Hâdis Köşesi

 

Mushap

Editör
Katılım
26 Eyl 2018
Mesajlar
719
Tepkime puanı
484
Puanları
9
Bismillahirrahmanirrahim

"Ey insanlar!

"Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bulusamiyacagim.

"Insanlar!

"Bugünleriniz nasil mukaddes bir gün ise, bu aylariniz nasil mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasil

mübarek bir sehir ise, canlariniz, malariniz, namuslariniz da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden

korunmustur.

"Ashabim!

"Muhakkak Rabbinize kavusacaksiniz. O'da sizi yapti olayi sorguya cekecektir. Sakin benden sonra eski

sapikliklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayiniz! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,

bulunmayanlara ulastirsin. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunlari daha iyi anlayan birisine ulastirmis

olur.

"Ashabim!

"Kimin yaninda bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her cesidi kalidirilmistir. Allah

böyle hükmetmistir. Ilk kaldirdigim faiz de Abdulmutallib'in oglu (amcam) Abbas'in faizidir. Lakin

anaparaniz size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme ugrayiniz.

"Ashabim!"

"Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldirilmistir, ayagimin altindadir. Cahiliye devrinde güdülen

kan davalari da tamamen kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin

Rabia'nin kan davasidir.

"Ey insanlar!

"Muhakkak ki, seytean su topraginizda kendisine tapinmaktan tamamen ümidini kesmistir. Fakat siz bunun

disinda ufak tefek islerinizde ona uyarsaniz, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak icin bunlardan da

sakininiz.

"Ey insanlar!

"Kadinlarin haklarini gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanizi tavsiye ederim. Siz kadinlari, Allah'in

emaneti olarak aldiniz ve onlarin namusunu kendinize Allah'in emriyle helal kildiniz. Sizin kadinlar üzerinde

hakkiniz, kadinlarin da sizin üzerinizde hakki vardir. Sizin kadinlar üzerindeki hakkinizi; yataginizi hic

kimseye cignetmemeleri, hoslanmadiginiz kimseleri izininiz olmadikca evlerinize almamalaridir. Eger

gelmesine müsade etmediginiz bir kimseyi evinize alirlarsa, Allah, size onlarin yataklarinda yalniz

burakmaniza ve daha olmasza hafifce dövüp sakindirmaniza izin vermistir. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki

haklari, mesru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

"Ey mü'minler!

"Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu hic sasirmazsiniz. O emanetler, Allah'in kitabi

Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.

"Mü'minler!

"Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanin kardesidir ve böylece bütün Müslümanlar

kardestirler. Bir Müslümana kardesinin kani da, mali da helal olmaz. Fakat malini gönül hoslugu ile vermisse

o baskadir.

"Ey insanlar!

"Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet

etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina eden kimse icin mahrumiyet vardir.

Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in,

meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet

ve sehadetlerini kabul eder.

"Ey insanlar!

"Rabbiniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem'in cocuklarisiniz, Adem ise topraktandir. Arabin Arap

olmayana, Arap olmayanin da Araap üzerine üstünlügü olmadigi gibi; kirmizi tenlinin siyah üzerine, siyahin

da kirmizi tenli üzerinde bir üstünlügü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadir. Allah yaninda

en kiymetli olaniniz O'ndan en cok korkaninizdir.

"Azasi kesik siyahî bir köle basinza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'in kitabi ile idare ederse, onu

dinleyiniz ve itaat ediniz.

"Suclu kendi sucundan baskasi ile suclanamaz. Baba, oglunun sucu üzerine, oglu da babasinin sucu üzerine

suclanamaz.

"Dikkat ediniz! Su dört seyi kesinlikle yapmaycaksiniz:

Allah'a hicbir seyi ortak kosmayacaksiniz.
Allah'in haram ve dokunulmaz kildigi cani, haksiz yere öldürmeyeceksiniz.
Zina etmeyeceksiniz.
Hirsizlik yapmayacaksiniiz..
"Insanlar Lâilahe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri

zaman kanlarini ve mallarini korumus olurlar. Hesaplari ise Allah'a aittir.

"Insanlar!

"Yarin beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?"

