Bir ermeni mezar taşi görsel.

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]Amisos Hazineleri İnce İşçiliğiyle Dikkat Çekiyor[/h]
1252


[/FONT]

[FONT=&quot]
Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenen Amisos Hazineleri, altın işlemeleriyle dikkat çekiyor.
Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi arkeoloğu Mustafa Kolağasıoğlu, AA muhabirine, Karun Hazineleri’nden sonra Türkiye’nin en büyük hazinesi olarak bilinen “Amisos Hazinesi”nin müzenin en ilgi çeken eserleri arasında yer aldığını söyledi.
Hazinenin 1995 yılında İlkadım Belediyesinin Cedit Mahallesi’nde yaptığı yol genişletme çalışması sırasında ortaya çıktığını anımsatan Kolağasıoğlu, arkeologlar tarafından yürütülen kurtarma kazısıyla gün yüzüne çıkarılan eserin önemini vurguladı. Amisos Hazinesi’nin önemli bir buluntu grubu olduğuna işaret eden Kolağasıoğlu, hazinede altın işlemeciliğinin ön plana çıktığını belirterek, “Altın eserler, üzerlerindeki işlemecilik ve detayların çok iyi betimlenmesi dolayısıyla seçkin bir buluntudur. Buluntu grubu, bir mezar odasında ortaya çıkmıştı. Kazı çalışmasında mezar odasında bir erkek, 2 kadın bireyin yer aldığı tespit edildi. Erkek bireyin başındaki taç, onun yönetici sınıfa dahil bir yönü olduğunu işaret eder. Buluntu grubunun tamamı 4. yüzyıl içinde tarihlenebilir” dedi.

Altın yüksek teknolojiyle işlenmiş
Amisos Hazineleri’ni seçkin kılan en önemli unsurun altın eserlerdeki işlemecilik olduğunu vurgulayan Kolağasıoğlu, şunları kaydetti: “Yüksek teknoloji bu eserlerde fark edilebilir çünkü detaylar çok iyi işlenmiş ayrıca bölgenin günümüze yansıyan altın işlemeciliğini, belki Trabzon’daki telkari işini daha önceki geleneklere yansıtan bir durum da söylenebilir. Altın eserler, Amisos Hazinesi’ni ön plana çıkarır. Bunun dışında cam eserler de önemli. İşçiliğinin çok yüksek düzeyde olması onun işareti olabilir, bölgeye has bir durum. Çünkü Mitridat Krallığı lokal bir krallıktır. Benzer krallıklarının hakim olduğu Sinop ve Amasya’da bu tür yüksek teknolojide işlenmiş altın eserlere rastlamak biraz güç. Bunu Amisos’a, yani Samsun’a ait bir lokal işçilik olduğunu söyleyebiliriz. Yine cam eserler de buluntu grubu arasında yer alır, bunlar da önemlidir. Anadolu’da örneğine nadir rastlanılan buluntulardır.”
Kolağasıoğlu, Amisos Hazineleri’nin sadece altın eserlerle öne çıkmadığını, cam ve toprak eserlerinin de dikkat çektiğinin altını çizerek, “Cam ve toprak eserler de dönemin önemli stilistik özelliklerini yansıtır. Altın eserler içinde küpelerin tanrıça Nike şeklinde tasvir edilmiş hali, yine Eros şeklinde tasvir edilmiş hali oldukça ilgi çekicidir. Çünkü çok ufak detayları gösterir. Yine kadın başlığı bileklikler ve Medusa başlı aplikler seçkin hazırlanmıştır. Bunun dışında Hipokampus tasvir edilmiş birçok aplik yer almaktadır” ifadelerini kullandı.
Amisos Hazineleri’nin hem altın hem de işlemecilik teknolojisi bakımından önemli olduğunu, bu nedenle de ilgi gördüğünü bildiren Kolağasıoğlu, bir mezardan bu kadar çok altın eser çıkmasının nadir olduğunu belirtti.
Arkeolog Kolağasıoğlu, Amisos Hazinesi’ni önemli kılan bir başka unsurun da aplikler üzerindeki motifler olduğunu ifade ederek, “Hazinelerde bulunan apliklerdeki Hipokampus motifleri, aslında çağlar arası bir geçişi işaret eder çünkü milattan önce 4. yüzyıl eser grubundaki Hipokampus figürü, Amisos’ta bulunmuş mozaikteki Hipokampus figürü ile benzerdir. Bu da aslında çağlar arası devam eden bir geleneği gösterir” dedi.


