usuluna edebine riayet ederek ilminide biliyorsan mesele yok,milleti yalandan zerzavatlarla rahatsız etmeyin,her meleğin emrinde sayısını bilmedimiz melekler,cinler divler vardır,sen bu işde meleke kazanıp ünsiyet kurabilirsin,Bir gün fakir bir bedevî Hazret-i Ali’den sadaka ister. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-, o an için başka bir imkânı bulunmadığından, yerden bir avuç kum alır ve bir şeyler okuyarak kuma üfler.Ardından da bunları bedevînin avucuna altın olarak döker. Be*de*vî hay*ret*ler için*de ka*lır. Bu*nun na*sıl ol*du*ğu*nu, avu*cun*da*ki ku*ma ne oku*du*ğu*nu ken*di*si*ne de söy*le*me*si için Haz*ret-i Ali’ye yal*va*rır. Haz*ret-i Ali -ra*dı*yal*lâ*hu anh- ise gâ*yet sâ*kin bir şe*kil*de, oku*du*ğu*nun “Fâ*ti*ha Sû*re*si” ol*du*ğu*nu söy*ler. Bu*nun üze*ri*ne se*vinç*le yer*den bir avuç kum alan be*de*vî, Fâ*ti*ha Sû*re*si’ni oku*yup ku*ma üf*ler. Fa*kat kum, ay*nı kum*dur. Be*de*vî, Haz*ret-i Ali’ye bu*nun hik*me*ti*ni so*rar. Haz*ret-i Ali -radıyallâhu anh- ise, işin esâsını:“Bu, bir kalb far*kı*dır.” buyurarak hulâsa eder.Kur’ân’ın tamamını, ya gafletinden ya da imkân bulamadığından okuyama*yanlar, kısa bir sûreyi rahatlıkla okuyabilirler. Bunun içindir ki Hâlık Teâlâ, kelâ*mının en mühim mesajlarını -bâzen kısmen bâzen de tamâmen-, ilâhî bir nükte olarak ulvî şifreler hâlinde kısa sûrelere derc etmiş ve âdeta her birini küçük bir Kur’ân hükmünde kılmıştır. Nitekim İmâm Şâfî Hazretleri şöyle buyurur:“Şâyet, bütün bir Kur’ân-ı Kerîm yerine sâdece «Asr Sûresi» inzâl buyrul*muş olsaydı, bu bile yeterdi. Çünkü onda İslâm’ın bütün esaslarını bulmak müm*kündür…”
şimdi durum böyleyken birileri şu olmaz bu haram diye birilerini ikaz etmeyi tercih etmelerine saygı duyarız,lakin hic bir söz delilsiz işe yaramaz tesirde etmez,keza Hz Hızır ve İskender-Zülkarneyn abı hayat suyu peşinde ne kadar mücadele ettiklerini kimse inkar edemez ayeti kerimeyle sabittir,ee nasipse beni bulur dememişler,ha tarihe bakarsak nasiptir beni bulsun diyenlerde olmuştur elbette,ha şunu derseniz makuldur,bu işin peşine takılıp evladı iyalini namusunu hanesinin iaşesini ihmal ediyorsaaaa işte bu en kötüsü,birde bir işi yapmamak yapamamak o işi anlamıyo manasında değildir,Hz Ali örneğinde gördük Fatiha-yı şerifle kum altın olduğunu diyosam yapta görelim,bak yapamıyosun demekki sallıyosun diyen akılsız zarar etmiştir,ben altın olcak dereceye veya imana gelmemiş olabilirim,amma en azından bazı okuma usulleriyle şifa usulunu,zehirli hayvanlar sokunca Fatiha-yı şerifle nası bertaraf
edilceni bilirim,bişe bilen onu bilmeyenden üstün değildir,üstünlükler anca takva iledir.şimdi aklınıza hemen hic bilenle bilmeyen bir olurmu kaidesi gelmiştir,olmaz ona şüphe yok,ama üstünlük manası cıkmaz bundan,üstünlük değimi sade Takva ile belirtilmiştir.ne kadar bilirsen bil,ne kadar abid olursan ol,ihlasla olmuyosa işe yaramıyo,nitekim hakir zelil bir azazilken meleklere ders vercek konumda derecelere geldi,amma hep kendi kafasına göre ibadetle yaşadı ilk emri ilahide iblis (şeytan) lakabıyla elendi.neyse biz Mevla,nın yardım ve inayetiyle yolumuza devam,