Saheb-i Kiram birden söyle dediler:

"Allah'in elciligini ifa ettiniz, vazifenizi hakkiyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye

sehadet ederiz!"

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) sehadet parmagini kaldirdi, sonra da cemaatin üzerine cevirip indirdi ve söyle buyurdu:

"Sahid ol, yâ Rab! Sahid ol, yâ Rab! Sahid ol, yâ Rab!"
 

Gönül_Eri

Moderatör
Moderatör
Katılım
24 Kas 2018
Mesajlar
2,951
Tepkime puanı
3,851
Puanları
23
Konum
Galatia
Bismillahirrahmanirrahim

"Ey insanlar!

"Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bulusamiyacagim.

"Insanlar!

"Bugünleriniz nasil mukaddes bir gün ise, bu aylariniz nasil mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasil

mübarek bir sehir ise, canlariniz, malariniz, namuslariniz da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden

korunmustur.

"Ashabim!

"Muhakkak Rabbinize kavusacaksiniz. O'da sizi yapti olayi sorguya cekecektir. Sakin benden sonra eski

sapikliklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayiniz! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,

bulunmayanlara ulastirsin. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunlari daha iyi anlayan birisine ulastirmis

olur.

"Ashabim!

"Kimin yaninda bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her cesidi kalidirilmistir. Allah

böyle hükmetmistir. Ilk kaldirdigim faiz de Abdulmutallib'in oglu (amcam) Abbas'in faizidir. Lakin

anaparaniz size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme ugrayiniz.

"Ashabim!"

"Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldirilmistir, ayagimin altindadir. Cahiliye devrinde güdülen

kan davalari da tamamen kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin

Rabia'nin kan davasidir.

"Ey insanlar!

"Muhakkak ki, seytean su topraginizda kendisine tapinmaktan tamamen ümidini kesmistir. Fakat siz bunun

disinda ufak tefek islerinizde ona uyarsaniz, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak icin bunlardan da

sakininiz.

"Ey insanlar!

"Kadinlarin haklarini gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanizi tavsiye ederim. Siz kadinlari, Allah'in

emaneti olarak aldiniz ve onlarin namusunu kendinize Allah'in emriyle helal kildiniz. Sizin kadinlar üzerinde

hakkiniz, kadinlarin da sizin üzerinizde hakki vardir. Sizin kadinlar üzerindeki hakkinizi; yataginizi hic

kimseye cignetmemeleri, hoslanmadiginiz kimseleri izininiz olmadikca evlerinize almamalaridir. Eger

gelmesine müsade etmediginiz bir kimseyi evinize alirlarsa, Allah, size onlarin yataklarinda yalniz

burakmaniza ve daha olmasza hafifce dövüp sakindirmaniza izin vermistir. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki

haklari, mesru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

"Ey mü'minler!

"Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu hic sasirmazsiniz. O emanetler, Allah'in kitabi

Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.

"Mü'minler!

"Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanin kardesidir ve böylece bütün Müslümanlar

kardestirler. Bir Müslümana kardesinin kani da, mali da helal olmaz. Fakat malini gönül hoslugu ile vermisse

o baskadir.

"Ey insanlar!

"Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet

etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina eden kimse icin mahrumiyet vardir.

Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in,

meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet

ve sehadetlerini kabul eder.

"Ey insanlar!

"Rabbiniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem'in cocuklarisiniz, Adem ise topraktandir. Arabin Arap

olmayana, Arap olmayanin da Araap üzerine üstünlügü olmadigi gibi; kirmizi tenlinin siyah üzerine, siyahin

da kirmizi tenli üzerinde bir üstünlügü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadir. Allah yaninda

en kiymetli olaniniz O'ndan en cok korkaninizdir.

"Azasi kesik siyahî bir köle basinza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'in kitabi ile idare ederse, onu

dinleyiniz ve itaat ediniz.

"Suclu kendi sucundan baskasi ile suclanamaz. Baba, oglunun sucu üzerine, oglu da babasinin sucu üzerine

suclanamaz.

