tapinakcilarin yerini cozen ogretmen....

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,649
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer
evvet cay severlere hitap eden bir konumuz var .dileyen bilgEkli dosyayı görüntüle 234594i resim takviyesi yapabilirr..........ogretmenimizin tapinakci kesifleri.........

. Salih Tiryaki, uzun doğa yürüyüşleri yaparak yöresindeki tüm tabii ve kültürel varlıkları tescil ettirmiş. Fotoğraflarını çekmiş. Bir internet sitesi kurarak, bulunduğu yöreyi elinden geldiğince tanıtmaya çalışıyor. "Önceki senelerde müfettişler geldiğinde sosyal çevre ile ilgili raporlarımızı incelerdi. Bence bu çok mühim. Bir öğretmen görev yaptığı yerdeki insanlarla sıkı bir diyalog geliştirmeli; tarihe, kültüre, doğaya sahip çıkıp ufuk açmalı." diyor.

Şimdi dönelim, Salih Tiryaki'yi bıraktığımız çeşmenin önüne. Hoca ne mi ölçüyor? Yüz yıl düşünseniz tahmin edemezsiniz? Çünkü o, Tapınak Şövalyelerine ait olduğu tahmin edilen mermere kazınmış haç ve sembolleri tetkik ediyor. Tapınakçılar olarak anılan bu gizemli örgütün taih boyunca süregelen yıkıcı etkilerinin günümüzde de sürdüğü iddia ediliyor.

Soruyoruz: "Allah aşkına nasıl keşfettiniz Tapmak Şövalyelerini?" Heyecanla an-latmaya başlıyor: "Doğa yürüyüşü yaparken çektiğim resimleri incelerken çeşmedeki haç sembolleri olan mermer levhanın farkına vardım. Özel bir anlamı olduğunu o gün düşünmedim. Dan Brown'm 'Da Vinci Şifresi' kitabında Tapınakçıların şifreleme sistemini okuyunca haçların eşit kollu haç olduğunu hatırladım. Acaba dedim. Bunun üzerine kabartmanın ölçümlerini yaptım. 29'a 29 bir kare olduğunu tespit ettim. Bu örgütün kutsal sayılarından biri 58'dir. Rakamları bir yüzünden, bir tersinden toplama, karesini alma, kendisiyle çarpma gibi Tapınakçıların metotlarını uyguladığımda, hep Roma rakamlarıyla CLX'e ulaştım. Calix, bu örgütün sembol olarak kullandığı Hz. İsa'nın son gece elinde tuttuğu kâsedir."

Salih Tiryaki, köy kahvesinde aylarını vererek yaptığı şifre hesaplarını bize basamak basamak anlatıyor. Detayına girmeyelim ama tüm hesaplar şaşırtıcı biçimde XLX'e ya da Kudüs'te Süleyman Mabedi'nin yapıldığı sene olan 960'a çıkıyor.

MUHTAR, BURALARDA HİÇ ŞÖVALYE GÖRDÜN MÜ?

Şaşkın bakışlarla bu ileri matematik muhabbetini dinleyen Muhtar Naci Tunç a takılıyoruz: "Muhtar, hiç buralarda parlak elbiseler giyen şövalyeler gördün mü? Muhtar, ciddiye alarak fakat anlamsız gözlerle bakıp kafasını yukarı doğru kaldırarak 'yok' diyor. Hep beraber kahkahayı basıyoruz. Salih Tiryaki hemen söze giriyor ve kabartma levhadan başka Tapınakçılarla ilgili ne gibi bulgular olduğunu anlatmaya başlıyor: "Antikçağ ile ilgili kaynakları araştırdığımda bu bölgede Amasra'nın antik isminin Sesamos, Çakraz'ın Erythinoi olduğu bilgisine ulaştım. Fakat Akkonak'ın antik ismi ile ilgili hiçbir bilgi yok. Buradan hareketle Viyana Üniversitesi'nden Prof. Dr. Klaus Berke ile irtibat kurdum. Onun bu bölgede 1980'de yaptığı bir araştırmada Vatikan arşivlerinden elde ettiği bilgiye göre Akkonak sahillerinin Tripisili olarak geçtiği ortaya çıktı. Tripisili veya Tripişili'nin şöyle anlamları var: Şili, yengeç demektir. Akkonak Yarımadası batıdan bakıldığında yengeç şeklindedir. Tripi, üçayak anlamında üçlü sistemi ifade eder. Akkonak Koyunu incelediğimizde çok sarp bir kayanın yanında yapılmış antik bir su kuyusu bulunuyor. Onun 20 metre yukarısında kilise kalıntısı ve mezarlar var. Bu koy son derece korunaklı. Dışarıdan bakıldığında kolay kolay fark edilmeyecek bir konumu var. Eski bir örgütün saklanabileceği çok ideal bir yer. Doğu ve batı için gözetlemeye de imkân veriyor. Ben buradan hareketle burada Tapınak Şövalyeleri'nin barınmış olabileceğini tahmin ediyorum."

