kıssalardan hisseler!

 

Meltun

Bilgili Üye
Katılım
4 Şub 2019
Mesajlar
398
Tepkime puanı
333
Puanları
9
BİR ÖYKÜ
Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip
utangaç bir tavırla rektör'ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından
fırlayarak önlerini kesti... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların
Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?

Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı..
Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu..
Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; "Bekleriz" diye mırıldandı...
Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini çıkarmadan
masasına döndü.. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi.. Sonunda sekreter,
dayanamayarak yerinden kalktı. "Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa
gidecekleri yok" diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu..

Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterin anlattığı tablo içini
bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi.
Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu?
Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.

Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harvard'da okuyan oğullarını bir yıl önce
bir kazada kabetmişlerdi. Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun
anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı.

Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi. "Madam"
dedi, sert bir sesle, "Biz Harvard'da okuyan ve sonra ölen herkes için
bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner..."

"Hayır, hayır" diyerek haykırdı yaşlı kadın.. "Anıt değil... Belki, Harvard'a
bir bina yaptırabiliriz". Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar
fırlatarak, "Bina mı?" diyerek tekrarladı, "Siz bir binanın kaça mal olduğunu
biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan
fazlasına çıktı..."

Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan
kurtulabilirdi.. Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü: "Üniversite
inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin
kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?"

Rektör'ün yüzü karmakarışıktı.. Yaşlı adam başıyla onayladı.
Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California'ya,
Palo Alto'ya geldiler. Ve Harvard'ın artık umursamadığı oğulları için
onun adını ebediyyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.

Amerika'nın en önemli üniversitelerinden birini STANFORD'u.



Ayağınıza kadar gelip, sizinle görüşmek isteyen insanlara
yaklaşmadan önce bir kez daha düşünmeniz dileğiyle...
 

Gönül_Eri

Moderatör
Moderatör
Katılım
24 Kas 2018
Mesajlar
2,951
Tepkime puanı
3,851
Puanları
23
Konum
Galatia
valla ne yalan söyleyim bu işlerden tek kuruş kazancım yok ancak olurda yüksek meblağ elde edersem ahdım var öyle herkes gibi spor araba lüks ev alem hayalim yok.15 milyon civarı tutuyor ulus çinçin mahallesine kız erkek kuran kursu bulunan camili külliye yaptıracağım burda paylaşacağım,diyanet yeri verirse veya belediye ,15 milyon yetiyor.
Senin büyüksen ellerinden küçüksen gözlerinden öperim ustam... Ne güzel bi niyyet etmişiniz... Maşallah barekallah
 

Gönül_Eri

Moderatör
Moderatör
Katılım
24 Kas 2018
Mesajlar
2,951
Tepkime puanı
3,851
Puanları
23
Konum
Galatia
Konu çok yerinde olmuş Allah Razı olsun düşünüp açan ve ona destek olan tüm kardeşlerimizden... Ara ara paylaşımlar yapılıp diri tutulması sağlanırsa güzel olur :)
 

sandalci14

Operatör
Katılım
8 Ocak 2019
Mesajlar
1,253
Tepkime puanı
1,163
Puanları
17
Yaş
49
Konum
ankara
Bir zamanlar Çin’de fakir bir adam o denli aç ve bitkin düşmüştü ki kendini tutamayıp bir armut çaldı. Adamı yakaladılar ve çezalandırılmak üzere imparatorun karşısına çıkardılar.
Hırsız, imparatoru görünce ona şöyle dedi: "Değerli efendim, çok açtım dayanamadım çaldım. Beni affetmeniz için yalvarıyorum size. Beni affederseniz, size paha biçilmez bir hediyem olacak."

İmparator dudak büktü: "Senin gibi birinde paha biçilmez ne olabilir ki?"
Hırsız, o anda avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatarak "Bu çekirdeği ekerseniz, bir gün içerisinde altın meyveler veren bir ağacın yeşereceğini göreceksiniz." dedi.
İmparator bir kahkaha atarak "Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni." dedi.
Yoksul adam: "Haşmetlim bu tohumu ben ekemem, çünkü ben bir hırsızım. Bu sihirli tohumu ancak ömründe hiç çalmamış, başkalarına haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler ve tarif edilmez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz."
İmparator irkildi, suratını astı ve bir süre düşündü. Sonra da hırçın bir sesle: "Ben imparatorum, bahçıvan değil, o tohumu Başbakan'a ver eksin de altın meyveleri görelim." dedi.