[/FONT]
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]Juliopolis Antik Kenti’nde Farklı Tiplerde 500’ü Aşkın Mezar Bulundu[/h]
752


[/FONT]

[FONT=&quot]
Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Çayırhan Mahallesi’nde, Juliopolis Antik Kenti’ndeki kazılar sürüyor.
Nallıhan Belediye Başkan Yardımcısı Ömer Bayrak, Çayırhan Mahallesi muhtarı Bilal Şerbetçi ile kazıların sürdürüldüğü Çayırhan Gülşehri bölgesinde incelemelerde bulundu ve kazı ekibinden bilgi aldı. Bayrak, burada yaptığı açıklamada, kazıların Anadolu Medeniyetleri Müzesi denetiminde ve Nallıhan Belediyesinin desteğiyle sürdürüldüğünü söyledi.
Kazılarda önemli bulgulara ulaşıldığını anlatan Bayrak, “Kazılarda bugüne kadar binin üzerinde antik ve tarihi esere rastlanırken, 6 değişik tipte 520 dolayında mezara ulaşıldı” dedi.
Çayırhan’ın arkeolojik açıdan önemini vurgulayan Bayrak, şunları kaydetti: “Sürdürülen kazılarda ortaya çıkarılan ve büyük çoğunluğu Sarıyar Baraj gölü altında kalan Juliopolis Antik Kenti’nin savunma duvarları ortaya çıkarıldı. 6 değişik tipte Lahit mezarlar, oda mezarlar, sanduka mezarlar, toprak mezarlar, kromosyon kırma çatı mezarlar ve normal mezarlara rastlandı. Oda mezarlarda (klineli mezarlar) içinde bölmeler bulunuyor ve her bölmede ayrı ayrı mezarların olduğu ortaya çıktı. Bu mezarlarda da çok sayıda antik eser ele geçirildi. Julioplis Nekropolü kazıları, arkeoloji ve eskiçağ tarihine yepyeni bilgiler kazandırdığı gibi, Nallıhan-Çayırhan’da kültür turizmini de son 5 yıl içinde hayli hareketlendirmiştir. Geçen sürelerdeki yapılan kazılarda ele geçen binlerce kültür varlığının bir bölümü, Anadolu Medeniyetleri Müzesine ait alt salonda ve Ankara bölümünde dört ayrı vitrinde sergilenerek ulusal ve uluslararası ziyaretçilerin beğenisine sunulmuştur.”


[/FONT]
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]Tarihi Eserlerin Sahtesi Müzelere Kadar Sızdı[/h]
726


[/FONT]