Tapınak Şövalyelerine ait buluntular bununla da sınırlı değil. Salih Tiryaki, Akkonak'tan denize inen düzlükte antik bir şehir olduğu kanaatinde. Bunu destekleyen bulgular da var. Burada dere yatağının içinde 4 metrelik antik bir sütun bulmuş. Büyük ihtimalle bir kazı yapılırsa toprak altından antik bir şehir harabesi çıkabilir.

Tiryaki, derlediği bilgileri fotoğrafları ile birlikte bir dosya yaparak Bartın Valiliği, Bartın Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Amasra Kaymakamlığı ve Amasra Müze Müdürlüğüne vermiş. Bartın ve Amasra'dan Haziran 2010'da bir heyet gelerek ilk tescil çalışmasını yapmış. Ağustos 2010'da ise Ankara'dan içinde arkeolog, peyzaj mimarı ve Safranbolu'daki Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulundan bir uzmanın bulunduğu ikinci bir heyet gelerek çalışmış. Böylece tescil çalışması tamamlanmış. Çalışmalar hakkında bilgi aldığımız Amasra Kaymakamı Mehmet Yıldız, iki-üç ay içinde bölgede geniş çaplı bir inceleme daha yapılacağını ifade ediyor.

Tapınak Şövalyeleri'nin gizli barınağı olduğu düşünülen koyda beton bir iskele inşa edilmiş. İskeleden mermer bloklar sevk edi-liyor. Yakındaki bir mermer ocağının işleticisi, eski Çevre ve Orman Bakanı Osman Pe pe'nin eski ortağı. Aliobası mevkiinden sahile mermer taşıyan kamyonlar düzgün olan köy yollarını bozmuş ve çamur deryasına çevirmiş. Şirket, verdiği beton yol sözünü bugüne kadar tam olarak yerine getirmemiş. Köylülerin tüm şikâyetlerine rağmen yollar onarılmıyor. Şirket, Çevresel Etki Değerlen-dirmesi (ÇED) raporundan muaf tutulmuş. Ancak daha sonra alınan yüksek yargı kararlarınca ÇED yapması gerekiyor.

Tapınak Şövalyeleri

Tapınak Şövalyeleri'nin, 1118'de Kudüs'teki Süleyman Mabedi'ne Avrupa'dan gelen 11 kişi tarafından kurulduğu kabul ediliyor. Bu kişilerin aslen Yahudi soyundan olduğu zikrediliyor. Bugün Mescid-i Aksa'nın altında kalan Süleyman Mabedi'ndeki kutsal farz edilen eşyaların mirasçısı olma iddiasındaki Tapınakçılar, Haçlı Seferleri'ni hem azmettirdi hem de bu seferler esnasında önemli roller üstlendi. Süreç içinde hepsi Hıristiyanlaştı ancak bir erkek üyenin Yahudi köklerine ait geleneksel tarihi hep bilmesi prensibine bağlı kalındı. Örgüt, ilerleyen yıllarda bağışlarla büyüdü. Eşya ve hac ticaretine el attı. Papalıktan sonra en zengin yapılanma hâline geldi. Özellikle Avrupa ülkelerinde nüfuzunu artırdı. 1307'de Fransa Kralı Yakışıklı Philip, Tapınakçıları tutuklattı. Tüm servetlerine el konuldu. Mülkleri kamulaştırıldı. Ancak Tapınakçılar büyük hazineyi kaçırmayı başardı. Hazinenin yeri bugün dahi esrarını koruyor. Tapınakçıların tarih içinde tek bir 'dünya kutsal imparatorluğu' kurma hedefini paylaşan örgütlere dönüşerek varlığını sürdürdüğü iddia ediliyor.
 

