size bi anımı anlatayım.güvercin besliyorduk.bi tanesiyle oynarken kanadını kırdım.sonra abimin korkusundan kafasını çekip kopardım. kediye verdim.iki saat sonra trafik kazası geçirdim.kafatasım belki yirmi otuz yerinden kırılmıştı.boynumda ve sırtımda yaralar,elbiselerim paramparça.resmen kan banyosu yapmışım.yirmi ünite kan vermişler,beyin ameliyatı,kafatası kemiklerimi zımbayla birbirine tutturmuşlardı.mucize eseri kurtuldum.doktorum çapa tıpta meşur bi beyin cerahıydı.bana bi mucize olduğümu söyledi. aradan yirmi yıl geçti.35 yaşlarındayken tekrar güvercin beslemeye heveslendim.annem başın gene belaya girecek diyerek izin vermedi.evdende aynı yanıtı alınca şefliğini yaptıgım şantiyede bir çift güvercin aldım.kümesi hazırladım ancak iş yoğunluğu yüzünden güvercinlerle ilgilenemiyordum.bir çalışanımın oğluna bakım görevi verdim.ancak çocuk iki gün boyunca gelememiş.hastalanmış.tabi şantiye çok büyük.ben satış birosuna uğramadım bile.hayvanlar iki gün aç susuz karton bi kutuda.kümeslerini çatıya hazırlamıştım,sadece kapı menteşesi eksikti.menteşeler de çekmecemde duruyordu.ancak ben işçilerin yemeği,yatağı,malzemesi,boyası,alçısı,çivisi,kıyafeti derken bir türlü vakit bulamadım.çok pahalı bir çift damızlık güvercindi.tam 1000 lira.bir kartonda yazıhanenin arka tarafında ardiyede duruyorlardı.dış cephe yalıtımı için bir şirketten elemanla beraber iskeleye çıktık.sıvayı ve betonu kontrol ederken üçüncü kattan düştüm.yerdeyken yanıma koşan yardımcıma söylediğim tek söz 'güvercinleri serbest bırak' olmuştu. sonuç,omurda üç kırık,sinir zedelenmesi,iki ay yatakta kaldım,işi bırakalı bikaç sene oldu yeni yeni kendime geliyorum.annem bi daha kuş lafı etmeyeceksin dedi.annemdeki,bizdeki muhabet kuşlarını bile serbest bıraktım.şimdi misafirliğe gittiğim evlerde bile kuşların kafesini gizlice açıyorum.anlatılana göre kuşların duası mutlaka kabul olurmuş.onlara yem verenlerin rızkı artar,zarar verenin ise başına iş açılırmış. o yüzden de ben hurafe denen şeylerin bir kısmının doğru olduğuna inanıyorum.pek çok kez de cin gördüm.onlardan hiç korkmam.babam da cok görmüştür.o benden de cesaretlidir.ben küçükken köye gitmiştik.yakın bir köye arkadaşını ziyaret etmeye giden babamın peşine takıldım.dönüşte saat epey geç oldu.iki köy arasında yıkıntıların olduğu bir tepe vardı.dar bir patika ,ancak atla veya yaya geçilir.sonra yıkıntıların olduğu yerden ses duyduk . dönüp baktığımızda gerip görünüşlü birilerinin bizi çağırdığını gördük.babama ahmet in oğlu bi selam yokmu,gel biz burdayız dediler .babam beni koltuğunun altına alarak ceketiyle gizleyerek on dakika kadar daha yürüdü.köye 100 metre kalmıştı.dayımın evi köyün girişindeydi ve lambası yanıyordu.bana koş dayınlara git ben birazdan gelirim dedi.ben dayımlara gidene kadar bekledikten sonra yıkıntıların olduğu tepeye doğru yürüyüp uzaklaştı. karanlık olduğu için bizi çağıranları görmemiştim.ancak süluvetlerini seçebilirdiniz.dayım ve karısı da ahırda hayvanları kontrol ediyorlarmış.seslenince hemen gelip beni eve aldı.tek başına nasıl geldin dedi.bende babamla geldik o az geride kaldı.arkadaşları çağırdı şimdi gelir dedim.dayım da tüfeğini yanına aldı ,iki oğlu ve köpeğiyle yıkıntılara doğru koşarak uzaklaştılar.ben küçüğüm anlamıyorum tabi. sonra dayımlar babamla geri geldiler.dayım 'kimin yanına gitmiştin ,kim çağırdı,ne işin vardı orada' deyince babam da ,hiç bir kaç arkadaş eğleniyordu,hatırlarını sorup hemen geldim' dedi. tam 30 yıl sonra köyden bahsederken babama 'kimdi onlar sahi 'dedim.dedi ki 'ben senin yaşlarındayken babamı da yanlarına çağırırlardı.babam da beni uzaklaştırıp yanlarına giderdi.bazende hiç konuşmadan yürür eve gelirdi.onlar cindi oğlum.babanı,dedeni,onun babasını,dedesini de tanırlar.büyükdedem muhammet sait adında çok büyük din alimlerden biriymiş.muska yapar,cin yakarmış.ancak kötü olanları'. o bölgedeki tüm cinler ondan ölümüne korkarmış. müslüman olanlar ise çok severmiş.babam dedi ki 'biz ne zaman oradan geçsek onlar bizi çağırırlar.dost ise hatırını sorarız.değillerse korkmadığımızı göstermek için yanlarına gideriz.gene hatırlarını sorarız'.