O kadar çok hakkı yenmiş ki, iki kelâm yazmazsam haksızlık olur.
Çubuk/anten ;
* %100 pozitif bilimdir. Deney yöntemine dayanır. Tüm hareketleri ama istisnasız tüm hareketleri, fizik, kimya ve matematiğe dayanır. Ve yine tüm hareketleri, paragraf paragraf ilgili bilim dalının, ilgili konuları ile net ilişkilidir.
Örneğin suyu bulan kişi sayısı çoktur. Başarı oranı da yüksektir. Bu insanların özel bir yeteneği falan yoktur. Konu tamamen suyun karakteri ile ilgilidir.
Suyun, ortalama %11'i Hidrojen, %89'u Oksijendir.
Oksijen atomu cok fazla elektronegatif olduğundan, hidrojen atomunun elektronlarini uzerine çeker.
Hidrojen bağları cok zayıftır. 1 saniyenin, yüz milyarda biri kadar ömrü vardır. Bunlardan biri kırıldığında hemen bir diğer bağ oluşur.
Asıl önemli olan ise, su dipol yani ikiz elektrik kutbu oluşturur.
Tüm bu özellikler, cubuk ile suyun çok rahat bir şekilde tespit edilmesini sağlar.
Konu çubuk ile bir elementin tam yerini noktasal bazlı tespit etmek ise, çubuğun/antenin nasıl çalıştığı, nasıl ve neye tepki verdiği zaten çok açıktır. Ama kişi bunu kafasında bilimsel olarak kendine izah edebilmesi için hem çok donanımlı hem de saha tecrübesi had safhada olması gerekir.
Çubuk ile ilgili konuşabilmek için, akademisyen düzeyinde mürekkep yalamış, o yalanan mürekkebi de deneme/yanılma yoluyla sahada gözler ile görebilmis olması gerekir.
Çubuk ile metâl bulunacağının en büyük kanıtı aslında su bulanlardır. Su da diyamanyetiktir.
Bazı kriterler kendiliğinden vücut bulduğundan su şıp diye bulunur. Diğer diyamanyetik metallerin birkaç farklı karakteri olduğundan, noktalanmasi extra bilgi ister. Sadece bilgi ister. Bilgi.
Gökten yıldırıma ya da ilâhî güce falan ihtiyaç yoktur.
Bunlara sahip olmadan konuşmaya başlar ise kişi, ya mevzuyu yaradana bağlar, ya da kendi veya çevreden gördükleri ile bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak ahkâm kesmeye başlar.
Bunca çubukçu var hiçbiri nokta yapamıyor. Demek ki bu işin oluru falan yok denmesi, mevcut duruma göre haklı gözükebilir. Ama asla "doğru değildir.
Ben bu işi en iyi bilenlerdenim diyenlerin ulaşabildiği, derinlik mesafesi kadar yakınıdır. O da her zaman değil. O da sinyali doğru ucundan yakalayabilirse. Oraya ulasabildiklerinden de hicbir zaman emin değiller. Çoğu zaman farkında da değiller. Videolardakilerin de neredeyse hepsi zaten soytarı.
Çubuk/anten öyle bir şeydir ki, her tepkisi fizik ile bagintilidir. Hiçbir hurafe ya da hiçbir Allah vergisi gibi söylemler ile işi olmadığı gibi, işin içine bilimin haricinde katılan her şey, bilgisizligin getirdiği eksikliktir.
Hiçbir çubuk mineral noktalamaz.
Hiçbir çubuk minerale düşmez.
Bakın noktalamaz kelimesini kullanıyorum. Noktalayabilse, arada sırada isteneni de noktalayacaktır.
Minerale düşmek, noktalanamayan elementin karakteristiği gereği sizi yönlendirdiği X bir yerdir.
Daha bunun anlam ayrımını "havsalası" almayan kişiye anlatabilecekler çok yuzeysel kalır.
"Başarıya götüren çubuğu söyle tarif et yapalım. Sonra bizde onları alıp araziye çıkıp zıp zıp noktalayalım" TARZI latife içeren sözler hakikaten çok abestir.