"Dikkat ediniz! Su dört seyi kesinlikle yapmaycaksiniz:

Allah'a hicbir seyi ortak kosmayacaksiniz.
Allah'in haram ve dokunulmaz kildigi cani, haksiz yere öldürmeyeceksiniz.
Zina etmeyeceksiniz.
Hirsizlik yapmayacaksiniiz..
"Insanlar Lâilahe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri

zaman kanlarini ve mallarini korumus olurlar. Hesaplari ise Allah'a aittir.

"Insanlar!

"Yarin beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?"

Saheb-i Kiram birden söyle dediler:

"Allah'in elciligini ifa ettiniz, vazifenizi hakkiyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye

sehadet ederiz!"

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) sehadet parmagini kaldirdi, sonra da cemaatin üzerine cevirip indirdi ve söyle buyurdu:

"Sahid ol, yâ Rab! Sahid ol, yâ Rab! Sahid ol, yâ Rab!"
Kardeşim veda hutbesini burda paylaşman harika olmuş ? sen bizi mutlu ettin Allah,ta seni mutlu etsin.
 

Gönül_Eri

Moderatör
Moderatör
Katılım
24 Kas 2018
Mesajlar
2,951
Tepkime puanı
3,851
Puanları
23
Konum
Galatia
ANNE VE BABA HAKKI
"Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını vasiyet ettik! Çünkü anası, onu nice sıkıntılara katlanarak (karnında) taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için «Önce Bana, sonra da ana-babana şükret!» diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Banadır.” (Lokmân, 14) Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlatır:

“Bir şahıs, Resûlullah’a gelerek:

«–Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir?» diye sordu. Resûlullah:

«–Annen!» buyurdu. O sahâbî:

«–Ondan sonra kimdir?» diye sordu. Efendimiz:

«–Annen!» buyurdu. Sahâbî tekrar:

«–Ondan sonra kim gelir?» diye sordu. Allah Resûlü yine:

«–Annen!» buyurdu. Sahâbî tekrar:

«–Sonra kim gelir?» diye sorunca Resûl-i Ekrem bu sefer:

«–Baban!» cevâbını verdi.” (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1)
Yorum: Son günlerde annesini kesen babasını doğrayanların sayısı bi hayli arttı buda bende toplum olarak nereye gidiyoruz sorusunu daha sık sormama neden oldu. Annesini döven, babasına söven, annesine çoraplarını giydirip onu köle gibi kullananları gördük ve bu yaz kandıra sahilinde babası ölsün gebersin diye beddua edene şahit oldum. Bunlar buz dağının görünen yüzü bile değil. Biraz bu konu üzerinde sahih kaynaklardan nakiller yapmanın ve bunları okuyup silkelenmenin hepimiz için faydalı olucağını düşündüm.
 
Son düzenleme:

Gönül_Eri

Moderatör
Moderatör
Katılım
24 Kas 2018
Mesajlar
2,951
Tepkime puanı
3,851
Puanları
23
Konum
Galatia
ANNE BABASINA ASİ OLANLAR CENNETİN KOKUSUNU ALAMAZLAR
Ashab–ı Kiram'dan Alkame adında bir zat vardır. Bu zat bir gün çok ağır hasta oldu. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hz. Ali, Hz. Ömer ve Hz. Bilal Radıyallahu Anhum hazretlerini onu görmeye gönderdiler. Onlar Alkâme'nin yanına vardıklarında bir de ne görsünler: Alkame'nin dili tutulmuş, bir türlü kelime–i şehadet getiremiyor.

Hemen gelerek durumu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlattılar. Sahabeler, Alkame'nin durumunu gözden geçirdiklerinde onda bir kusur bulamadılar Daha sonra hanımı yüzünden annesiyle arasının iyi olmadığını öğrendiler. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Alkame'nin annesine haber gönderdi. Kadın Peygamber Efendimiz'in huzuruna gelince Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadına:

"Oğlun ile dargın mısın?" diye sordu.

Kadın:

"Dargınım ya Resulullah)!" diye cevap verdi.

Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

"Oğlun çok zahmet çekiyor. Oğlundan razı olmasan bile ona hakkını helal et." dedi.

Kadın:

"Oğlum karısını bana tercih etti. Ben oğlumdan razı olamam." dedi.

Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadına ne tavsiye ettiyse kabul etmedi. Nihayet Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:

"Nefsim yed–i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, sen ona öfkeli ve dargın bulunduğun sürece ne namazı ne de zekatı fayda vermez."