[FONT=&quot]
Kültür ve Turizm Bakanlığı, son 5 yıl içinde yüzlerce sahte heykel ele geçirdi. Bu heykellerin bir kısmı müzelerde sergilenen eserlerdi. Bir kısmı ise piyasada satılırken güvenlik güçlerince ele geçirildi. Bu heykellere, sahte olduğunu bilmeden ve ‘tarihi eser’ sanarak milyonlarca lira ödeyenler var.
Genellikle sahte heykeller yurt dışına kaçırılmak üzere hazırlanıyor. Heykellerin gerçekçi görünmesi için ise akıl almaz yöntemler uygulanıyor. Mermer heykellerde figürlerin bazı uzuvları özellikle kırılıyor. Ele geçirilenlerin pek çoğunda burun, kol, hatta gövde parçalanmış. Metal heykeller ise korozyona uğraması, bir başka deyişle yüzey tepkimeleriyle aşınıp eskimiş gibi görünmesi için uzun süre toprağın altına gömülüyor. Bazılarının üzerinde delikler açılıyor. Böylelikle heykellere eskitilmiş görüntüsü veriliyor. Alıcıların uzmanlığı yoksa bu hilelere kanarak ‘tarihi eser’ sandıkları sıradan ürünlere yüklü paralar ödemeleri daha kolay oluyor.
HEDEF TURİSTLER
Altın, bronz, gümüş heykelciklerin de sayısı az değil. Alıcıların gözünü boyamak için her türlü kopya figürü kullanan sahteciler özellikle yabancıları hedef seçiyor. Antalya, İzmir gibi turistlerin yoğun olduğu bölgelerde faaliyet gösteren sahteciler, terakota, sikke, madalyon gibi kolaylıkla taşınabilir tarihi eser görünümlü materyaller üretiyor.
DETAYLI ANALİZ YAPILIYOR
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü sahtecilerle mücadele için 2010 yılından bu yana yoğun bir çalışma yürütüyor. Öncelikle daha önceki yıllarda müzelere girmiş sahte eserleri komisyon kurarak ayıklayan bakanlık, güvenlik güçlerinin ele geçirdiği eserlerin gerçekliğini de bu komisyon vasıtasıyla denetliyor. Eserlerin tespitinin yapıldığı müzede kurulan komisyonun verdiği raporda şüphe uyandıracak bir durum tespit edildiğinde başka müze uzmanlarından oluşan yeni bir komisyon kuruyor. Bu komisyonun da kararında şüphe oluşuyorsa akademisyenlerden oluşan bilimsel bir heyet oluşturuluyor. Metal eserler, korozyon yapısının tespiti için analiz laboratuvarında incelendikten sonra tarihleniyor. Aynı yöntem taş eserler için de uygulanıyor.
Antalya Elmalı Müzesi’nden Bildirilen Sahte Heykelcikler
Antalya İli, Elmalı Müzesi Müdürlüğüne bir şahıs tarafından teslim edilen 2 adet hayvan figürünün imitasyon olup olmadığı hususunda tereddüt yaşanması nedeniyle Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünce söz konusu eserlerin analiz ve değerlendirilmeleri için bir komisyon kuruldu. Komisyon tarafından hazırlanan 29.05.2013 tarihli raporda; söz konusu objelerden, kanatlı keçi biçimindeki bronz apliğin Louvre Müzesi’nde bulunan ve olasılıkla MÖ. 5. yüzyıl sonu ile 4. yüzyıl başına tarihlenen altın kanatlı bronz keçi apliğinin bir imitasyonu, insan yüzlü bir adet boğa heykelciğinin ise Akhamenid sanat etkileri taşıyan oldukça başarısız bir imitasyon olduğu ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında olmadıkları belirtildi.
Samsun Müzesi’nden Bildirilen Sahte Heykel
Pirinçten mamul, 14 cm uzunluğunda Romalı bir savaşçıyı tasvir eden heykelciktir. Ayak kısmı bilekten itibaren kopuk durumdadır. Başında Korinth başlığı mevcuttur. Göğüs kısmı toga ile örtülüdür. Sağ kol omuzdan itibaren kırık ve noksandır. Sol kol aşağıya inik olup elinde muhtemelen hançer tutmaktadır. Ayaklar hafif sağa dönüktür. Kimyasal metotlarla eskitilme çalışması yapılmıştır. Vücudun ön ve arka kısmında delikler mevcuttur.
Mardin Müzesi’nden Bildirilen Sahte Heykel
30x18x24 cm. boyutlarındaki heykel başının siyah damarlı kırmızı mermerden yapıldığı, çok diri olan saç buklelerinin aşınmış görünümü kazandırmak için yer yer darp edilmiş olduğu, başlık ve saç stilinde Klasik Dönem özelliği görülürken gözlerinin Roma Dönemi özelliği gösterdiği, antik çağ heykeltraşlık sanatında, klasik dönem ve sonrası eserlerde görülen insan anatomisine uygunluğun baş bölümünün hafif sağa meyilli verilmesine karşın boyun kısmının aşağıya doğru tamamen düz inmiş olması nedeniyle bu heykel başında görülmediği, yüz hatlarının oldukça keskin işlendiği, anlan heykel başının imitasyon olduğu ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında olmadığı belirtildi.
Adana Müzesi
Bronzdan yapılmış olup, yüksekliği 51 cm’dir. Sağ elinde aşağıya doğru kılıç, sol elinde ise yukarıya doğru meşale tutmaktadır. Başında çelenk bulunan heykelin üzerinde vücudun bir kısmını örtecek şekilde bir pelerin bulunmaktadır. Pelerin boyundan arkaya doğru savrulmuştur. Ayağında bilekleri de kapatacak şekilde uzunca sandaletler bulunmakta olan heykel, bir kaide üzerinde durmaktadır. Sağ bacağını bükmüş ve kaidenin yüksekçe olan kısmına koymuştur. İçi boş olan heykel döküm tekniğiyle yapılmıştır. Yüzeyinde korozyon izleri görülmektedir. Anatomik olarak bir orantısızlığın yanı sıra korozyon tabakasının farklılığı da göze çarpmaktadır.
İzmir Müzesi Hades Heykeli
Bir adet Sahte Mermer Heykel: Yüksekliği 40 cm’dir. Sağ kolu ve bacakları noksandır. Dalgalı saçları omuzuna kadar inmektedir. Sakal ve bıyığı vardır. Bıyık sakalla birleşmektedir. Ayrıca, sol omzundan inen elbise tomarı mevcuttur. Gövde ve yüz kısmında yer yer açık kahverengi çizgiler bulunmaktadır. Bilinçli olarak bazı uzuvları kırılmıştır.


[/FONT]
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]Gevele Kalesi’nde 4 Bin Yıllık Gizli Geçit Ortaya Çıkarıldı[/h]
1239


[/FONT]

[FONT=&quot]
Konya’nın merkez Selçuklu ilçesi sınırlarında bulunan Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı’ya kadar birçok medeniyetin izlerini taşıyan bin 720 rakımlı Takkeli Dağ’daki Gevele Kalesi’nde, gizli geçit ortaya çıkarıldı.
Kazı başkanlığını yürüten, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Çaycı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kazının 30 kişilik ekiple yürütüldüğünü söyledi. Çalışmalarda çok sayıda tarihi bulguya rastladıklarını aktaran Çaycı, çıkarılan varlıkların envanter çalışmasının ardından Müzeler Müdürlüğü’ne teslim edildiğini dile getirdi.
Çaycı, ay sonunda kazı çalışmalarına ara verileceğini belirterek, 2016 yılının Mayıs ayında yeniden başlanacağını bildirdi.
ÇOK SAYIDA SARNIÇ VAR
Gevele Kalesi’nde çok sayıda sarnıcın varlığına dikkati çeken Çaycı, Ortaçağ dönemi kalelerinde su ihtiyacının bu yapılardan karşılandığının altını çizdi. Çaycı, kalede şu ana kadar 60 sarnıç tespit ettiklerini, bu sayının kazı devam ettikçe artabileceğini aktardı.

