Mal bulanındır
BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
casuslar Anadolu'da
Sadece Lawrence değil, Anadolu topraklarında faaliyet gösteren ve tarihe geçmiş başka casuslar da var. Gertrude Bell, Michael Buch, Wooly, D. Hogarth, Sykes ve Delbrueck Herzfeld gibi ünlü casuslar da Anadolu coğrafyasında arkeolog olarak çalışmalar yapmış ve bu çalışmalarını bağlı bulundukları servislere sunmuşlar. Sadece bilgi toplayıp sunmak değil yaptıkları; çalışma yaptıkları bölgelerdeki halkı etnik ve kimlik yönünden hareketlendirmeyi de başarmışlar.
Prof. Dr. Semavi Eyice, Gertrude Bell'in daha sonra yaptığı ve kayıtlara geçen itiraflarında şöyle konuştuğunu belirtiyor: "Biz çok rahattık. Halkın bize güveni tamdı, bizi seviyorlardı. Zaman zaman arkeolojik çalışmalar da yapıyorduk, ama daha çok diğer konularda rapor tutuyorduk. Bölge halkına başka medeniyetlerin izlerinin olduğunu söylemeye çalışıyorduk. Ya da burası sizden bir parça, sizin aslınız bu diye ikna etmek için gayret gösteriyorduk. Çoğu zaman da başarılı oluyorduk".
Yıllarca Anadolu'nun değişik yerlerinde arkeoloji çalışmaları yapan Prof. Dr. Semavi Eyice yabancı casusların arkeolog sıfatıyla Anadolu topraklarında at oynattıklarını söylüyor: "Yüzyıllar önce başlayan bu gelenek maalesef günümüzde de devam ediyor. Bizim ülkemizde hareket etmek kolay olduğu için bu işi çok daha rahat yapıyorlar".
Arkeolojiden anlamıyorlar
Türkiye'ye gelen arkeolog unvanlı casusların büyük bir kısmının arkeoloji ile az bir ilgisi bulunuyor. Yani temel konuların ve bilgilerin dışında arkeoloji konusunda bilgi sahibi değiller. Ancak sözde arkeologlar geldikleri ülkelerden arkeolog kimliğini alıp Türkiye'ye bu sıfatla giriş yapıyor. Arkeolog Semih Yalın konu ile ilgili olarak başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: "İngiliz bir arkeolog 3 ay boyunca bizimle çalıştı. Milattan Önceki dönemleri inceliyordu. Ancak temel bilgilerin dışında pek birşey bilmiyordu. Michael ismindeki bu arkeolog bizim onun arkeolog olmadığını anladığımızı anlayıp geri dönmesi gerektiğini söyleyip ayrılmıştı. Bu arkadaş kazı çalışmaları ile pek ilgilenmiyordu, gezip halkla konuşuyor, resimler çekiyordu."
Prof. Dr. Semavi Eyice ise Batı'daki arkeoloji enstitülerinin bu amaç için çalıştığını söylüyor: "Bu enstitüler arkeolog kimliği vermekte pek zorlanmıyorlar. Zaten bu iş için kurulmuşlar. Gelenlerin büyük bir kısmı arkeolog bile değil. Ama aralarında arkeolog olanlar da var. Arkeolog olarak gelmelerinin sebebi ise, bu mesleğin rahatlığından kaynaklanıyor. Yani arkeolog olarak hareket etmeniz, çalışmalar yapmanız çok kolay. Sizden kimse şüphelenmiyor, rahatça çalışabiliyorsunuz. Onun için birçok casus, arkeolog sıfatını alarak faliyet gösteriyor".
Ancak bu işin başını ise geçmişte olduğu gibi yine İngilizler çekiyor. Almanların BND, Rusların FSB (KGB), Fransızların DGSE servislerinin yanısıra CIA da bu alanda faaliyetlerini sürdürüyor. Gizli servislerin casus arkeolog kullandıkları yerli arkeologlar tarafından da doğrulanıyor.
TürkçeKürtçe konuşabiliyorlar
Türkiye'ye gelen gerçek arkeologların hemen hemen hepsi kendi dillerinin dışında başka bir dili bilmezken, casus olarak gelen arkeologlar ise anadillerinin haricinde başka dilleri de çok rahat konuşabiliyorlar.
