"Bir BAKIMCININ ANLATTIKLARI "
1980 yıllarda tanıdığım ve çevresinin de bakımcı diye adlandırdığı bir kişi vardı. Zaman zaman hazine ve define için ne şekilde bakarak var veya yok dediğini sorardım. Anlatmazdı uzunca bir zaman da anlatmadı, canının çok sıkkın olduğunu hissettiğim bir gün
-Hayırdır?
-Pek hayır değil
-Anlatmak istermisin?
-Ne anlatayım ki
-Olanı biteni deyince anlatmaya başladı.
-Bu güne kadar insanlara define ve hazine hususunda şüphe ettikleri yerler hakkında bilgi verdim, karşılığında bazılarından parada aldım. Verdiğim bilgilerin doğruluğunu ve yanlışlığını hiç araştırmadım. Sonuca ulaşamayıp gelenlere yeniden bakım yaparak bana
Örneğin;
-Aranızda şöyle bir şahıs var kalbi fesatlıkla dolu onun için,
-Böyle çalışmalar esnasında konuşulmaz, siz aranızda konuşmuşsunuz,
-Aranızda içkili kişi var.
Dediklerini anlatıyordum. Bildirilenleri dinleyenler muhakkak şüphe ettikleri biri oluyor, o yapmıştır, o düşünmüştür, o içmiştir diyorlardı. Sonuçta birbirleri ile kötü de oluyorlardı. Nedeni ise bakımcı doğru söylüyor idi
Gün geldi ki kendi kendime bu işin peşindekilerin arasın da hep mi kötü insanlar, hal ve hareketler mi olacakta sonuca ulaşamıyacaklar . Diye düşünmeye başladım.
Bu soru aklıma takılıp rahatsız eder hale geldi, geldi ki hem de ne gelmek. Ne yaparım nasıl ederim. Bu işi anlayabileceğim şekilde nasıl çözebilirim. Araştırmasında iken aklıma hep başkalarına bakacak değilsin ya bir kendimi bildiğim yere bakım yapayım düşüncesi geldi. Kendi bildiğim noktayı da şöyle çözdüm ,hanımın tüm altın ve ziynet eşyalarını aldım. Çok geniş içerisinde türlü meyva ağaçları olan bahçemizde rastgele bir erik ağacının altına beze sarıp gömdüm üzerini güzelce kapattım, oğlumu da yanıma aldım
-Oğlunun ne işi var bakımla diye sordum.
-Bakıma büluğa ermemiş çocuklarla baktığını söyledi.
Konuyu dağıtmamak açısından neden, niçin diye sormadım, sonra diyerek anlatmasını istedim.
Oda bakıma başladım. Ben soruyorum onlar çocuğun ağzından cevap veriyorlar.
-Burada altın var mı?
-Var.
-Nerede?
…
-Evdemi?
-Hayır
-Komşuda mı?
-Hayır
-Bahçede mi?
-Evet
-Bahçenin neresinde?
-Ağaçta
-Hangi ağaç ?
-Badem mi, Elmamı, Şeftalimi, Kiraz mı? Tüm ağaçları saydıktan sonra erik ağacında evet yanıtını aldım. Kendi kendime iyi gidiyoruz diye düşündüm, düşündüm de bahçede can eriğinden tut bardak eriğine kadar bir çok çeşit var. Neyse buraya kadar geldim devam bu arada çocuğa dikkat ediyorum istenilmeyen bir durumla karşılaşmayayım diye tüm erik ağaçlarını tek tek saydım en nihayet gömdüğüm ağacın altına geldik.
-Bu ağacın neresinde “bana ağacın dallarını söylüyor.”
-Baktım ağacın dallarında yok “bu defa yapraklarını söylüyor” neyse ağacın gövdesinde köküne doğru indik ki çocuk gözüme takıldı vaziyeti hiç hoş değildi , ben onları doğru söylesinler diye sıkıştırdıkça onlarda çocuğa eziyet ediyorlardı çocuk gitti gidecek gibiydi evlattan olmak vardı hemen bakımı bıraktım çocukla ilgilendim ve ben şimdi senin yanında diyorum ki bir daha bakım yapmayacağım.Kendi gömdüğüm vede bildiğim bir noktayı söylemediklerine göre diğer noktalarda söylemeleri mümkün değil ben nerede ise bir evlattan oluyordum .Bu günden sonra kimseyi ümitlendiremem vede riske atamam onun için bu işten vazgeçiyorum.