Hâdis Köşesi

 

Mushap

Editör
Katılım
26 Eyl 2018
Mesajlar
719
Tepkime puanı
484
Puanları
9
İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır. Sadaka-i cariye, kendisinden yararlanılan ilim veya kendisine hayır dua eden salih çocuk." (Dârimi, Mukaddime, 46).
Kim iyi bir çığır açarsa, bununla amel edenlerin ecri kadar ecri bu çığırı açan alır. Kötü bir çığır açan da, bununla amel edenlerin günahı kadar günahı yüklenir." (1Müslim, İlim, 15; Zekât, 69; Nesâî, Zekât, 64; İbn Mâce, Mukaddime,14; Dârimî, Mukaddime, 44; Ahmed b. Hanbel, IV, 357, 359-361, 362).
Hz. Peygamber (asm)'e bir adam gelerek şöyle demiştir:
"Ey Allah'ın elçisi! Annem ansızın öldü, vasiyet de etmedi. Öyle sanıyorum ki, konuşmuş olsa sadaka verilmesini vasiyet ederdi. Acaba onun adına ben sadaka versem, anneme sevap olur mu?" demiş. Hz. Peygamber (asm);
"Evet!.." cevabını vermiştir." (Buhârî, Cenâiz, 95; Vesâyâ, 19; Müslim, Zekât, 51; Vasiyye, 12, 13; Ebû Dâvud, Vesâyâ, 15; Nesâî, Vesâyâ, 7).
Hz. Enes (r.a), Rasûlüllah (asm)'e;
"Biz ölülerimize dua ediyor, onlar adına sadaka veriyor ve haccediyoruz. Acaba bunların sevabı onlara ulaşıyor mu?" diye sormuş, Allah elçisi şöyle cevap vermiştir:
"Şüphesiz, onlara ulaşır ve onlar sizden birinizin hediyeye sevindiği gibi ona sevinirler." (Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, V, 366).
 

Mushap

Editör
Katılım
26 Eyl 2018
Mesajlar
719
Tepkime puanı
484
Puanları
9
Hadis ilmi dünyada yalnızca Müslümanlara has bir ilim olup, tarihçilere parmak ısırtmış, bu ilmi değersiz göstermek isteyen müsteşrikleri de birçok sıkıntılara sokmuştur. Dünya tarihinde, Peygamberimiz (asm)'den başka, hayatı ve risaleti, bütün ayrıntıları ile ve çok titiz metodlarla günümüze kadar ulaşan başka hiçbir şahsiyet yoktur. Bu sebeple, hadis ilmi Müslümanların medar-ı iftiharları olup, aynı zamanda sünneti bize ulaştırdığı için ona sahip çıkmak, onun metodolojisini, bize bıraktığı muhteşem ilmi mirası sonraki nesillere aktarmak vazifemiz olmalıdır.
Hadislerden bahsederken de uluorta ve kulaktan dolma şeyleri değil, muteber kitaplardan aldığımız hadisleri söyleyerek, ilmimiz az da olsa, sünnete aşık, mesuliyetini müdrik bir Müslümana yaraşır titizlik gösterilmelidir.
Ayrıca, muhaddislerin hadis rivayeti ve metin/sened tenkidi metodlarından, bugünkü haber alma/verme ve değerlendirmede öğreneceğimiz bir çok dersler vardır.
 

zaz12

Bilgili Üye
Katılım
20 Nis 2015
Mesajlar
317
Tepkime puanı
34
Puanları
5
Konum
MERSIN
Uzun Zamandır Bu Siteye Girmiyordum.Konsepti Değişmiş . İlk defa böyle güzel bir köşe olmuş .elinize sağlık .Diğer siteden devam ediyordum ama arada uğramak iyi geldi. Bunu görünce daha bir mutlu oldum.
 

Mushap

Editör
Katılım
26 Eyl 2018
Mesajlar
719
Tepkime puanı
484
Puanları
9
  • “Evlenin, çoğalın! Çünkü ben (kıyâmet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim!” (Abdurrezzâk, el-Musannef, VI, 173; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 131
  • “Üç şeyi geciktirmeyin. Vakti gelince namazı, hazır olunca cenâzeyi ve denk birini bulunca bekârı evlendirmeyi.” (Tirmizî, Salât, 13/171)
  • “Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin.” (Buhârî, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1)
  • “Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi uygulamayan benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (İbn Mâce, Nikâh, 1)“Kimin evlenmeye gücü yetiyorsa evlensin. Çünkü evlilik, gözü haramdan alıkoyar ve iffeti en iyi şekilde korur…” (Buhârî, Savm, 10)
 

hepastios

Editör
Katılım
27 Kas 2018
Mesajlar
623
Tepkime puanı
322
Puanları
9
Yaş
52
Konum
Elazığ
Eyvallah hocam Allah razı olsun gerçekten herşey para pul hazine vesaire deyildir insan oğlu herdaim içerisinde Allah korkusu din iman duygularını taşımak zorundadır aksini savunan bizden deyildir ben büyük bir hazine bulubta yoldan çıkar hiçbirşeyin farkına ve bizi Yaradanın varlığına peygamberine sünnetleri ve farzlarını unutursam Allah u taala bana ne parayı ne hazineyi bulmak nasip etmesin
 