Kaledeki sarnıç sayısının hangi dönemde ne kadar kişi tarafından kullanıldığına dair ipuçları verdiğine işaret eden Çaycı, “Bu sarnıçlarda kaç metreküp su toplanabiliyor, bu miktar kaç kişiye yeterli gelir’ bunu tespit edeceğiz. Orada ne kadar asker vardı, kaç insan yaşadı’ sorusunun cevabını bulacağız. Bütün bunlardan oradaki nüfusu ortaya çıkaracağız” diye konuştu.
GİZLİ GEÇİT BULUNDU
Çaycı, Ortaçağ kalelerinde dışarıyla bağlantının sağlanacağı gizli geçit türü mimari yapıların bulunduğuna dikkati çekerek, Gevele Kalesi’nde ise kazının ilk yılında gizli geçit emarelerine rastlandığını belirtti.

Kazı sırasında kendilerini heyecanlandıran gelişmelerle karşılaştıklarını anlatan Çaycı, şöyle konuştu: “Kalede içeriyle dışarının bağlantısını sağlayan ‘dehliz’ adını da verdiğimiz gizli geçit tespit ettik. Orada büyük oranda temizlik çalışması yaptık. İçeriden dışarıya yaklaşık 300 metre uzunluğunda olduğunu tahmin ettiğimiz dehlizin 100-150 metrelik bölümü ortaya çıktı. Burası nihai anlamda sarnıçla bütünleşiyor. Van’daki Urartu kalelerinde de bu yapıya rastlandı. Buradaki dehliz, gizli yolla sarnıca bağlanıyor, buradan da dışarıya tahliye ediliyor. İlk etapta bir su yapısı görüntüsü verip kamufle etme düşünülmüş.”
HİTİTLERE KADAR UZANIYOR
Çaycı, yapının dışarından fark edilmesinin güç olduğuna ifade ederek, şunları kaydetti: “Üstü tonozla kapalı ve hatta arazinin bir parçası gibi görünüyor. Ancak derinlere girildiğinde ayrıntılarından dehliz olduğu anlaşılıyor. Gizli dehlizin ilk örnekleri Anadolu’da Hititlere kadar uzanır. Buradaki gizli geçit için ‘yaklaşık 4 bin yıllık’ denilebilir. Bizim elimizdeki buluntularda Selçuklu döneminin izleri var. Selçuklular kullanmış ama ondan önce de mutlaka kullanıldı. Burası Hititler döneminde inşa edilmiş, Selçukluların da kullandığı gizli bir geçittir.”



[/FONT]
 

timur964

konularim
Katılım
9 Eyl 2016
Mesajlar
5,333
Tepkime puanı
1,211
Puanları
18
Yaş
59
Konum
Aydın Didim
dostum yine dökturmuşun ellerin dert görmesin 35 yıl geçti otursam şunu yapayım diye göz çukuruna 10 gun uğraşsam bu ifade yinede çıkmaz .ilk ermeni mezar taşındaki makasa hasta oldum kapalı çarşıda neden mıhlamacılar hep ermeni diye gençliğimde kendime sorardım taştaki makas cevap oldu .ALLAHA emanet ol
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[h=1]Denizli’de 5 Bin Yıllık Yerleşim Yeri Bulundu[/h]
947




Denizli’nin Çivril ilçesinde bulunan Beycesultan Höyüğü’nde yapılan kazılar sonucunda yeni bir yerleşim yeri ortaya çıkarıldı. 5000 yıllık bir geçmişe sahip olan yerleşimde bulunan iskelet ve toprak kaplarının şu ana kadar literatüre girmediği belirlendi.
Kazılar, Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Eşref Abay başkanlığında yürütülüyor. Kazılarda Yrd. Doç. Fulya Dedeoğlu arkeolog, Yrd. Doç. Gülçin İlgezdi zoolog olarak görev yapıyor. Gün ışığına çıkarılan parçaların yerleşim yeni bilgiler sağlaması bekleniyor.
Beycesultan Höyüğü
Kalkolitik Çağ’dan Bronz Çağı’na, Bizans İmparatorluğu’na kadar oldukça geniş bir tarih aralığında yerleşim yeri olarak kullanılmış olan tarihi höyükte ortaya çıkarılan eserlerin bazıları Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde ve Pamukkale Hierapolis Müzesi’nde sergileniyor.
Beycesultan’da bulunan, Luvi dilinde yazılmış olan ve MÖ. 2000’li yıllara tarihlenen hiyeroglif mühür üzerinde tartışmalar devam ederken, Anadolu tarihinin erken dönemlerine yönelik sorular da gündeme gelmişti.


 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]İzmir’de Taş Ocağı Açılacak Alanda 2 Bin 500 Yıllık Mezarlar Bulunuyor[/h]1020


[/FONT]

[FONT=&quot]
İzmir’in Ödemiş ilçesinde açılmak istenen taş ocağı için uzmanlar, tarihi yapılara zarar verilebileceğini belirterek, yetkilileri uyardı.