7 yıl boyunca Urartular dönemini inceleyen Arkeolog Ahmet Kurt: "Dilimizi çok iyi biliyorlar. Bu nedenle halkla çok kolay diyalog kurabiliyorlar. Benim 10 yıl önce Van'da beraber çalıştığım William adında bir İngiliz arkeolog vardı. Kendi dilinden başka Türkçe ve çok iyi Kürtçe konuşabiliyordu. Kürtçe konuştuğu için köylülerle çok rahat diyalog kuruyordu. Arkeolojiden hiç anlamıyordu. Urartu dönemini araştırıyorduk, kendisi döneme ait bulgular hakkında hiçbirşey bilmiyordu. İki yıl bizimle çalıştı. Geldiğini söylediği üniversiteden bir başka arkeolog geldi, öyle bir arkeoloğun olmadığını söyledi. Normal arkeologlar kendi dilinden başka dil bilmiyorlar. Çok azı başka bir dili kısmen konuşabiliyor. Gerçek arkeologlar arasında Türkçe'yi neredeyse bilen yok" şeklinde konuşuyor.
Kime şikayet edeceksin?
Türkiye'de çalışmalarını sürdüren casus arkeologlar yerli arkeologlar tarafından çok rahat fark ediliyorlar. Ancak farkında olan yerli arkeologların yapabileceği hiçbirşey yok. Herhangi bir gizli servis adına çalışanları güvenlik güçlerine şikayet etmekse oldukça zor. Bu zorluğu ve tehlikeyi bilen arkeologlarımız susmayı tercih ediyorlar. 1995 yılına kadar Adana ve Ahlat bölgesinde çalışmalar yapan Arkeolog Macit Durmuş yıllarca arkeolog olarak Anadolu'nun birçok bölgesinde çalışmalar yaptığını belirterek, çok sayıda casus arkeologla karşılaştığını söylüyor: "Herhangi bir servis adına çalışan arkeologları hemen fark edebilirsiniz. Çünkü; arkeoloji konusuna pek vâkıf değiller. Hareketlerinden, tuttukları raporlardan herşey anlaşılabiliyor. Bunu Türkiye'de jandarma veya polise bildirmek ise pek kolay değil. Zaten casuslar ellerini kollarını sallayıp gelipgidiyorlar. Benim şu anda konuşmam bile tehlikeli ama eğer bu gidişe bir son verilecekse başıma geleceklere razıyım" şeklinde konuşuyor.
Sadece Lawrence değil, Anadolu topraklarında faaliyet gösteren ve tarihe geçmiş başka casuslar da var. Gertrude Bell, Michael Buch, Wooly, D. Hogarth, Sykes ve Delbrueck Herzfeld gibi ünlü casuslar da Anadolu coğrafyasında arkeolog olarak çalışmalar yapmış ve bu çalışmalarını bağlı bulundukları servislere sunmuşlar. Sadece bilgi toplayıp sunmak değil yaptıkları; çalışma yaptıkları bölgelerdeki halkı etnik ve kimlik yönünden hareketlendirmeyi de başarmışlar.
Prof. Dr. Semavi Eyice, Gertrude Bell'in daha sonra yaptığı ve kayıtlara geçen itiraflarında şöyle konuştuğunu belirtiyor: "Biz çok rahattık. Halkın bize güveni tamdı, bizi seviyorlardı. Zaman zaman arkeolojik çalışmalar da yapıyorduk, ama daha çok diğer konularda rapor tutuyorduk. Bölge halkına başka medeniyetlerin izlerinin olduğunu söylemeye çalışıyorduk. Ya da burası sizden bir parça, sizin aslınız bu diye ikna etmek için gayret gösteriyorduk. Çoğu zaman da başarılı oluyorduk".
Yıllarca Anadolu'nun değişik yerlerinde arkeoloji çalışmaları yapan Prof. Dr. Semavi Eyice yabancı casusların arkeolog sıfatıyla Anadolu topraklarında at oynattıklarını söylüyor: "Yüzyıllar önce başlayan bu gelenek maalesef günümüzde de devam ediyor. Bizim ülkemizde hareket etmek kolay olduğu için bu işi çok daha rahat yapıyorlar".
