Allah cc için çok kolaydır.

Allah cc dünyayı yarattığı günden beri Dünyaya nazar etmedi derler.
Yani dünya, rabbimizin kıymet vermediği bir alem.

Kıymetli olan tek şey: Müminlerin kalbi ve takvası.
Gerisi boş.
 
Son düzenleme:

Feda

Bilgili Üye
Katılım
19 Ara 2016
Mesajlar
392
Tepkime puanı
139
Puanları
7
Kula zor gelen HERŞEY, Allah cc için çok kolaydır.

Allah cc dünyayı yarattığı günden beri Dünyaya nazar etmedi derler.
Yani dünya, rabbimizin kıymet verdiği bir alem.


Kıymetli olan tek şey: Müminlerin kalbi ve takvası.
Gerisi boş.

hay ağzına sağlık senin usta
 
Üst