Yoksul adam tohumu Başbakan'a uzatınca Başbakan telaş içerisinde İmparator'a dönüp itiraz etti: "Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim. Sihirli tohumu yanlış eker ziyan ederim, bence bu tohumu Hazinedar başı eksin."
Hazinedar başı hemen bir bahane buldu ve bu görevi bir başkasına devretti.
Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohumu ekme görevinden kaçındılar.
Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü, başı önünde duran Başbakan'a, Hazinedar'a ve bütün görevlilere dik dik baktı ve "Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumunun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." dedi, cebinden bir altın çıkararak yoksul adama attı. Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi. Sonra da gülerek "Bas git buradan be adam, bu ders bugünlük hepimize yeter." dedi...










 

murattırosso

Hakimiyet ALLAH 'cc'dır.
Süper Moderatör
Katılım
8 Mar 2013
Mesajlar
1,089
Tepkime puanı
1,174
Puanları
17
Bir kissada benden: vali ile deli
Zamanin birinde müsluman bi beldede validen onun zulmunden şikayet etmeye baslamiş ahali. Bu durum valinin kulagina kadar gelmiş. Yörede herkesin deli diye bildigi gariban biriside hergun gelir valiyle konuşur gidermiş. Vali durumu deliye anlatinca oda hemen sayin valim şimdi şoyle yapalim kumandani çagirin demiş. Kumandan gelniş huzura başlamiş deli anlatmaya. Tüm beldeye tellal salın şöyle seslensin. Bu gece valinin konagindaki havuza herkes 1 kova süt dökecek sonra üstü kapatilacak yarin ögle zamani valimiz süt banyosu yapacak. Tüm ahali orda bulinacak demiş. Aynen söylenenler yapilmiş. Kimse anlamamiş işin aslınilı. Ertesi gün tüm belde valinin havuzun eyrafında toplanmiş. Vali açın havuzun üstündeki örtüyü deyince açmislar örtüyü aaa bide ne görsünler berrak su dolu havuz. Vali dönmüş halkina demişki hakkinizdan kiliç gelir sizin kalmamiş kalbinizde ALLAH cc korkusu. Gece karanliğinda kim görecek deyip tüm köylü suyla doldurmuş nasilsa bi başkasi süt döker diye havuzu.....
 

sandalci14

Operatör
Katılım
8 Ocak 2019
Mesajlar
1,253
Tepkime puanı
1,163
Puanları
17
Yaş
49
Konum
ankara
Kariyer yolunda ilerleyen bir grup yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler...
Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner...
Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir.
Herkes bir bardak seçince profesör şöyle söyler:
"Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında.
Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiçbir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız.
Şunu bir düşünün; hayat kahvedir. İş, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayatı tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yaşadığımız hayatın kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de... Bazen sadece bardağa odaklanarak Allah’ın lütfettiği kahvenin hayatın tadını çıkarmayı unuturuz. Kahvenizin tadına varın!
 

sandalci14

Operatör
Katılım
8 Ocak 2019
Mesajlar
1,253
Tepkime puanı
1,163
Puanları
17
Yaş
49
Konum
ankara
Bir başka hoca da sınavda "Risk nedir?" diye soruyor. Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor kâğıdını.
Kâğıdın üst kısmında sadece "isim-soyadı" yazıyor, gerisi ise bomboş beyaz yaprak.
En altta ise "İşte risk budur" diye yazıyor.
Ve sonuçta da sınıftaki en yüksek notu alıyor.
Hocanın bir sonraki sınavında yine "Risk nedir?" sorusuyla karşılaşan öğrencimiz tekrar boş kâğıt verince bu sefer "0" alıyor. Tabii koşa koşa hocaya gidip sebebini soruyor.
İşte hocanın cevabı:
“Aynı şartlar altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!..”
 