Ödemiş ilçesine bağlı Kaymakçı Mahallesi’nde açılmak istenen taş ocağına, İzmir Valiliği tarafından 31 Temmuz 2015 tarihinde, ’Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir’ kararı verilmesinin ardından uzmanlar bölgedeki tarihi yapılara dikkat çekti. Emekli arkeolog Prof. Dr. Veli Sevin, Kaymakçı’nın kuzey ve kuzeybatısındaki sırtların bölgenin en yaygın tümülüs türü mezar alanı olduğunu ifade ederek, bölgenin tarih açısından önem taşıdığını dile getirdi.

“TARİHSEL MİRASIN ZARAR GÖRMESİ YÜKSEK İHTİMAL”
Taş ocağı yapılmadan önce tarihi yapılar üzerinde bir tespit çalışması yapılması gerektiğine dikkat çeken Sevin, “Kaymakçı’nın kuzey ve kuzeybatısındaki sırtlar bölgemizin en yaygın ve en yoğun tümülüs türü mezar alanıdır. Lidya-Pers dönemine ait oldukları bilinen bölgemize özgü bu tür mezarlar günümüzden 2 bin beş yüz yıl kadar eskiye uzanırlar. Pek çoğu defineciler tarafından talan edilmiş bulunan bu mezarların arkeolojik açıdan ele alınıp incelenmesi ve kayıtlara geçirilmesi gerekmektedir. Bu tür tümülüs mezar anıtlarının Kaymakçı yöresinde gruplaşmış olması bölgemizin eski tarihi açısından önem taşımaktadır. Bu günlerde Kaymakçı’nın Kuzey-Kuzeybatısındaki tepelerden malzeme alınacağı ve bu iş için patlayıcı kullanılacağı haberleri yazılıp çiziliyor. Ayrıca bunun için ÇED kararına gereksinim olmadığı yolunda haberler alınıyor. Bu yörede öncelikle müzemiz uzmanlarınca bir tespit çalışması yapılıp tümülüslerin belirlenmesi gerekmektedir. Arkeolojik açıdan ön tespit yapılmamış bir bölgede yapılacak hafriyat çalışmalarından tarihsel mirasın büyük bir zarar görmesi yüksek ihtimal dahilindedir” diyerek yetkililere çağrı yaptı.


[/FONT]
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]Adana’da Üzerinde İncil’den Alıntı Olan Yeni Bir Mozaik Bulundu[/h]2239


[/FONT]

[FONT=&quot]
Adana’da üzerinde İncil’den alıntı içeren 120 metrekarelik yeni bir mozaik bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Adana Müze Müdürlüğü Başkanlığında kentte gerçekleştirilen mozaik kazıları kapsamında, Sarıçam ilçesine bağlı Karlık Mahallesi’nde özel mülkte yapılan kazıda, M.S 5-6 yüzyılda Doğu Roma dönemine ait olduğu belirlenen 120 metrekare büyüklüğünde yeni bir mozaiğe ulaşıldı.
Üzerinde kurt, kuzu, leopar, oğlak, boğa, aslan, ayı, yılan gibi 16 hayvan resmedilen mozaikte, vahşi ve evcil hayvanların yan yana yattığı, birbirlerinin yemini yediği, otladığı görülüyor. Vahşi hayvanlar ile evcil hayvanların birlikte yaşayabildikleri, otlakları paylaşabildiklerini konu edinen mozaikte resimle ilişkili Grekçe yazılmış metin, müze tarafından bilim adamlarına tercüme ettirildi.
Çeviri sonucu metinde, İncil’de Isiah bölümünde 65-25 numaralı kısımda bahsedilen, “Kurt ve kuzu birlikte otluyorlar ve aslan öküzle birlikte karnını doyuruyor; yılanın yemeği toz toprak olacak. Onlar şeytani ya da zararlı değil. Hepsi benim kutsal dağımdalar dedi yüce yaratan” ifadesinin bulunduğu belirlendi.
Hakkında detaylı bilimsel çalışmalar devam eden mozaik, Adana’da tarihi Milli Mensucat Fabrikasında kurulma çalışmaları süren müze kompleksi laboratuvar bölümüne taşındı.
Adana Kültür ve Turizm Müdürü Sabri Tari, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in destekleriyle kentin turizm alanında istenen seviyeye gelmesi için önemli çalışmalar yapıldığını söyledi.
Bakanlığın kentte bir çok yerde kazı yaptırdığını, kazılar sonucu çıkacak eserlerin de modern şartlarda sergilenmesine imkan verecek müze kurma çalışması yürüttüğünü anlatan Tari, söz konusu müzede sergilenmek üzere Müze Müdürlüğü Başkanlığında Adana merkez ve ilçelerinde 15 ayrı merkezde mozaik kazısına başlandığını ifade etti.
Sarıçam ilçesinde özel mülkte yapılan kazıda yeni bir mozaik bulduklarını vurgulayan Tari, “Müze Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmada M.S 5-6 yüzyılla tarihlenen Doğu Roma döneminden kaldığı belirlenen mozaik, bizleri çok heyecanlandırdı. Mozaik, müzemiz için nadide eserler içinde yer alacak. Müzemizin laboratuvar kısmına taşınan mozaik konservasyon ve restorasyon işlemleri bittikten sonra yeni müzemizde sergilenecek” dedi.
Tari, Adana’nın tarih boyunca sahip olduğu tarım şehri olma özelliğinden dolayı tarım müzesi, sanayi müzesi ve etnografya müzesini içeren 68 bin metrekare alana sahip kompleksin yaklaşık 10 bin metrekarelik ilk kısmının fiziki gerçekleşmesinin tamamlanarak eserlerin taşınmasına hazır hale getirildiğini belirtti. Tari, mozaikte değinilen konuların tüm semavi dinlerde yer aldığını, İslam ‘ın da barış, huzur ve kardeşlikten bahsettiğine dikkati çekti.
Adana Müzesi Müdür Vekili Nedim Dervişoğlu da Bakanlığın destekleriyle yaptıkları 15 mozaik kazısının ilkinde böyle bir esere ulaşmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi.
Türkiye ‘de bu yönde mozaik eserlerinin sayılı olduğuna dikkati çeken Dervişoğlu, “İlk mozaik kazısında bir konutun zemini olduğunu tahmin ettiğimiz alanda 15 metreye 8 metre boyutunda 120 metrekare mozaik bulduk. Mozaik üzerinde detaylı bilimsel çalışmalar devam etmekte. Bulduğumuz mozaik, ülkemizde çıkartılmış üzerinde İncil’den alıntılar bulunan sayılı mozaiklerden biri. Müzemiz için önemli bir eser” diye konuştu.