Trakyalı81

Yorumlarım 2863 sayılı kanun çerçevesindedir.
Katılım
18 Ocak 2019
Mesajlar
1,332
Tepkime puanı
2,815
Puanları
23
Konum
Tekirdağ
Her akşam farklı bir konu. Ellerine sağlık.. Gecenin bilgilendirme kuşağı :)
 

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,649
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer
Her akşam farklı bir konu. Ellerine sağlık.. Gecenin bilgilendirme kuşağı :)
sen konusmazsan ben konusmazsam nasil cikar karanliklar aydinliga....daslar kayalar mezarlarda biyere kadar.....sirada bu tapinakcilarin anadoludaki adresleri mahsenleri var...donuna kadar alacaaz mallarini...kahkaha
 

R00T

Profesyonel
Co Admin
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
1,966
Tepkime puanı
2,371
Puanları
23
Yaş
38
Çay olurda okunmaz mı okudum hepsine emeğine sağlık.Öğretmenede helal olsun iyi yakalamış mevzuyu.
 

Trakyalı81

Yorumlarım 2863 sayılı kanun çerçevesindedir.
Katılım
18 Ocak 2019
Mesajlar
1,332
Tepkime puanı
2,815
Puanları
23
Konum
Tekirdağ
sen konusmazsan ben konusmazsam nasil cikar karanliklar aydinliga....daslar kayalar mezarlarda biyere kadar.....sirada bu tapinakcilarin anadoludaki adresleri mahsenleri var...donuna kadar alacaaz mallarini...kahkaha
Nazımdan girersek çilehaneden çıkarız. Yazın en son orada gördüm bu sözü heykelinin başında..
Şahsen kaya sevmiyorum. Mis gibi toprak kokusu her zaman cazip gelmiştir :)
Rivayete göre tapınakçılar aç bi aç gezmişler senelerce. Sonra bir gün biri çıkmış eeehhhh yeter be demiş. Vurmuş miğferi yere gitmiş. Sonra sökülmüş arkası. 3 gün içinde hepsi dağılmış.
Sonra bu ilk giden kaya tabletlere yıllık yaptırtmış. Tüm arkadaşlarına ulakla gönderip jest yapmış. Zamanın aps si yani.
Var mı çay :)
 

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,649
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer
Nazımdan girersek çilehaneden çıkarız. Yazın en son orada gördüm bu sözü heykelinin başında..
Şahsen kaya sevmiyorum. Mis gibi toprak kokusu her zaman cazip gelmiştir :)
Rivayete göre tapınakçılar aç bi aç gezmişler senelerce. Sonra bir gün biri çıkmış eeehhhh yeter be demiş. Vurmuş miğferi yere gitmiş. Sonra sökülmüş arkası. 3 gün içinde hepsi dağılmış.
Sonra bu ilk giden kaya tabletlere yıllık yaptırtmış. Tüm arkadaşlarına ulakla gönderip jest yapmış. Zamanın aps si yani.
Var mı çay :)
valla cay sicak.icersen cay var gidersen yol var...nazimin sozunu.empati icin kullandim....yok senin dedigin gibi deil tapinakci mevzusu..okursan seni etiketleyip isin aslini yazarim.
 

Trakyalı81

Yorumlarım 2863 sayılı kanun çerçevesindedir.
Katılım
18 Ocak 2019
Mesajlar
1,332
Tepkime puanı
2,815
Puanları
23
Konum
Tekirdağ
valla cay sicak.icersen cay var gidersen yol var...nazimin sozunu.empati icin kullandim....yok senin dedigin gibi deil tapinakci mevzusu..okursan seni etiketleyip isin aslini yazarim.
Toparlarsak, keyifli konu başlıkları ile bilgilendirmeler için şahsım adına teşekkür ederim.
Benim bildiğim mevzu zaten tamamen mizansel.. Senin mizah anlayışın güvenerek dillendirdim. Farklı bir hikaye var ise elbette okumak isterim.
 