O zaman her prof. her yıl yüzlerce prof. yetistirsin. Kendi alanlarında nobel üstüne nobel alsınlar.
Bir tüyo bulalım onunla hedefi 12 den vuralım gibi fikirler sadece geyik muhabbetidir.
Bi' Maxwell denklemlerini, bi' faraday yasasını bile bilmeyen adamla neyi ne kadar konuşabilirsin?
Elbette bu değildir ki diyamanyetik bir metal tam iki kaşının ortasından noktalanamasın.
İçinde tonla değerli metal olan 5 m derindeki bir mahsenin tam üstüne cikilamasin.
Kullandığın çubuk amaca hizmet etmiyor, sinyal yakalamayı bilmiyorsun, üstüne gitmeyi bilmiyorsun, derinlik almayi bilmiyorsun, internette ne kadar asparagas bilgi var hepsini beynine doldurmuşsun, etrafında 1 kisi bile başarıya ulaşamamış, sonra diyorsun ki tu kaka.
Bilmeyen bilmediği şeyi birine öğretmiş.
Bilmeyenden öğrendiği doğru olmayan bilgiyi harmanlanmış, salçalamış soslamış vermiş fırına.
Öteki fırından almış içine su katmış tencereye koymuş. Beri ki öyle olmaz demiş tele yatırıp mangala atmış.
En nihayetinde son noktayı koymayı cozemedikleri için kendilerince usül uygulamislar. Ama o usülü gerçek araziye adapte edemisler çünkü başaramamışlar.
En basitinden, ben boşluk her türlü bulurum diyebilen biri, en kötü ayda 1 tane antik yunan veya Roma mezarı açmalı.
Tek tekciler tüm antik yunan ve Roma ören yerlerini bilir. Bu yerleskelerin hepsinin nekropolü var. Yerleskelerin dibinde,köşesinde, bucağında.
Metrajlari çoğunun derinde değil. Bazısı pulluk seviyesinin bi tik altında, bazisi 1 metrede, bazisi 1 adam boyunu geçmeyen seviyede v.s.
Hic sormuyor musunuz kendinize? Yahu bu adamlar boşluk konusunda usta ise neden bu mezarlardan sebeplenmiyor diye? Takılar, sikkeler v.b. onbinlerce dolar değerinde objeler yatiyor kuzu kuzu.
E hani nerede boşluk ustaları?
Kaya mezar varmışta 3-5 metredeymis de, işi mesakkatliymis de, tırnaklı lazımmış ta, yok efendim cinler periler koruyormusta. Muşta muş. Hic bitmez miş,muşları..
Noktalayamiyorlar çünkü. Yoğun değerli metal olan boşluğu, gelişigüzel alalede bir çubukla, internetten doldurma bilgiyle, zaten bilmeyen ustasının bilmeden öğrettiği bilgiyle o boşluğu noktalayacak adamın alnını karışlarım. Kolay değil o işler.
Çok ciddi bilgi birikimi, harikulade bir akademik bilgi ile arazi tecrübesi harmanlanmadigi sürece nekropol sahasında "cım" diyemez!
Genelde diyebildikleri şey, sahipli mal,carpiliriz, korunaklı vs vs. 19 yıldır arazideyim. %80'i gece olmak üzere, bir taneside bana gelip ,birader ben bu malın sahibiyim demedi. De get bu mevkiden çarparım şimdi seni de demedi. Başıma ağrı da girmedi,ayağıma krampta girmedi. Arı da çıkmadı, kurbağa da ziplamadi. Ne hikmetse değil mi?
Ben çaylak çömez oldugum için büyük ustalara musallat oluyorlar demek ki oradan yırtıyorum.
Son cümlem;
Çubuğun tanımı, işlevi, çalışma şekli, tepkilerinin dayanağı ve NOKTALAMA, yazılı bir kaynakta şu ana kadar yok. Benim kadar okuyan olmasın, ben görmedim. Çubuk konularında kosulanlarin %99,9'u alakasız cümle başlıkları.
Biliyirum ki böyle de devam edecek.
Rast gelsin..