Daha sonra sahabelere Alkame'yi yakmak için ateş toplamalarını emretti. Bunun üzerine kadıncağız feryad edip;

"Bırakın oğlumu! Allah'ı şahit tutuyorum ki, ben oğlumu bağışladım, ondan razı oldum, ona hakkımı helal ettim." dedi.

Bunun üzerine Alkame'nin dili açıldı ve kolayca kelime–i şehadet getirerek vefat etti. Bu hadiseden sonra Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Ey Muhacirler ve Ensar topluluğu! Kim hanımını annesine tercih ederse, Allah'ın laneti üzerine olsun. Allah Teala o kimsenin ne farz ne de nafile ibadetini kabul etmez."(7)
Yorum: Ey anne babasını yaşlanınca kendisine yük olarak gören, onlara bakmaktan erinen karısının ağzına bakıp onları kapı dışarı eden ? hastalıklarında zor günlerinde yanında olmayıp, onların seni bugünlere getirdiğini unutan basireti bağlanan şuuru kapanan güzel kardeşim vallahi 5 vakite 5 daha katsan senenin 365 günü oruç tutsan onları razı etmedikçe helallik almadıkça sana cennet yüzü yok bunu bil isterim. Yav bu iş bukadar kesinmi diyicek olursan yukarda yaşanmış hadise en güzel örneğidir....
 

Mushap

Editör
Katılım
26 Eyl 2018
Mesajlar
719
Tepkime puanı
484
Puanları
9
Yine Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:



“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun” (burnu yerde sürtünsün)
 

Mushap

Editör
Katılım
26 Eyl 2018
Mesajlar
719
Tepkime puanı
484
Puanları
9
Rabbim! Onlar beni küçüklüğümde nasıl koruyarak büyüttülerse, şimdi sen de onlara öyle merhamet et!” [İsrâ sûresi (17), 24].
 