[/FONT]
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]Suriye Sınırında Yakalanan Mozaik Sahte Çıktı[/h]
697


[/FONT]

[FONT=&quot]
Hatay Valiliği, bazı basın yayın organlarında yer alan Hatay’da 2 yıl önce kazı alanından çıkarıldıktan sonra kaybolan mozaiklerin Suriye sınırında ele geçirildiği haberlerine ilişkin açıklama yaptı.
Valilik internet sitesindeki açıklamada, Altınözü ilçesi Suriye sınırında 13 Temmuz günü güvenlik güçleri tarafından ele geçirilerek Hatay Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilen mozaiklerin ön incelemesinde, sahte olduğunun değerlendirildiğini bildirdi.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “13 Temmuz 2015 Pazartesi günü ilimiz Altınözü ilçesi, Türkiye-Suriye sınırında güvenlik güçleri tarafından ele geçirilerek Hatay Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilen mozaiklerin ön incelemesinde, mozaiklerin sahte olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca mozaik panonun, ilimiz Reyhanlı ilçesinde bulunan Atçana Höyük’ten çıkarıldığı iddia edilmiştir. Atçana Höyük’te günümüze kadar yapılan arkeolojik kazılarda mozaik olabilecek Helenistik,Roma ve Geç Roma Dönemi’ne ait yapı katmanlarına rastlanmamış olup, dönemsel olarak Atçana Höyük bölgesinde böyle bir buluntunun çıkmış olma ihtimali bulunmamaktadır.
Öte yandan haberde 2 yıl önce Hatay’da kazı alanından çıkarıldıktan sonra kaybolan mozaik olduğu iddiası ile ilgili müzede yapılan arşiv taraması neticesinde, böyle bir olay yaşanmadığı teyit edilmiştir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”


[/FONT]
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]Karaman’da 9 Adet İmparator ve Senatörlere Ait Büst Bulundu[/h]20336


[/FONT]

[FONT=&quot]
Binlerce yıllık geçmişiyle tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Karaman’ın Ermenek ilçesinde devam eden kazı çalışmaları ile tarihin izleri gün yüzüne çıkarılıyor. Gökçeseki örenyerinde devam eden kazılarda antik dönem seramik çöplüğü ortaya çıkarıldı. Burada çok sayıda tüm ve kırık durumda seramik, cam malzeme parçalarının yanında, 9 adet kireç taşından imparator ve senatörlere ait büst bulundu.