sandalci14

Operatör
Katılım
8 Ocak 2019
Mesajlar
1,253
Tepkime puanı
1,163
Puanları
17
Yaş
49
Konum
ankara
Şeyh efendi, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet arasındaki farkı soran bir talebesine; “Karşı medresede rahlelerine eğilmiş ders çalışan dört kişi var görüyor musun? Sen git bunların hepsinin ensesine birer şamar at, sonra gel sana anlatayım” der. Öğrenci gider;
Birincinin ensesine okkalı bir tokat aşkeder! Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını döner ve daha kuvvetli bir tokatla talebeyi yere yıkar...
Bu kez ikincisine tokat atar. O da derhâl ayağa kalkar ve elini kaldırır. Ancak tam tokadı atacakken vazgeçip yerine oturur....
Üçüncü kişi tokadı yiyince, şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam eder....
Dördüncü ise, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmaz....
Talebe olanları tüm detaylarıyla aktardığında hocası şöyle buyurur:

“Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatte kısasa kısas vardır, eden karşılığını bulur. Hüküm zahire göredir. Bu yüzden tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti...
İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince tam iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi; 'Sana kötülük yapana bile iyilik yap.' Onun için döndü, oturdu...
Üçüncüsü marifet kapısına kadar gelmişti. İyinin ve kötünün Yaradan’dan geldiğini bildiği için, Yaradan bu kötülüğe hangi kulu alet etti diye, merakından şöyle bir dönüp baktı...
Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bildiği için, dönüp bakmadı bile!..”
Şimdi biz hangi kapıda duruyoruz bir düşünsek mi ne?..
 

sandalci14

Operatör
Katılım
8 Ocak 2019
Mesajlar
1,253
Tepkime puanı
1,163
Puanları
17
Yaş
49
Konum
ankara
bi ara boşlukta istanbulluyla izmirliyi anlatacağım kımet olursa çok sevdiğim hikaye.
 