R00T

Profesyonel
Co Admin
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
1,966
Tepkime puanı
2,371
Puanları
23
Yaş
38
Biliyom ya ustam ordan aklıma düştü.Yani kırk yıllık kısmı :D
 

Tastan

Editör
Katılım
19 Haz 2018
Mesajlar
621
Tepkime puanı
117
Puanları
7
Çaylar için eyw ustam demli birazda şekerli olsunki konu tatlansın zira bakmayı bilen insanlar görünmeyeni görürler böyle keşifler herdaim ışık tutar geçmişe bizde üzerimize düşeni yapar güzel bir karşılama yaparız hep onlarmı kuracak tuzakları:)
 

Mal bulanındır

BELKIDE INSANLARIN ELINDE KALAN SON SEY UMUTLARIDI
Katılım
27 Nis 2018
Mesajlar
7,967
Tepkime puanı
9,649
Puanları
23
Konum
Yaşamın olduğu her yer
Trakyali81 ustam.bu sarkimizda sana gelsin...kiymet verip okudugun icin tesekkur ederim....Bunlar son derece çetin savaşçılar olmalarının yanı sıra koyu birer Katolik rahiplerdide. Görünüşte görevleri kutsal topraklara giden hıristiyan hacıları korumaktı. Aynı sene Vatikan tarafından kendilerine bağlı resmi bir hıristiyan tarikati olarak tanındı. Ancak Hugues De Payne’nin ölümünden yüzlerce yıl sonra gün ışığına çıkan bazı belgelerde Payne’nin gizli bir tarikate üye olduğu ve bu tarikatten Süleyman mabediyle ilgili bazı şeyler öğrendiği ve kutsal sırları aramak için Kudüs’e gittiği yazmaktadır. Şövalyeler Kudüs’e vardıklarında karargahlarını İncil’de Süleyman mabedi diye geçen yere kurdular ve 9 sene boyunca hiç dışarıya çıkmadılar. Bu mabed kutsal metinlere göre Ahid sandığının Hz Süleyman’ın büyü ilmi gibi özel sırlarının evi olarak M.Ö. 1000. Yüzyılda inşa edilmişti. Hz Süleyman’ın vefatının ardından bölge Babillilerce kuşatılmış ve mabed yıkılmıştır. Tapınakçıların mabede yerleşmesinin ardından mabedin altında tüneller kazıp arama yapmaya başladılar. Ayrıca hızla yeni üyelerde şövalyelere katılıyordu. 1128 senesinde 9 kurucu şövalye aniden Avrupa’ya geri döndü. Hemen ardından kutsal amaçlarına hizmet edecek geniş toprakları ve servetleri olan kimseleri birliklerine dahil etmeye başladılar. Yeni üyeler gizli kabul törenleriyle tüm mallarını bağışlayarak ölümüne itaat ve bağlılık yemini ederek birliğe dahil oluyorlardı. Böylece sayıları bir anda 10.000 lere ulaştı. 1150 lerde Tapınakçılar günümüz bankacılığının ilk temelini attılar. Artık yolcular yanlarında para yada değerli eşya taşımıyorlar tapınakçılardan malları karşılığında aldıkları senetleri gittikleri yerlerde bulunan diğer tapınakçılara verip karşılığında para alıyorlardı. Elbette tapınakçılar bundan ciddi komisyonlar alıp kar sağlıyordu. Böylece kısa süre içerisinde tarihin gördüğü en zengin organizasyon haline geldiler. Hazineleri tüm Avrupa krallarının toplam hazinesinden bile fazlaydı. Nitekim Vatikan tarafından tanınan tarikatler yılda 1 defa Vatikan’a varlık bildirimi yapmaktaydı. Tapınak şövalyelerinin son varlık bildirimi 220 ton altın ve değerli taş olarak kayıtlara yansımışsada tapınakçıların verdikleri bildirimin gerçek oranların çok altında olduğu düşünülmektedir. Avrupa’da pek çok kral papaz ve soyluya yüksek faizlerle borç veriyorlardı. Bu sayede krallardan ve kiliseden akıl almaz imtiyazlar kazandılar. Örneğin vergi ödemiyorlar devlete veya kiliseye ait bir yer satın almak istediklerinde sadece yarı fiyatını ödüyorlardı. Ayrıca ne suç işlemiş olurlarsa olsunlar Tapınakçıların yargılanması kralın iznine bağlanmıştı. 1187’de Selahaddin Eyyüb-i komutasında ki islam ordusu haçlı ordusuna karşı büyük bir zafer kazandı.