Mushap

Editör
Katılım
26 Eyl 2018
Mesajlar
719
Tepkime puanı
484
Puanları
9

Gıybet,
bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, başka bir deyimle, kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi, din kardeşimiz hakkında arkasından konuşmamız
anlamına gelir. Halk arasında dedikodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılır.
Gıybet, insan veya insanla ilgili birtakım şeyler üzerinde olur. Kişinin bedeni, nesebi, ahlâkı, işi, dini, dünyası, elbisesi, evi, bineği... dedikodu konusu olabilir. Gözün şaşılığı, saçların döküklüğü, uzun veya kısa boyluluk, siyah veya sarı renkte olmak... Bunlardan alaylı bir şekilde bahsedilmesi söz konusu kişinin kalbini kırar.
Kur'an ve sünnet, gıybeti yasaklamıştır:
"Bir kısmınız diğerlerinizin gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi?" (Hucurat, 49/12);
"Gıybet, kardeşini hoşuna gitmeyecek şekilde anmandır." (Tirmizî, Birr, 23; Dârimî, Rikat, 6; Mâlik, Muvatta, Kelâm,10; Ahmed b. Hanbel, II/384, 386).
Başkalarına kardeşinin ayıplarını anlatmak, onun hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek demek olduğundan, ancak dil ile söylemek haram olmuştur. Kaş-göz işareti yapmak, imâ, işaret ve yazı gibi gıybet anlamı ifade eden her hareket de gıybettendir. Meselâ, elle birisinin uzun veya kısa boyluluğuna işaret etmek, bir şahsın ayıpları hakkında yazı yazmak gıybettir.
Gıybeti tasdik etmek de gıybettir. Gıybet yapılan yerde susan kişi gıybete ortak olmuş olur. Diliyle gıybetçiye karşı duramayanın kalbiyle inkâr etmesi gerekir. (İmam Gazzâli, Zübdetü'l-İhya, Trc: Ali Özek, İstanbul 1969, 362, 363). Allah Resulu şöyle buyurur:
"Bir kimse yanında hakarete maruz kalan bir mümine gücü yettiği hâlde yardım etmezse, Allah o kimseyi kıyâmet gününde insanların önünde rezil eder." (Tebarâni).
"Her kim gıyabında kardeşinin kusurlarını söyletmezse, kıyâmet gününde Allah da onun kusurlarını örtmeyi tekeffül eder." (İbn Ebi'd-Dünya)
.
"Ey kalbiyle değil, sadece diliyle iman edenler topluluğu! Müslümanların gıybetini yapmayınız, ayıplarını araştırmayınız. Zira kim kardeşinin ayıp ve kusurlarını araştırırsa, Allah da onun kusurlarını araştırır. Allah, kimin kusurunu araştırırsa, onu evinin içinde bile olsa rezil ve rüsva eder." (Ebû Dâvud, İbn Ebî Dünya).
İslam dininde kardeşlik olgusunun,
"Müminler ancak kardeştir. İhtilaf ettikleri zaman, iki kardeşinizin arasını düzeltin; ve sakının ki, merhamet olunasınız."(Hucurat, 49/10)
ilâhi buyruğu ile kurulmuş olması, İslâm toplumunu bu iman kardeşliği üzerinde yükselen güçlü bir toplum yapmaktadır. Böyle bir toplumda gıybet yoktur. Çünkü, Hz. Peygamber (asm)'in buyurduğu gibi,
"Mümin müminin aynasıdır. Mümin iki el gibidir, birisi diğerini temizler."
Bu ölçüler, toplumu fitne ve bozgunculuktan uzak tutar.
Gıybetin sebepleri:
1. İntikam duygusunu tatmin,
2. Arkadaşlara muvafakat,
3. Gösteriş ve büyüklük; başkalarını küçültme, kendini büyütme,
4. Kıskançlık,
5. Hoşça vakit geçirmek, güldürmek için başkalarının ayıp ve kusurlarının ortaya serilmesi,
6. Küçük düşürmek için alay (Gazzâlî, İhyâu Ulûmiddin, Trc: Ali Arslan, İstanbul 19'72; VI/522 vd).
Gıybetten korunmak için kişinin öncelikle kendi kusurlarıyla uğraşması gerekir.
Şuralarda gıybet câizdir:
1) Haksızlık karşısında: "Hak sahibinin söz hakkı vardır." (Buhârî, Müslim).
2) Fetva istemede: Utbe kızı Hind, Resulullah'a gelerek kocası Ebû Süfyan'ı cimriliğiyle, çok az nafaka bırakmasıyla çekiştirmiş ve kocasının malından haberi olmadan alıp alamayacağını sormuştu. Allah Resulu de "Sana ve çocuğuna yetecek miktarda, iyilikle al." buyurdu.
3) Bir kimseyi kötülükten menetmek.
4) Kişiyi meşhur olan lakabıyla anmak.
5) Kişinin fısk-u fücûrunu alenen yapması, yaptıklarından dolayı gurur duyması, yaptıklarının söylenmesinden dolayı üzüntü duymamasıdır. Yaptıklarıyla övünmesi yüzünden onları anmak gıybet sayılmaz.
Gıybetçinin günâhtan kurtulması için pişmanlık duyması, tövbe etmesi, gıybetini yaptığı kimse ile helâlleşmesi gerekir. Gıybeti yapılan da merhametli davranır, affeder. Düstur: "affa yapış(mak), iyiyi emret(mek), cahillerden uzak ol(maktır) (A'râf, 7/199).
 

Gönül_Eri

Moderatör
Moderatör
Katılım
24 Kas 2018
Mesajlar
2,951
Tepkime puanı
3,851
Puanları
23
Konum
Galatia
“Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganîmet bil: İhtiyarlığından önce gençliğini, hastalanmadan önce sıhhatini, fakirliğinden önce zenginliğini, meşgul zamanlarından önce boş vakitlerini ve ölümünden önce hayâtını!” (Hâkim, Müstedrek, IV, 341; Buhârî, Rikak, 3; Tirmizî, Zühd, 25)
 
Üst