sandalci14

Operatör
Katılım
8 Ocak 2019
Mesajlar
1,253
Tepkime puanı
1,163
Puanları
17
Yaş
49
Konum
ankara
İSTANBULLUYLA İZMİRLİ..
biri istanbullu diğeri izmirli 2 canciğer arkadaş varmış bunları yedikleri içtikleri ayrı gitmez her yerde beraberlermiş.bir gün bir kavgada kazara adam öldürmüşler öldüren istanbullu olmasına rağmen izmirli üstlenmiş olayı .''sen evlisin çoluğuna çocuğuna bak ben yatarım hapiste sen hem ailene hem bana bakarsın demiş. zarzorda olsa ikna etmiş istanbulluyu.aradan uzun yıllar geçmesine rağmen istanbullu izmirliyi bir kere bile ziyarete gitmeden zaman dolmuş izmirli çıkmış hapisten.herşeye rağmen tüm kırgınlığına rağmen eski dostumu bir bulayım demiş düşmüş yola eski mahallelerine.oturduğu eve gittiğinde taşındıklarını öğrenmiş.ikisininde eski tanıdığı mahalle bakkalından sormuş.mahalle bakkalı ''oo izmirli senin istanbullu çok zengin oldu taşındı buralardan lüks semte '',adresini almış gitmiş oturduğu lüks villaya çalmış zili.kapıyı hizmetçi açmış.demiş istanbullu burdaimiş söyle izmirli geldi .hizmetçi gitmiş gelmiş ''beyefendi şimdi müsait değil,kimseyle görüşmek istemiyor..''neyse izmirli çok bozulmuş ah edekten ayrılmış ordan vefasız dostu istanbullunun evinden düşmüş yollara.bir yandan üzgün bir yandanda nereye gideceğini düşünekten eski oturdukları dededen kalma gecekondu aklına gelmiş oraya doğru yolda üzgün üzgün giderken yolda rastladığı simitçiden bi simit almış bide çay çekilmiş yol kenarı tenha bir yere çay simit bi yandan ilerlerken karşıdan iki araba içinde gençler birbirlerine ateş edekten buna yaklaşınca bu kendini sipere almış kurşun gelir misali.tam bunun yanına geldiklerinde arabadan bi valiz düşmüş bunun yanına , gençler valizi fark etmemiş araçlarla ateş edekten uzaklaşmışlar.bu valizi almış arkalarından seslenmiş ama gençler çoktan uzaklaşmış..bu valizi açmış içi para dolu.orasınaburasına bakmış adres telefon varmı ulaştırayım diye hiçbişey yok sonra orda düşünürken lüks bir cip yaklaşmış buna içinde güzel bir bayan adres sormuş,sorduğu adreste onun oturduğu gecekondunun yanı.''bende orda oturuyorun size tarif edeyim'' demiş bayanda ozaman buyur beraber gidelim demiş.binmiş cipe yolda adam düşünmüş böyle güzel ve zengin bayanın bizim külüstür mahallede işi ne diye,o düşünürken bayan buna sorular sormaya başlamış oda sohbeti bozmayım diye işadamıyım filan demiş.kadın buna ısınmış bende iş kadınıyım çok zenginim fakat işlerimi yürütemiyorum yalnız filan derken buna gel ortağım ol demiş.adamda aklına çantadaki paralar gelmiş.'nasılsa sahibini bulamadım onları kullanıp şu kadınla ortak olayım daha sonra işleri düzeltip zenginleyince sahibini ararım demiş anlaşmışlar.gelzaman git zaman ortaklık derken bunlar evlenmeye karar vermişler hemde çok zengin olmuşlar.düğün günü tam davullar zurnalar eğlence gırla giderken düğünün tam ortasından bir adam bunların masasına yanaşmış fotörü kaldırmış bakmış karşısında istanbullu.birden şok olmuş eğlenceyi durdurmuş belinden silahı çıkarmış kalkmış ayağa istanbulluya doğrultmuş;''ulan hain ne işin var senin burda,onca zaman aramadın sormadın zengin olduğumu duyunca mı geldin seni vurmuyorsam geçmişin hatırına,şimdi defol git..demiş.istanbulluda;''madem arkadaşlığımızın hatırı var o zaman beni 2 dakka dinle ondan sonra istersen çek vur!''demiş ,oda dehadi konuş demiş.istanbullu: hani sen o gün benim kapımdan dündüğünde birbirine ateş eden gençler varya onlar benim oğullarımdı,hani arabadan bi valiz para düşürmüşlerdi ya o parada benimdi hani sana adres soran ve daha sonra evlenmeye karar verdiğiniz su masadaki güzel bayan varya oda benim kızım.bunların tamamı kurguydu.sen hapse girdikten sonra ben çok zahmet çektim çalıştım didindim zengin oldum,sen çıktıktan sonra çok gururlu olduğun için malıma yanaşmazdın ayrılacağımızdan korktuğum için sana böyle bir kurgu hazırladım..'' sonra izmirlinin gözlerinden yaşlar boşalmış ikiside ağlaşmışlar birbirlerine sarılmışlar düğüne kaldığı yerden devam etmişler..İZMİRLİLER DELİDOLU VE YÜREKLİ OLUR.İSTANBULLULAR AĞIR MANTIKLI VE VEFALI OLUR..
 

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,650
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer
sandalci14 dikkatle okudum guzelde agam negerek vardi boyle polimlere basta eve gittinginde izmirliye kapiyi acaydi goruseydide ahtivefa ile yasasalardi.banker bilo filmi gibi olmus amma guzel..tesekkurler
 

sandalci14

Operatör
Katılım
8 Ocak 2019
Mesajlar
1,253
Tepkime puanı
1,163
Puanları
17
Yaş
49
Konum
ankara
bende şaşırdım ne gerek vardı riskli şlere diye mesela adam parayı almazı valizi köprüden aşa atardı kızı beyenmedi arabaya binmezdi falan.ama demekki izmirliyi iyi tanıyor kendine yamanma gibi hissedip ayrılır gider diye farklı bağlamaya çalışmış işi sanırım.
 
Üst