Ele geçirilen tapınakçılar kılıçtan geçirildi kaçabilenlerse Akka limanından önce Kıbrıs’a geçtiler. Birkaç yıl burada kaldıktan sonra Avrupa’ya diğer haçlıların yanında döndüler. 60 sene sonra tapınakçıların büyük üstadı Jack De Molay Kudüs’e düzenlenecek yeni bir haçlı seferi için destek arayışındaydı. Ancak ard arda alınan ağır yenilgiler neticesinde Avrupa’da savaş’a asker ve ekonomik katkıda bulunabilecek bir devlet kalmamıştı. Haçlılarsa halen çok zengindi ve bir çok kralın hatta Vatikan’ın dahi haçlılara borcu vardı. Fransa kralı Philip’de tapınakçılar’a yüksek meblağlarda borcu olan kral arasındaydı.. Ayrıca siyasi ekonomik ve askeri güçleriyle Fransa’yı bölerek bir şövalye devleti kurma niyetinde olduklarını düşünüyordu. Ekim 1307’nin 13. Cuma günü Fransız askerleri kral Philip’ten mühürlü emirler aldılar. Emirler uyarınca Tapınakçıların karargahı basıldı. Büyük üstadda dahil pek çok tapınakçı tutuklandı. Yöneltilen suçlamalar eşcinsellikten kafirliğe şeytana tapınmaya casusluğa kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Engizisyon ağır işkenceler yaparak 138 şövalyeyi sorguladı. Bunlardan 128 tanesi istinad edilen suçlamaları kabul etti. Tapınak şövalyeleri’nin tüm ritleri sembol ve şifrelere dayanmaktaydı. Engizisyon De Molay’ın tüm suçlarını halka açık alanda itiraf etmesini istedi Ancak molay bunu red etti. Bunun üzerine ateşte yakılarak idam edildiler. Tapınakçıların elinde olduğu düşünülen antik sırlar ve altınlaraysa asla ulaşılamadı. Tapınakçılar baskını önceden haber almış Altın ve antik sırları toplam 20 gemiye yükleyerek kaçırmayı başarmışlardı. Vatikan’ın ve Fransız donanmasının kayıtlarına göre 10 gemi Türkiye’ye diğer 10 gemi ise isviçreye gönderilmişti. Bankacılık ve para bolluğu ile tanınan İsviçre 2 dünya savaşıda dahil olmak üzere ne tesadüftür ki asla işgal edilmemiş yahut savaş görmemiştir. Gemiler Türkiye’ye gelerek büyük çekmece körfezine demirledi Toplam 10 gemilik büyük tapınakçı hazinesinden o günden sonra bir daha haber alınamadı. Kimileri hazinenin şifrelenmiş yerlerde saklandığını hatta kanal İstanbul’un gerçek yapılış sebebinin bile bu olduğunu iddia ediyor. Tapınakçıların devamı olarak bilinen Masonlarsa gemilerin geldiğini doğruluyor. Ancak çok az Altın geldiğini kalan gemilerde ise el yazmaları ve antik nesneler gibi şeylerin olduğunu nesnelerin halen locada muhafaza edildiğini Altınlarınsa Kanuni Sultan Süleyman döneminde İspanyadan kaçan Musevilerin kalkındırılması için kullanıldığını söylüyorlar.
 
Üst