deli firat

DOĞACI
Katılım
2 Ara 2015
Mesajlar
4,241
Tepkime puanı
7,027
Puanları
24
Yaş
50
Konum
Türkiye
[FONT=&quot]Üveys İbnu Amir el-Karanî, halkımız tarafından Vey*sel Karani olarak bilinir. Tabiîn’in (sahabeyi görenlerin) büyüklerindendir. Resûlullah’ın (s.a.v.) sağlığında Müslüman ol*muştur. Annesine olan saygısı Resûlullah’la (s.a.v.) karşılaş*masına mani olmuştur.[/FONT]
[FONT=&quot]Üveys’in annesinden bir tek isteği vardı. Günlerdir bu isteğini zihninde bekletiyor, anneciğinin neşeli bir anında teklifini yapmayı tasarlıyordu. Beklediği anın geldiğini gör*düğü bir sırada isteğini şöyle dile getirdi:[/FONT]
[FONT=&quot]– Sevgili anneciğim bende çok hakkın var. Bunu bilen evladın olarak yanından bir an olsun ayrılmak istemem. Senden Medine’ye kadar gidip gelmem için izin vermeni isti*yorum. Hemen herkesin ziyaret edip sohbetiyle şeref buldu*ğu ahir zaman peygamberini görmezsem gözlerime uyku girmeyecek. Ne olur bana izin ver. Resûlullah’ı bir defacık ol*sun göreyim. Sonra hemen dönerim.[/FONT]
[FONT=&quot]Annesi Üveys’i çok seviyordu. Onu gözünden bir gün olsun ayırmaya razı olamıyordu. Ancak bu istek başka istek*lere de benzemiyordu. Resûlullah vardı işin içinde. İzin ver*meliydi. Düşündü ve şöyle dedi:[/FONT]
[FONT=&quot]-Oğlum, Resûlullah’ı ziyarete gitmene izin vereceğim, ama Peygamber’in evine varacak, ziyaretini yapacak, başka hiçbir yere uğramadan hemen geri döneceksin. Evinin dışın*da bir yere gitmene iznim yoktur. Bunu unutma![/FONT]
[FONT=&quot]Üveys’in sevincine diyecek yoktu. Şartlı da olsa izin çıkmıştı. Demek Medine’ye gidecek. Resûlullah’ın evine va*racak, bir iki dakikalık da olsa sohbetinde bulunacaktı. Artık bundan büyük bir saadet olamazdı. Hemen yol hazırlığını yaptı. Heybesinin iki gözüne Yemen hurmalarından doldur*du. Annesinin elini öpüp duasını alarak yola koyuldu.[/FONT]
[FONT=&quot]Tozlu yollar, kumlu çöller ona engel değildi. Gönlüne Resûlullah ‘ı görme sevdası düşmüş, kalbine Peygamber aşkı dolmuştu. Yemen illerinden Medine çöllerine doğru ilerler*ken yakıcı ve zorluklar gözüne gözükmüyordu.[/FONT]
[FONT=&quot]Yolda bir kervana rastlıyor, onlara katılıyor, daha sonra yönlerini değiştiren kervanları bırakıyor, kasideler, ilahiler söyleyip, Medine yolunda devam ediyordu.[/FONT]
[FONT=&quot]İşte Medine görünmüştü. Peygamber şehrinde Resûlul*lah’ın hasretini giderecekti. Sora sora aradığı yere yaklaştı. Kime sorsa:[/FONT]
[FONT=&quot]– Resûlullah’ın evi Mescid-i Nebi’nin bitişiğinde, diyor*du.[/FONT]
[FONT=&quot]İşte hurma dallarından örülmüş çatısı ile, kıldan dokun*muş perdeli kapı, Hz. Peygamberin odaları gözükmüştü.[/FONT]
[FONT=&quot]En baştaki kapıya yaklaştı. Bütün gücünü toplayarak seslendi:[/FONT]
[FONT=&quot]– Yemen’den ziyaret için geldim, Resûlullah’ı görmek istiyorum![/FONT]
[FONT=&quot]Cevabı heyecanla bekledi. Kalbi tık tık vuruyor, nasıl bir karşılık alacağını heyecanla bekliyordu. Beklediği cevap geldi:[/FONT]
[FONT=&quot]– Resûlullah evinde yoktur. Medine’nin filan mahallesi* ne kadar gittiler. İster mescide gidin, geri dönmesini bekleyin, ister o mahalleye gidin. Orada ziyaretinizi yapın.[/FONT]
[FONT=&quot]– Ben ne o mahalleye gidebilirim ne de mescid de Resûlullah’ın dönmesini bekleyebilirim. Annem izin vermedi bunlara. “Sadece evine gideceksin, başka yere iznim yok.” dedi.[/FONT]
[FONT=&quot]Ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı, düşünüyordu. Annesinin dediğini yerine getirmeli, sözünden çıkmamalıydı, anne sözüydü bu. Ama beri tarafta da Resûlullah vardı. Onun ziyareti söz konusu idi. Zihninde sualler uçuştu, ce*vaplar çatıştı. Ama anne sözüne sadık kalmak, verdiği sö*zünde durmak ağır bastı. Kendi kendine söylenerek döndü:[/FONT]
[FONT=&quot]– Gidemem, başka yere gidemem. Oturup Hz. Peygamber’in dönmesini de bekleyemem. Annemin izni yok çünkü. Anlaşılan kısmet değilmiş. Zaten benim gibi bir garip kim oluyor ki, her gün Cebrail ile görüşen bir zatın huzuru*na girecek, sohbetinde bulunacak? Ben de amma cüretkâr bir gençmişim ha?…[/FONT]
[FONT=&quot]Üveys üzüntülerini gönlüne gömdü, geldiği yoldan geri dönmeye karar verdi. Sanki izinden basa basa geri geliyor, yol boyunca da hüzün gözyaşı döküp, elem kasideleri söylü*yordu. İşte Yemen hududu içine girmiş, Karan köyüne de gelmişti. Hiç olmazsa biricik annesinin sözünü tutmuş, onun emrinden dışarı çıkmamıştı. O yeterdi kendisine. Sevgili an*nesi durumu anlayınca Sevgili oğlu Üveys’ine şöyle dua etti:[/FONT]
[FONT=&quot]– Oğlum, sen dünyada beni memnun ettin, Allah da ahirette seni memnun etsin. Dünyada göremediğin Resûlullah’ı ahirette görüp O’na komşu olasın.[/FONT]
[FONT=&quot]Beri tarafta evine geri dönen Resûlullah (s.a.v.) Hz. Aişe validemize sordular:[/FONT]
[FONT=&quot]– Kim geldi buraya, ya Aişe?[/FONT]
[FONT=&quot]Yemen’den bir genç ziyaretinize gelmişti. Sizi evde bulamayınca annesinin izni olmadığı için yanınıza kadar va*ramadı, oturup da bekleyemedi. Memleketine geri döndü.[/FONT]
[FONT=&quot]Efendimizin cevabı şöyle oldu:[/FONT]
[FONT=&quot]– Kapıdaki nurdan Üveysin geldiğini anladım. O, anne*sine itaat edip etmeyeceği hususunda imtihan oldu. İmtihanı da kazandı. Dünyada beni görmesi nasip değilmiş. Ama ahi*rette komşum olacaktır.[/FONT]
 

