İlk gidişimizden1 ay sonra yine ayni yola revan olduk. Vasıl olduğumuzda dikkatimizi çeken husus 17 Temmuz ta geldiğimizde ki gibi bir sürü ve bir çoban vardı. Gideceğimiz güzergâh üzerinde ki otlaklığa sürü yayılmış kendisi de meşe ağacına yaslanmış aracımızın motor sesini duyunca kalktı yanımıza geldi.
Yalnızlıktan bunalmış konuşacak insan bulması onu mutlu kılmıştı. Bizde bozuntuya vermeden sohbeti devam ettik. İyice kaynaşmıştı ki zaman akıp gidiyor sürüde otlaklığı bırakmış dağınık vaziyette farklı yöne yönelmişti. Kusura bakmayın hayvanları toplamam lazım deyip yanımızdan ayrıldı gitti, o gitti yanımızdan bir mobilet geçti üzerinde ki ile selamlaştık. Vatandaş bastı gaza ağaçların arasından gözden kayboldu.
Çoban sürüyü toparlamış yönünü de köye doğru çevirmiş yanımıza tekrar geldi. Kaldığımız yerden devam ettik. Aradan bir saat ten fazla zaman geçmişti ki mobiletin sesini yeniden duyuldu, oda geldi yanımızda durdu. Baktık ki mobiletin üzeri dağ kekiği dolu, bu kadar kısa zamanda nasıl topladın, nasıl demet haline getirdin, bu kadar kekiği ne yapacaksın diye sorduk. Oda gülerek hemen ileride bildiğim bir kekik ocağı var oradan kestim, desteledim bunları et lokantalarına satıyorum nafakamı çıkarıyorum her sene bu zamanlarda buradayım, kekik bekleyen çok müşterilerim var dedi
-Satıyorsun öyle mi?
-Evet.
-Peki, kaça veriyorsun?
-Demeti 1,5 lira
-Sözün yoksa bir kısmını da biz alalım?
-Niye olmasın ki kaç demet?
-Mis gibi dağ kekiği toplanmış ayağımıza kadar gelmiş 3 demet yeterli.
-Kendine göre fazlaca destelediklerinden seçti verdi.
Parasını verdik. Üzerini çevirecek bozuk yok öyle ya dağ başında bozuk para, canın sağ olsun helal olsun deyince, motordaki kekiklere baktı bir demet daha çıkararak buyurun buda benden olsun diyerek uzattı, ihtimal ki paranın üzerini çeviremediği içindi kırmadık aldık. Müsaadenizle beni beklerler geç olmadan gideyim eyvallah dedi ve gitti. Çoban da gitsin yanımız uzaklaşsın diye beklenti içindeyiz. Neden sonra anca köye varırım bana müsaade deyip yanımızdan ayrıldı. O köye biz ana kayaya, Gördüğümüz işaretlerin fotoğraflarını çekelim düşüncesindeyiz. Çevresini dolaşıp figürlerin olduğu yere geldiğimizde, ne saat, ne kaplumbağa nede küpü kucaklayan adam vardı, sanki biri gelmiş 17 temmuz da gördüklerimizi silgi ile siler gibi silmişti, yürüttüğümüz fikirlerle sonuca ulaşamadık. Mantık burada yürümüyordu. Neden, Nasıl, Niçin soruları hep cevapsız kaldı. Mecburen
Çoban ‘ın yürüdüğü istikamet hakkında fikir yürütmeye başladık. Bir tane dere var anlatılan 3 dere geçilmiş izahına bizim yaklaşımımız ayni dereyi tekrar tekrar geçtiği şeklinde oldu. Sonra dedik ’ki bu insan buranın köylüsü böyle geçiş yapmaz en kısa yoldan köye dönme gayretiyle dağın eteklerinden yürümüş olması daha mantıklı. Öncelikle bizde etekleri araştırdık. Gördük ki yağmur suları zirveden aşağıya akıp giderken bazen dere yatağı gibi yataklar oluşturmuş, çubukları kurduk çubuklar bizi aldı eteklerden, eteklerden götürdü, bu arada zirve sularının aktığı yatakları dere kabul ederek sayıyoruz. Üçüncü yatakta çubuklar dan olumlu sinyal aldık, dört yönden de ayni noktada sinyal aldık,aldık’ ta ortada beyaz bir taş yok orada taş burada taş yok bir ara aracı bıraktığımız yere iki aracın geldiğini gördük, durdular indiler bagajı açtılar torbalar, poşetler indirilmeye başlandı, kişileri saydık 5 kişi araçlara dikkat ettik resmi plaka görünce çubuklar cebe bizde aracımıza yöneldik. Vasıl olduğumuzda selamlaştık gördüklerimizden anladığımız piknik yapmaya geldikleri idi yapacak bir şey yoktu. Mecburen dönüşe geçtik.
Aklımızı kurcalayan 17 temmuz da var olan işaretler idi. Buraya arkadaşların iş durumları nedeniyle dağılmış olduğumuzdan tekrar gidemedik. Ancak her konuşmamızda yine gidelim, bu işi çözelim fikri ağır basıyordu.Ne yazıkki bu beklentimiz bu günde devam ediyor.