Arkeolojiden anlamıyorlar
Türkiye'ye gelen arkeolog unvanlı casusların büyük bir kısmının arkeoloji ile az bir ilgisi bulunuyor. Yani temel konuların ve bilgilerin dışında arkeoloji konusunda bilgi sahibi değiller. Ancak sözde arkeologlar geldikleri ülkelerden arkeolog kimliğini alıp Türkiye'ye bu sıfatla giriş yapıyor. Arkeolog Semih Yalın konu ile ilgili olarak başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: "İngiliz bir arkeolog 3 ay boyunca bizimle çalıştı. Milattan Önceki dönemleri inceliyordu. Ancak temel bilgilerin dışında pek birşey bilmiyordu. Michael ismindeki bu arkeolog bizim onun arkeolog olmadığını anladığımızı anlayıp geri dönmesi gerektiğini söyleyip ayrılmıştı. Bu arkadaş kazı çalışmaları ile pek ilgilenmiyordu, gezip halkla konuşuyor, resimler çekiyordu."
Prof. Dr. Semavi Eyice ise Batı'daki arkeoloji enstitülerinin bu amaç için çalıştığını söylüyor: "Bu enstitüler arkeolog kimliği vermekte pek zorlanmıyorlar. Zaten bu iş için kurulmuşlar. Gelenlerin büyük bir kısmı arkeolog bile değil. Ama aralarında arkeolog olanlar da var. Arkeolog olarak gelmelerinin sebebi ise, bu mesleğin rahatlığından kaynaklanıyor. Yani arkeolog olarak hareket etmeniz, çalışmalar yapmanız çok kolay. Sizden kimse şüphelenmiyor, rahatça çalışabiliyorsunuz. Onun için birçok casus, arkeolog sıfatını alarak faliyet gösteriyor".
Ancak bu işin başını ise geçmişte olduğu gibi yine İngilizler çekiyor. Almanların BND, Rusların FSB (KGB), Fransızların DGSE servislerinin yanısıra CIA da bu alanda faaliyetlerini sürdürüyor. Gizli servislerin casus arkeolog kullandıkları yerli arkeologlar tarafından da doğrulanıyor.
TürkçeKürtçe konuşabiliyorlar
Türkiye'ye gelen gerçek arkeologların hemen hemen hepsi kendi dillerinin dışında başka bir dili bilmezken, casus olarak gelen arkeologlar ise anadillerinin haricinde başka dilleri de çok rahat konuşabiliyorlar.
7 yıl boyunca Urartular dönemini inceleyen Arkeolog Ahmet Kurt: "Dilimizi çok iyi biliyorlar. Bu nedenle halkla çok kolay diyalog kurabiliyorlar. Benim 10 yıl önce Van'da beraber çalıştığım William adında bir İngiliz arkeolog vardı. Kendi dilinden başka Türkçe ve çok iyi Kürtçe konuşabiliyordu. Kürtçe konuştuğu için köylülerle çok rahat diyalog kuruyordu. Arkeolojiden hiç anlamıyordu. Urartu dönemini araştırıyorduk, kendisi döneme ait bulgular hakkında hiçbirşey bilmiyordu. İki yıl bizimle çalıştı. Geldiğini söylediği üniversiteden bir başka arkeolog geldi, öyle bir arkeoloğun olmadığını söyledi. Normal arkeologlar kendi dilinden başka dil bilmiyorlar. Çok azı başka bir dili kısmen konuşabiliyor. Gerçek arkeologlar arasında Türkçe'yi neredeyse bilen yok" şeklinde konuşuyor.
Kime şikayet edeceksin?
Türkiye'de çalışmalarını sürdüren casus arkeologlar yerli arkeologlar tarafından çok rahat fark ediliyorlar. Ancak farkında olan yerli arkeologların yapabileceği hiçbirşey yok. Herhangi bir gizli servis adına çalışanları güvenlik güçlerine şikayet etmekse oldukça zor. Bu zorluğu ve tehlikeyi bilen arkeologlarımız susmayı tercih ediyorlar. 1995 yılına kadar Adana ve Ahlat bölgesinde çalışmalar yapan Arkeolog Macit Durmuş yıllarca arkeolog olarak Anadolu'nun birçok bölgesinde çalışmalar yaptığını belirterek, çok sayıda casus arkeologla karşılaştığını söylüyor: "Herhangi bir servis adına çalışan arkeologları hemen fark edebilirsiniz. Çünkü; arkeoloji konusuna pek vâkıf değiller. Hareketlerinden, tuttukları raporlardan herşey anlaşılabiliyor. Bunu Türkiye'de jandarma veya polise bildirmek ise pek kolay değil. Zaten casuslar ellerini kollarını sallayıp gelipgidiyorlar. Benim şu anda konuşmam bile tehlikeli ama eğer bu gidişe bir son verilecekse başıma geleceklere razıyım" şeklinde konuşuyor.