Mushap

Editör
Katılım
26 Eyl 2018
Mesajlar
719
Tepkime puanı
484
Puanları
9
Dünya dediğin nedir ki .rahimden indim pazara bir kefen aldım gittim mezara ebedi komşuluğu kazanmış.annesine itaat ile peki biz ?
 

Gönül_Eri

Moderatör
Moderatör
Katılım
24 Kas 2018
Mesajlar
2,951
Tepkime puanı
3,851
Puanları
23
Konum
Galatia
ANNE BABA HAKKIYLA ALAKALI GÜZEL Bİ ÖRNEK
Hazreti Musa Aleyhisselam bir gün Allah Tealâ'ya münacat ederek şöyle niyazda bulundu:

"Ya Rabbi! Acaba benim cennette arkadaşım kimdir? "

Allah Tealâ Celle Celaluhu:

"Ey Musa! Falan beldeye git, orada bir kasap vardır. İşte senin cennette ki arkadaşın odur." diye cevap verdi.

Bunun üzerine Hazreti Musa Aleyhisselam o beldeye geldi ve tarif edilen kasabın dükkânını buldu. Orada oturup bir müddet kasabın hareketlerini seyretti. Akşam olunca kasap heybesine bir parça et koyup, dükkânını kapayarak evinin yolunu tuttu. Hazreti Musa Aleyhisselam kasabın yanına yaklaşarak:

"Beni misafirliğe kabul eder misiniz?" diye sordu.

Kasap da tebessüm ederek:

"Buyurun!.." diyerek Musa Aleyhisselam'i evine davet etti.

Eve varınca kasap getirdiği eti kendi eliyle pişirerek çorba yaptı. Sonra evin tavanına asılı olan büyük bir heybeyi aşağıya indirdi ve içinden gayet yaşlı bir kadını çıkardı. Kendi eliyle onu doyurdu, üzerindeki elbiselerini alıp yıkadı ve kuruttuktan sonra onu giydirdi. Sonra tekrar annesini heybeye koyup yerine astı. Tam o sırada kadının dudaklarının kıpırdadığını gördü. Musa Aleyhisselam:

"Bu kadın kimdir?" diye sordu.

Kasap da:

"Annemdir!.." diyerek cevap verdi.

Musa Aleyhisselam:

"Sen onu heybeye koyarken dudakları kıpırdıyordu. Sanki bir şeyler söylüyordu. Acaba ne diyordu?"

"O, devamlı olarak şu sözü söyler: 'Ya Rabbi! Oğlumu cennete Musa'ya arkadaş yap.' işte bu söylediği söz onun duasıdır."

Bunun üzerine Hazreti Musa Aleyhisselam:

"Sana müjdeler olsun! Ben Musa'yım. Sen de benim cennetteki arkadaşımsın." dedi.
YORUM: Allahım bizlerede cennette peygamberlerine komşu olmayı hakedecek ameller işlemeyi nasip eylesin. Kendine layık kul, habibine layık ümmet, anne babalarımıza layık evlat, vatanımıza milletimize layık birey, birbirimize layık kardeş, arkadaş, komşu olmayı nasip eylesin...
 
Son düzenleme:
Üst