Binlerce yıllık geçmişiyle tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Karaman’ın Ermenek ilçesindeki kazı çalışmaları devam ediyor. Ermenek Belediye Başkanı Uğur Sözkesen, yaptığı açıklamada, Toroslar üzerindeki ilçe ve çevresinin coğrafi özelliği sayesinde, korunma, barınma ve avlanmaya çok müsait olması nedeniyle tarih öncesi çağlardan bu yana insanlar için yerleşim yeri olduğunu söyledi.
Bugüne kadar yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçen tarihi kalıntılar ile çevredeki eserlerden elde edilen bilgilerin, kentin 4 bin 500, 5 bin yıllık geçmişe sahip olduğunu gösterdiğini belirten Sözkesen, “Sırası ile Hititler, Akalar, Babiller, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Türk medeniyetlerinin izleri görülmektedir. Bütün bunlar çok fazla çaba gösterilmeden hemen bakıldığında görülen izlerdir. Araştırma yapıldığında bölgede daha hiçbir yerde kaydı olmayan, bilinmeyen örenler ve kalıntılara rastlamak mümkündür” diye konuştu.
Sözkesen, Ermenek’teki tarihi varlıkları gün yüzüne çıkarma çalışmaları kapsamında Karaman Müze Müdürlüğünce, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nün danışmanlığında bu yıl 3 yerde kazı başlatıldığına işaret ederek, şunları ifade etti: “Bu kazılardan biri Germonikopolis kazısı. Burası ilçenin içinde Firan Kalesi dediğimiz yerin eteklerinde bulunan bir mezarlık alanı. Buradaki kaya mezarları, milattan sonra 3. yüzyıla dayandırılmakta. Alanda çok önemli şahsiyetlerin mezarlarının bulunduğunu düşünüyoruz. Yapılan çalışmalarda tarihin karanlık sayfalarına ışık tutacak birçok bulguya rastlandığını biliyoruz. Burada çıkarılan buluntular, Müze Müdürlüğü kayıtlarına alındıktan sonra, Burdur Üniversitesinde incelenmek üzere toplanmaktadır. Toplu mezarlar bulundu. Bir mezarın içine 8-10 kişi gömülmüş.” Sözkesen, Firan Kalesi’nin yanı sıra Ermenek Vadisi’ne hakim noktada Asar ve Mennan kalelerinin de bulunduğunu vurgulayarak, “Bu kalelerde de çalışmalar yapılacak. Bu çalışmalar bitirilip, tanıtımı yapıldığında ilçemiz bir turizm merkezi olacak” dedi.

Sibide Antik Kenti’nde kaya mezarlar bulundu
Karaman Müze Müdürü ve kazı başkanı Abdülbari Yıldız, ilçe merkezinin yanı sıra, Yukarıçağlar ve Gökçeseki’deki kazıların devam ettiğini, 3 yerinde nekropol alanı olduğunu söyledi.
Yukarıçağlar’daki “Sibide” antik kentinde yamaç boyunca teras halinde sıralı, kayaya oyulmuş çok sayıda oda mezar, arkosollü kaya mezarları ile bölgeye özgü lahit kapakları bulunduğunu anlatan Yıldız, şöyle devam etti: “Kaya mezarlarının bazılarında kabaca işlenmiş figürler görülüyor. Milattan sonra 3. yüzyıla tarihlendirilen bir mermer lahit gün yüzüne çıkarıldı. Antik dönemde tahrip edilen lahdin ön yüzünde kitabelik, iki yanında bitkisel bezemeli çelenk yer almakta. Bu önemli bir buluntu. Buna benzer başka lahitler bulmayı umuyoruz.”

Antik dönem seramik çöplüğü
Yıldız, Gökçeseki ören yerindeki kazılarda heyecan verici bulgulara ulaştıklarını belirterek, şöyle dedi: “Çalışmalarda 3 basamaklı platform üzerinde 8 adet Roma dönemine ait mermer lahit gün yüzüne çıkarıldı. Alanın güney kesiminde bir antik dönem seramik çöplüğü ortaya çıkarıldı. Burada çok sayıda tüm ve kırık durumda seramik, cam malzeme parçalarının yanında, 9 adet kireç taşından imparator ve senatörlere ait büst bulundu. Burasının, önemli günlerde mezar ziyaretlerinde getirilen hediyelerin toplandığı bir yer olduğunu düşünüyoruz. Kazılarda bu tür antik dönem çöplüklere rastlamak mümkün. Ama bu kadar bol malzeme veren bir çöplüğe rastlamak zor.” Yıldız, çalışmalarının ilerleyen dönemlerinde platformun devam eden uzantısında başka lahitlerin de ortaya çıkarılmasını beklediklerini kaydetti.


[/FONT]
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[FONT=&quot][h=1]Denizli’de Kum Ocağında Bulunan Lahitten İki İskelet Çıktı[/h]
3350


[/FONT]

[FONT=&quot]
Buldan ilçesinde Tripolis Antik Kenti yakınlarındaki kum ocağında tesadüfen bulunan lahdin içinde yaklaşık 18 asır önce yaşamış karı kocaya ait olduğu tahmin edilen iki iskeletin yer aldığı bildirildi.
Denizli Valisi Şükrü Kocatepe, lahdin yer aldığı kum ocağında incelemelerde bulunarak, yetkililerden bilgi aldı.

Tripolis Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Bahadır Duman, kum ocağında yapılan çalışma sırasında antik mezarın üst kapağının kepçeye takıldığını, ocaktaki yetkililerin duyarlı davranarak kendilerine konuyu ilettiklerini söyledi.
Denizli Müzesi Müdürlüğü ile yaptıkları çalışmada antik mezarı gün ışığına çıkardıklarını ifade eden Duman, lahit üzerindeki betimlemeler göz önüne alındığında antik mezarın MS 2-3. yüzyıllara ait olabileceğini düşündüklerini dile getirdi.

