Mal bulanındır ustam tektekçi olmasakta tektekle uğraşan kardeşlere çok
Standart ağırlığa, dolayısıyla bir birim değere sahip ilk sikkeler ise M.Ö. 600 yıllarında Manisa Sart’ta yerleşik Lidyalılar tarafından üretilmiştir. Elektrum adı verilen, saf altın ve gümüş karışımı bir madenden üretilen bu sikkeler, dünyanın ilk madeni sikkeleri olarak ticarette takas yerine satın alma yöntemlerinin yaygınlaşmasına ortam sağlamıştır. Lidyalıların mal ve hizmet alımında sikke kullanımı, işte yarattığı ticari düzen daha sonra Anadolu’ya hâkim olan Persler tarafından da devam ettirilmiştir.
M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in Anadolu’ya geçerek başlattığı Helenistik çağda kurulan darphanelerde, üç asır boyunca altın, gümüş ve bronz sikkelerin darbı gerçekleştirildi. M.Ö. 2. yüzyıl içerisinde Anadolu’nun birçok
şehrinin Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilmesinden sonra, bu şehirlere kendi sikkelerini darp etme yetkisi verilmesiyle ön yüzünde Roma imparatorunun portresinin de yer aldığı bronz sikkelerin darbı başlamıştır. Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinden sonra, 5. yüzyıl sonunda Anadolu sikke medeniyeti yoluna Bizans sikkeleriyle devam etmiştir. Ancak yüzyıllar ilerledikçe Bizans sikkeleri yerini Arap ve İslam sikkelerine bırakmaya başlar. 9. yüzyıla gelindiğinde artık Anadolu’da sürekli Bizans sikkesi darbeden tek darphane Konstantinopolis’tir.
Anadolu’da ilk sikke darbından sonra bin yılı aşkın süreçte yaşanan çok tanrılı inanç ve sonrasında yayılan Hristiyan inancı sembollerinin dönemlerinin sikkelerinde de kendisini göstermiştir. Lidya ve Pers sikkelerinde kullanılan hayvan, insan ve bitki motifleri yerlerini zaman zaman tanrı ve tanrıçalarla paylaşır. Helenistik ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde ise bu desenlere imparator portreleri, Geç Roma ve Bizans dönemlerinde de Hristiyan dininin sembolleri de ilave olur.