Duman, lahitteki betimlemelerde Zeus’un habercisi “Hermes”, kendi güzelliğine tutkusu nedeniyle tanrıların cezalandırdığı “Narkissos”, bir kahraman figürü ile Herakles (Herkül) ve ölümün vücut bulmuş hali “Thanatos” tasvirlerinin yer aldığını anlattı. Duman, “Lahtin içinde iki kişi yatıyor, muhtemelen o kahraman (lahitteki erkek figürü) kendisi, yanındaki de karısı” dedi.
İskeletlerin 1,65 boylarında ve 60 kilogram civarında olduklarını söyleyen Duman, lahitteki kişilerin o dönemdeki salgın hastalıklar nedeniyle ölmüş olabileceklerini anlattı.

“Bulunan eser, geçmişle ilgili önemli bilgiler sunacaktır”
Vali Şükrü Kocatepe de geçmişte birçok medeniyete ev sahipliği yapan Denizli’de bulunan tarihi kalıntıların, kente ayrı bir zenginlik kattığını söyledi. Kocatepe, Hierapolis ve Laodikya antik kentlerinin yanı sıra Tripolis Antik Kenti’nin de önemli bir kültür merkezi olduğunu, bulunan eserin geçmiş ile ilgili önemli bilgileri bilim dünyasına sunacağına inandığını sözlerine ekledi.


[/FONT]
 

nik

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
2,363
Tepkime puanı
1,351
Puanları
17
Yaş
64
[h=1]Giresun Adası'nda Bizans mezarları bulundu[/h]



Sanat
[h=2]Giresun Adası'nda bu yıl yapılan çalışmaların sona erdiği arkeolojik kazıda ortaya çıkan Bizans dönemine ait şapel gibi yapılar ve mezarlar, adadaki dini yaşamı günümüze aktardı.[/h][FONT=&quot]Giresun Adası'nda bu yıl yapılan çalışmaların sona erdiği arkeolojik kazıda ortaya çıkan Bizans dönemine ait şapel gibi yapılar ve mezarlar, adadaki dini yaşam hakkında bilgiler veriyor.
Yapılan kazı çalışmalarıyla şapel (küçük kilise) ve etrafındaki çocuk mezarları ortaya çıkarıldı.
Kazıda ayrıca pitos adı verilen ürünleri saklamaya yarayan büyük çapta küpler de gün yüzüne çıktı. Arkeolojik kazı çalışmalarında çıkarılan dini yapılar adada dini bir hayatın etkin olduğuna işaret ediyor.
Kazıda rastlanılan çocuk mezarlarının ise adada ders veren din adamlarının çocuklarına ait olduğu tahmin ediliyor.
Kazının bilimsel danışmanı Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gazanfer İltar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yapmış oldukları çalışmalarda kazı alanının bir şapel mimarisi olduğunu ortaya çıkardıklarını belirtti.
İltar, "Şapelin çevresi de mezarlık alanı şeklinde. Şapel ve çevresinde bulunan mezarlık genellikle çocuk mezarları. Bundan önceki kilise kazısındaki mezarlar yetişkin insanlara ait mezarlardı, şapelde ise enteresan bir şekilde yarıya yakını çocuk mezarları" dedi.
İltar, iskeletlerin bir kısmının ayak uçlarında sikkeye rastladıklarını ifade ederek, "Bir kısmında bronz boncuk şeklinde takılar mevcut. Şapel çevresinde özellikle pitos alanda bol miktarda bizans sikkesi gelmekte ama sikkeler oksitlendiği için deforme olmuş durumda" diye konuştu.
Mezarlardaki iskeletleri henüz laboratuvar ortamına göndermediklerini ifade eden İltar, "Bizans dönemindeki klasik gömü usulü burada da gerçekleşmiş. Ölü gömme geleneği yetişkinlerde nasılda çocuk mezarlarında da uygulanmış. Ortalama 6 aylıkla 12 yaş arasında olduğunu düşündüğümüz yaklaşık 10 civarında çocuk mezarı elde edildi" diye konuştu.
Çocuk iskeletlerinin genellikle boğazlarında bronz malzemeden boncuk tarzı malzemeler bulunduğunu dile getiren İltar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bazı mezarların ayak ucunda birer adet bronz sikke bulunmakta. Bunun dışında mezarların etrafı taş çerçeve ile çerçevelenmekte, çerçeveli mezarların içerisini üçlü beşli gömüler yapılmış buradaki gömüler toplu gömü şeklinde. Buradaki çocukların adada yaşayan din adamlarının çocuklarının olduğunu tahmin ediyoruz. Ada manastır kompleksi olarak düşünülmüş bir ada. Tamamen dini mahiyette yaşamın devam ettiği bir ada. Çocuk iskeletlerinin burada ders veren din adamlarının çocukları olduğunu düşünüyoruz."
[/FONT]
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst